“Aldatma yuvayı dağıtır mı?”, “En çok erkekler mi aldatır?”, “Duygusal aldatma olur mu?” Bu sorular yakın ilişkilerde şüphesiz tarafların aklında dönüp dolaşan endişelerden bazıları.
Aldatılmak, yakın ilişkilerde kadının da erkeğin de korkulu rüyası. Bu hazin olguya dair kulaktan kulağa yayılan ‘mitler’e evlilik ve ilişki uzmanların bakış açısı nedir? Neden aldatılıyoruz? Aldatma veya aldatılma korkusu, şüphesiz yakın ilişkilerde tarafların en büyük kâbusu. Bu kadar çok kaygı veren bir durum da ister istemez bu olgu hakkında kulaktan kulağa yayılan mitlere ve efsanelere neden oluyor.
Aldatma bir trafik kazasına benzer. Bu kazanın oluşmasının altında yatan bir hikâye vardır. Bu hikâyede aldatan kadar aldatılanın da payı vardır. Önemli olan bu kazayı yaptıktan sonra aldatan da aldatılan da bu kazadaki kişisel sorumluluklarını gözden geçirmeli ve “Neden aldattım?” ve “Neden aldatıldım?” sorularını kendi kendine sormalıdır. Her iki taraf da bu kazada kendine düşen payın muhasebesini yapmalı, daha çok bu konuya odaklanmalıdır. Aldatma ilişkilerde çok sık görülen bir şeydir. Çünkü ilişkilerin doğasında her zaman yasak ve kışkırtıcı olgular çekicidir. İnsanların cennetten kovulması yasak elma yüzünden olmuştur. Tanrı insanlara her şeyi vermiş ama ‘Elmayı yeme’ demiştir. Ama insanoğlu cenneti elinin tersi ile itmiş ve bir elma için cennetten kovulmayı göze almıştır. İnsanın doğası ve ruhu böyledir, aldatma da böyle bir olgudur.
Aldatma ve aldatılma olgusunun altında kişilerin ailelerinden gelen bir aktarım olabilir. Eğer kişinin babası veya annesi aldattıysa, o da aldatabilir. Eğer ailede dayıdan, amcadan veya yakın akrabadan bilinen bir aldatma hikâyesi varsa, o kişinin hayatında da hem aldatma hem de aldatılma olabilir. Buna nesiller arası aktarım diyoruz. Aldatanın ve aldatılanların ailelerinde böyle bir hikâye genellikle vardır. Freud buna ‘geçmişin tekrarlanma zorlanması’ demiştir. Aldatan da, aldatılan da genellikle geçmişinde böyle bir olguya sahiptir.
Terapistler, aldatmaya doğru veya yanlış, ahlaklı veya ahlaksız diye bakmazlar, bir hikâye olarak bakarlar. Karı-koca arasında yaşanan ilişki aldatmayı meydana getirebilir. Kadın anne olduktan sonra kocasını ihmal etmiş olabilir. Erkek, eşini doğumundan sonra ‘kutsal anne’ gibi görüp cinselliği başka biriyle yaşamayı tercih edebilir. İhmal edilme veya aşırı derecede işgal edilme, çok fazla miktarda duygusal şiddete maruz kalma, karı-koca ilişkilerinde aldatmayı meydana getirebilir.
Özellikle Borderline ve Narsisistik yapıdaki kişiliklerin aldatma olasılığı çok yüksektir. Çünkü yakınlaşma ve ayrışma problemi olan bu kişiler, aldatarak diğer kişiyle aralarında güvenli, duygusal bir mesafe yaratmak isterler. Bir nevi ilişkide balans ayarı yaparlar. Aldatmak, bir bakıma yakınlaşma korkusunu ya da yutulma, boğulma veya terk edilme korkularını kişinin kontrol altına almasıdır. Buna bir nevi aldatarak partneri ile arasındaki mesafeyi ayarlıyor da diyebiliriz.
İşte aldatmaya dair en çok bilinen 10 mit:
1-Aldatma evliliği yıkar.
Aldatılan kişi ilişkisini veya evliliğini bitireceği gibi devam da ettirebilir. Her aldatma boşanmayla bitmeyebilir. Unutmayın ki, aldatılma ve sonrasında yaşanan sorunlar çözülebilen durumlardır. Aldatmalar travma etkisi yaratsa da, aldatma olayından sonra evliliklerin daha sağlıklı yürümeye başladığı, bağlılık duygusunun arttığı sık rastlanılan bir durumdur. Sorunlar, aldatma bunalımından sonra netleşebilir, çözüm için ortak hareket edildiği yeni bir süreç başlayabilir.
2-Aldatma fizikseldir.
Aldatma sadece cinsel değil, duygusal veya zihinsel aldatma olarak da karşımıza çıkabilir. Sürmekte olan ilişkisi varken bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmek ‘cinsel aldatma’ olarak tanımlanırken, yine bir ilişki yaşarken bir başkasıyla duygusal bir yakınlık yaşamak, bir başkasına aşık olmak veya özel paylaşımda bulunmak ‘duygusal aldatma’ olarak tanımlanmaktadır. Şu veya bu sebeple ilişkisini yürütmek zorunda olup da aklında bir başkasının hayalinin olması zihinsel aldatmadır. Duygusal, cinsel ya da zihinsel aldatma sonuç olarak keyif kaçıran can sıkan süreçlerin ortaya çıkmasına sebep vermektedir.
3-Aldatma, çok nadir bir durumdur.
Aldatma nadir görülen bir durum değildir. Aldatma insanlık tarihi kadar eski olan ve her toplumda yaygın olarak görülen bir çift problemidir. Son yıllarda da toplumsal değişimlerin olması ve internet kullanımı nedeniyle de yaygınlaşmıştır.
4-Aldatma bir hastalıktır.
Toplumlar yadırgasa da aldatma insanın var olduğu sürece devam edecek bir olgudur ve görülmesi de normaldir. Aldatma kadın ve erkeğin bazen duygusal ihtiyaçlarının karşılanması bazen macera duygusu, psikolojik süreçlerin devreye girmesi, bazen de cinselliğe karşı merak ve macera arama hissiyle geçmişte var olan, gelecekte de var olacak olgulardandır.
5-Aldatmayı başlatan erkektir.
“Aldatmayı başlatan her zaman erkektir” düşüncesi, erkeğin günah keçisi olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır. Oysaki aldatmada sadece erkek unsuru yoktur. Karşı tarafta da bir başka partner vardır. Erkek partnerini yine bir başkası ile aldatıyordur. Aldatmada günah sadece bir kişide değildir. Bu süreçte erkeğin aldatacağı kişi partneri veya eşidir ve o da erkeğin bir partneri olduğunu bildiği halde ‘olur’ verebilmiştir. Bu durumda aldatma sürecinden sadece erkek sorumlu değildir. Hatta dolaylı olarak veya farkında olmadan izin veren eşi de onun ortağıdır. Bazen erkeği aldatma aşamasına getiren, erkeği hazırlayan kişi olarak da eşini görmekteyiz.
6-Kadın aldatmaz erkek aldatır.
Toplumsal olarak biçilen rol gereği kadının hiçbir zaman erkeği aldatmayacağına yönelik bir inanış vardır. Ancak aldatma sadece erkeğe has bir özellik değildir. Hem erkek hem kadın partnerini aldatabilir. Erkekler aldattığında dikkatsizdir. Kendisine daha fazla bakmaya başlar, yeni elbiseler alır, sık banyo yapar, yeni parfümler alır, rejim ya da egzersize başlar, akşam eve beklenmedik saatlerde gelir, sürekli bir toplantı hali yaşadıklarını ifade ederek hemen kendilerini ele verirler. Kadın aldattığı zaman, duygularıyla toplumun baskısı arasında sürtüşme ve çatışma süreci yaşar. Bu nedenle kadının aldatması daha zor, daha derinlikli, daha heyecanlı, daha edebi ve daha zengin bir malzemedir. Kadınlar aldattığında çok daha dikkatli davranırlar. Her ayrıntıyı düşünürler. Çünkü kadınlar için günübirlik bir ilişkiden çok, uzun süreli ve duygusal bağları kuvvetli bir ilişki yani aşk yaşamak çok daha önemlidir. Kadın aldatmayla birlikte sevgi, aşk, romantizm, heyecan ve sürpriz arar. Kadın yaşamında kendini mutsuz ve huzursuz hissediyorsa aldatma arayışına girebilir. Erkekteki aldatma ise kimi zaman kendini kanıtlama isteği, yasak aşka yönelik değişik heyecan duygusu ya da cinsellikte değişik heyecanlar yaşama duygusundan kaynaklanır. Tüm bunlarla birlikte kadının ekonomik ve sosyal yönden özgürleşmesi de aldatma dengelerini değiştirmiştir.
7-Eğer evde cinsel yaşam yoksa bu aldatmanın bir işaretidir.
Genellikle aldatan kişi partnerine yönelik suçluluk duyguları ile ya da aldattığı kişiye olan bağlılığı nedeniyle eşine yönelik cinsel yaşamını bitirebilir. Ancak aldattığı halde eşi ile cinsel yaşamı devam eden bireylerin de olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca evde cinsel yaşamın olmaması sadece aldatma süreci ile alakalı olmayabilir. Bunun ayrımının da çok iyi yapılması gerekmektedir. Çünkü çiftin arasında yaşanılan cinsel işlev sorunları, maddi sıkıntılar, iş sorunları, geçirilen hastalıklar ya da evlilik ile ilgili sorunlarda cinsel yaşamı sekteye uğratan süreçlerdir.
8-Aldatma, daima kötü bir evlilik ya da kötü bir eş yüzündendir:
Aldatma, sadece kötü evliliklerde değil çok iyi yürüyen birlikteliklerde de karşımıza çıkabilir. Çünkü aldatma, psikolojik, sosyolojik ve toplumsal birçok olguyu içerisinde barındıran bir süreçtir. Psikolojik boyut olarak bilinç dışı süreçlerden bahsederken, sosyal boyutta kişinin yaşam şekli, kadınları algılayışı veya cinselliğe bakış açısı toplumun aldatma karşısındaki tutumları etkileyen faktörlerdir.
9-Evlilik dışı ilişki konusunda çiftler hiçbir şekilde uzlaşamaz.
Uzlaşma, kültür, toplum ve aile yapılarının, çiftin evlilik dinamiğinin özelliğine göre değişiklik gösterebilir. Kimi kültürlerde ya da ailelerde kesin çizgilerle ayrılan bu süreç kimilerine göre daha ılımlı karşılanmaktadır. Ülkemiz bakış açısına göre erkek aldatmalarında genellikle “Erkektir, elinin kiridir” diyerek kadın uzlaşması normalleştirilmektedir.
10-AIDS aldatma sıklığını düşürür.
Ne yazık ki, cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı duyarlı olmayan ya da cinsel yolla bulaşan hastalıkların ne ölçüde kişiye zarar vereceğini bilmeyen kişilerin partneri dışındaki kişilerle yaşanılan cinsel birlikteliklerinde düşüş olmamaktadır. Aldatmalarına devam etmektedirler. Bu süreç, daha çok cinsel eğitim yetersizliği olan bireylerde yaşanmaktadır. Cinselliğin iki tarafın haz alacağı ve aynı zamanda partnerine karşı saygı ve sevgi dolu olacağını, partnerinin haklarını ve sağlığını da düşünerek yaşanacağını bilmeyen bireyler sadece birliktelikle cinsel yaşamın olabileceğini sanırlar. Bu kişilikler kendilerinde var olan soruna rağmen cinsel birlikteliğe devam edebilmektedirler. Elbette ki uzun süreçli tedavilerde cinsel birlikteliğe devam etmeleri mümkündür ancak bu durumda partnerlerini korumak adına prezervatif kullanımını tercih etmeleri önemlidir.
Peki, aldatılan biri ne yapmalı? Aldatılan kişi ilişkisini veya evliliğini bitireceği gibi devam da ettirebilir. Her aldatma boşanmayla bitmez. Unutmayın ki aldatılma ve sonrasında yaşanan sorunlar çözülebilen durumlardır. Aldatmalar travma etkisi yaratsa da, bazen aldatma olayından sonra evliliklerin daha sağlıklı yürümeye başladığı, bağlılık duygusunun arttığı, sorunların bu tip travmadan sonra netleşip çözüm için ortak hareket edildiği yeni bir süreç başlayabilir. Zor bir süreç olan bu dönemde aldatılan kişi, bazen utanç, bazen öfke, bazen de intikam ve aşağılanma duygusuna kapılabilir ve zamanla kimliğini kaybedebilir. Özel bir insan olduğuna dair inancı azalabilir ve kendine olan saygısını da yitirebilir. Ayrıca dünyanın güvenilmez bir yer olduğunu düşünmeye başlayabilir, tehlikeli olan da budur. Çünkü kendilerini en çok seven insanlar bunu yaparsa, bu dünyada kime ve nasıl güvenebileceklerini şaşırmaları da doğaldır.
Aldatılanda öfke, yas süreci, üzüntü, sıkıntı, uykusuzluk, onur ve gurur yaralanması, tedirginlik, özgüven sarsılması ve depresyon dönemi başlayabilir. Bu dönemde bir evlilik veya çift terapistine başvurulması gerekir. Çünkü kurulu bir düzeni yıkmak zordur ve aldatılan kişinin partneriyle bir araya gelerek sadece karşı taraftan değil kendisinden kaynaklanan sorunları çözmek için de adım atması uygun olur. Eşin sadakatsizliğinde evliliği hemen bitirmek yerine, “Eşim beni sevmediği için mi yoksa insani bir zaaftan dolayı mı aldattı?” sorusuna bir evlilik terapistinin nezaretinde yanıt aramak ve kar zarar analizi yapmak doğru bir yol olacaktır. Çünkü sevgiyi, güveni ve saygıyı artırıcı çözümler bulmak o kadar da zor değildir. Evlilik terapisi sürecini yaşayan çiftler evliliklerini yeniden yapılandırabilir ve tekrar mutlu olabilirler.