Eşcinsellik kadar eşcinsel bir evlada sahip olmak da çok zor ve acılı bir süreçtir. Aileler genellikle bir hastalık olarak gördükleri eşcinsellik konusunda konuşmaktan kaçınırlar ve hemen tedavi arayışına girerler. Bazen de paradoksal bir biçimde eşcinsellik konusunda ne kadar az şey konuşurlarsa veya bilirlerse çocukları için o kadar iyi olacağı gibi yanlış bir inanışa sahip olabilirler. Yani bir nevi kafalarını kuma gömüp, oradan eşcinselliği kendilerinin yarattığı gerçeğini inkâr eder ve aile ilişkilerindeki bir dizi ihmalin sonucunda meydana gelen eşcinselliğe söverler. Ama kafalarını kuma gömseler de eğilince bir yerlerinin iyiden iyiye açıkta kaldığını da görmezden gelirler. Bazıları “keşke alkolik, eroinman veya hırsız olsaydı ama eşcinsel olmasaydı” gibi keşkeler ile olayı başka bir boyuta çekip kendi sorumluluklarını görmezden gelme eğilimindedirler. Bazıları da “hepsi geçecek, düzelecek, bizim aileden böyle biri çıkamaz” diye inkara devam ederler. Bir kısmı ise gerçek bir yasa büründükten sonra “o benim evladım, ne olursa olsun onu seviyorum ve kaybetmek istemiyorum” diyerek en doğru seçimi yaparlar.
Eşcinsel yakını olan ailelerde en sık duyulan yakınmalar şunlardır:
—Bunu bize nasıl yapabildin.
—Sende hiç utanma, arlanma, ar veya namus yok mu?
—Elalem ne der?
—Elalemin yüzüne nasıl bakacağız?
—Sana bütün emeklerim haram olsun, yediklerin burnundan fitil fitil gelsin.
—Yemedik yedirdik, içmedik içirdik, giymedik giydirdik, mükâfatı bu mu olacaktı?
—Ya bizi ya eşcinselliği seç.
—Seni evlatlıktan reddediyorum.
—Senin gibi evlat olmaz olsun.
—Aile şerefimizi iki paralık ettin.
—Hemen seni evlendirelim, düzelirsin.
—Hemen bir hocaya götürelim, okutalım.
—Hemen bir psikologa veya bir doktora götürelim, o düzeltir.
Aile içinde yaşan bir diğer suçlama da ebeveynler arasında yaşanır. Anne baba birbirini şu şekilde suçlayabilir:
—Hep senin yüzünden.
—Adam olsaydın da doğru dürüst bir babalık yapsaydın.
—Oğlunla ilgilenmedin, bak ne hale geldi.
—Senin gibi bir kadının yetiştireceği çocuktan ne beklenirdi ki?
—Zaten senin aile yapın da bozuktu, sana çekmiş bu çocuk.
—Nerden bilecektik ki.
—Ahh, ah günahımız çokmuş.
—Tanrı böyle yazmış.
—Tek suçlu benim, onu çok ihmal ettim.
—Tek suçlu benim, onu kız gibi yetiştirdim.
Hiçbir aile çocuğunun eşcinsel olmasını istemez, ancak çocuklukta öyle hatalar yaparlar ki bu sonucu hazırlarlar ama bilmeden hata yaparlar, bu da doğaldır. Çünkü ülkemizdeevlilik öncesi anne, baba ve eş eğitimleri maalesef verilmemektedir. Bu da ailelerin istemeden de olsa yanlışlar yapmasına yol açmaktadır.
Yakınlarında cinsel rolün cinsel kimliğe uygun olmadığını anlayan aileler hemen telaşa kapılır. Aileler eşcinselliği çok ağır ruhsal bir hastalık olarak görür. Bu nedenle ailenin eğitim seviyesine göre çocuklarına yaklaşımları da farklı olur. İyi eğitimli bir aile soruna “yardım edin değişsin” diye yaklaşırken; bir diğer grup ailede “değiştirin yoksa biz değiştireceğiz” diye baskıcı yaklaşabiliyor. Bu aileler; “kişinin duygusal ve fiziksel olarak hangi cinsiyetten kişilere ilgi duyduğu o kişinin cinsel yönelimiyle ilgilidir ve cinsel yönelim kavramının; fanteziler, duygusal bağlanma, cinsel davranış ve kendini tanımlama gibi birçok bileşeni vardır. Bu nedenle insana saygı çerçevesinde eşcinsel kişiye yaklaşılmalıdır, birlikte yaşanılan bu dünyayı yalnızca kişiler birbirini anlayarak güzelleştirebilir” mantığını kavrayarak sakin olunmalıdır. Çünkü eşcinsellik bir kader değildir. Gerçek eşcinsel olmayan bir kişi isterse değişebilir.
Yakınının eşcinsel olduğunu öğrenen ailelere aşağıdaki önerilerde bulunmakta fayda vardır. Bunlar;
—Umudunuzu yitirmeyin.
—Çelişkili onur kıncı davranışlardan hep kaçının.
—Onu asla aşağılamayın.
—Çocuğunuzun cinsel eğilimini kesinlikle bir tehdit aracı olarak kullanmayın.
—Kendini suçlu hisseden yakınınıza dünyada tek eşcinselin kendisi olmadığını söyleyin ve asla evlendirmeye ya da heteroseksüel bir ilişkiye zorlamayın, çünkü bu onları geri dönülmez bir yola sokabilir.
—Öncelikle eşcinsellik hakkında daha ayrıntılı bilgi verilmesi, tıbbi ve ruhsal destek için profesyonel bir yardım arayışına girişin, bu sizin ve çocuğunuzun durumu net anlamasına yardımcı olacaktır.
—Dünyanın sonu gelmiş, çocuğunuz korkunç bir suç işlemiş ya da yüz kızartıcı bir durum varmış gibi davranmayın.
—Suçluluk, pişmanlık gibi duygulara kapılmayın ve bunu çocuklarınıza yansıtmayın, eğer böyle davranırsanız onu kendinizden uzaklaştırabilir ve yanlış yönlere sapmasına yol açabilirsiniz.
—Cinsel yönelimi ne olursa olsun, yakınlarınıza sevgi gösterin, koşulsuz sevin ve destek olun, onu toplumdan koparmayın, toplumla saygın bir ilişki kurmasını sağlayın.
—Her türlü aşağılamadan, kınamadan, yıkıcı eleştiriden, zorlamadan ve hiddet gösterilerinden kaçının, aksi durumda gerçekte evladınızı daha güç durumlara sokabilirsiniz.
—Ona sevgi ve anlayışınızı esirgemeyin, unutmayın sevgi çoğu kez bir mucize yaratabilir.
—Ona sevdiğinizi daha sık söyleyin ve koşulsuz sevin.
—Asla kendinizi suçlamayın.
—Anlayışlı olun, hayatı ne kendinize, ne de çocuğunuza zehir etmeyin.
—Huzursuzluğunu, mutsuzluğunu ve yaşadığı duygusal gerilimleri kabullenmeye ve duyumsamaya çalışın.
—Onu dinleyin, ve gerçekleri yüz yüze konuşmaktan asla çekinmeyin.
—Acele etmeyin ve telaşa kapılmayın.