İnsanın yaşamı boyunca geçirdiği fiziksel ve psikolojik değişimler, “bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık” olmak üzere beş gelişim döneminde gerçekleşir. Her gelişim döneminin süresi ve özellikleri kadınlarda ve erkeklerde farklılık gösterir. Yetişkinlik döneminden yaşlılık dönemine geçiş evresi olan orta yaş döneminde yaşanan değişiklikler erkeklerde “andropoz”, kadınlarda da “menopoz” olarak adlandırılır.
ANDROPOZUN BELİRTİLERİ VE ÇAĞIRDIĞI HASTALIKLAR
Erkeklik hormonu olarak bilinen testosteronun kandaki düzeyinin azalmaya başladığı ve buna bağlı olarak çeşitli semptomların ortaya çıktığı andropoz döneminin başlangıcı genel olarak 40’lı yaşlar olarak kabul edilir. Andropozun en yayın belirtileri arasında ani ateş basmaları, kas ve eklem ağrıları, konsantre olamama, yorgunluk ve halsizlik, uykusuzluk, zihinsel faaliyetlerde zayıflama, duygusal değişimler, depresyon, kas ve kemik kaybı, vücutta yağlanma, cinsel istekte azalma ve sertleşme sorunlarıdır. Andropoz engellenebilen ya da ortadan kaldırılabilen bir durum değildir ancak çeşitli tedavi yöntemleriyle belirtilerinin azaltılması sağlanabilir. Testosteron hormonu sanılanın aksine yalnızca cinsellikle ilgili değildir, kaslar, kemik yoğunluğu, kırmızı kan hücrelerinin üretimin, libido düzeyi ve bağışıklık sistemi ile yakından ilgilidir. Kesin bir yaş sınırı olmamakla birlikte 50 yaşından sonra tüm erkeklerin hipertansiyon, diyabet, kalp-damar hastalıkları, prostat hastalıkları ve kemik erimesi gibi andropoz döneminde ortaya çıkabilecek sorunlar için düzenli sağlık kontrolü yaptırmaları önemlidir.
ANDROPOZUN PSİKOLOJİSİ
Andropoz bir anlamda menopozun erkeklerdeki karşılığı gibidir. Bu dönemde erkeklerde testosteron üretiminin azalması ve diğer hormon değişiklikleri nedeniyle sertleşmede zorlanma, cinsel istek ve meni miktarında azalma gibi belirtilerin yanı sıra, depresif ruh hali gibi psikolojik belirtiler de ortaya çıkar. Orta yaştan sonra tüm erkeklerin testosteron düzeyinde azalma olur ama önceki yaşlarda da her erkekte testosteron üretim düzeyi farklı olabildiği için her erkekte aynı oranda azalma ve aynı etkiler görülmez. Andropozla birlikte görülen cinsel, fiziksel ve ruhsal değişiklikleri erkekler genellikle “erkekliğin bitmesi” olarak düşünürler. Bu da doğrudan zaten bir gerileme yaşanmakta olan cinsel isteklerini ve sertleşme sorunlarını daha kötü hale getirir, yaşamlarını sorgulamaya, kayıplarını fark etmeye başlarlar. Bazı erkekler bu durumu tamamen cinsellikten elini ayağını çekerek yaşarken, bazıları da vakit kaybetmeden bir telafi yolu bulmak için kendilerine genç bir partner aramaya başlarlar, hatta evlerini barklarını terk ederek genç sevgililerinin peşinden giderler. Aslında toplumda hiç de azımsanmayacak oranda görülen bu durum “azgınlık” ya da “kadın düşkünlüğü” olarak nitelendirilir. Ben ise bu durumu “azgın teke sendromu” olarak adlandırıyorum. Cinsel etkinliklerinin azalmaya başladığı gerçeğinden rahatsız olan erkek, çevresine cinsel hayatında bir değişiklik veya herhangi bir azalma olmadığını, eskisi gibi devam ettiğini gösterme çabası içinde girerek cinsel duygu ve isteklerinin esiri olabilir, iradesini ve değer yargılarını ayaklar altına alarak sadece cinsel haz peşinde koşabilir. Amaçları onlara gençlik iksiri sunacak genç kadınlarla aralarındaki yaş farkını örtbas etmeye çalışmak olan azgın tekeler gençleşmek için estetik ameliyat, botoks yaptırma, ciltteki lekeleri temizletme, yaşlılık belirtileri olan dudak ve alın çevresindeki kırışıklıların düzeltilmesi gibi yollara başvurarak ilişkilerinde kendilerine güvenlerini arttırmaya çalışabilirler.
MENOPOZUN BELİRTİLERİ VE ÇAĞIRDIĞI HASTALIKLAR
Yaşam gelişim ve değişimin sürekli olduğu bir süreç, yaşlılık da bu sürecin doğal bir parçasıdır. Yaşlılıkta ortaya çıkan fizyolojik değişimler kadınlarda menopoz ve erkeklerde de andropoz olarak adlandırılan iki farklı süreçte gerçekleşir. Menopoz en genel anlamıyla kadının yumurtalıklarında yumurta üretiminin durmasıyla âdetin kesilmesi ve doğurganlık özelliğinin sona ermesidir. Menopoz genellikle 45-55 yaşları arasında başlar ama 40 yaşından önce ya da 60 yaşından sonra başladığı da görülebilir. Yumurtalıkların cerrahi operasyon ile alınması veya X ışınları ile yok edilmesi ile yapay menopoz başlatılabilir. Menopoz döneminin en yaygın semptomları ateş basması ve terleme, baş ağrısı, baş dönmesi, kilo artışı, kemik erimesi, ciltte kuruma, idrar yolları sorunları, uyku sorunları, stres, kaygı, panik bozukluk ve depresyondur. Menopoz döneminde kandaki östrojen düzeyinin azalması kalp ve damar hastalıklarının ve Alzheimer’ın kadınlarda erkeklere göre daha fazla görülmesinin nedenlerindendir. Bu dönemde yaşanabilecek kalp ritmi değişiklikleri, kolesterol artışı, diyabet gibi sorunların erken tedavisi için düzenli sağlık kontrolü önemlidir.
MENOPOZUN PSİKOLOJİSİ
Menopoz döneminde değişen hormon seviyeleri belli bir miktarda cinsel istek kaybına neden olsa da aslında cinsel isteğin azalmasına etki eden en önemli faktör kadınların menopoza ilişkin olumsuz algılarının yol açtığı psikolojik nedenlerdir. Bu dönemde olduğu düşünülen cinsel istek azalması, vücutta gerçekleşen biyolojik değişikliklerden çok, kadınların menopozu bir hastalık olarak görmeleri ve her şeyin bittiği şeklindeki yanlış inanışları yüzünden “eksik kadınlık, değersizlik, hastalıklı olma” gibi duyguların hâkim olduğu depresyon ya da anksiyete belirtileri nedeniyle ortaya çıkar. Bu ruh hali içindeki kadının kendini kadın gibi değil, hasta gibi hissederek cinsel çekiciliğinin kalmadığını düşünmesi, partneri tarafından beğenilmeme kaygısı, cinselliği haz alacağı bir deneyim yerine, görev olarak görmesi hem kendisini hem de partnerini cinsellikten uzaklaştırabilir. Menopoz döneminde doğurganlığın sona ermesi, hamile kalma endişesi olmadan ve doğum kontrol yöntemleriyle uğraşmadan özgürce seks yapabilme avantajı sağlar. Kadının hamile kalma riski olmadan cinselliği yaşayabilmesi cinsel isteğini arttırıcı ve orgazm olmasını kolaylaştırıcı bir etki yaratır. Ayrıca, kadının iş, kariyer, aile, çocuklar gibi konularda belirli bir yaşam olgunluğuna erişmiş olması, sorumluluklarının ve kaygılarının azalması, kendine ve cinselliğe odaklanabilmesine olanak verir ve cinsellikten daha çok haz almasını sağlar. Menopoz dönemindeki hormon değişiklikleri sonucunda yaşanan vajinal kuruluk ve ağrılı cinsel ilişki gibi sorunlar lokal hormon veya kayganlaştırıcı jel uygulamalarıyla kolaylıkla giderilerek cinsellikten alınacak haz kaybı engellenebilir.
ANDROPOZ VE MENOPOZ DÖNEMİNDE CİNSELLİK
İlerleyen yaşlarda cinsel yaşam fiziksel, psikolojik ve kültürel faktörlerden doğrudan etkilendiği için bu faktörlerin iyileştirilmesi, cinsel sağlığın korunması ve tatmin edici bir cinsel yaşamın sürdürülebilmesi için gereklidir. Öncelikle yaşlılıkta cinselliğin olmayacağı ya da olmaması gerektiği şeklindeki yanlış yargılardan vazgeçilmelidir. Çünkü cinsellik doğumla başlayan ve ölüme kadar süren temel bir insani ihtiyaçtır. Cinselliği bir takıntı haline getirmeyen, anın tadını çıkaran, rahat ve huzurlu olan bir kişi, her yaşta cinsel haz alabilecek aktivitelerde bulunabilir. Cinsellik yemek yeme, su içme, uyuma gibi temel insani ihtiyaçlardan biridir, böyle bir olguyu yaşlılar için yok saymak gerçekçi bir yaklaşım değildir. Çünkü yaşlı olsa da her insanın rahatlamaya, gevşemeye, arzulamaya, arzulanmaya, cinsel haz alıp vermeye, ruhunu ve bedenini özgürce paylaşmaya ihtiyacı vardır. Kadın, erkek herkes doğası gereği cinsel arzularını tatmin etmek ve cinselliği yaşamak ister. Cinsellik yalnızca cinsel ilişki demek değildir; öpüşmek, sevişmek, mastürbasyon ile kendi kendine zevk vermek ve oral seks gibi cinsel olarak kişiyi uyaran tüm eylemleri içerir. Haz alıp haz vermeye odaklı gerçek cinsellik, partnerlerin cinsel birleşmeye ruhen ve bedenen hazırlanma süreci olan önsevişme ile başlar. “Kadınların daha çok ihtiyaç duyduğu” ve erkeklerin çoğu zaman çok yanlış bir şekilde “görev” gibi algıladığı önsevişme, sağlıklı ve mutlu bir cinsellik için kesinlikle yaşanması gereken bir deneyim, hatta gerekliliktir. Haz veren bir cinselliğin yolu kişinin kendi vücuduyla barışık olmasından geçer. Çünkü her organ yaşlandığı gibi cinsel organlar da yaşlanır. Yani sağlıklı ve mutlu bir cinselliğin cinsel organlar ve vücut görüntüsü ile genellikle ilişkisi yoktur. Cinsellikte çekincelere yer yoktur, çift yaşlanmaya bağlı olarak karşılıklı çekiciliklerini yitirmiş olabilirler. Ancak ilerleyen yaşlarda cinselliği bir performans gösterisi olarak görmeden, cinsel fanteziler kurarak, samimi ve açık olarak konuşarak, fantezi ve cinsel isteklerle ilgili suçluluk ve korku duymayarak, tensel uyum ve karşılıklı anlayış ile cinsel çekicilik tekrar elde edilebilir. Ayrıca dengeli beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, sigara ve alkol tüketmemek gibi sağlıklı yaşam alışkanlıklarının, ilerleyen yaşlarda cinsel yaşam açısından önemi daha da artmaktadır. Diyabet ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıklar için kullanılan bazı ilaçlar cinsel işlevleri etkileyebildiği için doktor kontrolünde ilaç değişikliği yapılabilir.
CİNSEL TERAPİ HER YAŞTA ALINABİLİR
Yaşın ilerlemesiyle birlikte, cinsel istek, haz ve orgazm kademeli olarak azalabilir. Erkeklerin cinsel istekleri azalabilir, boşalma problemleri ortaya çıkabilir, cinsel açıdan uyarılmaları için gereken süre uzayabilir, sertleşmenin olması daha çok zaman alabilir ve sertleşme sorunları yaşayabilirler. Ayrıca yaşlanan erkelerde prostat bezinin büyümesi ve sorun çıkarması sık rastlanan bir durumdur. Aynı şekilde yaşlanma ile prostat kanseri riski de artar ve prostat kanseri de sertleşme bozukluklarına yol açabilir. Kadınlarda ise östrojen hormonundaki azalmaya bağlı olarak vajinadaki kayganlık, esneklik ve cinsel istek azalabilir. Ayrıca bazı durumlarda orgazm sırasında rahatsızlıklar da olabilmektedir. Ancak menopoz sonrası yıllarda cinsel olarak aktif olan kadınlarda bu etkilerin daha az olduğu görülmüştür. Kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, depresyon, romatizma, sigara, alkol ve hormon düzensizlikleri yaşlılıkta cinselliği olumsuz etkileyebilir. Bu değişiklikleri genellikle eşin kabul etmesi ya da anlaması zordur. Bu değişikliklerin çiftin cinsel yaşamını etkileyip etkilemediği ya da evlilik hayatında veya cinsel aktivitelerde sıkıntılara yol açıp açmadığına karar vermek önemlidir. Eğer bu faktörler sorunu tetiklediğinde bazı tıbbi müdahaleler mümkündür, bunlara örnek olarak çeşitli kayganlaştırıcıların kullanımı ya da sertleşme bozukluğunu çözmek için ilaç kullanılması ve penis protezleri verilebilir. Ayrıca azalan cinsel aktiviteler nedeniyle sıkıntı, utangaçlık ve suçluluk duyan çift; cinsellik ile toplumun kendilerinden beklediği davranışlar arasında çatışma yaşayabilir. Bu nedenle yaşlıların cinsellikle ilgili duygu ve düşüncelerini ifade etmede desteğe, bireysel psikoterapiye, evlilik terapisine veya cinsel terapiye ihtiyaçları olabilir.
ANDROPOZ VE MENOPOZ DÖNEMİNDE ÇİFTLER NE YAPMALI?
Sevmek, gözde değil tendedir, sözde değil eylemdedir. Bu yüzden “Seni seviyorum” demek çok ağır ve ciddi bir sözdür. Bunun farkında olmak, tene dokunmak ve gereği olan eylemleri aşkla yapmak gerekir… Kendini koşulsuzca kabul etme ve sevme, kendini keşfetme, hayatın sırrına vakıf olma ve hayatın gerçek anlamını bulma yolculuğunun başlangıç noktası,SİZ'siniz. Çünkü her insanın sağlıklı ve mutlu olma, gerçek mutluluğu deneyimleme ve hayatın amacını keşfetme gücü vardır. Hayatın sırrı olan aşkın seks; her insana hayata dair en zor soruların yanıtını bulabilmesi için yardımcı olacaktır, büyüme ve değişme serüvenlerine rehber olacaktır. Zor olan, acı veren ve cesaret isteyen hayatın sırrını bulma yolculuğu, insanın kendini keşfetme sürecidir, cennet bahçesine girme ve oradaki meyvelerin tadına bakma deneyimidir. Her insanın bedeninde ve ruhunda “cennet bahçesi” gizlidir. Bu bahçeye girdiğinizde hem kendinizi hem partnerinizi hem de hayatınızı inceleyebilirsiniz, kendinizi bütünleme ve dengeleme sanatını öğrenirsiniz, içinizdeki zihinsel, duygusal, spritüel ve iletişimsel tüm unsurlar uyum içinde birleştirirsiniz, kendinizle, partnerinizle ve hayatla barış içinde olursunuz. Ancak bu zor bir iştir ve tüm keşifler gibi kararlılık, yürek ve cinsel enerji ister, geçmişten geleceğe zaman içinde atlamayı bırakıp, bugüne ve cennet bahçesine odaklanmak cesaret ister. Bu kadim yolculukta sevgi sanatını -önce kendinizi, sonra başkalarını daha sonra da hayatı sevme sanatını- öğrenirsiniz, kendi yaşamınıza ancak kendiniz anlam verebilirsiniz, hayatın geçmişte ve gelecekte değil şimdi ve burada yaşandığını fark edebilirsiniz. Unutmayın, keşfedilmemiş ve deneyimlenmemiş bir hayat tam bir hayat değildir, hayatın ancak küçük bir bölümüdür. Hayatın anlamı zıtlık, deneyimleme ve mizah kavramları özümsenerek bulunur. “Her şey zıddıyla açığa çıkar” diyen Mevlana ne güzel söylemiş… Aslında her şey zıtların birbiri içinde olma durumudur. Gizli ve gizemli olan ve “sır”denilen şey aslında açık ve aleni olanın ta kendisidir. Sekse ve aşka dair, kadına ve erkeğe dair, kadın-erkek ilişkilerine dair, hayata dair düşünce sistemimizi yeniden oluşturmamız gerekiyor, romantizm ve erotizmle yoğrulmuş cinsel duygularımızın kontrolüyle, hayatımızın yönetimini rahatlıkla elimize alabiliriz, hayatın sırrına vakıf olabiliriz. “Hayatın sırrı aşkın sekstir.” Çünkü insan cinsellikle var olur, varlığını hisseder. Bu nedenle hayatın sırrı çok basittir ve bu basitliği hayatına indirgeyen sırra vakıf olabilir. Özünde hayatın sırrını barındıran aşkın seks, insanın kendisini, doğasını, sınırlarını ve hayal dünyasını keşfe çıktığı bir deneyimdir. Ancak bu deneyim eksik ya da yanlış bilgilerle değil, doğru bilgiler ve farkındalıkla yaşandığında, aşkın doyumsuzluğunu ve hayatın sırrını açığa çıkarır. İnsanın doğuştan getirdiği bir içgüdüsü olan cinselliğin geliştirilmesi ve sorunlu yönlerinin çözümlenmesi mümkündür.nAndropoz ve menopoz dönemlerindeki çift sorunlarının çözümünün anahtarı, farkındalık, hoşgörü ve sabırdır. Çiftler öncelikle bu dönemlere girdiklerinin farkında olmalı ve yaşayacakları değişimlerin neler olabileceğini bilmelidir. Böylece bireysel olarak yaşanacak olumsuzlukların ilişkilerine yansıması konusunda birbirlerine karşı hoşgörü gösterebilirler. Bu süreçte empati çok önemlidir. Çünkü “Gençliğim, cinsel hayatım bitti, artık yaşlandım hiçbir işe yararam” düşüncesinin hâkim olduğu andropoz ve menopoz dönemlerinde erkeğin de kadının da en büyük ihtiyacı anlayış ve destek görmektir. Ancak bu sayede bu kritik dönemi atlatarak yalnız olmadıklarını, birlikte korkularını göğüsleyebileceklerini, sorunlarının üstesinden gelebileceklerini ve yaşamın her şeye rağmen yaşanmaya değer olduğunu anlayabilirler. Hatta o güne kadar üstlendikleri sorumluluklar ve yaşam mücadelesi içinde birbirlerine yeterince ayıramadıkları zamanı telafi ederek yaşadıkları her anın tadına birlikte varabilirler. Bu kritik dönemde evlilik çatışmaları ve cinsel sorunlarını yumuşaklık, sevecenlik, güven ve tanışıklık sayesinde kolayca aşılabilir ve mutlu bir yaşamı birlikte sürdürmeye devam edebilirler. Çiftlerin birbirlerine karşı sevgi ve bağlılıklarını ifade etmelerinin önemli yollarından biri cinselliktir. Çiftlerin ilerleyen yaşlarında ulaştıkları duygusal olgunluk birbirleriyle daha nitelikli yakın ilişkiler kurmalarını sağlar. Kadın-erkek ilişkisinin niteliğinin artması yaşayacakları cinselliğin de daha nitelikli olması anlamına gelir.
AŞKIN SEKSTE MANEVİ VE CİNSEL BOŞALMA…
Erkek ve kadının cinselliği farklı yaşar. Erkeğin fizyolojisi onu boşalmanın hazzını yaşama hedefli, penise odaklı, doğrusal, dolaysız seks yapmaya ve “cinsel boşalma”ya yönlendirir. Kadın ise romantizmi ve ardından gelen erotizmi tüm bedenine dağılmış olarak yaşar ve “manevi boşalma” ile tatmin olur. Erkek için herhangi bir cinsel uyaranın varlığı cinsel boşalması için yeterli olabilir ama kadın duygusal ve fiziksel yapısı gereği sekse yavaş yavaş hazırlanır, yataktan ve seksten önce manevi olarak tatmin olmayı ister. Bu nedenle cinsel uyumun yakalanması erkeğin kadını önce manevi olarak boşaltmasıyla mümkündür. Kadının cinsel isteği ve yoğunluğu, cinsel boşalma ve orgazm süresi ve şiddeti manevi boşalmasına bağlıdır. Erkeğin partnerinin manevi boşalmasını sağlayabilmesinin birçok yolu vardır ama bunların en iyisi olan beş yol şöyledir: (1) aşkla dokunmak, (2) ilgiyle dinlemek, (3) birlikte kaliteli vakit geçirmek, (4) onu biricik kılmaktır, (5) romantizm sunmak… Bu beş yolu izleyen bir erkek, kadını manevi olarak boşaltmış yani tatmin etmiş olur. Cemal Süreya'nın dediği gibi; “Bazı adamlar, incitmeden sevemezdi; kırardı, dökerdi, yangınlar bırakırdı arkalarında… Bazı adamlarsa, tüm geçmişi unutturur, parmak uçlarından öperdi…” Yani erkeğin nezaketli olanı makbuldür; soğukluğuyla üşüteni değil, nezaketle seveni; öfkesini kusanı değil, nezaketle öpeni; olumsuza odaklananı değil, nezaketle iltifat edeni; çok konuşup yoranı değil, nezaketle dinleyip anlayanı… Kadın da erkeğe manevi boşalmanın bir karşılığı olarak, aşkla ve gönülden bir armağan olarak erotizmle birlikte ruhunu ve bedenini sunar. Erkek almaya hak kazandığı bu armağanı, aşkla, tutkuyla ve şehvetle kabul eder. Erkekleri mutlu etmenin birçok yolu vardır ama en iyi beş yolu; (1) yaptıklarını fark edip takdir etmektir, (2) mutlu etmeyi başardığını ona gülümseyerek göstermektir, (3) varlığına ve sunduklarına ihtiyaç duymaktır, (4) erotizm sunmaktır, (5) aşkla hizmet davranışlarında bulunmaktır . Bu manevi ve cinsel tatmin olma sürecinin sonucunda da çift müthiş bir cinsel uyum içine girer, daha derin hazlara ulaşır. Erkeğin aşkının nesnesi olan kadın, aşkı ruhunda ve bedeninde hisseden kadın, erkek için vazgeçilmez olduğunu ve erkeğin kendisi için yanıp tutuştuğunu hisseden kadın, manevi boşalmasının üstüne bir nevi bonus olarak “cinsel boşalma” da yaşayabilir.
Bağırsak sağlığı, genel sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahiptir ve mikrobiyom dengesi bu sağlığın önemli…
Aşkın derin cinsel bilgeliği, cinselliğin sadece fiziksel bir eylem olmadığını, duygusal, ruhsal ve enerjisel boyutlarının…
Anti-enflamatuar diyet, vücuttaki kronik enflamasyonu azaltmayı amaçlayan beslenme yaklaşımıdır. Kronik enflamasyon, cinsel işlev bozuklukları, kalp…
“Nutrasötikler”, besin ve ilaç karışımı olan, besleyici ve sağlık yararları sağlayan ürünlerdir. Bu ürünler, yaşlanma…
“Andulasyon terapisi”, “biyomekanik vibrasyon” ve “infraruj (kızılötesi) ışınları” birleştirerek vücudun çeşitli sağlık sorunlarını tedavi etmeyi…
Alkali diyet, vücudun pH dengesini alkalinize etmeyi amaçlayan bir beslenme tarzıdır. Bu diyet, asidik yiyeceklerin…