Nedeni ne olursa olsun aldatma kabullenilmesi zor, hatta çoğu zaman imkânsız bir durumdur. Aldatılan, tıpkı bir yakınının ölümü sonrasında hissettiklerine benzer bir ruh hali içindeyken, aldatan cephesinde durum çok daha farklıdır. O sadakatsizliğine bahaneler bularak işe kendisini aldatmakla başlar.
Sadakati ihlal eden düşünce ve davranışlarından kendisi de rahatsız olur ve bu rahatsızlığı gidermek için bilinçdışında, yaptığının mantıklı bir açıklaması, haklı bir nedeni olduğuna dair bir akıl yürütme süreci işletir. Hepimiz kendimizin ahlaklı ve iyi biri olduğumuzu, eşimizi asla aldatmayacağımızı düşünürüz ama aldatanlar da "Biz iyi insanlarız" inancındadır. Aldatmanın kötü bir şey olduğunu düşünüp başımıza gelmesini istemediğimiz halde, biz bunu sevdiğimiz, değer verdiğimiz birine nasıl yapabiliriz? Bunu yaparken ne düşünür, nasıl hissederiz? Tüm bu soruların yanıtlarını bulabileceğimiz aldatma psikolojisinin karanlık dehlizlerine "Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi" ışık tutar.
BİLİŞSEL UYUMSUZLUK TEORİSİ…
Sosyal psikolog Leon Festinger tarafından geliştirilen Bilişsel Uyumsuzluk Teorisine göre, birbiriyle çatışan duygu ve düşüncelerimizin yarattığı dengesizlik bizi huzursuz eder ve bir tür bilişsel uyumsuzluk yaşarız. Bu dengesizliği ortadan kaldırarak huzursuzluğumuzu gideriprahatlamak için çatışmayı sonlandırmamız gerekir. Bunun için çatışan duygu ve düşüncelerimizi birbiriyle uyumlu hale getirmeye, aralarında neden-sonuç ilişkisi kurmaya çalışırız. Diğer bir deyişle, kendi kendimizi kandırır, kendi yalanımıza inanırız. Ama unutmayın ki tüm bunları bilincimizin kontrolü dışında, farkında bile olmadan yaparız. Bilişsel uyumsuzluğu hayatın birçok alanında, pek çok konuda yaşayabiliriz ancak davranışlarımızın özsaygımızla çatıştığı durumlarda çok daha belirgin bir biçimde yaşarız. Aldatma da bunların başında gelir… “O gün Tarık’ın doğum günüydü ama karısı bunu unutmuştu. Tarık da, doğum gününü kutlamak için erkek arkadaşlarıyla birlikte bir bara gitti. Barda bir kadınla tanıştı ve beraber bir şeyler içtikten sonra, geceyi 15 yıllık eşiyle değil, o kadınla geçirdi.” Geceyi barda tanıştığı kadınla geçirerek karısını aldatırken Tarık şöyle düşünür: “Karım doğum günümü hatırlamıyor çünkü artık beni eskisi gibi sevmiyor. Beni eskiden çok severdi ve doğum günümü hiç unutmazdı.” Bu düşüncesine birkaç kadeh de içki eşlik edince ve birinin ona ilgi göstermesinin, onu beğenmesinin heyecanı da eklenince, Tarık aldatma konusunda kendini rahat hisseder. Ancak Tarık, yanlış olduğunu bilerek yaptığı davranışının sonucunda kendini kötü hisseder ve aldatma sonrasındaki suçluluk duygusuyla baş etmeye çalışırken, bu çatışmayı gidermek için şöyle düşünür: “Ben karımı hiç aldatmam, doğum günümü unutmasaydı geceyi o kadınla geçirmezdim.” Kurduğu bu neden-sonuç ilişkisiyle, yaptığı şeyin haklı ve geçerli bir nedeni olduğuna kendini ikna eder. Bu durumu, çok zararlı olduğunu bildiği halde sigara içen bir tiryakinin psikolojisine benzetebiliriz. Sigara tiryakisi de yaşadığı çatışmayı gidermek için “sigarayı az içtiği, sigara içmediği halde kanser olan kişilerin olduğu, günde bir-iki paket sigara içen bir akrabasının 90 yaşına kadar yaşadığı” gibi düşüncelerle davranışını bir mantık temeline oturmaya çalışarak kendini kandırır.
ARABULUCU AKIL YÜRÜTME…
Aldatma, iyi ve ahlaklı insan olarak tanımladığımız kendi benlik kavramımız ile çatıştığında, özsaygımız ile sadakatsizliğimiz arasında arabuluculuk yapacak düşünceleri devreye sokarız. Aldatma öncesinde de sonrasında da kendimizi yaptığımız şeyin sorumluluğundan kurtarmaya yönelik bir yol buluruz. Aldatmayı kendimizi rahatlatacak bir akıl yürütme zeminine oturtarak, yanlış davranışlarımızın kendi içimizde kabul görmesini sağlar ve kendimizi haklı çıkarmayı başarırız. Aldatmanın yarattığı bilişsel uyumsuzluktan kurtulmanın diğer bir yolu da, aldatmayı önemsizleştirip sıradanlaştırarak davranışımızın sorumluluğundan kaçma yoluyla kendimizi rahatlatmamızdır. Örneğimize dönecek olursak; Tarık bu durumda şöyle düşünür: “Herhangi biriyle bir gecelik cinsel ilişki, ne önemi var, hangi erkek yapmıyor ki?” Bu düşünce biçimi ile Tarık aldatmayı tek gecelik sıradan bir ilişkiye indirgeyerek kendini bunun önemsiz olduğuna inandırır.
ALDATAN ALDANIR…
Aldatmanın altında yatan nedenler ve aldatma psikolojisi oldukça karmaşıktır. Çünkü söz konusu aldatma olduğunda, herkesin farklı nedenleri ve farklı duyguları vardır. Dolayısıyla aldatma psikolojisi de aldatan kişiye göre farklılıklar gösterir elbette. Ancak, aldatma psikolojisi genel olarak ele alındığında geçmişten bugüne kadar bu konuda yapılan araştırmaların sonuçları, aldatmanın benlik kavramında yarattığı tutarsızlık yüzünden duygusal olarak rahatsızlık veren bir durum olması nedeniyle aldatan kişinin kendini bu psikolojiden kurtaracak bilişsel hilelere başvurduğunu ve “Aldatan aldanır!” sözünü haklı çıkardığını ortaya koyuyor.