Kadın erkek ilişkisinde aldatma, adeta bir insanlık mirası gibi her toplumda kuşaktan kuşağa aktarılarak eski çağlardan bugüne yaşanmaya devam ediyor ve muhtemelen insanlığın sonuna kadar da devam edecek gibi görünüyor. Aldatma, eş dışında biriyle ilişkiyi tehdit edebilecek boyuttaki her türlü yakınlaşma olarak tanımlanabilir. Bu genel tanımın içine, bir gecelik ilişliler, sanal ilişkiler, cinselliğin yaşanmadığı duygusal ilişkiler ya da yalnızca cinselliğin yaşandığı duygusallığın olmadığı tüm ilişkiler girer. Sonuçta aldatma, birinin eşiyle yaşadığı, eşine karşı hissettiği şeyleri eşiyle ilişkisi devam ederken başka biri ya da birileriyle gizli olarak yaşaması anlamına gelir.
YOL AYRIMI…
Aldatma, öncesinde ve sonrasında yaşananlar, nedenleri, sonuçları, aldatan ve aldatılan eşin psikolojisi açısından çok sayıda değişkeni bulunan karmaşık bir süreçtir. Aldatmanın nedenleri, ilişkinin dinamiklerine ve eşlerin kişilik özelliklerine göre farklılık gösterir. Aldatma konusunda yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen veriler, aldatmanın nedenlerine ilişkin cinsiyet açısından bir genelleme yapmayı mümkün kılar. Bu genelleme de, erkeklerin cinsel, kadınların da duygusal nedenlerle aldatıyor olduğudur. Buna göre aldatmanın iki genel türü vardır. Birincisi cinsel aldatma yani eşi dışında başka biriyle cinsel ilişkide bulunma, ikincisi de duygusal aldatma yani eşi dışında başka biriyle duygusal yakınlık kurmadır. Hangi türde olursa olsun, aldatma ortaya çıktığında, aldatan ile aldatılanı bir yol ayrımına getirir. Bu yol ayrımında verilecek karar hem çok zor hem de çok önemlidir. Seçilebilecek iki yol vardır: Ya herkes kendi yoluna gider ya da her şeye yeniden başlanır.
ALDATMAYA YÜKLENEN ANLAM…
Aldatmadan sonra seçilecek yolun belirlenmesinde birçok faktör rol oynar. Bunlardan biri aldatmanın her iki tarafta nasıl anlamlandırıldığı ve algılandığıdır. Çünkü insanlar olaylardan değil, olaylara yükledikleri anlamlardan ve bu anlamların yarattığı duygulardan etkilenirler. Aldatmanın algılanması ve anlamlandırılması madalyonun ön ve arka yüzü gibidir. Madalyonun bir yüzünde kültürel faktörlerin çok büyük bir etkisi vardır. Erkek egemen toplumlarda aldatmaya bakış açısında çifte standart söz konusudur. Erkekler için neredeyse bir hak olarak görülen aldatma, kadın tarafından yapıldığında tam tersi bir anlayışla yüz kızartıcı bir suç olarak görülür. Bu kültürel algı çoğunlukla aldatan ve aldatılan tarafta da aynı etkiye sahiptir. Aldatılan kadın, “Aldatmayan erkek, aldatılmayan kadın yoktur” diye düşünerek; aldatan erkek ise “Erkekliğin şanındandır” diye görerek aldatmayı normalleştirir. Aldatan taraf erkek olduğunda, bu durum ilişkinin doğası gereği olup biten bir şey gibi kabullenilip yaşanabilirken, aldatan kadın olduğunda sonu namus cinayetlerine kadar varabilen vahim sonuçlar ortaya çıkabilir.
MADALYONUN ARKA YÜZÜ…
Madalyonun diğer yüzünde aldatma, ne kadın ne erkek açısından bu kadar sıradan ve normal kabul edilmez. Aldatan kadın da olsa, erkek de olsa, aldatmanın hem ilişki hem de aldatılan üzerindeki etkileri yıkıcıdır. Aldatma, aldatılanın değersizlik, çaresizlik ve öfke gibi duygular hissetmesine, ilişkisine ve geleceğe ilişkin umutlarını ve güvenini yıktığı için de bir kayıp duygusu yaşamasına yol açar. Adatılan kişinin bu duygularla baş edememesi ruh sağlığının bozulmasına neden olabilir. Aldatılmanın psikolojik sonuçlarıyla başa çıkmak konusunda erkekler daha fazla zorlanır. Aldatılmayı gururlarına yediremediklerinden genellikle kimseyle paylaşmadan kendi içlerinde çözmek zorunda kalırlar. Bu da aldatan eşe duyulan öfke, kin ve intikam duygusunu daha fazla körükleyebilir. Kadınlar ise bu süreci daha çok değersizlik ve suçluluk duygusuyla geçirirler ve bunun sonucunda da depresyon ya da başka psikolojik sorunlar yaşayabilirler.
NEDEN SONUCUN BELİRLEYİCİSİDİR…
Aldatma öncesinde ilişkide mevcut olan duygusal ya da cinsel sorunlar, çatışmalar, eşlerin özellikleri, yaşama bakışları, istekleri, beklentileri ve bunlara bağlı olarak yaşanan her şey aldatmaya zemin hazırlayarak ilişkiyi bu yol ayrımına getirebilir. Aldatmadan sonra gidilecek yolun seçilmesinde etkili olan diğer bir faktör de aldatmanın nedenidir. Aldatmanın nedeni, sonucunun belirleyicisidir. Aldatmaya zemin hazırlayan neden ilişkinin kendisiyse, yani eşler arasındaki duygusal bağ kopmuşsa ya da ilişki zaten baştan beri duygusal bir bağ kurulamadan sürdürülüyorsa eşler yollarına ayrı ayrı devam etmeyi seçerler. Bu koşulda, aslında ilişki zaten bitmiş, aldatma ayrılık bahanesi olmuştur. Ancak eşlerin bağlarının kopmadığı, duygusal boşluk, heyecan arayışı, cinsel isteksizlik, tatminsizlik ya da fantezi arayışı gibi cinsel ya da duygusal çeşitli sorunların neden olduğu aldatma sonrasında ne yapılacağına dair verilecek kararda, aldatan ve aldatılanın tutum ve davranışları büyük önem taşır. Aldatanın yaptığının hata olduğunu kabul edip, senin yüzünden oldu diyerek eşini suçlamadan, aldatmayı kendi üzerinden gerekçelendirerek af dilemesi, pişmanlığını açıkça ifade etmesi, aldatılanın da eşini bağışlayarak ona yeniden güvenmeyi seçmesi halinde eşler yollarına birlikte devam edebilirler.
BÖYLE OLSUN İSTEMEZDİM…
Eşler aldatmanın yaşanmış olmasından pişmanlarsa ve hiç yaşanmamış olmasını düşünerek ilişkilerini devam ettirmeye isteklilerse yollarına birlikte devam edebilirler. Ancak bu durumda da ilişkinin devam edebilmesi için olmazsa olmaz koşul, güvenin yeniden inşa edilmesidir. İlişkide güvenin yeniden sağlanmasının olmazsa olmaz koşulu ise eşler arasında iyi bir iletişimin olmasıdır. Eşler birbirleriyle her şeyi açıkça konuşabildikleri bir iletişim kurabildikleri ölçüde sorunlarını çözüme kavuşturabilirler. Aldatma ile ilgili her şeyi konuşup hiçbir karanlık nokta ve soru işareti bırakmadan, bu sayfayı bir daha asla tekrar açmamak üzere kapatabilirlerse her şeye yeniden başlayabilirler. Yani aldatmanın hesabı tamamen görülüp kapatılmadan güvenin yeniden sağlanması ve ilişkinin sürdürülmesi mümkün olamaz.
HER KAOSUN SONU YENİ BİR DÜZENİN BAŞLANGICIDIR…
Araştırmalar bazı çiftlerde aldatma öncesinde sorunlu giden ilişkilerin aldatmadan sonra sorunların çözülmesiyle birlikte daha sağlıklı yürümeye başladığını, bağlılık duygusunun artarak ilişkilerin güçlendiğini gösteriyor. Bu bulguya göre, inanılması güç olsa da aldatmanın iyileştirici etkisinden de söz etmek mümkün. Çünkü bazı ilişkiler aslında içinde girdikleri çıkmazın oluşturduğu girdapta döner dururlar. Bu tip ilişkilerde aldatma, eşlerin birbirlerine karşı sevgisizliği ya da isteksizliği yüzünden yaşanmaz. Çözülebilecek sorunlar eşlerin psikolojik durumları ve başka etkenlerle içinden çıkılmaz bir hal alır ve ilişkide bir kaos yaşanır. Her kaosun sonu yeni bir düzenin başlangıcıdır. Aldatma da ilişkilerde yaşanan kaosun kırılma noktası olur ve kaosun yeni bir düzene dönüşme sürecini başlatır. Başlayacak olan yeni düzende, her aldatmanın ayrılıkla sonuçlanması gerekmediği gibi, her ilişkinin de mutlaka devam ettirilmesi gerekmez. Ancak bu noktada verilecek karar kritik bir öneme sahiptir. Doğru kararın verilebilmesi neden-sonuç ilişkilerinin tarafsız bir gözle ve doğru bir şekilde kurulabilmesine bağlıdır. Bu nedenle bu konuda eşlerin bir evlilik terapistinden profesyonel yardım almaları en akılcı yol olacaktır.