Ruhsal ve bedensel sıkıntıları olan bir insanla sağlıklı bir insan arasındaki en büyük farklardan biri; sağlıklı insanın geleceğin korkularını ve geçmişin yükünü taşımadan, içinde bulunduğu anda herhangi bir kaygı duymaksızın nasıl mutlu yaşayacağını bilmesidir. Biz insanlar geçmiş ve geleceğin o denli etkisi altındayızdır ki; çoğu zaman çocukluğumuzun altın günlerini anarız ya da bizi en fazla keyiflendireceğini düşündüğümüz yaşamımızın bir parçasını sıkça zihnimizde tutarız. Bu durumun nedeni, o günlerin kaygısız ve hayatın sorumluluklarının omuzlarımıza henüz çökmediği günler olmasıdır. Geçmişimiz onu terk etmediğimiz sürece yaşadığımız ana ve geleceğimize sızarak bize ruhsal ve bedensel sorunlar yaşatmaya devam eder. Bu durumdan ancak şu an ve şimdiyi yaşayarak kurtulabiliriz.
ŞU AN VE ŞİMDİNİN GÜCÜ…
Geçmişinin ve geleceğinin arasında yaşayan ve şu anı kaçıran insanın kendi dışında olanları algılama biçimi ruh halinin güdümündedir, yani dünyayı ve yaşamı doğal akışı içinde algılayamaz; dışarıda gördükleri kendi içinde olanlardır. Bu durumdaki kişi genellikle olumsuza odaklanır, hayatı ileriye doğru değil geriye doğru yaşar. Elbette bazen daha ileri gidebilmek için geri gitmek gerekir; tıpkı bir okun en uzağa atılabilmesi için en geriye çekilmesi gibi. Deneyimler hayatı öğreten öğretmenlerdir; doğruları öğrenebilmek için yanlışları öğrenmeye de ihtiyacımız vardır. Ancak geçmiş yaşanıp bitmiş, gelecek ise henüz gelmemiş olandır. Öyleyse asıl önemli olan şu an ve şimdidir. Şimdiyi yaşamak geçmişin bize öğrettiklerini unutmak ya da geleceği planlamaktan vazgeçmek demek değildir; yaşadığımız her anın farkında olarak, geçmiş deneyimlerimizden yararlanarak geleceğimizin temellerini atmaktır. Şimdiyi yaşamak; hayatın anlamını kavrayarak kişinin kendi sorumluluğunu almasıdır. İnsanın kendi sorumluluğunu alması "Biri beni kurtarsın" diye düşünmek yerine, "Biri benim kendimi kurtarmama rehberlik etsin, yol göstersin" mantığını hayata geçirmesiyle mümkündür. Çünkü kişi kendine ihanet ettiği için sıkıntı içindedir ve ancak kendi kendinin terapisti olarak şifa bulabilir.
YAŞAMIMIZIN PUSULASI AVUÇLARIMIZIN İÇİNDE…
Hayat ulaşılacak bir hedef değil, hedeflerle dolu uzun bir yolculuktur. Mutluluk ise her şeye sahip olmak değil, az şeye ihtiyaç duymaktır ve asıl mutluluk şu anda gizlidir. Her insan aslında yaşadıklarının çok daha fazlasıdır, çünkü insanın içinde sonsuz bir evren vardır ve bu evren insanın kendisidir. BEN'in içinde muazzam bir güç vardır ve bu gücü kullanabilen kişi için üstesinden gelinemeyecek şey yoktur. Ancak insan geçmişiyle ve geleceğiyle o kadar meşguldür ki kendi içindeki evrenin farkına varmaz. Oysa yapması gereken tek şey, "En iyi terapistim BEN" diyerek hayatının kontrolünün elinde olduğunu ve istediği değişimi yaratma gücüne sahip olduğunu bilmektir.Mevlana’nın dediği gibi “Neşe, üzüntü, utanç, bazı anlık farkındalıklar davetsiz misafirler gibi gelir. Hepsini buyur et ve ağırla! Evinin eşyalarını vahşice çalıp çırpan bir keder sürüsü bile olsalar, her misafire saygıyla davran. Seni yeni bir mutluluk için temizliyor olabilirler!"
TERAPİSTİN REHBERLİĞİNDE DEĞİŞİM…
Her şeye rağmen, insanın kendi başına içinden çıkamadığı, sorunun farkında olduğu ama nasıl çözüm bulacağını bilemediği ya da sorunun ne olduğunu bilmediği durumlar olabilir. Einstein’ın dediği gibi; “Hiçbir sorun yaratıldığı düzlemde çözülemez. Sorunların çözümünü görebilmek farklı bir düzlemden bakmayı gerektirir!” Farklı düzlemden bakabilmek için bir rehbere ihtiyaç duyanlar için terapist yol gösterici olur. Terapist, kişinin kendini tanımasına, içindeki evrenin gizli dehlizlerinde saklanan duygu ve düşünceleri ortaya çıkarmasına, yaşadığı sıkıntıların nedenlerini görmesine, hedeflerini belirlemesine ve o hedeflere ulaşmasının önündeki engelleri ortadan kaldırmasına, iç enerjisini harekete geçirerek şimdiyi yaşamaya odaklanmasına rehberlik eder. Değişimin içerden gelmesi şarttır. Çünkü bir insanın bir başka insan için yapabilecekleri sınırlıdır. Herkesin kendi seçimleri ve zamanları vardır. Seçimler ve sonuçlarını fark etmek bir süreçtir. Bu süreçte terapist de danışanından bir şeyler öğrenir. Her insan kutsaldır, biriciktir ve kendi birikimleri vardır. Viyana Anatomi Enstitüsü’nün kapısında “Burada ölüler bize öğretiyorlar” yazar. Terapide de“Her danışan terapiste bir şeyler öğretir!”