Günümüzde “üç maymunu oynamak” ifadesi “insanın gördüğü, duyduğu, bildiği şeyleri, çıkarı için görmemiş, duymamış, bilmiyormuş gibi yapması” anlamında kullanılır. Oysa “üç maymunu oynamak” Japonya’daki bir tapınakta resmedilmiş olan bir öğretidir. Tapınağın duvarındaki kabartmada biri gözünü, diğeri kulağını, diğeri de ağzını kapatmış 3 maymunla tasvir edilen bu öğreti, sekizinci yüzyılda Hindistan’da ortaya çıkarak Budist rahipler aracılığıyla Çin’e ve Japonya’ya taşınmıştır ve özü “kötüye bakmamak, kötü olanı dinlememek, kötü şeyler yapmamak”tır.
MUTLU BİR EVLİLİK İÇİN ÜÇ MAYMUNU OYNAYIN…
Kadın ve erkek hem fiziksel hem de ruhsal olarak birbirinden faklıdır. Bu farklılık, zıt kutupların çekimi yasasına uygun olarak kadın ve erkeğin arasında çok gizemli bir etkileşim oluşturur ve aşkı doğurur. Evlenmeden önce ya da evliliğin ilk zamanlarında aşk tıpkı bir maskeli balo gibidir. Balodayken en güzel kıyafetler içinde yüzlerde maskelerle keyifli ortama uygun davranışlar sergilenir. Ama eve dönüp maskeler ve kostümler çıkarıldıktan sonra işler değişir. Artık o balodaki şık, kibar beyefendi ve zarif, çekici hanımefendi gider; yerine en doğal ve rahat haliyle davranan, kızan, sinirlenen, burnunu karıştıran, tüküren, ortalığı dağıtan, küsen, kırılan, dır dır eden ve bunun gibi tüm insan hallerini sergileyen iki kişi gelir. Zaman içinde çift birbirlerini tüm yönleriyle görmeye, kişiliklerini tüm ayrıntılarıyla öğrenmeye başlar. En doğal hallerini ve farklı koşullardaki duygu ve davranışlarını gördüklerinde birbirlerinin değiştiğini düşünürler. Aslında bu bir değişim değil, tanımadıkları yönlerinin ortaya çıkışıdır. Eşlerinin yeni tanıştıkları tavır ve davranışlarına başlangıçta tepki vermeseler de bir süre sonra tahammül edememeye başlarlar ve “evlenince değişti”, “eskiden daha anlayışlıydı, şimdi hemen sinirleniyor” , “önceleri kibar ve duygusaldı, artık kaba ve duygusuz”, “artık onunla konuşamıyorum, beni anlamıyor” gibi şikâyetlerin ardı arkası kesilmez. Kavgalar, tartışmalar başlar… Evliliklerin başlangıcında hem kadın erkek farklılıklarından kaynaklanan hem de eşlerin birbirlerinin tanımadıkları özelliklerini keşfetmeleri sonucunda ortaya çıkan çatışmalara bir de zaman içinde geçirdikleri doğal değişim sürecine uyum sağlayamamaları eklenir. Sonuç uyumsuz ve mutsuz bir evliliktir. Hatta çoğu durumda uyumsuzluk giderek artarak evliliğin tansiyonunu yükseltir ve bir süre sonra damarlarını tıkayarak sonunda büyük bir krize neden olur. Üstelik işler hiç bu aşamaya gelmeden “görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyebilmek gibi bir alternatif varken… Ben bu alternatifi “Evlilikte Üç Maymun Tekniği” olarak adlandırıyorum. Üç maymunu oynamak eşler arasındaki çatışmaları ortadan kaldırarak, evliliğe anlayışı, mutluluğu ve huzur getirir. Yapılması gereken tek şey eşin yaptığı her hatayı görüp yüzüne vurmamak, söylediği her kötü sözü duyup karşılık vermemek ve kötü konuşmamaktır. Aksi takdirde bir satranç oyunundaymış gibi eşlerin birbirlerinin her hamlesine bir hamleyle karşılık vermesi sonucunda şah-mat olan evliliktir, bunu unutmamak gerekir.
ÜÇ MAYMUN TEKNİĞİYLE UYUM VE DENGEYİ KORUYUN…
Evlilik, saygı, sadakat, sorumluluk, olgun sevgi, sabır, eşlerin birbirine dikkat, özen, kabul, takdir, şehvet sunması ve kendileri olmakta özgürlük tanımasını gerekli kılan uzun bir yolculuktur. Bu yolculukta virajlar, inişler, çıkışlar, uçurumlar ve engebelerle karşılaşılabilir. Evlilik yolculuğunda zorlukları aşarak düzlüğe kavuşmak ancak uyum ve denge ile mümkün olur. Evlilikte uyumun ve dengenin altın anahtarı ise üç maymun tekniğidir: (1) Eşinizin yaptığı hataları görmeyin, hoşgörülü olun, yaptığı güzelliklere odaklanın ve kötü yönlerini önemsemeyin… (2) Söylediği güzel şeyleri duyun, hoşunuza gitmeyenleri duymayın… (3) Ona güzel konuşun, aklınıza öfkeyle gelen kötü sözleri yazın, tekrar okuyun ve o kâğıdı yakarak küllerini camdan savurun… İşte o zaman kötüler azalır, iyiler artar, mutluluk büyür çünkü insan neye odaklanırsa onu büyütür… Ve unutmayın mutlu bir evlilik iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirinin kusurlarını hoş görmesiyle mümkündür ve aşk birini kusursuz olduğu için değil, kusursuz olmadığı halde sevmektir.