Terapide empati, terapistin danışanın içinde o an canlı olan şeyle bağlantı kurmasıdır. Terapistin yapacağı empati, danışana ilişkin değerlendirme yapmak değil, onu gözlemlemektir.
Terapist, danışanın anlattıklarıyla ilgili değerlendirme yaparsa kendi yargılarını da katmış olur ve bu empatiyi engeller. Oysa gözlem empatinin özüdür ve gözlemde hiçbir yargı yoktur. Danışanın anlattıklarında bir duygu ve o duyguyla bağlantılı karşılanmamış bir ihtiyaç vardır. Örneğin, terapist danışanın sözlerinde ve beden dilinde acısını, üzüntüsünü gözlemler. Herhangi bir değerlendirme ve yargı katmadan bu gözlemlerini danışana anlatır, daha danışanın tam olarak farkında olmadığı ve ifade etmediği acısını ve üzüntüsünü anladığını gösterir, danışanın anlaşılma ihtiyacını giderir. Çünkü her olumsuz duygunun yanında mutlaka o duygunun ortaya çıkmasına neden olan karşılanmamış bir ihtiyaç vardır.
Empatide ilk aşama yansıtmadır. Terapist, danışanın anlattıklarını ona göstermek için sanki bir ayna tutar. Aynada ne görmesi gerektiğini söze döker. Buna “yüzeysel ya dabirincil empati” adı verilir. Yüzeysel empatide terapist kendine bakmaz, sadece gördüğünü, gözlemlediğini, danışanın duygusunu ve o duyguya neden olan ihtiyacı söze döker. Diğer bir empati türü olan “derin empati”de ise terapist kendini işin içine katar. Yüreğine bakar, buna “içe bakış” denir. Danışanın anlattıkları, hissettiği duygu, ihtiyacı, teması ve hayatının terapistin iç dünyasında nasıl karşılık bulduğunu terapist kendine içine bakarak kendi hissettikleriyle, kendi cümleleriyle ve danışanın yazgısıyla bağlantılı bir şekilde ifade etmesi“derin empati”dir. Bu terapistin, danışanın aktarımına karşılık olarak kendi içinde kendiliğinden ve bilinçdışı olarak ortaya çıkan “karşı aktarım”dan farklıdır. Derin empati terapistin danışanın nasıl hissettiğini, nasıl düşündüğünü ve haklılığını hissetmesi ve bunu kendi içinde görmesidir.
Empati danışanın haklılığını hissetmektir, ona hak vermek değildir. Ona hak verdiğinizde, taraf olduğunuzda bunun adı “sempati”dir. Empati hak vermeseniz bile, danışanın haklılığını hissetmenizdir. Terapistin danışanın haklılığını hissetmesi onu onaylaması anlamına gelmez. Olumsuz duygu, düşünce ve davranışları karşısında “Sizin kendinize doğru olduğuna inandığınız haklılığınızı hissedebiliyorum ama haklılığınızı ifade etmenin ve göstermenin başka yolları da var ve sanki sizin tercih ettiğiniz yol size zarar veriyor” demesi danışanda iyileştirici etki yapar. Çünkü danışanın öncelikle anlaşılmaya ve haklılığının hissedilmesine ihtiyacı vardır. Örneğin, bir katilin işlediği cinayete hak veremezsiniz ama onu bunu yapmaya iten sebepleri anlamaya çalışırsınız. Çünkü cinayeti işlerken kendince bir haklılığı vardır ama haklılığını göstermesinin başka yolları da vardır ve onun seçtiği yol doğru değildir. Bu yol ona ve başkalarına zarar vermiştir.
Derin empatinin netleştirmeden farkı, netleştirmenin danışanla birlikte yapılması, derin empatinin sadece terapistin kendisi tarafından yapılmasıdır. Terapist danışanı dinlerken önce içeriğe, temaya ve ayrıntılara dikkat etmelidir. Danışanın kullandığı sıfatlar, ses tonunun içerikle uyumlu olup olmadığı önemlidir. Örneğin, annesinin ölümünden söz eden bir kadının sesi titriyor mu? “Çok üzgünüm” derken üzgün bir ses tonuyla mı konuşuyor; “Mutluyum” derken sesinde coşku var mı? Danışanın bir duygusunu ya da bir anısını anlatırken gözlerini kaçırarak konuşması, bedeninin kasılması gibi beden dili de önemlidir. Danışanın konuşmasına eşlik eden sıfatlar, ses tonu ve beden dili anlattığı içeriği anlamlı ya da anlamsız kılar. Terapist bu gözlemlerini not alarak daha sonra, “İzniniz olursa bir gözlemimi sizinle paylaşmak istiyorum. Benimle çok önemli bir hatırayı paylaştınız. Bana ve bu ortama güvendiğiniz için bunu paylaştığınızı düşünüyorum ve bunun için size teşekkür ederim” gibi konumlandırma ifadeleri kullanarak paylaşmalıdır. Terapist bu konumlandırma konuşmasıyla danışana “Siz de ben de iki yetişkiniz, bana değer vererek bir şey paylaştınız, ben de değer vererek ve anlamaya çalışarak sizi dinledim” demiş olur. Aynı zamanda da danışanın söylediklerinin ne kadar önemli olduğunu göstermek için ona bir nevi ayna tutar ve empatiye hazırlık yapar. Ve şöyle devam eder: “Ancak siz bunları anlatırken ses tonunuzda ve beden dilinizde bu gücü hissedemedim.” Bunu söyleyerek yüzleştirme yapmış olur. Sonra da “Bunun neden böyle olduğunu birlikte inceleyelim mi?” sorusunu sorarak hatırayı birlikte konuşmaya başlayabilir ve netleştirme yapabilirler. Böylece danışan, duyguları ve korkuları arasında bağlantı kurarak zihinselleştirme yapabilir. Danışanın hazır olup olmamasını değerlendirerek terapinin ilerleyen aşamalarında ve zamanı geldiğinde yorumlama yapar. Sonra danışan, o duyguya girip bedeniyle duygusunu deneyimlemeye başladığında da terapist duygu regülâsyonu yapmam için bir fırsat yakalamış olur. Güçlü anılar alçıdan heykel gibidir, çok serttir ve dokunduğunuzda kırılabilir. Ve kırılan danışanın yüreği, bedeni, kendisidir. Bu nedenle bu hatırasını herkesten korumak için bir cam fanusun içine saklar. Duygunun paylaşılması, sahiplenilmesi ve bedenle deneyimlenmesi bu sert anıyı yumuşatır ve duygu regülâsyonu ile yeniden şekillendirilebilir hale getirir. Tüm bunlar tek bir seansta olabileceği gibi birbirini takip eden seanslarda da olabilir.