Aldatıldınız. Kanınız dondu. Duygularınız, önünüzde devleşen dalgalar gibi sizi aşağı almak için birbiriyle yarıştı. Ruhunuz tanımadığınız duyguların dirildiği mahşer yeri gibiydi. Öfkeden deliye döndünüz belki; hatıra gelen her anı üzerine basılmış mayın gibi bir bir patlıyor, içinizi enkaza çeviriyordu. İçiniz yıkık dökük, eviniz kırık dökük, eliniz kan revan…
Aldatıldınız. Kanınız dondu. Duygularınız, önünüzde devleşen dalgalar gibi sizi aşağı almak için birbiriyle yarıştı. Ruhunuz tanımadığınız duyguların dirildiği mahşer yeri gibiydi. Öfkeden deliye döndünüz belki; hatıra gelen her anı üzerine basılmış mayın gibi bir bir patlıyor, içinizi enkaza çeviriyordu. İçiniz yıkık dökük, eviniz kırık dökük, eliniz kan revan… Acıdan inim inim inlediniz belki de; sesiniz yetişemedi, sonuna kadar eşlik edemedi gözlerinizden boşalan yaşlara. Sanki kalbinizin suyu sıkıldı, sanki kolunuz koptu, sanki üç nefeslik ömrünüz kaldı. İncinmekle kalmadınız, yaralandınız, böğürdünüz; bazılarınız insan gibi bazılarınız hayvan gibi can çekişti. Saldırıya uğramış kadar korktunuz belki, şeytan suretleri kol geziyormuş saflığınızın etrafında. Meğer sırça köşkmüş içine huzurunuzu sakladığınız güvenli alan, duvarları kırıldı, siz kırıldınız, tutunduğunuz dallar kırıldı. Bir zaman geçti; elinizi sarma, hıçkırıkları azaltma, aynaya bakma zamanı geldi. Ruhunuzun saldırganı, en berbat duygularınızın yaratanı, sizi aldatan o insan yine kapınızda. Kapıyı araladınız, şimdi ne yapacaksınız?
KAFANIZ ALLAK BULLAK…
Aldattınız. Hiçbir şey mezara kadar saklı kalmazmış, o an inandınız. Kafanız allak bullak oldu. Koca bir taş yediniz başınıza. Evet, gerçekten de yakalandınız. Resmen kalabalık şehir meydanında çırılçıplak kalakaldınız. Ne aldınız, ne verdiniz, ne kaybetmektesiniz? Per perişan bıraktığınız eserinize kaçamak bir bakış attınız. Bir zamanlar dimdik ya da daha dik duran o sevgiliyi, o eşi yere yapıştırmışsınız. Yer yarılmadı, içine giremediniz. Bir gıdım peynir için deliğinden çıkmış pis bir fare gibi hissettiniz. Sizi köşeye kıstıran, karşısında kuyruğunuzu kıstığınız varlık; keşke o sevgili, o eş olsaydı. En azından boyun eğerdiniz ya da “yeter” derdiniz; ama suçluluk ve utanç duyguları önünüzde azman bir kedi gibi pati değil, pençe sallıyordu. Giderek küçülüyordunuz; daha önce hiç bu yoğunlukta hissetmediğiniz bu iki duygu sizi ezdikçe eziyordu. Yaralının duyguları karşısında göz yummak, kulak tıkamak işe yaramadı. Belki aldatan değil de aldatılan olmayı bile dilediniz. “Bir felaket olsa” diye geçirdiniz içinizden, “bir felaket olsa da üstünü örtse bu olayın, bari bir an kurtulsam şu duygulardan” dediniz, belki cenazeye bile razıydınız. Suçlu aradınız, bahane ürettiniz, yaralanmayı hak etmesi için cezanızı hafifletici nedenler dile getirdiniz; yine de en büyük cezanız olan suçluluk ve utanç hafiflemedi. Çok şükür bir zaman sonra kaybetme korkusu baş gösterdi ve üzüntünüz o iki zebaninin önüne geçti, biraz rahatladınız. Ardından kapısına vardınız. Kapı aralandı, şimdi ne yapacaksınız?
KAPI ARALIĞINDA…
İhanetin ardından, kapı aralığından, birbirine bakan bir aldatan ve aldatılan… Aldatılan; aldatılmış olmanın, düşündüğünden daha da yıkıcı olduğunu gördü. Asla affetmeyeceğini düşünürken kendini kapı aralığından bakarken buldu. Aldatan; yasak ilişkiden aldığı hazzın, suçluluk ve utanç duygusu yanında hiçbir şey olmadığını fark etti. Aldattığı öğrenilirse korkudan köşe bucak kaçacağını sanıyordu; fakat kapı aralığında bakışları, aldatılanınkilerle buluştu. Şimdi ne olacak? Kapı ya açılacak ya kapanacak… Aldatma sonrası kapı aralığı denen sancılı süreç üç evreden oluşur: (1) krizin aşılması, (2) aldatmadan anlam çıkarma ve (3) yeniden başlama. Kapı kapanacaksa ilk evrede, açılacaksa üçüncü evrede belli eder kendini. Bu nedenle yaralayan, suçlu olan, aldatan kişinin üçüncü evrenin sonuna kadar suçunun sorumluluğunu taşıması, ne gerekiyorsa yapması, her şeye sabır göstermesi gerekir.
KRİZİN AŞILMASI…
1-PİŞMANLIK…
Aldatan da aldatılan da kapı aralığından birbirine bakıyorsa iyileşmek ve toparlanmak için hâlâ bir umut vardır. Aldatan; bu evrede suçluluk ve utançtan kaçmaya, kendi ruhunu kurtarmaya meyilli olur. Suçunu küçültmek için çabalar durur, başkalarının daha büyük suçlarını aldatılanın önüne serer, “öp başına koy” demediği kalır. Bu suçta aldatılanın da payı olduğunu ileri sürerken içi bir parça huzur bulacak olur. Duygu terazisinin bir kefesinde kaybetme korkusu, diğerinde suçluluk ve utanç… Bu nedenle aldatan kişi duygularında, tavırlarında, tutumlarında aldatılmış kişi ise bu tavırlar istikrarsız olur. Kapı aralığının öteki tarafında acılar içinde kıvranan karşısında daha da deliye döner, kendine acır, onuru zedelenir ve kapıyı kapaması gerektiğini düşünür. Oysa aldatan; bulunduğu yerin anlamını kavramalı, o aralıktan girebilmek için önce ve sadece aldatılanın ruhunu iyileştirmesi gerektiğini anlamalı. Büyük bir yükün altında ezilen birine ikinci bir yük daha yükleyecek kadar bencil olmamalı. Aldatılanın tedavisinde kullanılması gereken ilk ilaç ise aldatanın pişmanlığıdır. “Benimle ilgilenmedin, benimle sevişmiyordun, kendine bakmıyordun, kavga etmiştik, benden uzaklaşmıştın” gibi suçlayıcı cümleler kurmak yerine ölümüne pişmanlık anlatılmalı. “Söyledim ya, daha kaç kere söyleyeceğim, piş-ma-nım!” gibi söylemler aldatılanın kapıyı kapamak üzere davranmasına neden olur. "Bağışlama" olmasa bile "barışma" sağlanmış olur. Aldatan, pişmanlığını yüz kere değil bin kere bile ifade etmekten, hissettirmekten bıkmamalı. O da yetmezse milyon kere “pişmanım” demeyi göze almalı. Aldatılan aslında aldatılmayı hak etmediğini, aynı kişi tarafından bir daha aldatılmayacağını, aldatanın kendisine çok daha fazla değer verdiğini, bunun aldatan tarafından büyük bir hata olarak görüldüğünü hissedene kadar aldatan kişi pişmanlığını hem sözel hem davranışsal olarak ispat etmeli. Aldatanın pişmanlığına karşılık aldatılanın kuşkularını baskılaması ve kapamak üzere elini kapıya atmaması… Aldatan suçluluk ve utanç duyguları, kaybetme korkusu ile boğuşurken aldatılan sevilmeme, beğenilmeme, değersizlik duyguları; başkalarına güvensizlik, özgüven eksikliği gibi daha ağır yükler taşır.
2-İTİRAFLAR…
İhanet sonrası krizin aşılmasında itiraf aşaması; aldatanın daha da suçluluk ve utanç hissetmesine, aldatılanın ise daha fazla acı çekmesine neden olur. İki tarafın da kendini daha berbat hissettiği bu aşama ise en gereklisi ve en iyileştiricisidir. Şeytan çıkarma ayini gibidir; şeytan çıkarılırken her iki taraf da yıpranır, yorulur, daralır, bunalır, sıkışır, zorlanır, sancılanır; fakat en sonunda şeytan her iki ruhu da onarılmak üzere terk eder. Aldatılan kişi bu hatayı affedecekse, neyi affedeceğini bilmek ister. Bu ilişkiyi kurtarmak için adım atacaksa aldatandan gerçek bir dürüstlük bekler. Geleceğe güvenle bakacaksa geçmişle alakalı kuşkulardan arınmak ister. "Aldatmaya dair tüm detaylar" ortaya dökülmedikçe aldatılmış olan hâlâ aldatılmakta olduğu hissine kapılır. Her şeyi öğrenmek kendine acı verecek olsa da “her şeyi biliyorum, şu an aldatılmıyorum” hissi sağlar. Her şeyi öğrenmek “bundan sonra” diyebilmek ve “bundan sonra”sına adım atabilmek için gereklidir. Burada en önemli nokta ise isteniyorsa aldatmanın cinsellik yönünün de konuşulmasıdır. Aldatılan ne ısrar ederse aldatan kişi “kaç kere seks yaptıklarına, hangi pozisyonlarda seviştiklerine, nerede seviştiklerine, daha iyi mi öpüştüklerine, daha fazla mı orgazm olduklarına” dair sorulara da cevap vermelidir. Ancak unutulmamalıdır ki; cinselliğin paylaşımına dair bilgiler aldatılanın travma sonrası stresini tetikleyebilir ve takıntılar geliştirmesine neden olabilir. İlişkinin ne zaman başladığı, o kişi ile nerede ve ne zaman tanıştığı, bu ilişkiyi kimin başlattığı, duygusal bir bağ olup olmadığı, cinsel bir eylemde bulunup bulunmadıkları, bu ilişkiden bir çocuk dünyaya gelip gelmediği, çocuk aldırılıp aldırılmadığı, ilişkinin bitip bitmediği, bittiyse kimin bitirdiği, onu özleyip özlemediği, bir daha görüşme ihtimallerinin olup olmadığı, bu ilişkiyi kimlerin bildiği gibi sorular ise mutlaka cevaplanmalı. Aldatılan kişinin kafasında cinsellik dışında hiçbir konuya ilişkin soru işareti kalmamalı. Aldatılan kişinin, ihanetin ortağı olan kişiye zarar verme ihtimali ve imkânı varsa bu kişinin kimliğine dair bilgiler verilmemeli. Aldatanın da aldatılanın da ölüp ölüp dirileceği bu aşamanın bir psikoterapistin eşliğinde gerçekleştirilmesi en sağlıklısıdır. Ayrıca bilinmeli ki araştırmalara göre bu aşamayı gerçekleştiren çiftlerin yüzde 86’sı aldatma sonrasında boşanmazken bu aşamayı atlayan çiftlerin ise sadece yüzde 59’u boşanmıyor.
3-KONTROL HAKKI, OTOKONTROL SEÇENEĞİ…
Aldatılan kişi “pişmanım, bir daha asla yapmayacağım” sözünü aldatmış olandan sık sık duymak ister. Bu da yeterli olmaz çoğunlukla, aldatanın aynı hatayı yapmadığından ve yapmayacağından emin olmak ister. Bu yüzden aldatmış olanın ensesinde dolaşmak, gölge gibi peşine düşmek, en önemsiz şeyler için bile kullandığı şifreleri bilmek, her an kiminle konuştuğunu öğrenmek ister. Aldatılanın bu istekleri, aldatanlar tarafından genellikle paranoyaklık olarak görülür; oysa bunlar istekten ziyade bir hak olarak görülmeli ve kontrole gerek kalmadan "otokontrol geliştirmeli", şeffaf olmalı ve bilgilendirici davranmalıdır. Her şeyi kontrol hakkı, aldatılmış olan kişinin yeniden güven duyabilmesi için gereklidir. Aldatılan için huzur ve güven ortamının hazırlık aşamasıdır bu. Aldatılan için bilmediği her şey kuşku yaratır, artık her şey şeffaf olmalıdır. Aldatanın, aldattığı kişinin güvenini yeniden kazanmasına kadar, kendini teslim etmesi gerekir. Aldatılan her dakika arasa da cevap vermesi, görüntülü görüşme taleplerini kabul etmesi, eve geldiğinde telefonunu karıştırmasına izin vermesi, mümkün olsa çip takmaya bile razı gelmesi gerekir. Tüm bu kontrol eylemleri esnasında bunaldığına, sıkıldığına, daraldığına dair bir belirti göstermemesi de gerekir. Ne de olsa o kişiyi hem aldatmış hem de kaybetmeyi göze almamıştır.
ALDATMADAN ANLAM ÇIKARMA…
Sadakatsizlik ile temelleri sarsılan ilişkinin sadakatsizlik sonrasında sağlamlaştırılabilmesi, iki taraf arasındaki güvenin yeniden oluşturulabilmesi, her iki tarafın da sadakatsizlikte payını görebilmesi ve olası ihanetlerin önüne geçilebilmesi için sadakatsizliğin nedeninin tam olarak anlaşılması gerek. İhanet; ayrıntılarına kadar irdelenmediği, iyice çözümlenmediği sürece ihanetin kök nedeni anlaşılmayabilir. İhanet kriziyle boğuşan çiftlerin çoğu, aldatmayı anlamak yerine aldatmayı kabul edilebilir kılacak nedenler bulmaya odaklanıyor. Oysa hiçbir gerekçe aldatmayı haklı çıkaramaz, kabul ettiremez. Ayrıca sadakatsizlik de asla affedilemez, affedilen tek şey o hatayı yapan kişidir. Aldatmayı anlamak ise aldatanın duygusunu anlamaktan geçer. Kimisi, bilinçdışının yönlendirmesi sonucunda eşin dikkatini çekmek için; kimisi, eşin sevgisini test etmek için sadakatsizlik yapıyor. Bazıları, yakınlaşma korkusundan dolayı eşine ihanet ederken bazıları insanların aklına ilk gelen nedenden yani cinsel arzulardan dolayı ihanet yoluna giriyor. Bazısı aldatıldığını düşündüğü için aldatıyor, bazısı sado-mazo eylemlerini kendi partneriyle gerçekleştiremediği için bir aldatma partneri buluyor. Görüldüğü gibi her aldatma aynı değil, her aldatmanın sebebi aynı değil, dolayısıyla her aldatma olayı sonrasında alınacak tedbirler ve yapılacaklar da aynı olamaz. Bir aldatma vakasında kök neden, aldatanın aldatma ihtiyacındansa aldatılanın aldatılma ihtiyacı da olabilir. Bir aldatma olayı sadece söz konusu bireylere ve bugüne göre de yorumlanamaz. Belki geçmişin tekrarı, belki nesiller arası aktarım, belki aldatılanın aldığı kilolar gibi çok daha basit bir sebep… Aldatma belki bambaşka bir ruhsal sorunun semptomudur. Aldatanın kapı aralığında olma sebebi de aldatmayı anlamaya yardımcı olur. Aldatan neden geri döndü, neden tam olarak bağları koparmıyor, suçluluk ve utanç duygusuna rağmen neden hâlâ aralık kapının ardında bekliyor? Bir daha aynı hatayı yapmamak üzere gelebileceği gibi özellikle yine ihanet edebilmek için de geri gelmiş olabilir. Tüm bunlar doğru yorumlanmadığı sürece çift o ilişkiye devam edip etmemesi gerektiğini anlayamaz, devam etmemeleri için geçerli bir neden yoksa ilişkiyi iyileştiremez ve gelecek aldatmalarının önüne geçilmesi zorlaşır.
YENİDEN BAŞLAMA
Bu aşamaya kadar gelmiş çift, artık her şeyi geride bırakma niyetindedir. İhanet denen acı, tecrübe edilmiş; herkes bu ihanetten payına düşen duyguyu iliklerine kadar hissetmiş, sadakatsizlik detaylarına kadar çözümlenmiş, varsa travmaların kodları çözülmüş, herkes suçunu ve suçu oranında ceza çekmeyi kabul etmiş, iki taraf da bedel ödemiş. Bu aşamada ihanete dair tüm hesaplaşmalar halledilmiş olmalı. Artık barışma, bağışlamaya dönüşmeli… Hiçbir şey unutulmayacak, ara ara yine nüks edecek ve aynı duygular ruhu yeniden saracak. Çift bunları bilerek her şeyi geride bırakmaya söz vermeli. Bu acıya rağmen ve bu acıyla ilişkiyi sürdürmeye kararlı iseler bu kararlığı devam ettirmeliler. Kapı hâlâ aralık olduğuna göre artık geleceğin yeniden yapılandırılması için hak ve ödevlerin yeniden düzenlenmesinin zamanı. Eşlerden biri aralık kapıdan geçip de kapıyı kapadığında kaldıkları yerden başlamayacaklar, farklı kişiler olup farklı bir ilişkiye başlayacaklar, geçmişlerinde acı bir sadakatsizlik hikâyesi olan bir ilişkiye.