Normal yapıdaki kızlık zarı, ideal şartlar altında, ilk cinsel ilişki deneyiminde ve sonrasında kanamaz, yırtılmaz, delinmez, patlamaz, ağrı ve acı yapmaz.
Kızlık zarı halka yanlış anlatılıyor ve insanlar yanlış beklentilere itiliyor. Anormal bir kızlık zarı olabilir, bunlar çok nadir görülür. Genellikle kızlık zarları aynıdır. Ben 13 yıllık meslek hayatımda binlerce hasta gördüm. Bu hastalarımla yaptığım çalışmalarda kızlık zarının, yırtılmayacağına, kanamayacağına veya acımayacağına dair bir beklenti oluşturduğumda bunun gerçekleştiğine tanık oldum. Toplum olarak bizler kızlık zarının kanayacağına inandığımız ve kendimizi kan görmeye şartlandırıldığımız için bu gerçekleşiyor. Özellikle genç kızların kâbusu haline gelen ilk gecede çiftlerin ve ailelerinin kızlık zarının kanamasını beklemesi, gelin ve damat üzerinde korkunç bir baskı meydana getiriyor. Bu gerginliğe birde düğün öncesi ve sonrası gerilimlerinde eklenmesiyle çiftin gerdek odasına oldukça gergin bir halde giriyor. Bu psikolojik örtü içerisinde ideal cinsel ilişki şartlarının oluşmuyor. Bunun sonucunda geline büyük acılar yaşatan kanamalar ortaya çıkabiliyor.
KIZLIK ZARININ KANAMASI KADERMİŞ GİBİ TOPLUMSAL BEKLENTİ HALİNE GELDİ!
Evlenmeden önce gelin ve damadın gerginlikleri yavaş yavaş artmaya başlar. “Senin annem şunu istedi, benim annem şöyle dedi”, takılar, hangi evde oturulacağı gibi tartışmalar gelin ve damadı gerginleştirir. Bu gerginlik düğün gününe sirayet eder. Düğün günü herkes normal giyinmişken gelin ve damat farklı kıyafetler içindedir. Herkesin gözü gelin ve damadın üzerindedir. Normal hayatta bile her zaman yaptığımız işi yaparken bütün insanlar bize baksa tedirgin oluruz. Düğünlerde, kavga olay çıkarmak bizim alışkanlıklarımızdandır. Bu gerginlikler arasında gelin ve damat gerdeğe giriyor. Bu kez yatak odasına girdikleri andan itibaren farklı bir gerilim başlıyor. Birincisi kapıda kan görme beklentisiyle nöbet tutanlar var. Kız tarafı kızının sağlam olup olmadığını kontrol etmek için bekler, çünkü bu namus meselesi olarak algılanır. Erkek tarafı da oğlunun bu işi yapıp yapmadığını görmek için kapıda bekler, kan damadın erkekliğin ispatıdır. Dışarıdaki bu gerginlik içeriye yansır. İçeride ise cinsel bilgi almamış, sağdıçlık kurumun ortadan kaldırıldığı bir ülkede ne yapacağını bilemeyen çift iyice gerilir. Erkek hep şunu düşünür, “Ya sertleşmezse!” diye. Bu erkeklerin en büyük ve dayanılmaz bir korkusudur. Erkeğin bütün düşünceleri penisindedir. O an karısının duygularını, endişelerini anlayacak durumda değildir. Çünkü dışarıda bekleyenlere karşı kendini ispat etmek zorunda hissediyor. Bu nedenle erkek, karısı tam olarak hazırlanmadan, onun duygularını okşamadan, uzun bir ön sevişme yapmadan direkt ilişkiye girer. Bu arada erkeğin kafasında, “Biraz sonra sevdiğim kadının canı yanacak, kan gelecek1” düşüncesi de var. Hiç bir erkek sevdiği kadına bunu yaparken rahat olamaz. Kadın ise biraz sonra bir şeyler yaşayacak ve bunun sonucunda bir tarafı yırtılacak, delinecek, kanayacak, canı yanacak diye korkuyor. Çok ilginçtir gelin bir taraftan da “Ya kanamazsa!” diye endişeleniyor. Çünkü kan olmadığı zaman da en iyi ihtimalle doktora götürülecek, aşağılanacak, dövülecek, belki töre gereği öldürülecek. Kadının durumuna bakar mısınız? Kanasa bir dert, kanamasa ayrı bir dert. Bu şartlarda kadının, kendini rahat bırakmasını, haz almasını, yeterince ıslanmasını bekleyebilir miyiz? Tabi ki hayır. Kadın kendini ne kadar kasarsa, ne kadar çok kuruluğu olursa, erkek ne kadar çok acele ederse, kanama, ağrı ve acı o kadar artar. Ve sanki bu kadermiş, Tanrı'nın bir emriymiş gibi algılandığında da toplumsal bir beklenti haline gelir.
İlk gece rahat ve huzurlu ön sevişme ile kasma ve gerginlik olmadan birlikte olan çiftler de nadir de olsa var. Bunu yapıyorlar ve kanama da olmuyor. Ancak bu kez de, “Acaba bu kız daha önce başka biriyle ilişkiye mi girdi?” diye kızı doktora götürüyorlar.
TÜRKİYE'DE CİNSELLİK ERKEKLİĞİN VE BEKÂRETİN İSPATI GİBİ GÖRÜLÜYOR
İdeal şartlar altında kızlık zarının zarar görmez, esner ve hafifçe açılır. Çünkü kızlık zarının doğuştan esnek ve deliktir. Bunun kanıtı kadının adet görmesidir. Kadın kendini ne kadar kasarsa, ne kadar çok kuruluğu olursa, erkek ne kadar çok acele ederse kanama, ağrı ve acı o kadar artar. Yemek yerken kuru kuruya bir lokmayı çiğnemeden yutmaya çalışırsak boğazımız tahriş olmaz mı? Kanama ve acı olmaması için, erkek acele etmeyecek, karısının duygularını ve bedenini uzun uzun okşayacak, kadın kendini kasmayacak ve ıslanması tam olduğunda cinsel ilişkiye girilecek.
Kızlık zarı vajina deliğinin ağzında, yaklaşık 1.5-2 cm içeride incecik bir mukoza tabasından oluşur. Bu zar sadece insanlarda ve ilk çağlardan beri en yakın dostlarımız olan atlarda bulunur. Ama atlarda Vajinismus sorunu yoktur. Çünkü insanlar gibi kasmazlar, bizim gibi korkuları ve tapuları yoktur. Bu tabuların yıkılması kadınlarda vajinismus, erkelerde ise iktidarsız ve erken boşalma sorunlarını ortadan kaldıracaktır.
İlk geceyi kanamasız, acımasız atlatmak isteyen çiftlere şu önerilerde bulunuyorum:
- Öncelikle rahat olmaya, gevşemeye çalışın.
-
Düğün öncesi ve sırasında yaşanan gerginlikleri bir tarafa bırakın.
- Kendinizi rahat hissetmiyorsanız güzel bir duş alarak rahatlamayı deneyin.
-
Erotik masaj yaparak birbirinizi rahatlatın.
- Bütün bunlara rağmen gerginliğiniz devam ediyorsa o gece yapmak zorunda olmadığınızı hatırlayın.
Cinsel terapilerin genel amacı, kadın veya erkek olarak kişinin kendi cinsel kimliğini kabul etmesine, cinsel kimliğine uygun ve etkin davranışlar göstermesine, çiftlerin cinsel iletişimlerinin kalitesini arttırmalarına ve ilişki içinde kendilerini rahat hissetmelerine yardım etmektir.
Cinsellik sevginin, ruhun ve bedenin bir bütün halinde ahenk içinde paylaşımıdır. Türkiye'de cinsellik bir sınav, erkekliğin ve bekaretin ispatı gibi görülüyor. Tüm bu duygular baskı ve gerilim yaratıyor. İlk gece sorun yaşayan çiftler, bundan sonraki yaşamlarında da sorun yaşıyorlar. Bu ülkede erkeklerin yüzde 70'inde, kadınların ise yüzde 80'inde cinsel sorun varsa, bunun nedeni yanlış cinsel mitlerdir ve bunun yıkılma vakti gelmiştir.