Taraftarı olmaktan gurur duyduğum ve Türk futbol tarihinin en çok şampiyonluk kazanan takımlarından biri olan Fenerbahçe, 1907 yılında kurulduğundan bu yana üstün başarılara imza attığı şanlı tarihinde ilk kez herkesi şaşkına çeviren bir çöküşle karşı karşıya kaldı. Peki ne oldu da 1922-1923 sezonunda hiç gol yemeden şampiyon olarak bir dünya rekoru kıran ve Türk futbolunda tüm zamanların üç büyüklerinden bir olan bu takım küme düşme aşamasına geldi?
FENERBAHÇE'DE EKSİK OLAN TAKIM RUHU…
Ülkemizin en başarılı ve en çok taraftarı olan spor kulüplerinden biri olan Fenerbahçe, sezonun başlangıcında yüksek maliyetlerle ve büyük umutlarla oluşturduğu kadrosu ile ligin en az kazanan ve en az gol atan takımlarından biri oldu. Yeni yönetim, yeni teknik adamlar ve yeni futbolcularla başlayan yeni sezon, Fenerbahçe için şampiyonluk yarışında başı çekmek şöyle dursun, kümede kalmayı başarabilme mücadelesine dönüştü. Bu mücadeleye teknik olarak bakıldığında ne gibi hatalar yapıldığını işin uzmanlarına bırakarak, kendi uzmanlık alanımdan değerlendirecek olursam Fenerbahçe’nin sorunlarının kaynağında öğrenilmiş çaresizlik, psikolojik çöküntü ve bunlara bağlı olarak da takım ruhunun eksikliği olduğunu söyleyebilirim. Görünen o ki, başarılı yöneticiler ve teknik adamlar, yetenekli ve potansiyeli yüksek oyunculardan oluşan kadro, “takım” olamadan “kadro” olarak kaldı. Fenerbahçe yönetimi yanlışı teknik direktörlerde ve futbolcularda aradı, bu en büyük yanlıştı. Fenerbahçe'nin ihtiyacı olan yeni teknik direktör veya yeni futbolcular değildi, iyi bir psikoterapistti, çünkü Fenerbahçe yönetiminin, teknik heyetinin ve futbolcularının psikokojisi şansız yenilgiler ile bozulmuştu. Bu nedenle teşhiş yanlış olunca tedavilerde yanlış oldu ve büyük Fenerbahçe küme düşmediği için sevindiği bir sezon geçirdi. Oysa doğru teşhis ve doğru tedavi olan psikolojik destekle sezona başladıkları teknik heyet ve futbolcular ile Fenerbahçe ligi lider bitirip şampiyon da olabilirdi.
TAKIM KİMYASI UYUMLU İSE TAKIM RUHU OLUŞUR…
Henry Ford'un söylediği gibi: "Bir araya gelmek bir başlangıçtır. Bir arada kalmak ilerlemedir. Birlikte çalışmak başarıdır.” Bir futbol takımı için gerekli olan en yetenekli oyuncuları bulmak değil, takım kimyasının uyumlu, takım ruhunun güçlü olduğu oyunculardan oluşan takım kimliğine sahip bir takım kurmaktır. Takım ruhu doğrudan görülebilir ya da ölçülebilir bir şey değildir, ancak oyuncular, yönetim ve teknik kadro arasında sonucu oyuncuların sahadaki performansına ve maçın skoruna yansıyan kolektif bir enerjidir. Takım ruhunun oluşabilmesi için öncelikle takım kimyasının uyumlu olması gerekir. Uyum, takım üyeleri arasındaki bağların gücünü temsil eder ve unutulmamalıdır ki “bir zincir asla en zayıf halkasından daha güçlü değildir”. Bir takım iyi kimyaya sahip olduğunda, oyuncular maç sırasında sorumluluk alır, işbirliği yapar, iletişim kurar, birbirlerine güvenirler ve en önemlisi oyuncular takımın başarısını bireysel olarak elde ettikleri başarılardan daha fazla önemserler. İşler kötü giderken birbirlerine destek verir ve iyi gittiğinde de birbirlerini tebrik ve takdir ederler. Böylece güçlü bir takım ruhu oluştururlar.
BAŞARININ SIRRI…
Başarının 4 temel sırrı vardır. Bunlar çok istemek, emek vermek, bir şeylerden vazgeçmek ve başarmış olanı modellemektir. Uluslarası düzeyde başarı olan tüm futbol takımları psikolojik destek alıyor ve ekiplerinde futbol psikolojisinde uzmanlaşmış profesyonel psikoterapistler bulunduruyorlar. Ayrıca etkili bir takımın bir grup yetenekli insandan daha fazlasına ihtiyacı vardır. Gerçek takım etkinliği, takım üyelerinin yeteneklerinden bağımsız olarak birlikte çalışmasını gerektirir. Bir takım için başarının sırrı takım ruhunda gizlidir. Oyuncuların iç kaynaklarını ve enerjisini ortak bir amaca yönelik olarak harekete geçiren güçlü bir takım ruhu olan başarılı bir takım olabilmek için 5 temel beceriye ihtiyaç vardır:
TAKIMLARIN DA PROFESYONEL PSİKOLOJİK DESTEĞE İHTİYACI VARDIR…
Daha iyi kadro ve daha yetenekli isimler elbette daha büyük beklentileri de beraberinde getirdi ve güçlü bir takım ruhuyla iyi bir başlangıç yapamayan Fenerbahçe “öğrenilmiş çaresizlik” tuzağına düştü. “Öğrenilmiş çaresizlik” kişinin göstermiş olduğu tepkilerin sonuca ulaşmaması durumunda, sonucu değiştiremeyeceğine inanarak olumsuz sonucu ortadan kaldırabileceği durumlarda bile gereken çabayı göstermemesidir. Öğrenilmiş çaresizlik, yaşamdaki gerçek çaresizlik durumlarından farklıdır. Gerçekten çaresiz olmadığınız ve çaresiz olduğunuzu düşündüğünüz bir durumu çözebileceğiniz halde, sonucun değişmeyeceğine inandığınız için hiçbir şey yapmazsınız. Fenerbahçe’de de oyuncular “kaybetmeyi öğrendiler” ve her maça “maçı kaybederiz korkusu” ile çıktılar. Bu durum, oyuncuların üzerinde büyük stres yaratarak sorumluluk almaktan kaçmalarına, diğer bir deyişle golü getirecek topu almak istememelerine neden oldu. İşte tüm bu nedenlerle, Fenerbahçe’nin içinde olduğu başarısızlık döngüsünden çıkmak için ihtiyacı olan yeni transferler ya da maddi önlemler değil, takım ruhunun oluşturulup güçlendirilmesine yardımcı olacak, oyuncuları öğrenilmiş çaresizlikten kurtaracak profesyonel psikolojik desteği yani psikoterapi sağlamaktı… Ayrıca futbol tartışma programlarında artık psikoterapistlerde futbol yorumcularının yanında yer almalı ve fikirlerini paylaşmalıdırlar…
“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…
Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…
“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…
Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…
Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…
En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…