Düşüncelerin oluşturduğu duyguların bedendeki etkilerine “duyum” adı verilir.
Psikopatoloji çoğu zaman duyumlarda gizlidir. Örneğin, vajinismusu olan bir kadının duyumu vajinal kasılma, panik ataklı birini duyumu kalbinin çok hızlı atması, sosyal fobisi olan birinin duyumu ellerinin titremesidir. Wilhelm Reich’ın bedene odaklanan kuramı duyumları merkeze alır. Wilhelm Reich Avusturyalı-ABD'li psikiyatrist ve psikanalisttir ve psikiyatri tarihinin en radikal isimlerden biridir. Faşizmin Kitle Psikolojisi ve Kişilik Çözümlemesi gibi çok bilinen ve dikkate değer kitapların yazarıdır. Sigmund Freud'un öğrencilerinden biridir, Carl Gustav Jung ve Alfred Adler'in tersine Sigmund Freud'un cinsellikle ilgili tezlerini daha ilerilere götürmeye çalışmıştır. Freud ile birlikte çalışan Reich, kişisel nevrotik semptomlar yerine “karakter yapısı”na odaklandı ve ruhsal hastalıkların tedavisinde cinselliği bir tedavi aracı olarak kullandı. Hatta seans esnasında danışana dokunarak veya danışanların içlerindeki orgazm potansiyelini geliştirmek amacıyla iç çamaşırlarıyla seansa girmeye teşvik ederek psikanalizin bazı kilit tabularını da ihlal etti. Danışanlarda ortaya çıkan nevrozların fiziksel, cinsel, ekonomik ve sosyal şartlardan kaynaklı olduğunu savunarak Marksizm ile psikanalizi bağdaştırmaya çalıştı. Reich’a göre bedenimiz bir zırha sahip ve bu zırh içinde hapsedilmiş duygular vardır. Bu zırhı kırabilirsek ve bedeni o duyguyu deneyimleme özgürlüğüne ulaştırabilirsek o zaman semptomlar ortadan kalkar. Bu görüş “Beden Terapisi” ekolünün temelini oluşturur. Reich beden terapisinde danışanı çırılçıplak yatağa yatırır, ona nefes ve gevşeme egzersizleri yaptırır ve daha sonra bir bebek gibi çırpınmasını beklerdi. Reich’a göre kişi ancak bu hale ulaşabilirse bedenin zırhını kırabilir, böylece duygusu serbest kalır ve ruhu özgürleşebilirdi. Ancak bu çalışma taşıdığı etik zorluklar nedeniyle terk edilmiştir. Reich’ın uyguladığı diğer beden terapisi yöntemi “Düşme Tekniği”dir. Kişi tek ayak üzerinde durmaya başlar ve bir süre sonra dengesi bozularak düşer. Bu düşüşün istemsiz ve kendiliğinden olması gereklidir, yani kişinin bir ağaç gibi devrilmesi gerekir. Bu durum tıpkı çoğu kişinin gördüğü yüksekten düşme rüyasına benzer. Reich’a göre insanlar geçmişte vahşi hayvanlardan korunmak için ağaçların üstünde yaşıyorlardı ve uyuyunca ağaçlardan düşüyorlardı. Bu yüksekten düşme rüyaları bize atalarımızdan miras kalan kolektif bilinçdışındaki bir korkudur. Kişi bu korkuyu yeniden yaşadığında bedenindeki zırhı kırabilir. Dans, yoga, transandantal meditasyon da beden terapilerinin bir parçası sayılır.