Türkiye’de cinsel suçlar yüksek oranlarda yaşansa da televizyonda genellikle cinsellikle ilgili topluma yanlış mesajlar verilir. Her yaştan ve her kesimden insanı ekran başına kilitleyerek izlenme rekorları kıran diziler, tecavüz, taciz ve şiddet sahneleriyle doludur. Dizilerin çoğunda çocukların cinsel istismar gördüğü, küçük kızların evlendirildiği olaylar her nedense normalmiş gibi anlatılır. Üstelik bu travmaları yaşayan kahramanlar için normal hayatta olması ve almaları gereken “Zorunlu olan psikolojik tedavi” kısmınaysa genelde değinilmez. Dolayısıyla da taciz, tecavüz ve tüm cinsel suçların, çocuk gelinlerin olağan olduğu, bunların suçlularının cezalandırılmasına, mağdurlarının da tedavi edilmesine gerek olmadığı mesajı verilir.
DİZİLER VE CİNSEL SUÇ GERÇEĞİ
Oysa dizilerde cinselliğin ve cinsel suçların gerçekte olması gerektiği gibi anlatılması şarttır. Dizilerin büyük çoğunluğu senaryo gereği toplumu tecavüz, taciz gibi cinsel şiddet öğeleri ve çocukların zorla evlendirilmesi gibi travmaların bombardımanına tutar. Hemen hemen her dizide görülen bu travmalarda mağdurların intihar ettiği ya da öldürüldüğü veya tecavüzcüsüyle evlendirildiği gösterilir. Aslında olması gereken, mağdurun psikolojik tedavi ve destekle yaşama döndürülmesinin ve suçlunun cezalandırılarak tecavüz ve tacizin suç olduğu vurgusunun yapılmasıdır. Aksinin olması ise toplum açısından büyük bir tehlikedir. Ekrandan insanların bilinçaltına kazınan bu mesajlarla, toplumda yanlış ve sapkın bir algının oluşmasına neden olan bu tip diziler, aynı zamanda adalet kavramının aşınmasına da yol açar.
DİZİLERDE CİNSELLİK VE CİNSEL SUÇLAR DOĞRU ANLATILMALI
Medyanın, insanların psikolojileri ve algıları üzerinde son derece büyük bir etkisi vardır. İzleyicilerin büyük bir çoğunluğu, özellikle de çocuklar, ekranda gördüklerini gerçek hayatla bağdaştırır ve bir süre sonra da gerçek olarak algılarlar. Birçok kişi ekrandaki karakterlerle kendini özdeşleştirir. İşte bu kadar önemli bir gücün topluma cinsellik ve cinsel suçlarla ilgili aktaracağı mesajları doğru bir şekilde vermesi gerekir. Cinsel suçlar, suçun onaylandığı ve meşrulaştırıldığı eksenden çıkarılarak insan haklarıbağlamında doğru bir şekilde aktarılmalı, yol açtıkları travmaların tedavi yolları konusunda toplum bilinçlendirilmelidir. Ayrıca cinsellikle ilgili mesajların erotizm ve cinsel eylem odağından çıkarılarak cinselliğin ayıp, günah yasak olmadığının, insan sağlığının ayrılmaz bir parçası olduğunun anlatılması gerekir. Dizilerde cinsel sorunların tedavisinde cinsel terapi, psikoterapi, aile ve evlilik terapileri gibi psikolojik yardım alma seçeneklerinin de bulunduğu vurgulanmalıdır. Toplumumuzda birçok evliliği bitiren, aldatmalarının nedeni olan ve insanların yaşam kalitelerini düşüren cinsel işlev bozuklukları, erken boşalma, vajinismus gibi cinsel sorunlara dizilerde yer verilmez. Örneğin, Türkiye’de cinsel tedavi kliniklerine başvuran her 10 kadından birinde görülen vajinismus sorunu olan bir kadının dramını ve tedavi süreçlerini konu alan veya erken boşalma ya da iktidarsızlığı nedeniyle psikolojisi bozulan bir adamın acılarından cinsel terapiyle kurtuluşunu anlatan bir dizi çekilebilir.
MEDYA VE SOSYAL SORUMLULUK
Toplumsal kültürün oluşması ve değişmesinde ilk ve en önemli araçlardan biri olan televizyonun ve medya organlarının insanlar üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın, erkek herkes mutlaka gününün bir kısmını televizyon karşısında geçirir ve sorumsuzca yapılmış bu tip programların olumsuz etkilerine maruz kalır. Özellikle sabah akşam yayınlanan ve insanları kendilerine tutkun hale getiren dizilerde amaç, yalnızca zaman geçirmek ya da eğlendirmek olmamalıdır. Biz ruh sağlığı profesyonellerine göre, yapımcılar ve yayıncılar ekranlarda sunduklarının insanlar üzerindeki büyük etkisinin farkında olarak ve televizyonun aynı zamanda bir iletişim, kültür ve eğitim aracı olduğunun bilinciyle yayın yapmalıdırlar. Televizyonun halkı bilinçlendirme, bilgilendirme ve doğruya yönlendirme sosyal sorumluluğuolduğu unutulmamalıdır.