Aile içi iletişim sağlıklı ve güçlü olduğunda sorunlar kendiliğinden çözülebiliyor

Aile içinde kullanılan etkili iletişim, aile bağlarını güçlendirir ve ailenin daha sağlıklı süreçlerle devamını sağlar. Aileyi oluşturan ana-baba ve çocuklardır. Aile içerisinde bireylerin her birinin gereksinimleri vardır. Bu gereksinimler güven, sevgi, saygı ile birlikte anlaşılma duygularıdır.

Aile içi iletişim, aile içerisinde var olan gereksinimler doğrultusunda bireylerin birbirleri ile yaptığı sözel ya da sözel olmayan her türlü mesajlardır. Etkili bir iletişim, aile üyelerinin karşılıklı olarak birbirlerinin düşüncelerini ve duygularını anlamalarını sağlar, işbirliği, yardımlaşma ve paylaşma davranışlarına yol acar, çocukların gelişmesi için uygun bir ortam oluşmasına neden olur. Bunlar bir ailenin temel amaçlarındandır. İyi bir iletişimin gerçekleştiği aile ortamında çocuklar daha özerk ve bağımsız bir kişilik geliştirirler, düşünme ve duygularını açıklama özgürlüğü ve alışkanlığını kazanırlar. Etkili bir iletişimin oluşturulamadığı, iletişim engellerinin yer aldığı bir ortamda çocukların sağlıklı gelişimleri mümkün değildir. Bu durumda çocuklar, özgürce düşünemeyen, düşünce ve duygularını açıkça dile getiremeyen bağımlı birer birey olurlar, ileride çeşitli sorunlarla karşılaşırlar. Bu nedenle aile bireyleri arasında, özellikle anne-baba ile çocuklar arasında etkili bir iletişimin kurulması çok önemlidir. Aile içi iletişimin sağlıklı olması, aile bireylerini bir arada tutar ve karşılaşılan en zor sorunlara bile çözüm bulabilmelerini sağlar. Aile içi iletişim sağlıklı ve güçlü olduğunda sorunlar kendiliğinden çözümlenebilir. Ancak açık ve dürüst bir iletişimi sağlayamayan ailelerde kısa vadede problem çözümlerinde başarısızlık, zayıf duygusal bağ ve samimiyet eksikliği oluşurken; uzun vadede aile üyelerinin ayrı yaşaması, ebeveynlerin boşanması, çocuklarda artan uyum ve davranış problemleri ortaya çıkabilir. Ayrıca aileyi oluşturan en önemli unsur aradaki kan bağının yanında bir aile bağının oluşmasıdır, çünkü aileyi bir arada tutan bu bağdır. Aile bağı, etkin iletişimle güçlenmekte ve sağlıksız iletişimle zayıflamaktadır. Etkin iletişimi olan aileler, birbirlerine daha bağlı olurlar ve birbirlerinin gereksinimlerinin fark ederler ve birbirlerinin gereksinimlerini karşılamaya yönelik eylemler yaparlar. Etkin iletişim kuramayan ailelerde bireyler düşünce ve duygularını paylaşamazlar, birbirlerine kendilerini doğru ifade edemezler, birlikte aile bağını oluşturamazlar ve küslükler ortaya çıkar. Son yıllarda bu yapıdaki aileleri çokça görmeye başladık. Hızla ilerleyen teknoloji ve hızla değişen dünyayla birlikte aile sistemi de değişikliğe uğradı. Artık aile bireyleri teknolojinin ilerlemesi ve yaşam koşullarının zorlaşmasıyla bir evin içerisinde çoğu zaman birbirilerine yabancı bir şekilde yaşamaya başladılar; konuşmalar tamamıyla yüzeyselleşti, sohbetler “ne yedin, ne yaptın?” gibi soruların ötesine gidemez oldu, toplumsal roller ve sorumluluklar unutuldu. Bir evin içerisinde kan bağı ile birbirine bağlı ancak ortak amaçları olmayan ve birbirinden uzaklaşmış bireylerin sayısının artması, önce o bireylerin kendilerine, sonra ailelerine ve en sonunda da toplumsal yabancılaşmaya neden oldu. Toplumu yaşayan büyük bir organizma olarak görürsek, bu organizmayı oluşturan her aileler de hücrelerdir, hücrelerden birinde oluşacak hastalık farkında olmadan diğer hücrelere de yayılabilir ve tüm organizma hasar görebilir. Çünkü aile bir sistemdir, bu sistemdeki her birey bir başka sistemle iletişim halindedir. Hasta ailede büyüyen ve gereksinimleri karşılanmayan çocuklar, diğer sistemlerle iletişim haline girdiklerinde, kendilerinde var olan eksiklikleri arayabilirler, daima tetikte durabilirler ve güven duygusu arayışına girebilirler. Yani hastalıklı aile içerisinde büyüyen çocuklar iletişimde bulundukları diğer sistemlere de bu hastalıklarını bulaştırırlar. Çünkü bu çocuklar büyürler, ileride kendi ailelerini kurarlar ve ilk model aldıkları aile yapısını isteseler de istemeseler de kendi ailelerine yansıtırlar. Sağlıksız ve mutsuz aileler sağlıksız ve mutsuz çocuklar yetiştirir. Ancak toplumun temeli ailedir, mutlu ailelerin temeli ise etkin ve sağlıklı aile içi iletişimdir. Yani aile içi iletişim, sağlıklı ve mutlu aileler için temeldir.

Etkili iletişimin temelinde bireyin kendisini tanıması, kendi değerlerinin ve tutumlarının farkında olması ve kendine güven duyması yatar. İyi bir iletişimci jestler, mimikler, beden duruşu gibi ipuçlarını anında görür ve onları gerçekçi olarak değerlendirir. Etkili iletişim için etkin dinleme, tepki verme, olumlu yaklaşım ve ben dili kavramları önem taşımaktadır. Ayrıca iletişim sadece konuşmak değildir. İletişim aynı zamanda; neyi, ne zaman, nasıl söyleyeceğini bilmek, akıcı bir dille ve karşıdaki kişiyle göz kontağı kurarak konuşabilmek, dikkati yoğunlaştırabilmek ve karşıdaki kişinin verilen mesajı anlayıp anlamadığını kontrol edebilmektir. Ayrıca dil ile bedenin uyumlu olmasının yanında karşıdaki kişinin ihtiyaç ve gereksinimlerinin farkında olmak, akıl okumamak, konuşmak kadar dinlemeyi de bilmek çok önemlidir. Aile üyeleri uzun zaman değil, kaliteli zaman geçirmelidir, her bireyin sevgi, güven ve saygı çerçevesinde kendine ait alanları olduğu unutulmamalıdır. Michelangelo’nun dediği gibi, ruhun gizemi bedenin hareketleriyle açığa çıkar. Mesafe ve alan kullanımı, dokunuşlar ve sesin kullanılışı ruhun gizemini açığa çıkaran bedensel hareketlerdir ve kişinin beden dilini iyi kullanması demektir. Tüm bu noktalar öğrenildiği takdirde, aile içinde sağlıklı ve etkin iletişim yolları açık olacaktır. Etkin iletişimi kullanan ailelerin çocukları da, sadece kendi aile bireylerine değil toplumun her ferdine saygı ile yaklaşabilecek, her ferde değer verebilecektir. Ve bunun doğrultusunda önce aile değerleri sonra toplumsal değerler korunabilecektir. Bu nedenle, duygu, düşünce ve gereksinimlerin sağlıklı süreçlerle  karşılanmasının yanında; sağlıklı bireyler, sağlıklı aileler, sağlıklı toplum için etkin iletişim dilinin öğrenilmesi de çok önemlidir.

Cem KEÇE

Yeni İçerikler

VAJİNİSMUS: “BİR KAÇINMA VE ERTLEME BOZUKLUĞU”

“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…

6 ay ago

GEÇ BOŞALMA

Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…

6 ay ago

CİNSEL FANTEZİLER VE CİNSEL AŞK OYUNLARI

“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…

6 ay ago

PENİSİ TAKINTI YAPMA BOZUKLUĞU

Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…

6 ay ago

SERTLEŞME BOZUKLUĞU

Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…

7 ay ago

ERKEN BOŞALMA KADER DEĞİLDİR

En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…

7 ay ago