Duygusal olarak birbirlerinden kopan, sürekli çatışma içinde olan ama çocukları için birlikte yaşamaya devam eden anne babalar “yasal” olarak boşanmadıkları halde, aslında “duygusal” olarak boşanmışlardır. Bu çiftler sadece aynı fiziksel ortamı paylaşmalarının çocuklarının yararına olduğu yanılgısına düşerek hem kendilerini hem de çocuklarını mutsuz bir yaşama mahkûm ederler. Çocuklarını boşanmanın olumsuzluklarından korumaya çalışırken, ona daha sarsıcı sorunlarla dolu bir ortam hazırladıklarının farkına bile varmazlar. Diğer yandan bunun farkında olarak boşanmayı seçen ama boşanma sürecini doğru yönetemeyen anne babalar ise çocuklarını boşanmanın yıkıcı etkileriyle karşı karşıya bırakırlar.
MUTLU BİR YETİŞKİN OLABİLMENİN ÖN KOŞULU MUTLU BİR ÇOCUK OLMAKTIR…
Çocuğun zihinsel, duygusal ve sosyal olarak sağlıklı gelişimi için anne babasıyla kurduğu ilişki ile anne ve babasının birbirleriyle ilişkileri büyük bir öneme sahiptir. Bu ilişkilerin çocukta bıraktığı izler tüm yaşamı boyunca kalıcı olur. Çocuğun sağlıklı ve mutlu bir şekilde büyümesi sağlıklı ve mutlu bir yetişkin olabilmesinin ön koşuludur. Anne babası sürekli tartışan, kavga eden bir çocuğun mutlu olması beklenemez. Anne babanın birbirine küs ve kavgalı olduğu, yakın ve sıcak ilişkilerin olmadığı bir ailede yetişen çocuk bu davranış kalıbını mutlak doğru kabul eder, içinde evlenince kendini gerçekleştirecek bir kehanetin tohumlarını barındırır ve gelecekte kendisi de böyle bir ilişki kurmaya koşullanır. İçindeki kehanette yer alan rolleri farkında bile olmadan eşiyle tekrar eder, geçmiş yeniden canlanır. Ayrıca anne babanın çatışmalı ilişkisinde çocuk kendini taraf tutmak zorunda da hisseder. Karşı tavır aldığı ebeveynle arasındaki ilişki bozulur. Anne babanın sözlerini esirgemeden bağırıp, çağırıp birbirlerini aşağılamaları, tartışmaları ve kavgaları çocuk için çok sarsıcı olabilir ve onu derinden yaralayabilir. Kimi zaman çocuk bu kavgaların içine sokulur ve haksızlığa uğradığını düşünen taraf çocuktan yardım ve destek bekler. Çocuk, öfkeyi, kızgınlığı, sevgiyi ve hoşgörüyü anne babasını örnek alarak öğrendiği gibi bu duygular karşısında vereceği tepkileri de onlardan öğrenir. Sürekli tartışan, kavga eden bir anne babanın olduğu bir ortamda büyüyen çocuk kendini tedirgin ve çaresiz hisseder, içinde kızgınlık, düşmanlık duyguları büyür ve bu onda gelecek yaşamını olumsuz etkileyecek büyük bir güvensizlik duygusu yaratır.
BOŞANMAYI TRAVMATİK HALE GETİREN BOŞANMANIN KENDİSİ DEĞİL, BOŞANMA SÜRECİNİN DOĞRU YAŞANMAMASIDIR…
Boşanma, evliliği sürdürmeye yönelik tüm çabaların sonuç vermediği durumlarda, eşlerin kendilerine, birbirlerine ve çocuklarına zarar vermeden yaşamaları gereken doğal bir süreçtir. Boşanma sürecinde anne babanın birbirlerine karşı tutumları ve boşandıktan sonraki ilişkileri boşanmanın çocuk üzerindeki etkilerinin belirleyicisidir. Boşanma, çocukların kolayca anlayıp kabul edebilecekleri bir durum değildir. Anne babanın çocuğu, kendi çekişmelerinin ortasında bırakmaları, boşanma sonrasında birbirlerine karşı kin, nefret, öfke duygularını çocuğun gözleri önünde yaşamaları, çocuğu taraf tutmaya zorlamaları, kendilerini haklı çıkarmak için diğerini kötülemeleri, değersizleştirmeleri ya da çocuğu birbirlerine göstermeyerek öç almak istemeleri çocukta travmatik etkiler yaratır. Anne baba boşanırken çocuklarından boşanmazlar; karı koca olmaktan vazgeçerler ama bunu gerçekten yapan ve boşandıktan sonra çocuğuyla da ilişkisini kesen anne ya da baba çocuğun yaşamında büyük bir kriz oluşturur. Boşanma süreci ve sonrasında anne babanın olumsuz tavır ve davranışları sonucunda, çocuğun aklı karışır ve büyük bir tedirginlik yaşar. Anne babasının onu sevmediğini ve terk ettiğini düşünerek kızgınlık duyar, boşanmalarından kendini sorumlu hisseder ve kendini suçlar, anne babayı bir araya getirme çabası içine girer ve tüm bunlarla birlikte çocuksu depresyon, davranış bozuklukları, okul başarısında düşüş yaşayabilir. Boşanmanın çocuk üzerindeki kalıcı etkileri düşük benlik saygısı, suça eğilim ve kişilik bozuklukları olabilir. Ayrıca anne ve babayı model aldığı için gelecekte sağlıklı partner ilişkileri kuramayabilir, evlenmek ve çocuk sahibi olmak istemeyebilir.
EVLİLİK VE ANNE-BABALIK BİR YAŞAM SANATIDIR…
İnsanların herhangi bir eğitim ya da bilgi sahibi olmadan yapabileceği şeyler için eğitim almaları, o işi daha iyi ve gereği gibi yapmak istemelerinin bir sonucudur. Örneğin, fotoğrafçılığı düşünelim; mobil telefonlarımız sayesinde yediden yetmişe hepimiz birer fotoğrafçı olduk, istediğimiz her kareyi telefonumuzla fotoğrafını çekerek anında ölümsüzleştirebiliyoruz. Peki, bu şekilde gerçek anlamda fotoğrafçılık yapmış olur muyuz? Bu işin eğitimini alan, tekniği bilen kişilerle aynı kefeye konabilir miyiz? Bu işin eğitimini alarak açı, ışık ve kadrajın nasıl daha iyi ayarlanacağını öğrensek elde edeceğimiz sonuç daha farklı, daha iyi olmaz mı? Teşbihte hata olmaz; evlilik ve anne babalığı da fotoğrafçılığa benzetebiliriz, çünkü evlilik de anne babalık da birer yaşam sanatıdır. Herkes her ikisini de el yordamıyla yapabilir. Yordamı iyi tutturanlar şanslı olur, peki ya tutturamayanlar? Nice güzel duygular, ümitler ve gelecek planlarıyla başlayan bir evlilik ve daha da önemlisi bu evliliğin meyvesi olan bir çocuğun hayatı, sırf bu yordamı tutturamama şanssızlığıyla heba edilebilir mi? Oysa neyi nasıl yapacağını bilerek başlama olanakları olsa bu çiftler bu hayatları heba ederler mi? İşte bu noktada en büyük ihtiyaç ve aslında gereklilik, evlilik ve anne-babalık eğitimidir. Evlenmeden önce alınacak evlilik ve anne-babalık eğitimi sayesinde evlilikte yaşanacak sorunların en aza indirilmesi ve çocukların mutlu aile ortamında yetiştirmesi mümkün olabilecektir.
BOŞANMA EĞİTİMİ: "BOŞANMA TERAPİSİ"
Peki, her şeye rağmen her evlilik sürmek zorunda mıdır? Elbette değil… Herkesin hayatında koşullar, beklentiler ve ihtiyaçlar değişebilir. Çift evliliği sürdürmek istemeyebilir ya da evliliğin sürdürülmesi imkânsız hale gelebilir. Bu noktada, boşanma kararının çocuklara nasıl ve ne zaman söyleneceği çok önemlidir. Çocuğun yaşına uygun olarak, kolay anlayabileceği şekilde, boşanmanın nedenleri, anne baba tarafından birbirlerini kötülemeden ve suçlamadan anlatılmalıdır. Boşanmadan sonra çocuğun hayatında yaşanacak değişikliklerle ilgili bilgi verilmelidir. Gerekirse çocuğun psikolojik destek alması sağlanmalıdır. Boşanan anne babalar birbirlerinden ayrıldıklarını, çocuklarından ayrılmadıklarını kesinlikle unutmamalıdır. Çocuğun anne babasından yeterli derecede ilgi ve sevgi görmeye her zaman ihtiyacı vardır. Ayrı olsalar bile anne baba çocuğundan bu ilgi ve sevgiyi kesinlikle esirgememelidir. Anne-baba çocuklarına sürekli sözler verip, tutmalıdır, böylece çocukta boşanma sürecinde ortaya çıkan güvensizlik yeniden güvene dönüşür. Anne babanın çocuğu boşanmanın etkilerinden koruyabilmeleri öncelikle bu süreci kendilerinin sağlıklı bir şekilde atlatabilmeleri ile mümkündür. Bu süreci kolay atlatamayanların boşanma eğitimine, yani boşanma terapisine ihtiyacı olur. Çünkü boşanma her koşulda zor ve sancılı bir süreçtir ve taraflar kızgınlık, umutsuzluk, üzüntü, pişmanlık ve kararsızlık içindeyken ne kadar doğru hareket edebileceklerini bilemezler. Bunun için bir yönlendiriciye, bir kılavuza ihtiyaçları vardır. İşte evlilik terapisti burada devreye girer. Olumsuz bir ruh hali içindeki çifti ve çocuklarını bu süreçten en az hasar görecekleri şekilde yönlendirir.