Geçtiğimiz günlerde 14 yaşındaki oğlu ilk ilişkisini yaşasın diye bir kadınla anlaşan babaya ‘çocuğun cinsel istismarı’ ve ‘fuhuşa yer temin etmek’ gibi suçlardan 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Bu dava ergenlik döneminde erkeklerin seks yapmasının zararlarını gündeme getirdi. Türkiye, 14 yaşındaki oğlunun ilk cinsel deneyimi için hayat kadını ayarlayan babayı konuşurken, benzer bir olay 2009 yılında İngiltere’de yaşanmıştı. Oğlunu 14’üncü doğum günü hediyesi olarak hayat kadınına götüren bir baba, polis tarafından yakalanmış ve çıkarıldığı mahkemede 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
ERGENLİK DÖNEMİNDE CİNSELLİK…
Çocuksu tutum ve davranışların yerini yetişkin tutum ve davranışlarının aldığı, cinsiyet yetilerinin kazanıldığı, bireyin erişkin rolüne psikolojik ve bedensel olarak hazırlandığı puberte adı verilen ergenlik, yetişkinliğe ilk adım evresi olarak kabul edilir. Bir başka deyişle çocukluktan yetişkinliğe geçiş evresidir. Ortalama 12-20 yaş arası olarak kabul edilen bu dönem, kızlarda 8-13, erkeklerde 10-15 yaşlarında başlar. Ergenlikte, erkek vücudunda birçok değişiklik olur, penis ve testisler olgunlaşmaya başlar, penisin sertleşme kabiliyeti artar, kasları geliştiği için ergen daha güçlü olduğunu hisseder ama henüz ham meyve gibidir, olgunlaşmamıştır; bedensel olarak seks yapabilme yetisine ve olgunluğuna sahip olsa bile seks yapmanın sorumluluğunu alacak ruhsal olgunluğa henüz ulaşmamıştır.
İLK CİNSEL İLİŞKİNİN ERGENLİKTE YAŞANMASININ OLUMSUZ ETKİLERİ…
Seks yapmak; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır… Bu sanatı iyi bir şekilde icra etmek için, zarar vermemek ve zarar görmemek için yetişkin olmak ve olgunlaşmak gerekir. Bu nedenle ilk cinsel ilişkinin ergenlikte yaşanmasının etkileri olumsuz ve zarar verici olabilir. Sağlıklı gelişim sürecinde, ilk cinsel deneyimin çocukluktan tamamen çıkılıp yetişkinliğe geçilmesinden sonra yaşanması gerekir. Ergenliğin sonu olan yaklaşık 17-21 yaşlarından önce, yani yetişkin olmadan önce yaşanacak cinsel ilişki deneyimi, cinsel, duygusal ve davranışsal açıdan pek çok olumsuzluğa yol açabilir. Ergenler, yetişkinler gibi seks yaptıklarında yetersizlik ve aşağılık duygusu, başaramama korkusu gibi psikolojik sorunların yanı sıra, cinsel yolla bulaşan hastalık kapma riski gibi ciddi bedensel sorunlarla da karşılaşabilirler. Cinsel duygu ve tutumları, normal gelişiminden sapabilir, cinselliğe anormal ilgi göstermeye başlayarak sık ve devamlı cinsel istek yaşama, yaşıtlarıyla uyumsuz cinsel aktivitede bulunma, kontrolsüz mastürbasyon gibi uygunsuz cinsel davranışlar sergileyebilir ya da tam tersi bir şekilde cinsellikten soğuyarak aseksüel bir gelişim gösterebilirler. Ayrıca erken yaşta cinsel ilişki, ergenin bilişsel ve duygusal gelişimine zarar verecek travmatik bir etki de yaratabilir. Bunun sonucunda ergenin benlik algısında değişmeler, duygulanım sürecinde bozulmalar, rahatsız edici düşünceler, konsantrasyon güçlüğü, öfke patlamaları, depresyon ve anksiyete görülebilir.
CİNSEL EĞİTİMİN ÖNEMİ…
Cinselliğin yaşanmaya başlaması için yalnızca fizyolojik gelişimin tamamlanmış olması yeterli değildir, ruhsal, duygusal ve zihinsel gelişimin de tamamlanmış olması gereklidir. İnsanın fiziksel, zihinsel ve duyusal gelişimi belirli yaş aralıklarında aşamalar halinde tamamlanır. Çocukların gelişim aşamalarına uygun olarak edindikleri bilgi ve deneyimler sağlıklı bir birey olmalarını sağlar. Ancak gelişim aşamalarına uygun olmayan bilgi ve deneyimler, sonraki tüm yaşamlarını etkileyecek olumsuz izler bırakabilir. Bu açıdan bakıldığında, insanın tüm yaşamını etkileyen, fiziksel, ruhsal ve toplumsal sağlık ve huzur açısından büyük önem taşıyan cinsellikle ilgili bilgi ve deneyimler etkileri açısından en hassas konular arasında yer alır. Genellikle çocukların 3-4 yaş civarında cinsellikle ilgili ilk sorularını sormaya başladıkları zaman cinsel eğitimlerine de başlanmalıdır. Aileler, çocuklarına anlayabilecekleri açıklamalar yaparak ve sonraki yıllarda da çocukların yaşlarına uygun şekilde gerektiği kadar bilgi vererek ve böylece başka kaynaklardan yanlış bilgi edinmeleri önleyerek cinsel eğitime devam etmelidir. Ancak Türkiye’de cinsellik bir tabu gibi görülerek üstü kapalı şekilde yaşanmaya devam etmektedir. İlk olarak ailede başlaması gereken cinsel eğitimi verecek olan anne-babaların cinsellik konusunda yeterli ve doğru bilgilere sahip olmasını ve bu doğrultuda çocuklarına uygun cinsel eğitimi vermelerini sağlamak amacıyla sosyal eğitim programlarına ihtiyaç vardır. Ayrıca ailede başlayacak cinsel eğitimin okullarda bilimsel bilgiler ışığında devam ettirilmesi ve toplumun sağlıklı cinsellik konusunda bilinçlendirilmesi gereklidir. Ergenlikten döneminde ise cinsel eğitim seks eğitimine dönüşmeli ve ergenler alanında uzman cinsel terapistler tarafından bilgilendirilmelidir, ancak bu bilgilendirme asla bir babanın 14 yaşındaki oğlunu ilk ilişkisini yaşasın diye bir hayat kadınıyla bir araya getirmek şeklinde olmamalıdır. Ülkemizin en örgütlü cinsel sağlık derneği olan Cinsel sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED – www.cised.org.tr), seks ve ilişkiler eğitiminin 'hayat için eğitim programının' bir parçası olmasını savunuyor ve kamuoyuna ilan ettiği deklarasyonda; (1) anaokulundan başlayarak cinsel eğitimin, (2) ergenlik öncesi cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinin, (3) evlilik öncesi cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinin, (4) evlilik öncesi anne, baba ve eş eğitimlerinin yasal olarak şart olmasının önemine dikkat çekiyor ve (5) cinsel sağlık bilimine üniversitelerimizde "Seksoloji Ana Bilim Dalı" adı altında ayrı bir bilim dalı olarak yer verilmesinin gerektiğinin altını çiziyor.