EŞCİNSELLİĞİN TİPLERİ

EŞCİNSELLİĞİN TİPLERİ
 
Eşcinsellik denilince tek tip bir insandan bahsetmek çok zordur ve çok çeşitli eşcinsel tipleri vardır. Aile dinamiği, kültür ve kişilik yapısı gibi birçok parametreye göre eşcinsellik tipleri değişebilir. Eşcinsellik açık ve gizli olarak ikiye ayrılabilir. Açık eşcinselliği, gizli eşcinsellikten ayırt etmek gerekir.
 
Dr.Keçe Eşcinsellik Sınıflandırması
 
A-Açık Eşcinsellik
Açık eşcinsellikte kişi, eşcinsel duygu ve dürtülerinin bilincindedir, cinsel yöneliminin nesnesi bellidir.  Toplumsal yargı ve baskılardan korksa da, bunalsa da ve bunu kendisi için sorun olarak kabul etse de; bu duygu ve dürtülerin doyurulmasını ister ve uygun eş bulunca kendisine haz veren cinsel eylemleri olur. Açık eşcinselliğin 5 tipi vardır:
1-Gerçek (Egosintonik) Eşcinsellik: Egosintonik (ego-syntonic) ego uyumlu eşcinsellik demektir, yani kişinin kendi tutum, eğilim, davranış ve dü­şüncelerini kabul edilebilir bulmasıdır. Eşcinsel eğilim, dürtü, duygu ve davranışlarından acı çekmeyen, bunaltı duymayan ve kendi benliği içinde uzlaşmış, eşcinselliğe uyum yapmış kişilerdir. Kişi eşcinselliği kişiliğinin normal bir yansı­ması olarak kabul eder, eşcinsel eğilimlerinden rahatsız olmaz ve bu durumu yaradılışının doğal bir yanı olarak kabul eder.
Gay veya lezbiyen olarak tanımlanabilen bu kişilerin çağa özgü bir sosyo-politik kimlik ve yaşam tarzları vardır.
Gerçek eşcinsellik, bilinç düzeyindeki ego ile bağdaşık olsa bile, benliğin derinliklerindeki katmanları ile asla uyum içerisinde olamaz. Çünkü eşcinsellik, kişinin kimlik bütünlüğünü sağlıklı bir şekilde oluşturamadığının bir göstergesidir. Gerçek benlikle yaşanan uyumsuzluğun gösterge­si olan belirtiler, er geç mutlaka kendini gösterecektir. Bu nedenle eşcinselliğini kabullendiği halde bu konuda sıkıntı duyan kişi terapiye başvurmak isterse, çalışılması gerekebilecek konular genelde 4 başlık altında toplanabilir:
—Eşcinsel duygular ve aşkla ilgili suçluluk duyguları.
—Aynı cinsten biriyle beraber kapalı bir ilişki kurmanın yaratacağı zorluklar.
—Eşcinsel ilişkideki cinsel güçlükler.
—Toplumla ilgili ortaya çıkabilecek çatışmalar.
2-Yalancı (Egodistonik) Eşcinsellik: Egodistonik (ego-dystonic) ego’ya uyumsuz eşcinsellik demektir, yani kişinin kendi tutum, eğilim, davranış ve dü­şüncelerini kabul edilebilir bulmamasıdır. Eşcinsel eğilim, dürtü, duygu ve davranışlarından acı çeken, bunaltı duyan, benliğe yabancı eşcinselliği olan kişilerdir. Yalancı eşcinseller, eşcinsel etiketini ve bu etiketin ima ettiği her şeyi reddederler. Bu kişilerin bilinçdışlarında yadsıyamayacakları bir eşcinsel yönleri olsa da eşcinsel kültürün işaret ettiği yaşama biçimini ve değerleri benimsememektedirler. Bu yüzden de değer yargıları ile cinsel eğilimleri arasında derin bir çatışma yaşarlar. Bu tür kişilerin kişilik gelişimi öyküleri homoerotik arzularla yüklü olmasına rağmen, bu duygulara boyun eğmek yerine eşcinsel yönelimlerinin üstesinden gelmeyi hedeflemektedirler ve tedavi olmak istemektedirler. Kendi değerler sistemi ile cin­sel yönelimi arasında bir bölünme yaşayan bu kişiler, temelde yaşamın hetoroseksüel örüntüsü ile özdeşim kurmuştur. Ayrıca kişisel gelişimlerinin, hemcinslerine olan cinsel eğilimleri yüzünden derinden derine engellendiğini hissetmektedirler. Çünkü bu kişilere göre eşcinsel bir yaşam tarzını benimsemek bir yalanı yaşamak gibidir. Eşcinsel hayatı son derece acı veren, karmaşa yaşatan ve yaşamı zorlaştıran yıkıcı bir güç olarak gören bu kişiler; gerçek anlamada huzur bulmayı, cinsel eğilimle­riyle ilgili olarak sürekli ve belirgin olarak yaşadıkları bu sıkıntıdan kurtulmayı ve tedavi olmayı isterler.
3-Eyleme Vurulmayan Eşcinsellik: Eşcinsel eğilim, dürtü, duygu ve davranışlarını diğer insanlardan gizleyen ve eyleme vurmayan yani eşcinsel yönelimi olsa da kendi cinsiyle ilişkiye girmeyen kişilerdir. Eyleme vurmak nasıl bir kişinin kendi kimliğiyle ilgili verdiği bir kararsa, eyleme vurmamak da yine aynı şekilde, kişinin bilinçli tercihi ile verdiği bir karardır. Bu kişiler için, eşcinsel yönelimlerini açıklamayıp kendi içinde saklamak; kendini anlamak, gelişmek ve ihtiyaç duyarsa değiş­mek için gerekli olan ortamı ve dinamizmi yaratabilir. Bu kişiler için, saklı olmak veya eyleme vurmamak, başlı başına bir seçim, müca­dele, dayanışma, inanç ve kişisel gelişim biçimidir; çoğu zaman kendini aşma sürecine açılan içsel bir mekân gibidir. Bu kişiler suçluluk duygularının yönlendirdiği, çekingen, korku dolu bir kişi değil; kimliğinin bütünlüğünü muhafaza etmek adına, eşcinsel yönelimlerinin getirdiği zor­lukları kabullenmek yerine aşmaya hazır kişilerdir.
4-Geçici Eşcinsellik: Ergenlik döneminin başlarında görülebilen, genç kızların ve delikanlıların kendi cinsleriyle kurdukları yakın ilişkileri içerir. Bu ilişkiler heteroseksüel sevgiye geçiş aşamasında yaşanan geçici eğilimler olduğu için ciddi bir sorun değildir. Geçici eşcinsellikte başvuranın gizliliğine saygı gösterilmeli, izin verilmesi durumunda aile görüşmesi yapılmalı, ailenin ergeni ya da kendini suçlaması önlenmelidir. Ergeni izole etmenin doğuracağı kötü sonuçları bilimsel bir biçimde anlatmalı, eşcinsellik hakkında daha ayrıntılı bilgi verilmelidir. Ergenle özgüven arttırıcı çalışmalar yapılmalı, AİDS ve diğer riskler konusunda eğitim verilmelidir.
5-Durumsal Eşcinsellik: Hapishane, manastır veya dışarıya kapalı yurtlar gibi ortamlarda mecburiyetten ortaya çıkan eşcinselliktir. Bu ortamın terk edildiği durumda kişi tekrar heteroseksüel hayatına geri dönebilir. Durumsal eşcinsellik nadir görülen bir durumdur. Çünkü hiç kimse iç dünyasında eşcinsel duygu, dürtü ve fanteziler beslemiyorsa, ne olursa olsun, kolay kolay eşcinsel bir ilişkiye giremez. Eşcinsel ilişki için aktif ve pasif rol oynayacak iki kişiye ihtiyaç vardır. Psikolojik ve fiziksel açıdan pasif rolünü üstlenebilmek “sırf zorundayım” diye kabullenilebilecek veya taşınılabilecek bir durum değildir. Hapishane, kilise veya yurtlar gibi yerler, yalnızca var olan duygu ve dürtülerin hayata geçirilebilmesi için uygun atmosferi sağlayan araçlardır.
6-Cinsel Fantezilerin Eyleme Vurulduğu Eşcinsellik: Heteroseksüel bir evlilik yapmış, çoluk çocuk sahibi ve toplumda profesyonel olarak saygı gören bir yerde olan açık eşcinseller için kullanılan bir terimdir. Bu kişiler ayda yalnızca birkaç saat kendi cinsleri ile cinsel fantezilerini gerçekleştiren kişilerdir. Eşcinselliği gizli bir fantezi şeklinde yaşayan bu kişiler bazı dezavantajlara sahiptirler. Bir hastam bunu şöyle açıklamıştı: “Bu durumu gizlemek zorunda olmaktan nefret ediyorum. Ne olduğumu bazen karıştırıyorum ama en iyi ihtimalle biseksüel olduğumu düşünüyorum.” Cinsel kimlik karmaşası içindeki bu kişilerin aynı cinse ilgilerini fark etmesi “ben kimim?” sorusunu akıllarına düşürmektedir. Hatta bazen “gerçek bir eşcinsel olabilirim” şeklinde düşünmeye bile başlarlar.
Kişinin kafasında cinsel coşkuyu arttıracak nitelikte bir takım hayaller canlanmasına cinsel fantezi denir. Fantezi kurmak; deneme yanılma yöntemine maruz kalmamaları için kişilerin sahip oldukları bir yetenektir, bir eşit simülasyondur. Cinsel yaşamanın güzelleştiği anlar yaratmanın kısa tanımı olan cinsel fantezi kurmak ise; her istenilenin gerekleştirilemediği gerçek dünyada, dozunda kaldığı sürece, cinsel istekleri tatmin için gidilebilecek en masum, en zararsız ve en güzel yollardan biridir. Fanteziler sağlıklı bir cinsel yaşamın göstergelerinden biridir.
Cinsel fanteziler; kişilerin üzerindeki bir takım baskıları azaltabilir, günlük hayatlarını normal olarak sürdürmelerine ve cinsel yaşamdaki heyecanı yoğunlaştırarak daha kolay doyuma ulaşmalarına yardımcı olabilir, kişinin kendisini tehlikeye atmadan veya ret edilme kaygısı taşımadan farklı insanlar ve durumlar keşfetmesini mümkün kılabilir, cinsel isteği, cinsel duyarlılığı ve cinsel yaşantıdan alınan hazzı arttırır, kişinin cinsel birleşme sırasında havaya girmesine ve kendi kendini erotize etmesine yardımcı olur, duyguları canlı tutar, cinsel yaşantıyı monotonluktan, sıradanlıktan uzaklaştırıp, renklendirir, zenginleştirir ve son olarak da cinsel terapilerde hastalara ev ödevi olarak verilerek cinsel işlev bozukluklarının tedavisinde kullanılır. Ayrıca cinsel fanteziler; herhangi bir cinsel sapıklığın baş göstermesini önleyebilir ve evliliklerde yıllar geçip ilişki olgunlaştığında boşanma ve aldatma ihtimallerini azaltır. Bu açılardan bakıldığında cinsel fanteziler; gerçeklerin tatmin etmediği noktada beynimizin pansuman için ürettiği sanrılardır. Geleceğimizle ilgili hayaller kurarız, kendimizi ünlü veya zengin biri olarak düşleriz, bunlar gerekleşmezse de sululuk duymayız. Ancak cinsel fantezilerimiz için sululuk duyarız, bunların normal olup olmadığını, cinsel sapkın olup olmadığımızı merak eder ve kendimizi suçlarız. Oysa gerçekte cinsel fantezilerimiz, kişinin cinsel yaşamını renklendiren, monotonluktan kurtarıp canlandıran çok yaratıcı motiflerdir. Çünkü cinsel fanteziler; hedef belirlemede yardımcı olan beyin kurgularıdır, kişiyi özgür kılar ve insan beyninin sonsuzluklarıyla sınırlıdır. Ancak cinsel fantezilerin bazen cinsel bir sapkınlığın da işareti olabilir.
Cinsel fanteziler cinsel uyarılma sağlamak, haz duymak ve orgazm olabilmek için zorunlu olduğunda, tekrarlayıcı bir yapıya büründüğünde, sabit bir düşünce veya davranışa dönüştüğünde parafili dediğimiz cinsel sapkınlık söz konusu olabilir. Örneğin birçok erkek kadın bedenin bacak, göğüs, kalça, ayak gibi eşitli bölümlerinden cinsel olarak uyarılır, bunlar cinsel fantezilerinde sıkça yer alır, bu normal ve doğal bir durumdur. Ancak kişi kadınların ayaklarından başka hiçbir şeyden cinsel uyarı sağlayamıyorsa, o zaman ayak fetişizmi dediğimiz parafili söz konusudur. Burada kişi normalin sınırını aşmıştır, sapıklığa doğru kaymıştır. Birde kişinin hayalle gereği karıştırması durumunda sınır aşılabilir, düşence bozukluğuna kayma olabilir.
Çiftler aralarındaki iletişime, kendilerini cinselliğe ve yeniliklere açık hissetmelerine göre gerektiğinde cinsel fantezilerini paylaşılabilirler. Bunda amaç sevilen kişiyi incitmeden, monotonlaşan ilişkiyi daha iyiye götürmektir. Ancak cinsel fantezileri paylaşmak geri dönülmez bir yola girmeyi de beraberinde getirebilir. Çünkü partnerle veya eşle paylaşılan bir fantezi artık kişinin olmaktan çıkar, çiftin önünde yeni ufuklar açar ve kişi bir daha onu asla geri alamaz. Bu nedenle cinsel fanteziler paylaşılırken çok hassasiyet gösterilmeli, cinsel fantezilerin paylaşılmasının veya gerçeğe dönüştürülmesinin şart olmadığı akıldan çıkarılmamalıdır.
 
B-Gizli Eşcinsellik
Toplumda genellikle göz ardı edilen gizli (latent) eşcinsellik; dinamik bir kavramdır ve kişi, benliği tehdit eden ve benlik tarafından kabul edilemez olan eşcinsel dürtü ve eğilimlerinin bilincinde değildir. Bu dürtülerin hem bilinçdışı güçlü bir etkinlik taşımaları, hem de benliğe yabancı olmalarından dolayı; kişi bir yanda, bilinçdışı yasak ve kabul edilemeyen dürtü ve eğilimler; öbür yanda benliğin bunları bilinçten uzak tutma ve bu dürtülerle savaşma gereksinimi arasında kalır. Bu çatışma içinde kalan kişi bilinçdışı olarak, homofobi, aşırı erkeklik çabaları, aşırı çapkınlık, oğlancılık, her fırsatta erkekliğini ön plana çıkarmak, maçoluk, aşırı eşcinsellik düşmanlığı gibi değişik savunma düzenekleri ile kendi sistemini dengede tutmaya çalışabilir. Burada amaç; bilinçdışı olarak, başkalarının kendisini eşcinselmiş gibi görecekleri korkusunu yenmek ve aşırı erkeksi davranışlarla eşcinsel olmadığını dış dünyaya kanıtlamaktır. Hatta aşırı erkeklik duygusuyla garip davranışlar içerisinde bulunan ve halk arasında maganda olarak nitelenen kişilerde de gizli eşcinsellik olabilir. Aşırı erkeklik gösterisi kadar, hastalık derecesinde kıskançlık hezeyanına kapılmakta bilinçdışına itilen gizli kalmış eşcinselliğinin sonucu olabilir.
Gizli eşcinsellik çeşitli şekillerde kendisini gösterebilir. Gizli eşcinselliğin 4 tipi vardır:
1-Homofobik tutumlarla kendini gösteren gizli eşcinselik,
2-Eşcinsel olmak korkusu veya takıntısıyla kendini gösteren gizli eşcinsellik,
3-Maçoluk veya aşırı erkeksi tavırlarla kendini gösteren gizli eşcinsellik.
4-Aşırı çapkınlık yapma eylemleriyle kendini gösteren (abartılı playboy olma) gizli eşcinsellik.
5-Heteroseksüel olduğunu düşünme şeklinde kendini gösteren gizli eşcinsellik.Yani eşcinsel partnerle cinsel yakınlaşma eylemlerinde bulunma şeklinde kendini gösteren gizli eşcinselliktir. Eşcinsellerle birlikte olan ama kendinin hala heteroseksüel olduğunu düşünenler için kullanılan teknik bir terimdir. Hemcinsiyle cinsel ilişki kuran aktif eşcinsel olarak da tanımlanabilir. Halk arasında “oğlancı” da denir. Psikolojik olarak, bilinçdışı eşcinsel dürtülerinin aşikar hale gelmemesi için kişinin, gücünü ve iktidarını zayıf ve karşılık veremeyecek durumdaki bir hemcinsi üzerinde ispat etmesi olarak tarif edilebilir. Aynı zamanda bu kişiler biseksüel olduklarının da farkında değildirler. Ancak hemcinsiyle ilişkiye giren herkes, aktif olsun, pasif olsun eşcinseldir. Karşı cinsle ilişkiye girerken hemcinsiyle de ilişki yaşayanlar ise biseksüeldir.
Oğlancı; Osmanlıdan kalan çok eski ve yanlış bir geleneği uygulamaya devam eden kişidir. Eskiden sarayda köle olarak alınan genç oğlanlar makbul ve değerli bir hediye olarak sayılmaktaydı. Padişaha, paşalara hediye vermek isteyenler hediyelerinde oğlan vermeyi de ihmal etmiyorlardı. Oğlancılık öyle boyutlara ulaşmıştı ki, bir rivayete göre, Osmanlı paşası padişahın özel oğlanına dahi göz koyabilmekte, onun için şiirler yazabilmekteydi. Oğlancılık; günümüzde de cezaevlerinden başlayarak toplumumuzun çeşitli kesimlerinde hala varlığını sürdüren gizli eşcinsellik türüdür.  

 

Call Now ButtonBİLGİ HATTI