Cinsel mit deyince akla cinsel konularda toplumun genelince doğru kabul edilen, toplumun fertlerinin birbirine aktarmasıyla yayılan, abartılı ve yanlış inanışlar geliyor. Çünkü cinsel mitler, gizli kalmış ve kapılar ardındaki cinsellikle ilgili kaygıları, korkuları, endişeleri veya yargıları yansıtırlar ve bir istihbarat teşkilatı gibi beyinde örgütlenirler. Geleneksel olarak kulaktan kulağa yayılan, toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren gerçek bilimsel verilerle bağlantılı olmayan cinsel mitler, olumsuz düşüncelerdir ve olumsuz, yalan, yanlış algılardır. Bu nedenle cinsel mitlere halk değimiyle cinsellikle ilgili “uydurma”, “hurafe” veya “kurmaca” denir. Seks yapmayı; “rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza ve hissetmeye odaklanarak, herhangi bir performans hedefi koymadan, zamandan kopma, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni bir armağan gibi paylaşabilme, partneri tatmin etme zorlantısı olmadan, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı” olarak tanımlıyorum. Ancak cinsel mitler bu sanatın keyifle icra edilmesini engellediği gibi, cinsel işlev bozukluklarının ortaya çıkmasına da neden oluyor.
“ERKEK CİNSEL İLİŞKİYE HER ZAMAN HAZIR OLMALIDIR!”
Erkeklerin; her zaman, her yerde, her koşulda sevdiği, beğendiği ya da hiç tanımadığı seksi bir kadını görür görmez penisinin hazır konumuna geçeceğine inanılır. Bu yanlış inanış, erkekleri, hacıyatmaz türü bir penise indirgemekten başka bir şey değil… Bu tür bir cinsel mitle büyüyen erkek, kendi penisi her daim kendine selam çakmadığı için cinsel bir sorununun olduğunu düşünüyor ve kendine olan güvenini yitiriyor. Bu bilgiye haiz olan kadın da kendi seksapelinden emin olmak için erkeğinin penisinden her daim onay bekliyor. Bu tür onay her zaman, her yerde ve her koşulda gelmediği için kendine olan güvenini yitiriyor. Erkeğinin kendini beğenmediğini, çekici bulmadığını düşünüyor. Bu bilgi, bazı kadınlar için, erkeklerinin kendilerini her zaman, her yerde ve her koşulda aldatabileceği anlamına geliyor. Bu yüzden bu kadınlar erkeklerine resmen yapışıyor, nefes aldırtmıyor. Bilinmelidir ki penise sahip olmak erkekleri butonlu bir seks makinesi yapmaz.
“SERTLEŞEN PENİS BOŞALMAZSA AĞRI YAPAR!”
Penisin sertleşmesi; cinsel uyaranlar karşısında beynin verdiği komutlar neticesinde kan pompalayan damarlar sayesinde penisin genişlemesi ve vücutta dolaşımda bulunan kanın bir kısmının penis içine dolması, böylece penisin şişmesidir. Erkek boşalmadığında, cinsel uyaranlar kaybolduğunda kan penisten geri çekilir, vücutta dolaşmaya devam eder ve penis her zamanki haline geri döner. Erkek nasıl ki penisinin sertleştiği ilk anlarda ağrı hissetmiyorsa ortalama yarım saat boşalmayıp ereksiyon durumunda kaldığında da bir ağrı hissetmez. Bu yanlış inanış da yine erkeklere hizmet eder. “Hadi ama bu artık bir sağlık sorunu! Ağrı çekmemi istemezsin değil mi?” Erkeğinin ağrı çekmesini istemeyen kadın erkeğine karşı sorumluluk hisseder ve mutlaka boşalmasını sağlar. Erkeği boşalmazsa görevini yerine getiremediğini düşünür ve suçluluk hisseder. Ayrıca erkek de boşalamadığında cinselliğin tamamlanmadığına inanır.
“PENİSİN UZUN OLANI MAKBULDÜR!”
Vajinanın yapısını ve kadının nasıl zevk aldığını bilmeyenler tarafından üretilen ve inanılan yanlış bir bilgidir bu… Cinsel ilişkide kadına verilen zevk ile penis boyu arasında doğru orantı olduğunu zanneden erkekler, penis boylarını takıntı haline getirebiliyor. Sadece kendilerininkini değil, herkesinkini: “Seninki kaç santim, ya seninki? Porno filmdeki zencininki en az 19 santim… Yazıklar olsun bana! Sen de söyle, seninki kaç santim?” Bilinmelidir ki dünya genelinde sertleşmiş durumdaki penis uzunluğu ortalaması 14 cm’dir, 10 ila 18 cm uzunluğundaki penisler de normal kabul edilir. Kadın ise, vajinasının sinirlerle kaplı olan ilk 3 santimlik kısmından zevk alır. Bu da demek oluyor ki kadının cinsel ilişkiden aldığı zevk penisin boyuna değil, tamamen kalınlığına bağlıdır.
“ERKEĞİN GÖREVİ KADINI BOŞALTMAKTIR!”
Orgazm; beynin cinsel uyaranlar tarafından sürekli ve yoğun şekilde uyarılması sonucunda, haz bakımından doruk noktada iken, hem bedensel hem ruhsal olarak algılanan bir durumdur. Orgazm esnasında rahim ve vajina ritmik olarak ve istemsiz şekilde kasılır, sonrasında kadına doyum hissi gelir. Kadınların çoğu cinsel birleşme ile orgazm olamazken klitoral boşalmanın gerçek boşalma olmadığına, önemli olanın vajinal boşalma olduğuna dair yanlış bir bilgi sürekli tekrarlanır oldu. Oysa kadın klitorisinden zevk alır. Kadının orgazm olabilmesi için klitorisinin uyarılması gerekir, vajinanın bir nevi erkeğe hizmet ettiğini söyleyebiliriz. Erkelere yüklenen bu cinsel mit neticesinde kadınlar kendilerini eksik ve mutsuz hissedebiliyor ve vajinal boşalmayı yaşayabilmek için arayışa girebiliyor, erkekler de kendilerini kadını boşlatma konusunda baskı altında hissediyorlar. Oysa herkes kendi tatmininden sorumludur sekste… Ama buna rağmen birçok erkek, kadın cinsellikten zevk alıyor ve orgazm oluyorsa bunu kendine atfeder. Erkekliğinin onaylandığını, iyi seks yaptığını düşünür. Tersi durumda ise sevişme şeklini sorgulamaya, penis boyunu dert etmeye, kadının kendini çekici bulmadığını düşünmeye başlar. Erkekliğinin onaylanmadığı hissine kapılır, kendini yetersiz bulur ve her cinsel ilişkide erkek için durum daha da kötüleşir. Oysa cinsel ilişki sadece erkeğin zevk alacağı ve vereceği bir eylem değildir. Kadın da sevişmenin bir parçası olduğuna göre zevk almayı bilmesi, öğrenmesi gerekir. Erkek zevk almak ve orgazm olmak için çabalarken kadının da kendi haz duygusu için erkeği yönlendirmesi gerekir. Bu nedenle erkeklere “Sadece hissedin ve dokunuşlara odaklanın, kendinize hissetmek dışında bir hedef koymayın, zevk almak, sertleşmek, zevk vermek, ıslanmak, boşalmak veya orgazm olmak gibi her şeyin kendiliğinden olması gerektiğini hiç unutmayın” tavsiyesinde bulunuyoruz.
“ERKEK ADAM SEVİŞME İSTEĞİNİ ASLA REDDETMEZ!”
Erkek veya kadın, partnerinin sevişme isteğini reddediyorsa bu; onu sevmediği, beğenmediği, çekici bulmadığı, arzulamadığı, aldattığı anlamına gelmez. Bu yanlış düşünce çoğunlukla kadınların dünyasını altüst etmekte… Cinsel sorunu olmayan bir erkeğin sevişmeye “Hayır” demesi genelde kadını arzulamadığı şeklinde yorumlanır, çünkü erkeklerin her an sekse hazır olabilecekleri düşünülür. Sekse her an hazır olması gereken bir canlı tarafından reddedilen kadın, kendine olan güvenini kaybeder. Kadının “Hayır” demesi ise erkeğini düşünmediği, sorumluluğunu yerine getirmediği, bencilce davrandığı, dolayısıyla erkeğini istemediği şeklinde yorumlanır. Bu yanlış inanış, insanoğlunu cinsel uyaranların kölesi düzeyine indirgemekle eşdeğerdedir. Bu cinsel mit nedeniyle birçok kadın ve erkek istemediği, hazır olmadığı halde partneriyle cinsel ilişkiye giriyor ve cinsellikten haz alamıyor. Bu durum sık sık yaşanırsa da erkekler zamanla cinsel isteklerini ve sertliklerinin kalitesini kaybetmeye başlıyor.
“BAŞKA ŞEYLER DÜŞÜNÜRSEN BOŞALMANI GECİKTİREBİLİRSİN!”
Birçok erkek erken boşalma sorunu yaşıyor ve bunu âmâsız bir hastalık olarak algılıyor. Erken boşalmadan dolayı utanç duyan erkeklerin çoğu profesyonel birine danışmak yerine kendi kendine yöntemler geliştiriyor. Erkeklerin çoğu, boşalma anı yaklaştığında dikkati başka bir yöne çekerek boşalmayı kontrol edebileceğini ve geciktirebileceğini düşünüyor. Oysa erkek seks esnasında başka bir konuya odaklanmaya çalışırken kontrolünü tamamen kaybediyor. Ya beklemediği bir anda boşalıyor ya da daha kötüsü oluyor, konsantrasyonu bozulduğu için penis sertliğini kaybediyor.
“YAŞ YETMİŞ İŞ BİTMİŞ!”
Bilimsel araştırmalar sağlıklı bir erkeğin yaşadığı sürece cinsel aktivitesini yitirmeyeceğini ve bir şekilde cinsel yaşamına devam edebileceğini ortaya çıkarsa bile, erkeklerin çoğu saçlarının beyazlaşmasından, dökülmesinden veya göbeklerinin büyümesinden son derece rahatsız olurlar. Çoğu erkek, “Ya saçım dökülürse”, “Ya göbeklenirsem”, “Ya yaşlandığım için yeterli bir cinsel performans gösteremezsem?” diye endişelenip durur… Çünkü yaşlanmanın erkekleri en çok korkutan yanı, yatakta cinsel işlevlerini eskisi gibi yerine getiremeyecek olmalarıdır. Erkeklerin ortalama 20 yaşında cinsel anlamda doruk noktasına vardıkları doğrudur ama 60 yaşında bir erkek de haftada bir kere cinsel ilişkide bulunabilir. Yani yaşla cinsellik bitmiyor, şekil değiştiriyor, penisle performans gösterme yerine, sevişme, dokunma, erotik masaj, öpüşme gibi eylemler ön plana çıkıyor. Bunun dışında kimi erkeklerin “Yaş yetmiş, iş bitmiş!”“Menim bitecek!”, “Eyvah menimin miktarı azalıyor!” gibi başka birtakım korkuları da vardır. Gerçekte meni üretimi her ne kadar yaşa bağlıysa da hiçbir zaman tümüyle sona ermez. Buradaki derin korku aslında yaşlanıp yatakta partneri tatmin edememekten ve artık eskisi gibi bir işe yaramama endişesinden kaynaklanır.
“ERKEK PENİSİNE HÜKMEDEBİLİR!”
Hiçbir erkek, iradesiyle ereksiyona ulaşamaz. Ama buna rağmen birçok erkek penisine hükmedeceğini ve istediği zaman sertleşebileceğini düşünür, oysa bu mümkün değildir. Erkek ancak dolaylı olarak sertleşmesine yardımcı olabilir, uygun koşulları yaratabilir ve ama elini yumruk yapar gibi sertleşemez. İktidarsızlığın en büyük nedeninin, iktidarsızlık korkusu olduğu bilinen bir gerçek… Cinsel etkinlik sırasında sertleşme (ereksiyon) sağlamada belirgin güçlük çekme, cinsel etkinliği bitirene dek sertleşmeyi sürdürmeme ve sertlik düzeyinde belirgin azalma olması, yaklaşık altı aydır sürüyorsa ve bu belirtiler hem kişide hem partnerinde hem de partner ilişkilerinde klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya neden oluyorsa, bu cinsel işlev bozukluğu, cinsel kökenli olmayan bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamıyorsa ya da ağır bir ilişki bozukluğundan ya da gerginlik yaratıcı önemli başka etkenlerden kaynaklanmıyorsa ve bir maddeye veya ilaca ya da başka bir sağlık durumuna bağlı değilse o kişiye “iktidarsızlık” (erektil disfonksiyon – empotans) tanısı konulabilir. Ancak gerçek iktidarsızlıktan önce “iktidarsızlık korkusu” erkeklerin başına bela olur ve bu korku bir erkeğin karşılaşacağı en yaralayıcı korkulardan biridir. “Sertleşip taş gibi oldu mu bir başka abi” lafını her erkek duymuştur. İster genç olsun, ister yetişkin, en can alıcı anda “kaldıramama” paniğine kapılmayan bir erkek neredeyse yoktur. Oysa gerçekte “Hiçbir erkek her istediği zaman penisini sertleştiremez…” Bu nedenle iktidarsızlığın, en sık görülen iki nedeni iktidarsızlık korkusu ve başarısız olma korkusudur.
“BİR ERKEK SEKS YAPMIYORSA EŞCİNSELDİR!”
Seks yapmamanın birçok sebebi olabilir, bu erkeğin eşcinsel olduğu anlamına gelmez. Ayrıca cinsel yönelim farklılığı olan “eşcinsellik”(homoseksüellik); biseksüellik ve heteroseksüellik gibi cinsel bir yönelimdir. Buna rağmen kimi erkeklerin, bir sabah uyandıklarında kendilerini eşcinsel buluvermekten ödleri kopar. Özellikle çocukluğunda ve gençliğinde homoseksüel cinsel oyunlar oynayan, cinsel performansından ve penisinin boyundan memnun olmayan birçok erkek bir sabah eşcinsel olarak uyanacağından çok korkar. Bunun tek nedeni bir zamanlar bu doğrultuda kısa süren bir fantezilerinin ya da isteklerinin olması (bir eşcinsel ilişkiye de girmiş olabilirler) ve kendilerini artık dönüşü olmayan bir yola girmiş saymalarıdır. Anlık bir fanteziye, arzuya kapılan; gençliğinde bir kez eşcinsel yakınlaşmalar yaşayan erkekler eşcinsel olacaklarını sanır ve büyük bir takıntı geliştirebilir. Ancak bir seçim veya bir tercih olmayan ve çocukluk döneminde yaşananlara karşı bir tepki olarak gelişen “eşcinsel yönelim” hissetmekle veya eşcinsel cinsel fantezilere sahip olmakla eşcinsel bir yaşamı seçmek farklı şeylerdir. İnsanın ruhsal gelişim aşamaları incelendiğinde her bireyin içinde hem erkeksi hem de dişi yönlerin olduğu gibi bir dereceye kadar biseksüel duygular olduğu da bilinen bir gerçektir ama bunun ilerde eşcinsel bir yaşam sürüleceği anlamına gelmediğini bilmek, bu konudaki rahatsızlıkları giderecektir.
“SEVİŞMEYİ BAŞLATAN KADIN AHLAKSIZDIR!”
Erkek-kadın ilişkilerinde erkek, kadın ile sevişiyor. Kadının iyi sevişmesi bekleniyor, bir de orgazm olursa erkek bunu kendi zaferi olarak görüyor, erkekliğini üçe beşe katlamış oluyor, omuzlar dikleşiyor, çelikten göğüs dışa fırlıyor. Tüm bunlar gösteriyor ki kadın, sevişmenin bir parçası… Kadının erkeği ile sevişmesi ve orgazm olması çok doğal. Buna rağmen sevişmeyi kadının başlatması çok yanlış bir şekilde “ahlaksızlık” olarak görülüyor. Bu cinsel mit nedeniyle birçok kadın, ilk adım erkeğinden gelmediği sürece cinsel isteğini baskılamak zorunda kalıyor. Kadının erkek isteyene kadar ahlaklı (!) olması, erkek istediğinde ise birden ahlaksız (!) olması bekleniyor. Oysa kadının, kendinin de bir parçası olduğu bir eylemi başlatması kadar doğal bir şey yok. Ne de olsa sevişme ve seks erkeğe özgü bir eylem değil. Cinsellik kadına da verilmiş bir dürtü… Kadın, susadığında masasında içilebilir bir su varsa, nasıl ki o suya uzanıyorsa cinsel istek duyduğunda da bir erkeği varsa sevişmeyi başlatabilir. Bu; bir ahlak meselesi değil, hak meselesi…
“KADINLAR CİNSEL İSTEK DUYMAZ!”
Erkekleri zora sokan, kadın cinselliğini baskılayan bir yanlış inanış daha… Bu fikrin kadınlara yerleştirilmesinin sebebi ise kadının cinselliğe merak duymasını engellemek, kadını cinsellik konusunda özgürleştirmemek –böylece ahlaklı (!) olmasını sağlamak- kadını cinsellikten otomatik olarak zevk almaz hale getirmek, zevk alacak olsa bundan utanmasını sağlamaktır. Ayrıca erkekler, bu cinsel miti, aldatma serüvenlerini haklı çıkarmak için de kullanır: “Siz kadınlar bizim gibi değilsiniz, cinsel isteğiniz az, bu yüzden siz aldatamazsınız ve bizim neden aldattığımızı anlayamazsınız.” Oysa kadınların da bazı dönemleri hariç cinsel isteklerinin erkeklerinkinden aşağı kalır yanı yok… Hatta kadının erkeğe oranla cinsellikten daha fazla zevk almasını sağlayacak donanımı var; fakat cinsel isteğinden ve zevk alma potansiyelinden bihaber olan kadın, cinselliği çoğunlukla görev olarak yerine getiriyor.
“KADIN MENOPOZA GİRDİĞİNDE CİNSELLİĞİ BİTER!”
Menopoz; kadının adet kanamalarının ve dolayısıyla üremesinin sona ermesidir, cinsel isteğinin değil… Cinselliği, üreme ile bağdaştıran ve üremeyi sağlayan bir eylem olarak gören toplumlarda erkeler; kadınların üreme yetilerini kaybettiklerinde cinsel isteklerinin de azalacağına inandırıldılar. Hatta artık üreyemediklerine göre onlarla cinsel ilişkiye girilmemesi gerektiğine inandırıldılar. Bu nedenle hem erkekler hem de kadınlar, menopoz döneminde cinsel isteklerini baskılarlar. Bu yanlış inanış nedeniyle üreme yetisini kaybeden fakat cinsel arzularında hiçbir eksiklik olmayan kadından kadınlığa dair her şey alınmış olur. Erkek kendini terk edilmiş, kadın ise kendini eksik ve yaşlı hissetmeye başlar. Oysa bilinmelidir ki kadın hayatının sonuna kadar seks yapabilir. Ne menopoz ne yaş kadının seks yapmasına engel değil.
Bağırsak sağlığı, genel sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahiptir ve mikrobiyom dengesi bu sağlığın önemli…
Aşkın derin cinsel bilgeliği, cinselliğin sadece fiziksel bir eylem olmadığını, duygusal, ruhsal ve enerjisel boyutlarının…
Anti-enflamatuar diyet, vücuttaki kronik enflamasyonu azaltmayı amaçlayan beslenme yaklaşımıdır. Kronik enflamasyon, cinsel işlev bozuklukları, kalp…
“Nutrasötikler”, besin ve ilaç karışımı olan, besleyici ve sağlık yararları sağlayan ürünlerdir. Bu ürünler, yaşlanma…
“Andulasyon terapisi”, “biyomekanik vibrasyon” ve “infraruj (kızılötesi) ışınları” birleştirerek vücudun çeşitli sağlık sorunlarını tedavi etmeyi…
Alkali diyet, vücudun pH dengesini alkalinize etmeyi amaçlayan bir beslenme tarzıdır. Bu diyet, asidik yiyeceklerin…