Çocukken cinsel kimlik gelişim dönemlerinde akla takılan ve delice merak içeren sorular olur. Bu sorular ebeveynler tarafından yanıtlandığında veya soruların sorulabileceği sağlıklı bir aile ortamı yaratıldığında, merak ile cinselliğin keşfi başlar ve sağlıklı bir temel atılır. Ancak bazı çocuklar bu şansı elde edemez ve merakları giderilemez; ya ayıp, yasak ve günah algısıyla cinselliğe kendilerini kapatırlar ya cinselliği aşırı derecede merak ederler ve çeşitli oyunlarla cinselliği keşfetmeye çalışırlar ya da merak dolu sorularını sonraki dönemlere ertelerler. Oysa sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için kişinin merak dolu sorularına doğru ve tatmin edici yanıtlar alması, zamanla kendi bedenini ve partnerini keşfetmesi gerekir. Bu keşif gerçekleşmediğinde sorular zihni meşgul etmeye başlar ve kişiyi yorar. İşte yetişkinlerin cinsel yaşamla ilgili sormaya utandıkları deli sorulardan bazıları ve yanıtları…
CİNSELLİĞİN İNSAN HAYATINDAKİ ÖNEMİ NEDİR?
Önce cinselliğin ne olduğuna bakalım. Cinsellik yalnızca seks demek değildir. Cinsellik duygu, düşünce, davranışların oluşturduğu daha geniş kapsamlı, çok yönlü bir kavramdır. Cinsel kimlik, cinsel tercih, cinsel ilişki, cinsel organlar, üreme organları gibi farklı bileşenleri ile psikolojik, toplumsal ve dini boyutları vardır. Cinsellik kişiliğimizin belirleyicisidir, çünkü kişiliğimiz 3 yaşından itibaren oluşmaya başlayan cinsel kimliğimizin üzerine inşa edilir. Bundan sonra kadın ya da erkek olarak hisseder, düşünür, davranır ve buna göre yaşarız. Cinselliğin, üreyerek neslin devamını sağlama dürtüsünden kaynaklanan boyutu sekstir. Bu noktada seksin tanımına bakalım. Seks yapmak; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır. Cinsellik, beden ve ruh sağlığımızın temelini oluşturan, hayatın doğal ve gerekli bir parçasıdır ve bu yönüyle de bedensel ve ruhsal rahatlama sağlayarak hayatla aramızdaki bağı pekiştirir.
CİNSELLİK İNSANLARIN GÜNDELİK YAŞAMINI NE KADAR ETKİLİYOR?
Cinsellik, ruhsal ve bedensel sağlığımızı dengede tutmayı sağladığı için gündelik yaşamımızın her yönüyle ilişkilidir. Sağlıklı ve mutlu cinsellik, yatak odasıyla sınırlı değildir, aynı zamanda sağlıklı ve mutlu bir hayat demektir. Çünkü cinsellik sadece yaşandığı sırada mutluluk veren bir deneyim değildir, yarattığı mutluluğun etkisi tüm hayatı kapsar. Cinselliği tatmin edici bir şekilde yaşayan kişi, daha az stresli, kendine güvenen ve kendiyle barışık olur. Öte yandan cinselliği sağlıklı ve gerektiği gibi yaşamayan kişilerin genel olarak mutsuz bir tabloları vardır, bazılarında psikolojik sorunlar da ortaya çıkar; öyle ki bunların ileri boyutta olması kişiyi gündelik yaşamdan alıkoyar. Ayrıca cinselliğin fizyolojik açıdan da birçok faydası vardır. Cinsel birleşme sırasında, adrenalin, endorfin, seratonin ve dopamin hormonları salgılanır. Bu hormonlar stres ve gerginliği ortadan kaldırarak rahatlamamızı sağlar, ayrıca bağışıklığı güçlendirici ve yaşlanmanın etkilerini geciktirici özellik taşırlar. Cinselliğin diğer fizyolojik faydalarından bazıları, kan dolaşımını hızlandırarak ağrıların azalmasına yardımcı olması; kadınlarda adet öncesi sendromu hafifletmesi, adet döngüsünü düzenlemesi; hızlı kalori harcanmasını sağlayarak kilo kontrolüne yardımcı olmasıdır.
CİNSEL HAYATI OLMAYAN İNSANLAR MUTSUZ MUDUR?
Cinsellik olmadan mutluluk tam anlamıyla olmaz. Çünkü cinsellik her insan için doğal bir ihtiyaçtır ve bu ihtiyacın karşılanmaması kişinin içinde eksiklik ve gerilim yaratır, dolayısıyla da kişiyi mutsuz eder. Öte yandan cinselliği yaşarken de mutsuz olan kişilerin sayısı oldukça fazladır. Çünkü insanlar cinselliği eğitimle doğru ve güvenilir bilgi edinerek değil, kulaktan dolma bilgilerle ve deneme yanılma yoluyla öğreniyorlar. Bu da cinsellikle ilgili hurafeler ve yanlış bilgiler edinmelerine neden oluyor. Bunları uygulamaya çalışmaları ve çevreden duydukları doğru bilinen yanlışlara göre kendi cinselliklerini sorgulayıp değerlendirmeleri sonucunda kendilerini yetersiz hissediyorlar ya da eşlerinden beklentileri ile ilgili sorunlar yaşıyorlar. Dolayısıyla cinsellikte bilgisizlik ve deneyimsizlik mutsuzluğu beraberinde getiriyor.
CİNSELLİĞİN YERİ DOLDURULABİLİR Mİ?
Sağlıklı bir kişi için cinsel isteğin olmaması söz konusu olamaz. Freud bunu şöyle açıklıyor: “Cinsel dürtüleri kontrol etmek ve bunun yarattığı gerilimi giderecek cinsel eylemleri gerçekleştirebilmek, insanın temel dürtüsü ve yaşam enerjisidir. Tatmin edilmeyen cinsel dürtüler kendini farklı yönlerden ifade eder.” Aslında cinselliğin ikamesi yoktur, yani yerine bir şey koyamazsanız, daha doğrusu koymamalısınız. Ancak sosyal, kültürel, psikolojik vb nedenlerle cinselliği yaşayamayan kişilerde de bu ihtiyacın karşılanması gerekir. Kişi bu ihtiyacının farkında ve karşılamak istiyor ama bunu bir partnerle yapamıyorsa mastürbasyon yapabilir. Ancak bu ihtiyacın karşılanmamasının yarattığı eksikliğin farkında olunmaması da söz konusudur. Bu kişiler de bu eksikliği spor, sanat gibi başka alanlara yönelerek ya da tamamen kendini işine vererek gidermeye çalışırlar.
CİNSEL BİRLİKTELİK YOKSA "O EVLİLİK MUTSUZ BİR EVLİLİKTİR" DİYEBİLİR MİYİZ?
Mutlu bir evlilik için düzenli bir cinsel birliktelik kesinlikle şarttır. Evlilik saygıyı, sevgiyi, bedeni, ruhu ve arzuları paylaşmaktır. Evlilik karşılıklı sevgi, saygı ve anlayıştan oluşan bir yapıdır. Bu yapının duygusal ve cinsel olmak üzere iki temeli vardır. Bu temellerden biri olmadan evlilik ayakta kalamaz. Cinsellik, paylaşımın en özel, en rafine biçimidir. Biz duygusunu oluşturarak bağlılığı artırır, evliliği güçlendirir. Cinsel olarak birbirlerine bağlı çiftler, evlilikteki sorunlarının üstesinden daha kolay gelirler. Birbirlerine karşı daha şefkatli, affedici, anlayışlı ve hassas olurlar. Cinsellikte yaşanacak sorunlar eşlerin birbirine aldatma vizesi vermesi anlamına gelir. Aldatmaların büyük çoğunlukla cinsel nedenlere bağlı olduğu bilinen bir gerçektir.
CİNSELLİK VE MUTLULUK ARASINDA BAĞLANTI VAR MI?
Cinsellik günümüzde hâlâ bir tabu olarak görülüyor ve bu nedenle de cinsel sorunlar gün yüzüne çıkarılmadan gizlice yaşanıyor. Cinsel sorunların iki boyutu söz konusudur: Birincisi kişinin cinselliği, toplumsal ya da dini baskılarla istediği gibi, istediği zaman ve istediği kadar yaşayamamasından kaynaklanan sorunlar; ikincisi ise fizyolojik ya da psikolojik nedenlerle oluşan cinsel işlev bozukluklarından kaynaklanan sorunlardır. Her iki durumda da tatmin edilmesi gereken cinsel dürtülere cevap verilememesi nedeniyle mutsuz olan kişilerde önemli ruhsal sorunlar ortaya çıkar. Ne yazık ki bu sorunların sonuçları yalnızca o kişiyle sınırlı kalmaz. Toplumu da çok yakından ilgilendiren sonuçlar doğurur. Son zamanlarda toplumumuzda artış gösteren cinsel suçların, kadına yönelik şiddetin temelinde bu sorunlar yatıyor. Sağlıklı cinsellik yalnızca bireyleri mutlu etmekle kalmaz, topluma da huzur ve mutluluk getirir.
CİNSEL YAŞAMDA KADINLAR MI ERKEKLER Mİ DAHA MUTLU?
Erkek egemen bir dünyada cinselliğin de erkeklerin egemenliğinde olması kaçınılmaz bir durum. Ülkemizde cinsellik tabu diyoruz ama bunu “kadınlar için tabu” olarak ifade edersek daha doğru olacağını düşünüyorum. Toplum, ahlak ve din kuralları, cinselliği erkeklerin bir ihtiyaç ve "hak" olarak yaşamasına olanak verirken, kadınlar için ise bir "görev" olarak konumlandırıyor. Bunun en önemli göstergesi, erkeklerin hizmetine sunulmuş kadın seks işçileri ve bunların çalıştıkları evler resmi olarak varken, aksinin düşünülemeyecek olmasıdır. Cinselliğin ayıp ve günah olduğu algısıyla yetiştirilen, kendilerini saklayarak, bedenlerini ve cinselliklerini evlendikleri eşlerine sunmaları gerektiği öğretilen kadınların cinsellikte mutlu olan taraf olmadığı açıktır.
CİNSELLİĞİ DOYASIYA YAŞAYABİLİYOR MUYUZ?
Türk insanı cinsellikte çifte standart yaşıyor. Cinsellik erkekler tarafından kadın aracılığıyla yaşanan bir olay olarak görülüyor. Kadının tecavüzcüsü ile evlendirilmesini öngören yasalar da bunu destekler nitelikte. Dolayısıyla kadın erkek ilişkilerinde, erkeklerin cinselliğe ve eşlerine yaklaşımları çoğunlukla kendi ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı kalıyor. Erkeğin, eşiyle paylaşımda bulunmadan yalnızca orgazma odaklanarak yaşadığı cinsellik ne kendisini ne eşini tatmin ediyor. Ülkemizde orgazmın ne olduğunu bilmeyen kadınların olduğu, yıllardır söylenegeldiği için toplumumuzun bir gerçeği olarak kabul edilmiş bir durumdur. Eğitim, her konuda olduğu gibi cinsellik konusunda da sorunların ortadan kaldırılması için tek şarttır. Erken yaşlardan itibaren ailede başlaması gereken cinsellik eğitimi için öncelikle anne babaların eğitilmesi gereklidir. İlkokuldan itibaren formel olarak devam etmesi gereken cinsel eğitimle yetişen çocuklar, yetişkin bireyler olduklarında cinselliği sağlıklı ve mutlu bir şekilde yaşacak ve yaşatacaklardır. Toplumsal açıdan da cinsel suçlar bugünkü gibi hızla artan ve gittikçe derinleşen bir yara olmaktan çıkacaktır.
CİNSEL MUTLULUK İÇİN NE YAPMAK GEREKİR?
Cinsellik hayattan tecrit edilerek yaşanacak bir olgu değildir. Kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığının bir parçası olarak hayatla iç içedir. Bu nedenle cinselliğe farklı anlamlar yükleyerek, onu kutsal veya tabu olarak görmemek gerekir. Kişinin yaradılışının, davranışlarının ve karakterinin bir parçası olan cinsellik, eşini de doğrudan etkileyeceğinden, sıradan bir ihtiyacı karşılama şeklinde değil, iki kişinin paylaşımını içeren zenginleştirici bir deneyim olarak yaşanmalıdır. Bunun için ön koşul, cinselliği sorgulamadan içinden geldiği gibi mutlu olmaya ve mutlu etmeye odaklanarak yaşamaktır. Mutlu bir cinsel yaşam, karşılıklı güven, dürüstlük, açıklık, paylaşım ve saygı üzerine kurulmalıdır. Cinsellik, öncelikle kişinin kendi bedenini tanıması ile başlar. Kişinin, cinsel haz noktalarını fark etmesi ve bunu eşiyle paylaşmaktan kaçınmaması daha doyumlu bir cinsel ilişki yaşamasını sağlayacaktır. Eşler birbirlerine karşı sorumlu davranmalı, herkesin bir mahremiyeti ve değeri olduğunu unutmamalıdır.