Kadınların ve erkeklerin birbirlerinden uzaklaşma nedenleri farklı olabilir. Eşi tarafından ilgi görmeyen, ihmal edilen bir kadın, değersizlik duygusuna kapılır. Bu durumda en çok ihtiyacı olan şey eşinin onu sevdiğine, ona değer verdiğine dair sözlere ve davranışlarıdır ama bunları bulamadığında eşine küser kırılır ve ondan uzaklaşır. Aslında bu durum, kadınlarla erkeklerin bakış açılarındaki farklıktan kaynaklanır. Erkekler hayata mantık penceresinden, kadınlar da duygu penceresinden bakarlar. Bu farklı bakış açıları, ilişkilerine de yansır. Kadılar, eşlerinin ihtiyaçlarını da dikkate alarak davranırlarken, erkeler daha çok kendi istekleri doğrultusunda benmerkezci davranırlar. Zamanla erkek, kadının duygusal ihtiyaçlarını farkında olmadan ihmal etmeye başlayarak ondan yavaş yavaş uzaklaşmasına neden olur. Kadın için erkeğin ilgi göstermesi sevgisinin en önemli belirtisidir. Kadınlar kırılgandır; eşlerinden gördükleri ilgisizlik ve değersizlik onları darmadağın edebilir. Uzaklaşan taraf erkek olduğunda; bunun nedeni genellikle eşe duyulan öfke ve kırgınlıktır. Erkek öfke ve kırgınlık duygularına teslim olduğunda, eşine sıcak ve yakın davranmak istese bile, unutamadığı yaşanmışlıklar, kapatamadığı eski defterler onu, adeta kalbine takılan bir kelepçe gibi engeller… Unutmak ve bağışlamak, aşılması çok güç birer engel olarak durur karşısında… Kırgınlık ve öfke genellikle birlikte, çoğunlukla da iç içe geçmiş şekilde yaşanan ve ilişkiyi yavaş yavaş zehirleyen duygulardır; çözüme kavuşturulmadıklarında etkileri yıkıcı olur.
UZAKLAŞAN ÇİFTLERİN İLİŞKİLERİNİ TOPARLAYABİLMELERİNİN YOLLARI
1. İlgi gösterin. Eşinize ilgi, sevgi, yakınlık göstermekten hiç vazgeçmeyin ve “Seni seviyorum!” demeyi asla unutmayın. Aranızdaki iletişiminizi artırın, onu dinleyin, onaylayın, takdir edin, asla başkalarıyla kıyaslamayın ve kesinlikle aşağılamayın.
2. Değer verin. Eşinizin duygu ve düşüncelerini önemsediğinizi ve ona değer verdiğinizi her fırsatta sözleriniz ya da davranışlarınızla gösterin. Üzgün, tedirgin ya da gergin olduğunda onunla konuşarak neler hissettiğini anlamaya çalışın, düşüncelerine değer vererek yargılamadan dinleyin. “Seni anlıyorum” sözü, en az “Seni seviyorum” sözü kadar gerekli ve etkilidir.
3. Onu olduğu gibi kabul edin. Eşinizi olduğu gibi kabul edin. Onu kendi istediğiniz gibi birine dönüştürmeye çalışmayın. Baskıcı, kontrolcü değil, duyarlı, özenli, yakın ve sıcak olun ama bunaltıp sıkmayın, onun kendine ait sınırları olan özel bir dünyası olduğunu unutmayın ve onun özel alanına girmeyin.
4. Sorunlardan kaçmayın. Sorunları henüz başlangıç aşamasındayken açık bir şekilde masaya yatırıp çözüm için karşılıklı olarak sorumluluklarınızı alın, kendi hatalarınızı açık yüreklilikle kabul ederek birlikte çözüm yolları arayarak sorunun daha fazla büyümeden çözüme ulaşın.
5. Geçmişi değil, şu an ve şimdiyi yaşayın. Eşinizin ya da kendinizin geçmişte yaptıklarını tekrar tekrar gündeme getirmeyin, hataları için onu yargılayıp, yaptıklarını başına kakmayın. Kendi hatalarınız için özür dilemeyi bilin ve onun hatalarını bağışlayın. Geçmişi geride bırakıp şu an ve şimdiye odaklanarak yaşayın.
6. Tensel temasınızı artırın. Durup dururken ona sımsıkı sarılarak, hiç beklenmedik bir anda yanağına bir öpücük kondurarak, televizyon seyrederken elini tutarak, yanağını okşayarak, aranızdaki tensel iletişimi de sürekli canlı tutun.
7. Birlikte daha fazla zaman geçirin. Gelecekte hatırlamaktan mutluluk duyacağınız güzel anılar inşa etmek için birlikte yapmaktan hoşlandığınız şeylere öncelik tanıyın. Günlük yaşamın monotonluğundan kurtulacağınız ve baş başa olacağınız küçük gezi, yürüyüş, piknik gibi aktivitelere daha fazla zaman ayırın.
8. Cinsel yaşamınızı canlı tutun. Mutlu bir ilişki, duygusal ve cinsel mutluluğun birlikteliğiyle mümkündür. Cinsellikte romantizm ve erotizmin uyumunu yaşayarak, haz almaya ve haz vermeye öncelik vererek ve fantezilerle süsleyerek cinsel yaşamınızı canlı ve renkli tutun.
9. Destek alın. Elinizden geleni yaptığınız halde, ilişkinizdeki uzaklıktan kurtulamıyorsanız, bir uzmana başvurarak çift terapisi almayı düşünebilirsiniz.
KISKANÇLIK VE NEDENLERİ?
Duygusal ilişkilerde kıskançlık, değer verilen bir ilişkiye yönelik üçüncü bir kişiyi tehdit olarak algılayarak, terk edilme ve kaybetme korkusuyla, güvensizlik, kaygı, öfke, değersizlik, çaresizlik, mutsuzluk, gibi yersiz ve gerekçesiz olumsuz duygu, düşünce ve tutumları kapsayan karmaşık bir psikolojik durumu ifade eder. “Seven insan kıskanır!” şeklindeki geleneksel algılamada kıskançlık, ilişkide sevginin ve bağların güçlü olduğunun göstergesi kabul edilerek olumlanır ve “azı karar, çoğu zarar” bir duygu olarak nitelendirilir. Diğer bir deyişle eşine önem verdiğini, değer verdiğini, onu kaybetmek istemediğini gösterir ölçüde kıskançlık, ilişkiye değer katabilir. Ancak dozunu aşan, aşırı derecede kıskançlık, tam tersi bir şekilde ilişkiyi olumsuz etkiler. Şüphe, çatışma, acı ve şiddeti doğurarak ilişkiye yarardan çok zarar getirir, ilişkinin sonlanmasına bile yol açabilir. kıskançlık, kaynaklanma nedenlerine bağlı olarak üç gruba ayrılabilir:
(1) Kıskananın özelliklerinden kaynaklı: Kıskanan kişinin özgüven ve özsaygı eksikliği, olumsuz beden imgesi, yetersizlik duygusu gibi kendine ilişkin olumsuz duygu ve düşüncelerinden kaynaklanır.
(2) Kıskanılanın özelliklerinden kaynaklı: Kıskanılan kişinin güzel veya yakışıklı, dışa dönük ya da cazibeli olmasından, eşine güven vermemesinden, daha önce yaşanan aldatma deneyimlerinden kaynaklanır. Yapılan araştırmalar yüksek statülü ve zengin erkeklerin eşleri ile güzel ve çekici kadınların eşlerinde kıskançlık oranlarının çok yüksek olduğunu gösteriyor.
(3) Patolojik kıskançlık: Patolojik kıskançlık, “Othello Sendromu” olarak da adlandırılan paranoid (aşırı şüpheci) bir durumdur ve çoğunlukla erkeklerde görülür. Eşin hayatı tamamen kontrol altına alınmaya çalışıldığı aşırı kıskançlık durumudur. Kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin çoğunun temelinde patolojik kıskançlık vardır.
İLİŞKİLERDE YAŞ FARKI…
Yaş farkının fazla olduğu ilişkiler hem sosyolojik hem psikolojik açıdan hiç de sağlıklı değil. Bu tür ilişkilerin sağlıklı şekilde ve dürüstçe yürütülmesi pek de mümkün değil. Bu tür ilişkiler genellikle ya genç olanın aldatması ya maddi veya duygusal ihtiyacını karşıladıktan sonra yaşlı olanı terk etmesiyle sona eriyor. Sağlıklı bir ilişki kadın ile erkek arasındaki farkın olabildiğince az olmasını gerektirir. Ancak kadınlar genellikle yaşça büyük erkeklerle birlikte olur ve bunu erkeğin maddi imkânlarından, kariyerinden, statüsünden veya şöhretinden dolayı tercih eder. Bazı kadınlar ise kendilerinden yaşça büyük, pek çok ilişki yaşamış olgun ve tecrübeli bir erkeğin aldatmayacağını, bağlı ve ilgili olacağını düşünürler. Ayrıca iş başta olmak üzere hayatındaki her şey oturmuş olacağı için yaşça büyük erkeğin, hayata yeni başlayan genç bir erkek gibi problemli olmayacağını düşünürler ve kendilerini güvende hissederler. Çiftler büyük yaş farklarına rağmen her ne kadar birbirini delicesine sevseler de, eşler arasında yaş farkı olması ilişkilerde çok ciddi sorunlara neden olabilir. Yaş farkında en önemli sorun bir süre sonra yaşlı olanın anne ya da baba gibi davranmaya başlaması olacaktır. Genç eşin olgunluktan uzak davranışlarını, eleştirip, düzeltmeye çalışarak öğütler verecektir, çünkü o bu devirleri yaşayıp bitirmiş ve çok şey öğrenmiştir. Bu da çiftin hayatı birlikte yaşayıp beraber keşfetme şansını ortadan kaldıran bir durumdur. Yaş farkından dolayı yaşanabilecek diğer bir önemli sorun da cinselliktir. Erkeklerde cinselliğin durduğu bir dönem olmasa da azaldığı bir andropoz dönemi olur, kadınlarda ise ortalama 48 yaşından sonra menopoz dönemi başlar. Erkeklerin andropoz döneminde ve sonrasında çocuk sahibi olmaları mümkünken, kadınların menopoz sonrası çocuk sahibi olmaları mümkün değildir. Bu durum ilişkilerde ciddi tartışmalara neden olabilir. Ancak hem kadınlar hem de erkekler için hem menopoz döneminde hem de andropoz döneminde cinsellik bitmez, sadece şekil değiştirir.
İNSAN NEDEN ALDATIR?
Kabullenilmesi ve affedilmesi zor olan aldatma, ilk bakışta bir eşin diğerine ihaneti, sadakatsizliği olarak görünür. Ancak daha derinlere bakıldığında aldatmanın gerçek nedenlerine ulaşılır. Bu nedenlerin altında yatan ise, eşlerin kişisel özellikleri ve birbirlerine karşı tavır ve davranışları sonucunda ilişkide yaşanan sorunlardır. Bu açıdan bakıldığında, aldatma aslında iki tarafın da dâhil olduğu bir sonuçtur. Yani, bu sonuçta sadece aldatan değil, aldatılan da rol oynar. Aldatma cinsiyete özgü bir olgu değildir, kadın da erkek de aldatabilir. Toplumsal baskı nedeniyle aldatma, kadınlarda erkeklere oranla daha az görülür. Erkekler bu konuda kendilerini daha rahat hissederler hatta “çapkın” gibi yüceltici sıfatlarla teşvik bile olurlar. Aldatmanın tetikleyicisi, kadınlarda duygusal istekler, erkeklerde ise cinsel arzulardır. Erkekler arasında özgüveni yüksek ya da zengin olanlarda, kadınlar arasında da güzel, çekici ya da dışa dönük olanlarda aldatma oranı daha yüksektir. Aldatmanın nedenleri arasında ilişkinin monotonlaşması, duygusal ya da cinsel tatminsizlik, iletişim sorunları, heyecanın azalması, eşin çekiciliğini yitirmesi, cinsel sorunlar, macera arayışı, hamilelik ya da bir hastalık, uzun süre ayrı kalmak, cinsel açıdan kendini kanıtlama ihtiyacı ve buna benzer pek çok neden sayılabilir. Bu nedenlerin nihai amacı kişinin mutlu olmaya çalışmasıdır. Aldatma, bir yol kazasıdır ve ilişkinin her aşamasında görülebilir. Aldatma duygusal ve cinsel olarak ikiye ayrılabilir. Var olan bir ilişki varken bir başka partnerle cinsel ilişkiye girmek cinsel aldatma, duygusal bir yakınlık yaşamak veya bir başkasına âşık olmak ise duygusal aldatma olarak değerlendirilir. Erkekler daha çok cinsel aldatmayı tercih ederken kadınlar ise daha çok duygusal aldatmadan yanadır. Ayrıca duygusal aldatma cinsel aldatmaya göre içinden çıkılması daha zor bir durumdur ve asıl aldatma budur.
KADINLARDA GÖRÜLEN CİNSEL İSTEKSİZLİĞİN NEDENLERİ…
Bir kadının cinsel eylem yetisinin olmasına karşın cinsel etkinlik ile ilgili isteğinin az olması ya da hiç olmaması çok sayıda nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Cinsel isteksizlik sorunu olan kadınlarda aşağıdaki nedenlerden biri ya da birkaçı birlikte görülür:
1. Cinsel uyarılma bozukluğu: Cinsel ilişki için istek olmasına rağmen uyarılmanın kolay olmaması ya da hiç olmaması zamanla cinsel isteksizliğe yol açan bir sorundur. Kadınlarda cinsel uyarılma, hem erotik fiziksel uyaranlar hem de romantik duygusal uyaranlar aracılığıyla olur ve uyarılma gerçekleştiğinde vajina kayganlaşır. Cinsel ilişki öncesinde yeterli erotik dokunuşun olmaması, duygusal rahatlamanın sağlanamaması durumunda vajinal kayganlık oluşmadığı için cinsel ilişki sırasında da uyarılma olmaz. Cinsel uyarılmayı engelleyen diğer nedenler, depresyon, anksiyete, stres gibi psikolojik faktörler ve vajinaya kan akışının azalmasına yol açan kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon vb. gibi kronik hastalıklar, hamilelik, emzirme ve menopoza bağlı hormon değişimleri sonucunda klitoris hassasiyetinin azalması ve vajinal kuruluktur. Bunlar da cinsel isteksizliğe yol açan önemli faktörlerdir.
2- Cinsel uyumsuzluk: Eşler arasında cinsel istek konusunda belirgin farklılıkların olması zamanla gerginlik yaratarak cinsel isteksizliğe yol açabilir. Örneğin, kadının eşinin istediğinden daha az sıklıkta cinsel ilişkide bulunmak istemesi, oral seksten hoşlanmaması, ön sevişme olmadan doğrudan cinsel ilişki kurmak istememesi, yorgunken ya da gerginken cinsel ilişki istememesi gibi durumlarda eşinin anlayışsız ve uyumsuz tutumu kadının cinsel isteğinin azalmasına neden olabilir. Erkeğin erken boşalması da kadında olumsuz duygular uyandırarak cinsel isteksizliği tetikleyebilir.
3- Cinsellikten tiksinme: Cinsellikten tiksinme, cinsel isteği ortadan kaldıran bir sorundur. Cinsellikten tiksinen kadın cinsel ilişki söz konusu olduğunda endişe ve korku duyar. Yani cinsel ilişki olasılığı belirdiğinde yoğun anksiyete belirtileri gösterir. Tiksinti, cinsel organlar, eylemin kendisi gibi cinsel birleşmenin herhangi bir yönüyle ilgili olabileceği gibi, öpüşme, dokunma gibi tüm cinsel uyaranlara karşı da olabilir. Cinsellikten tiksinmenin nedenleri arasında genellikle, cinsellikle ilgili yanlış, eksik bilgiler ve değer yargıları, katı din ve ahlak kuralları, yasaklar ve baskılar ve cinsel travmalar bulunur.
4- Cinsel ağrı: Cinsel ilişki sırasında vajinada ağrı hissedilmesi, cinsel isteksizliğin önemli nedenlerinden biridir. Ağrılı cinsel ilişkinin nedeni, vajinada enfeksiyon, kist gibi hastalıklar ya da cinsel yolla bulaşan hastalıklar, ameliyat sonrası yaralar ya da vajinal kuruluktur. Vajinal kuruluk yeterli uyarılma olmaması nedeniyle olabileceği gibi, hamilelik, emzirme ve menopoz gibi belli dönemler yaşanan hormon değişikliklerine de bağlı olabilir. Vajinanın girişini çevreleyen kasların istem dışı kasılarak cinsel ilişkinin acılı ve imkansız olarak algılanması olan vajinusmus da kadınlarda çık sık rastlanan bir cinsel işlev bozukluğudur. Vajinusmus cinsel bilgilerin eksik ve yanlış olması, dini ya da kültürel inanışlar ya da geçmişteki travmatik cinsel deneyimler sonucunda cinsel ilişkiye karşı verilen bir korku tepkisidir ve cinsel isteksizliğin önemli nedenlerinden biridir.
5- Cinsellikle ilgili diğer nedenler: Hamile kalmaktan ve cinsel yolla bulaşan hastalık kapmaktan korkma, başarısızlık korkusu, güvensizlik, suçluluk ve günahkarlık duyguları, cinsel ilişkinin sıklığının ve niteliğinin düşük olması, monoton cinsel yaşam, cinsellikle ilgili olumsuz algılar, yanlış bilgiler, taciz, tecavüz gibi travmatik cinsel deneyimler, gizli eşcinsellik.
6- Fiziksel nedenler: Yaşlanma, hamilelik, emzirme ve menopoza bağlı hormonal değişiklikler, diyabet, kalp-damar hastalıkları gibi kronik hastalıklar, bunlar için kullanılan ilaçlar, uyuşturucu madde ve alkol bağımlılığı, yoğun iş temposu ve yorgunluk.
7- Psikolojik ve duygusal nedenler: Depresyon, anksiyete gibi ruhsal bozukluklar, olumsuz beden imgesi, özgüven eksikliği, stresli ve gergin bir yaşam, dini ve kültürel inanışlar, tutucu ve baskılayıcı bir ortamda yetiştirilme, cinselliği tabu olarak ya da kötü bir şey gibi görme nedeniyle suçluluk ve günahkarlık duygusu.
8- İlişkiyle ilgili nedenler: İlişkide yaşanan çatışmalar ve sorunlar, eşin kaba güç kullanması gibi eşle ilgili ciddi sorunlar, cinsel isteğini gösterirse eşi tarafından yanlış anlaşılma endişesi, aldatılma.
“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…
Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…
“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…
Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…
Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…
En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…