Aşk denildiğinde birbirleri için yanıp tutuşan, tutkuyla bağlı, gözleri başkasını görmeyen iki kişilik bir resim düşünürüz. Peki aşk her zaman iki kişilik midir? Aynı anda iki kişiye âşık olmak mümkün müdür?
AŞK MI, SEVGİ Mİ?
Kadın-erkek arasında yaşanan ve çok güçlü bir duygu olan aşkı, “doğa aşkı”, “meslek aşkı” gibi deyimlerde tutku ve aşırı sevgi anlamında kullanılan “aşk” sözcüğünden ayırt etmek için “romantik aşk” olarak adlandırabiliriz. Bu anlamıyla “aşk” ile “sevgi” arasındaki en keskin ve net ayrım “aynı anda” olma kavramı açısındandır. İnsanın sevme kapasitesi sınırsızdır, aynı anda birden fazla kişiyi sevebilir ama tek bir kişiye âşık olur. Birçok kişiye duyduğumuz sevginin hiçbiri diğerini geçersiz kılmaz. Örneğin, annemize olan sevgimiz babamızı daha az sevmemiz ya da hiç sevmememiz anlamına gelmez. Buna karşılık, bir partnere karşı duyulan aşırı sevgi ve bağlılık duygusu olarak bilinen aşk, iki kişi arasında yalıtılmış bir duygudur, ikinin birleşerek tek olma durumudur, üçüncü kişinin varlığı diğer ikisi arasındaki aşkı yok eder, geçersiz kılar. İnsan birçok kez âşık olabilir ama bu aynı anda olmaz. Yani aynı anda iki kişiye âşık olmak aşk duygusunun doğası gereği olası değildir, aynı anda birden çok kişiye duyulan şey sevgidir. Aşk ve sevgi iç içe geçmiş duygular olmaları nedeniyle çoğunlukla aynı anlama geldikleri düşünülür oysa aşk ve sevgi arasında siyah ve beyaz arasındaki kadar net bir ayrım vardır.
BİR KALPTE İKİ KİŞİ: BİRİ SEVGİ, BİRİ AŞK…
Sevgi çoğul, yani kolektif bir duygudur, teklik, tekillik içermez, aynı anda birçok kişiyi, olguyu ya da kavramı sevebilmeyi içerir. Kimse yaşamında sadece tek bir şeyi sevmez. Oysa aşk tekil bir duygudur. İnsan âşık olduğu bir kişiden vazgeçmeden başka birine âşık olamaz. Dolaysıyla aşk aynı zamanda bir vazgeçiştir. Birini sevmek için başka birine olan sevgimizden vazgeçmemiz gerekmez ama aşk ancak birine olan aşkımızdan vazgeçtiğimizde başka birine yönelebilir. Yani bir ilişkimiz varken, başka birine âşık olmak mümkündür. Çünkü aşk bilinçli bir seçim değildir, kendiliğinden olur. “Aşkın gözü kör” olduğu için de mantıklı düşünme yeteneği ortadan kalkar. Hayatınızda biri varken kalbinize giren yeni kişiye hissettiğiniz çekim, onunla birlikte olmanın tutkusu, heyecanı sizi tamamen ele geçirir. İkisini de hayatınızda yeri doldurulamaz ve vazgeçilmezdir. Ama ikisine karşı hissettikleriniz aynı şeyler değildir. Her ikisi de içinizde farklı bir yerdedir, çünkü farklı duygusal ihtiyaçlarınıza karşılık geliyorlardır.
KADIN VE ERKEK AŞKI FARKLI YAŞAR…
Fiziksel, duygusal ve cinsel olarak birbirinden oldukça farklı olan kadınların ve erkeklerin hayata, ilişkilere, sevgiye ve aşka yaklaşımlarında çok farklıdır. Dolayısıyla aynı anda iki kişiyi sevmek konusunda da farklıdırlar. Anneleri dışında anneanne, babaanne ya da bir bakıcı tarafından büyütülen, yani çocukken yaşamlarında “iki kadın” olan erkeklerin aynı anda iki kişiyi sevmeleri kadınlara göre daha olasıdır. Normal kuralların kendileri için geçerli olmaması gerektiğini düşünen ve istedikleri her şeye ulaşmak isteyen narsisistik erkekler aynı anda iki kadınla birlikte olabilirler. Öte yandan kadınların doğaları gereği ötekinin varlığıyla varlıklarını hissetmeleri nedeniyle aynı anda iki erkekle birlikte olma olasılıkları azdır. Kadın için ilişkisi ve partneri yaşamının merkezidir, hatta kendinden bile önce gelir. Erkek için ise önce can, sonra canan gelir. Bu açıdan kadınlar daha fedakâr, yani “senmerkezci”, erkekler daha fazla nefisleriyle hareket ederler yani “benmerkezci”dirler, yani “Önce BEN” değil, “Hep BEN” derler. Kadın, erkek ile tüm yaşamını paylaşır, her şeyi o olsun ister. Söz konusu partneri ve ilişkisi olduğunda akan sular durur. Onun için ilişkisi çok önemli ve değerlidir ve sonsuza kadar sürecektir.
EVLİLİK İKİ KİŞİLİKTİR…
Bir kalpte iki kişinin olması, evlilik ya da duygusal ilişki açısından bakıldığında aldatma ya da sadakatsizliktir. Aldatma ve sadakatsizlik aynı şey değildir. Yargısız bir “karar” ve bir “seçim” olan SADAKATSİZLİK, duygusal, bilişsel, fiziksel, sosyal ya da tinsel açılardan partneri kandırmaya yönelik eylemlerin “gizlice” ve “partnerin bilgisi dışında” sürdürülmesidir, yani partnerin bilmediği sırların varlığını ifade eder. Yani sadakatsizlik; mevcut eşin veya partnerin bilgisi veya izni veya rızası olmadan üçüncü bir kişi veya kişilerle bir veya birden fazla yaşanan duygusal veya cinsel ilişkidir, yakınlaşmadır, en özel ve en değerli olması gereken ve hayatın merkezine alınması gereken partnere bu değerin verilmemesidir. Sadakatsizliğin bir sonucu olan ve “yalan rüzgarı” olarak bilinen ALDATMA ise, sadakatsizlik kararı ve seçimi sonucu kaçınılmaz olarak ortaya çıkan dürüstlük dışı eylemlerdir, söylemlerdir ve partnerler arasındaki ilişkiyi tehdit edebilecek nitelikteki ‘sırların partner tarafından öğrenilmesi durumunu’ ifade eder. Yani partnerinize yakalanmadığınız sürece “sadakatsiz” olursunuz, yakalandığınızda “aldatmış” olursunuz. Sadakatsizlik “kişisel” ve gayriahlaki bir tutum, bir niyet, aldatma ise “ilişkisel” ve yıkıcı bir sorun, bir sonuç, bir eylemler bütünüdür. Tüm sağlıklı ilişkiler güvene dayanır ve bunun var olabilmesi için her bireyin ilişkinin sınırlarının farkında olması gerekir. Evliliklere giren üçüncü kişi boşanma nedenlerinin başında gelir. Aldatmadan sonra gidilecek iki yol vardır; ya ilişkinin yeniden inşa edilmesi yoluna ya da tarafların en az hasar göreceği şekilde sonlandırılması yoluna gidilir. Her iki yol da engebelerle, zorluklarla doludur. Hangi yola gidileceğineyse ancak çiftin kendisi karar verebilir. Seçilecek yol ne olursa olsun, sürecin sağlıklı bir biçimde yaşanması ve gelecekte ortaya çıkabilecek pişmanlıkların önlenmesi için bir evlilik terapistinden yardım alınması en doğrusudur.