Ahmet ve Ayşe çifti on iki yıllık evliydiler. İki oğulları ve bir kızları, güzel bir evleri, onları seven dostları ve ekonomik olarak sorunsuz bir hayatları vardı. Fakat buna rağmen her basit meseleyi çok hızlı bir şekilde tartışmaya çevirebiliyorlardı. Ahmet yıllar süren evlilikten sonra ilişkilerinin monotonlaştığını ve Ayşe’ye karşı olan şehvet ve tutku, sevgi ve yakınlık gibi duygularının değiştiğini düşünüyordu. 42 yaşındaydı ve birden bire boşanmayı bir seçenek olarak düşünmeye başlamıştı. Eşinin itirazlarına rağmen bir süre ayrı yaşamanın daha iyi olacağına karar vermişti. Boşanma kararı henüz netleşmediği için çocuklarına aralarındaki sorunları yansıtmamaya çalışmışlar ve çocuklarını yaz tatili için Bodrum’da yaşayan ebeveynlerinin yanına gönderdikleri bir zamanda, Ahmet evden ayrılıp, bir otele yerleşmişti. Bir süreliğine ayrı kalmak düşünmelerine ve her ikisinin de evliliklerini daha sağlıklı bir şekilde değerlendirmelerine yardımcı olmuştu. Ancak büyük bir aşkla başlayan evliliklerinin nasıl bu hale geldiğine dair geçerli ve tatminkâr bir açıklama bulamamışlardı. İşin içinden çıkamayınca köprüden önceki son çıkış gibi boşanmadan önce terapi almaya karar vermişlerdi. Ahmet’in babası annesini 42 yaşında terk etmişti ve Ayşe’nin annesi de aynı yaşlarda kanserden ölmüştü. Bir şekilde yıl dönümü reaksiyonu adını verdiğimiz bir süreçten geçiyorlardı ve farkında olmadan geçmişlerini tekrar ediyorlardı. Hem Ahmet hem de Ayşe kavgalara neden olan kendi hatalarını ve ebeveynlerinin ilişkilerinden geriye kalan mirasın bugün kendi ilişkilerini nasıl olumsuz bir şekilde şekillendirdiğini evlilik ve ilişki terapisiyle görmeyi ve yeni bir başlangıç yapmayı başardılar.
Oksijen ve hidrojen atomlarının bir araya gelmesiyle su meydana geliyor. Bunlardan birini alıp yerine başka bir madde koyulduğunda su oluşmuyor. Evlilik ve yakın ilişkiler suya benziyor. Evlilik hayatı bir seks ve şehvet ticareti değil, su ve oksijen atomu gibi bir ve bir arada olma ortaklığı… Bu yüzden taraflardan biri olumlu yönde değiştiğinde evlilik hayatında önemli değişiklikler olabiliyor. Toplum olarak sağlıklı ve mutlu evliliklere ihtiyacımız var… Çünkü sorunlu evlilikler sorunlu kişilerin ve sorunlu çocukların kaynağı olabiliyor. Bütün bunlara toplumsal, siyasi ve ekonomik problemlerin eklenmesiyle, kendisiyle ve toplumla kavgalı, toplum ve devlet yapısı için tehlikeli bireyler ortaya çıkabiliyor. Bu durum toplumsal çatışmaları ve terörü destekliyor. Bu nedenle evlilik aşkı öldürmeden, evlilik geleceğimizin teminatı çocuklarımızı olumsuz etkilemeden ve çiftin ruh sağlığını bozmadan bir evlilik terapistine başvurmak ve çözüm aramak gerekiyor. Çünkü toplumsal yapımızın sağlıklı bir şekilde devam etmesinin yegâne yolu sağlıklı ve mutlu bir evlilik yapısının devamıyla mümkün…
EVLİLİK SORUNU YAŞIYORUM…
Ben 33 yaşında eşim 46 yaşında. Eşimle çok severek evlenmemize rağmen evliliğimizle ilgili sorunlar yaşıyoruz. Bunlar fikir ayrılıkları ve cinsel sorunlar… Ne yapacağımı bilmiyorum. Evliliğimi bitirmek istemiyorum. Ne olur bana bir yol gösterin.
M.R./Balgat
Evlilik, farklı aile yaşantılarından ve kültürlerden gelen iki insanın aynı mekânı ve zamanı artık birlikte paylaşmaya başlamasıyla oluşan sosyal bir kadın ve erkek ilişkisidir. Bu nedenle, iletişim eksikliğinden kaynaklanan ufak tefek problemlerin yaşanması olağandır. Bu problemlerin büyümemesi ve ilişkinizin yıpranması için birbirinizi suçlamadan konuşmalı ve duygularınızı ifade etmelisiniz. Bunun dışında eşinizle güzel vakit geçirmelisiniz. Bu ev içinde ve dışında baş başa yapacağınız bir aktivite ya da karşılıklı yiyeceğiniz güzel bir akşam yemeği olabilir. Mesut bir evliliğin reçetesi gayet basittir: “Birbirinize karşı oldukça nazik davranın.” Ayrıca, seks hayatınızı canlandırıcı birkaç küçük püf noktaya özen göstermelisiniz. Günlük hayat gibi yatak odası da bir süre sonra monotonlaşabiliyor. Evliliğinizin gidişatını değiştirmek, iletişimi güçlendirmek ve kendinizi vazgeçilmez kılmak için cinsel yaşamınıza özen göstermeli, ön sevişmelerinizdeki dokunmaları çoğaltmalı, fantezilerinizi açıkça ifade etmeli, birlikte duş almalı, birbirinize masaj yapmalı, müzik ya da mumlarla yatak odanızın havasını değiştirmelisiniz. Size sunduğum öneriler doğrultusunda evliliğinizde karşılaştığınız sorunların çözümünü tek başınıza bulamıyorsanız, mutlaka bir evlilik terapistine başvurmalısınız.
EŞİM BENİ ALDATIYOR…
Ben 31 yaşında 2 çocuk sahibi bir kadınım. Eşimin son yıllarda beni aldattığını öğrendim. Bunu eşimle konuştuğumda beni tersledi ve üzerine gitmememi söyledi. Yoksa beni terk edermiş. Ne yapacağımı bilmiyorum. Eşimi elimden kaçırmak istemiyorum. Eşimi tekrar geri kazanabilmek ve yeniden kendime bağlamak için ne yapabilirim?
S.Z./Çankaya
Aldatma bir yol kazasıdır ve erkeklerinin bir kısmı zaman zaman bu tür kazalar yapabiliyor. Fakat şu gerçek sizi rahatlatabilir: Karısına ihanet eden erkekler, başka kadınlarla bir süre gönül eğlendirdikten sonra yeniden eşlerine dönüyorlar. Bunun zıddı çok nadir görülüyor. Erkeklerin aldatmasının birçok sebebi var ama çoğu zaman eşleri kadın yerine anne olduğunda ve evliliğin monotonluğundan bıktıklarında böyle davranabiliyorlar. Öyleyse bu monotonluğu yıkacak yenilikler bulmanız ve anneliğiniz yerine kadınlığınızı ön plana çıkartmanız gerekiyor. Kocanıza her konuda öylesine takdir edici, öylesine özverili davranın ki, sizde bulduklarını ilişkisi olan kadında bulamasın. Bunlar neler olabilir? Çok tahrik edici gece kıyafetleri giyinin. Onu hep derli toplu, makyajlı karşılayın. Gururunu okşayıcı sözler söyleyin. Güzel yemekler pişirin, güzel sofralar donatın. Fantezilerini körükleyin. Değişik pozisyonlarda birlikte olmak istediğinizi söyleyin. Ama en önemlisi gülümseyin ve mutlu görünün. Çünkü bir erkeği eve bağlayan en önemli şey gülümseyen mutlu bir kadındır. Eğer durum iyileşmeye gitmezse eşinle birlikte bir evlilik terapistine gitmenizde fayda var.
KAYINVALİDEM HER ŞEYE KARIŞIYOR…
Ben 21 yaşındayım ve 6 aylık evliyim. Evimiz kayınvalideme yakın ama ayrı evlerde oturuyoruz. Buna rağmen, kayın validem her şeyimize karışıyor. Eşimle bu konuyu konuştum ama annesine bir “Dur!” demiyor. Dayanacak gücüm kalmadı. Ne olur bana yol gösterin.
G.U./Yenimahalle
Türk kadınlarının çoğunda kayınvalideye karşı ön yargı var. Çünkü geleneksel aile yapısının sürdüğü evliliklerde, ebeveynlerin yeni evlenen çiftlerin yanında yaşaması veya onlara karışması sık görülen bir durum… Aynı erkeğin gözünde önemli olma isteği, kayınvalideler ve gelinler arasında bitmez tükenmez çekişmeler yaşanmasına yol açabiliyor. Kıskançlık ve çekememezlik zaman zaman hat safhalara çıkabiliyor ve iki kadının birbirlerini üzmek adına inanılmaz kötülükler yapabiliyor. Kayınvalidenizle ilişkiniz bu hale gelmeden, eşinizle uygun bir ortamda, onu suçlamadan, onu eleştirmeden ve onu tehdit etmeden konuşup, annesini sayıp sevdiğinizi ancak onun sürekli yanınızda olması ve her şeye müdahale etmesinden dolayı kendinizi yetersiz ve eksik hissettiğinizi, evlilikte arzu ettiğiniz mahremiyeti bir türlü bulamadığınızı söyleyebilirsiniz. Gerekirse daha uzak bir yere taşınmayı önerebilirsiniz. Eşinize bu önerinizi “Ya o, ya ben!” şeklinde bir güç mücadelesi olarak değil de evliliğinizdeki huzur ve mutluluk için çözüm aramak olarak sunarsanız kabulü daha kolay olacaktır. Böyle devam etmesi durumunda artan huzursuzluk herkesi mutsuz edebilir, bunu eşinizin de isteyeceğini sanmam. Ayrıca kayınvalide probleminizin çözümü belki de anlayışlı olmayı, ön yargılarınızdan kurtulmayı, empati kurabilmeyi ve hepsinden önemlisi güç kavgasına girmemeyi başarabilmenizde yatıyor olabilir. Kayınvalidenizin size hiçbir zaman veremeyeceği zararı, yanlış davranarak, kavga çıkartarak veya sinir olarak kendi kendinize verebilirsiniz. Bu nedenlekayınvalidenizin iyi olmasını beklemeyin, siz hem ona hem de eşinize karşı iyi olun. O zaman kayınvalidenizle çatışmadan yana değil, çözümden yana olabilirsiniz. Unutmayın iyi bir iletişimde en önemli şey karşınızdakini tanımaktır. Tanır ve ona göre adım atarsanız, işiniz kolay olur.