Her penis doğar, büyür ve ölür. Bazı penisler; penisi korumaya yönelik, doğuştan sahip olunan temel hakların birçoğundan daha büyümeden mahrum edilir. Bazı masum penislerin birincil kuşak hakları bazen sapıkça, bazen hastalıklı şekilde, bazen cahilce, bazen farkında olmadan elinden alınır.
Dokunma hakkı olmadığı halde büyük bir penis, henüz büyümemiş penise dokunup mahremiyetine girer ve hem mahremiyet hem dokunulmazlık hakkını elinden alır. Bir daha ve bir daha dokunur, yasak olmasına rağmen küçük ve savunmasız penisi kölesi haline getirir. Küçük penis altına işediğinde adil yargılanmaz. Küçük oluşu, derin uykusu, korkulu rüyası suçunu küçültmez, cezasını hafifletmez. İşkence yasağı çiğnenir ve kimi zaman tokatlanarak, kimi zaman boğazından sıkılarak, kimi zaman çimdiklenerek azap çeker zavallı penis. Küçük penis başını kaldıracak olsa küçüklüğü öne sürülmez, “penis”liğinden dolayı ayıplanır, suçlanır, günahkâr ilan edilir ve böylece küçüğün, penis olarak tanınma hakkı elinden alınmış olur. Küçük penis şöyle bir kendini ifade edecek olsa şakalara maruz kalır, alay konusu olur, “yer yarılsa da içine girsem” hissiyle küçüldükçe küçülür, içindeki esrarengiz güçler tarafından ifade özgürlüğü baskılanır, resmen yer yarılır ve penis içine girer, çıkmak istemez. Bir gün gelir ve bir sürü badireler atlatmış olan şanssız küçük penis, büyür. Büyümüş penis bu kez yaşam ve özgürlük hakkından da mahrum bir mahkûmdur. Geçmişin bedeli; içine işleyen suçluluk, günahkârlık ve utançtır. Bu duygular sebebiyle ağırlaştırılmış müebbet hapisle kendi kendini cezalandırır. Öyle ya suç varsa ceza da olacaktır. Ölmeden, ölümü kabullenmiş, ölü bir penis gibi yaşar; ta ki içindeki meniyi değil ama üstüne kilit vurulmuş duygularını boşaltana dek.
BEDEN İLE DUYGULARI İFADE ETMEK…
Kimdir ve nedir haklarına saldırılan bu küçük penisler? Masumlukları, korunmasızlıkları, savunmasızlıkları, bilgisizlikleri nedeniyle ve penisleri aracılığıyla sapık, hasta veya cahil büyüklerin kurbanı olan küçük erkek çocukları ve bu çocukların penisleridir. Çocukluk dönemlerinde penislerinin ve beyinlerinin hafızasında yer eden anılar sebebiyle ruhlarını suçluluk, günahkârlık ve utanç duyguları kaplayan erkekler… Bu duyguları hissetmemek için bilinçsizce türlü türlü yöntemler geliştiren, çareyi cinsel ilişkiden kaçmakta bulan erkekler… Suçlu olmadığı halde ve erkeklik gücüne rağmen penislerini ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptıran erkekler… Çocukluk haklarına taciz edildiği için erkeklik haklarından da kendileri feragat edenler… Hakkı olduğu halde penislerine ve ruhlarına özgürlük tanımayan, cinsel arzularını farkında olmadan bastıran, cinsel ilişkiden kaçarak hem kendini hem kadınını boş yere cezalandıran erkekler… Geçmiş anılarını ve geçmişin yükü olan duygularını dile dökmeyen, fakat bedenleri bas bas bağıran erkekler… Bedeniniz cinsellikten kaçarak ve cinsel istek duymayarak geçmiş anılardan haber veriyor, “çünkü”sünü açıklayıp bedeninizi ve ruhunuzu sağlıklı bir cinsel yaşama kavuşturmak ise dilinize kalıyor.
ERKEĞİN CİNSEL İSTEKSİZLİĞİ…
“Erkek dediğin her daim sekse hazırdı, erkeğin en büyük hediyesi seksti, evlilik erkekler için seks özgürlüğüydü de neden bazı erkeklerde cinsel isteksizlik var?” diye soruyor çoğu erkek kendini kastederek, çoğu kadın ise kendi erkeğini kastederek. Türkiye’de, birbirini seven neredeyse her dört çiftten biri seks yapmıyor. Erkeğin cinsel isteksizliği ve sertleşememe sorunu nedeniyle terapiste başvuran çiftlerin sayısında her yıl artış oluyor. Bu artışın nedeni cinsel isteksizliği olan erkeklerin artması değil, toplumun giderek bilinçlenmesidir. Düşük cinsel istek bozukluğu olan erkeklerin cinsel eylem yetileri sağlam olmasına rağmen cinsel etkinlik ile ilgili istekleri olmuyor. Erkekteki cinsel isteksizlik; cinsel içerikli düşüncelerin ya da düşlemlerin ve cinsel etkinlik için isteğin, sürekli ya da yineleyici olarak az olması ya da hiç olmaması durumudur. Cinsel terapist, erkeğin yaşı ve yaşamındaki genel, toplumsal ve kültürel durum gibi cinsel işlevselliğini etkileyebilecek etkenleri göz önünde bulundurarak böyle bir yargıya varır. Erkeğin cinsel isteksizliğine dair bir yargıya varmak için belirtilerin en az 6 aydır sürüyor olması gerekir. Peki, sorun erkeğin erkekliğinde mi kadının çekiciliğinde mi? Sorun çoğunlukla erkeğin çocukluk dönemine ait cinsel anılarında ve erkeğin, kadına yüklediği anlamda.
SUÇLULUK, GÜNAHKÂRLIK VE UTANÇTAN KAÇIŞ…
Organik bir sorunu olmadığı ve evli olduğu halde bazı erkeklerde cinselliğe dair istek ve arzular ya yok denecek kadar az oluyor ya da yok oluyor. Kişilerin cinselliğe dair görüş, tutum ve davranışları çocukluk ve ergenlik döneminde içinde bulundukları ortamlara, yaşadıklarına ve hissettiklerine göre şekillenir. İnsan neslinin devam ettirilmesi için gerekli olan, eşlerin birbirine sevgisini göstermesinin en temel şekli olan, kişiye en yüksek dozda haz ve heyecan veren cinsellik bile; bu erkeklerde çocukluk ve ergenlik dönemine ait olumsuz anı ve duyguları su yüzüne çıkarabiliyor. Küçük penis diye bahsettiğim büyümüş erkekler; bu anı ve duyguları okyanusun derinliklerine gömebilmek için cinselliğin de beline bir kaya bağlayıp suya bırakıyor, cinsellik gözden kaybolurken ardından bile bakamıyor.
CİNSELLİKTEN KAÇIŞ…
Utanç duygusu dışarıdan, suçluluk ve günahkarlık duygusu içeriden gelir. Kişi; bebeklikten itibaren ailesinin sözlerinden, hareketlerinden ve temaslarından neyin suç, neyin günah, neyin utanç verici olduğunu öğrenir. Nasıl düşünmesi, nasıl hissetmesi ve nasıl davranması gerektiğine dair bilgi kişiye bu yaşlardan itibaren ekilir. İleriki yaşlarda kişinin ortamına, çevresine, koşullarına, eğitimine, iletişim içinde olduğu kişilere göre uyduğu bazı kurallar değişiklik gösterebilse de özellikle cinsellikle ilgili kurallar kemikleşir. Cinselliğe dair suçluluk hissi; kişinin bu kurallara ya da beklentilere uygunsuzluğu nedeniyle, kendini yargılaması ya da başkaları tarafından yargılanması sonucunda ortaya çıkar. Günahkârlık ise çoğu zaman dini vecibelere aykırılık sebebiyle ortaya çıkan bir tür suçluluk hissidir. Utanç ise gülünç, önemsiz, aşağılık, değersiz bir duruma düşmekten dolayı duyulan bir üzüntüdür. Suçluluk hissetmek için suç işlemek gerekmez, suçu işleyecek olmak ya da istemek ve düşünmek bile yeterlidir bu hissin kişiyi boğması için. Suçluluk hissi olan kişide yakalanma ve cezalandırılma korkusu baş gösterir. Günahkârlıkta gören göz tanrınındır, bu yüzden tanrıdan ve tanrının cezalarından korkulur. Utançta ise utanılacak durumun ortaya çıkmasından, başkaları tarafından öğrenilmesinden, yani ayıplanmaktan korkulur. Cinsel isteksizlik ve cinsellikten kaçış da aslında bu duyguların ortaya çıkış ihtimalinden kaçıştır.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBETİN İNFAZCILARI…
Çocukluk ve gençlik dönemine ait olumsuz cinsel içerikli anılardan kaçmaya ve suçluluk, günahkârlık, utanç duygularından benliğini korumaya çalışan erkek bilinçsiz olarak savunma mekanizmalarına başvurur. Bu savunma mekanizmaları, erkeğin kendine biçtiği ağırlaştırılmış müebbet cezasının infazcılarıdır, yani cinsel isteksizlik duymasını başlatan araçlardır. İlk cinsel deneyimini bir genelevde utanç verici şekilde yaşayan erkek utanç duygusunu bir daha hissetmemek ve hatırlamamak için cinsel ilişkiden kaçabilir. Bunun için cinsel arzularını bastırır, yani bilinçdışına iter, bilincinden uzaklaştırır. İlk cinsel hazzını homoseksüel bir oyun esnasında alan ve homoseksüel olmaktan korkan bir erkek homoseksüelliği inkâr etmek için kadınlara olan ilgisini de inkâr edebilir, böylece erkeklere olan ilgisini de inkâr etmiş olur. Çocukluğunda annesinden seksin günah ve kötü bir şey olduğunu öğrenen, seks yapacak olursa cezalandırılacağını duyan erkek yetişkinlik döneminde de seksin günah olduğunu düşünebilir. Cinsel isteksizlik duyarak seksi kendinin istemediğini, eşinin istediğini, günahkâr olanın eşi olduğunu düşünebilir; yani günahkârlık duygusunu eşine yansıtabilir.