Ahmet Bey, kendini uçurumun kenarında, alacakaranlık kuşağında kaybolmuş bir zavallı gibi hissediyordu. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu, sürekli evde oturmak ve uyumak istiyordu, iştahı da kapanmıştı. Sanki yaşam enerjisi bitmiş ve tükenmişti. Tek iletişim kurduğu kişi olan eşiyle konuşurken dalıp gidiyor, dikkatini konuşulan konuya veremiyordu. Son günlerde olur olmaz şeyler için ağlamaya da başlamıştı. Geçmişini gözden geçirdiğinde boktan bir hayat sürdüğünü düşünüyor, pişmanlık duyuyordu; gelecek için ise hiçbir umudu yoktu, gelecek de boktandı. Şimdiki hayatından memnun değildi, bu nedenle ölüm bir kurtuluş gibi görünmeye başlamıştı. Sonunda, eşinin baskısıyla bize başvurdu. Bitmiş ve tükenmiş bir haldeydi. İlaç tedavisinin yanında psikoterapi alan Ahmet Bey’in tam olarak iyileşmesi 6 ayı buldu.
Yukarıdaki vakada gördüğümüz gibi, herkes yaşamının bir döneminde umutsuzluk, hüzün, keder, mutsuzluk gibi olumsuz duygulanımlar yaşayabiliyor. Bunlar, genellikle yaşanan olaylarla ilişkili ve geçici… Bazen bu duygulanımlar daha aşırı boyutlarda ve daha uzun süre yaşanabiliyor. İşte bu durumda, kendine özgü belirtileri olan, çok iyi tanımlanmış ve ciddiye alınması gereken bir ruhsal sıkıntı olan depresyondan bahsedilebiliyor. Depresyon toplumda en sık rastlanan ruhsal bozuklukların başında geliyor.
NEDEN DEPRESYONDAYIM?
40 yaşındayım ama kendimi 8 yaşında gibi yaşlı, mutsuz, çökkün ve yorgun hissediyorum. Bunalımdayım. Okuduğum ve araştırdığım kadarıyla dipteyim, sondayım, depresyondayım. Neden depresyonda olduğumu bilmiyorum, bu sorunun yanıtını bana verebilirseniz sevinirim.
O.M./Çankaya
İnsan ÖFKE, KIRGINLIK ve GURUR'a teslim olduğunda, kendini sevmiyor ve kendine İHANET ediyor demektir… Bu ihanetin en çok görülen şekli depresyondur. Çünkü depresyonu en iyi anlatan tanımlardan biri, her konuda kişinin kendisini yenik hissedene kadar öfkesini içine yani kendisine karşı akıtmasıdır. Şu YALAN DÜNYADA kabullenilmesi gereken GERÇEKLER vardır. İnsan hayatın gerçekleriyle kavga ettiğinde depresyona girip acı çekerken, koşulsuzca kabul ettiğinde mutlu olmak için bir şans yakalayabilir. Ancak insanın gerçeklerle ilgili düşünce, algı ve gözlemleri bozulduğunda, kendisi ve dünya ile ilgili olumsuz beklentilere girebilir ve zamanla depresyon oluşur. İnsanlar koşulsuzca sevilmez, oldukları gibi kabullenilmez, yüreklendirilmez, desteklenmez ve iyi olduklarına inanmak üzere eğitilmezlerse, çökerler ve bunalıma girerler. Özellikle duygusal ve hassas insanlar hayatın yalanlarına ve dünyadaki tüm olumsuzlukları şahsileştirirler, içlerine atarlar ve depresyona girerek tepki verirler. Ancak depresyon kader değildir, ilaçlarla ve psikoterapi ile yüzde yüz tedavi edilebilen ruhsal bir bozukluktur.
İKİNCİ EŞ SENDROMU ABLAMI DEPRESYONA SOKTU…
Ablam 4 senedir evli ve 1 kız çocuğu var. Eniştemle aralarındaki ilişki de görünürde iyi gibi. Bir gün evde otururken, eniştem ikinci bir eş almak istediğini söyledi ve bu konuda çok ciddiydi. Ablam doğal olarak sinir krizi geçirdi, bunalıma ve depresyona girdi. O günden sonra ablamın iştahı kapandı, uyuyamaz oldu, yüzü hiç gülmüyor, durduk yere irkiliyor ve her şeyden korkuyor. Ablam için çok endişeleniyorum. Ona nasıl yardım edebilirim?
S.T./Balgat
Ablanızın evliliği tehlikede ve yoğun stres altında, bu yüzden kriz geçirmesi ve depresyona girmesi olağan bir durumdur. Eşinin yaptığı davranış ablanızın yoğun bir depresyon geçirmesine ne olmuş gibi görünüyor. Enişteniz, ablanıza söylediği bu kararda ciddiyse bile bir süreliğine bu kararından vazgeçmeli ve konuyu güzellikle kapatmalıdır. Böyle bir durum, hemen hemen her kadın için büyük bir güvensizlik, çökkünlük ve bunalım yaratır. Burada sizin yapmanız gereken ablanızın yalnız kalmamasına çalışmak olmalıdır. Ablanıza onu çok sevdiğinizi, özel ve değerli olduğunu, her konuda ailecek destek olacağınızı ve her koşulda onun yanında olduğunuzu açıkça söylemelisiniz. Ayrıca eniştenizle konuşarak, ona durumun ciddiyetini anlatmalı, bu seçiminin nedenlerini ve olası olumsuz sonuçlarını konuşmalısınız ve çift olarak bir evlilik ve ilişki terapiste gitmelerini tavsiye etmeli ve ilaç tedavisi için de ablanızı bir psikiyatri uzmanına götürmelisiniz.
DİPTEYİM, SONDAYIM, DEPRESYONDAYIM…
Ben 26 yaşındayım ve bekârım. Uzun süreden beri biriyle cinsel ilişki yaşıyorum ve ondan hoşlanıyorum fakat o cinsellikten öteye gitmek istemiyor. Yakın bir zaman önce benim dışımda başka kişilerle de bu şekilde bir ilişki yürüttüğünü öğrendim ve ayrıldım. Şimdi ise dipteyim, sondayım, depresyondayım ve nasıl davranacağımı bilemiyorum. Lütfen bana yardımcı olur musunuz?
S.Z./Gaziosmanpaşa
Bir insanın sevdiğinden ayrılması her zaman üzüntü verici bir durumdur. Kişiler ayrılık sonrasında üzüntü, yalnızlık, terk edilmişlik, güvensizlik, öfke ve kaygı gibi yas duygularını yoğun bir şekilde yaşayabilir, bu normal bir durumdur. Ayrılık sonrası sağlıklı olan davranım, duyguları bastırmak yerine, bu olumsuz duyguları yaşamaya izin vermektir. Bu duygular yaşanırken ve yeni yaşama alışma dönemlerinde kişilerin inişli çıkışlı duygu durumu içerisinde olması, ayrılan kişinin yeniden gelmesine yönelik nasıl davranılacağına yönelik belirsizliğin olması da normaldir. Çünkü AYRILIK, bir yerden başka bir yere gidebilmenin çok özel bir yoludur… Şu fani dünyada olgunlaşabilmek ve yine, yeni, yeniden başlayabilmek için herkesin hüzünlü bir SON'a ihtiyacı olur. Çünkü her AYRILIK yeni bir başlangıçtır ve bir ötekine gitmenin yoludur… Ancak her biten ilişki insanı yasa sokar ve yas süreci insana çok şey öğretir. Duygularınız yerine her zaman mantığınızı ön plana alarak seçimler yapmanız gereken bu süreçte kaybettiklerinizi ve kazandıklarınızı ele almanız izleyeceğiniz en sağlıklı yol olacaktır. Bundan dolayı, size önerim öncelikle ayrılığı kabullenmeniz, ayrılmış olduğunuz insanın iletişim adreslerini yok etmeniz, duygusal ilişki arayışı içermeyen yeni sosyal ilişkiler oluşturmanız, ertelenmiş hobilerinize başlamanız, aileniz ve arkadaşlarınızın desteğini almanız ve ayrılan arkadaşınızın görüşme tekliflerine ne olursa olsun kayıtsız kalmanız yönünde olacaktır. Bunların altından tek başınıza çıkamayacağınızı düşünüyorsanız veya güçsüz olduğunuz duygusuna hâkimseniz bir psikoterapistten psikoterapi desteği alabilirsiniz.
“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…
Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…
“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…
Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…
Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…
En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…