Doğmamış bebeğin duygusal gelişimi, ebeveyn olmanın özellikle de anneliğin anlamını ve önemini derinleştirip zenginleştiren bir konudur. “Doğum öncesi psikolojisi” (prenatal psikoloji) adı verilen heyecan verici bir disiplinin yükselişi sayesinde, anne karnındaki bebeğin duyguları dikkate alınmaya başlandı. Şimdi artık, gebeliğin altıncı ayı ya da daha erken bir dönemde, anne karnındaki bebeğin, bilinçli olmayan ama tepkili ve aktif bir duygusal yaşama sahip olduğu bilinmektedir.
KENDİLİK ALGISI ANNE KARNINDA BAŞLIYOR!
Anne karnındaki bebek farklı bir seviyede olsa da, görüp duyabilen, deneyimleyebilen, ilkel seviyede rahim içinde öğrenebilen ve hissedebilen bir varlıktır. Anne karnında başlayan hissediş ve deneyimler zamanla çocuğun kendisiyle ilgili algılarını, beklentilerini ve davranışlarını belirlemeye başlar. Yani çocuğun kendilik algısı anne karnında başlıyor. Bir çocuğun kendini nasıl gördüğü ve bunun sonucunda da, mutlu ya da mutsuz, saldırgan ya da aşırı uysal, kendine güvenli ya da güvensiz veya endişeli davranması kısmi olarak, ana rahminde kendisi hakkında aldığı mesajlarla ilgili olabiliyor.
HAMİLE KADINLARIN ÇOCUKLARINA KARŞI HİSLERİ OLUMLU OLMALI!
Çocuğu şekillendirici mesajların asıl kaynağı annedir. Hamile kadının yaşadığı her endişe ya da huzursuzluk çocuğa yansımaz. Ancak çocuğa etki edenler vardır ve bunlar derin ve yerleşmiş duygu kalıplarıdır. Annelik hakkında duyulan derin bir huzursuzluk ya da ikilem, yani bebeğin istenmemesi veya cinsiyetinden duyulan rahatsızlık, doğmamış bir bebeğin kişilik gelişimi üzerinde derin bir yara bırakabilir. Diğer yandan hayatı güzelleştiren mutlu, coşku ve pozitif beklentiler, bebeğin duygusal gelişimine pozitif katkıda bulunur. Almanya’da yapılan bir araştırmada, hamilelik ve doğum sırasında 2000 kadın izlenerek, anne tutumunun bebek üzerinde müthiş etkileri olduğu görülmüş. Aynı ekonomik sınıftan, aynı eğitim düzeyine sahip deneklerin hepsi aynı şekilde doğum takiplerini yaptırmışlar. Onları ayıran tek faktör, bebeklerine karşı tutumları olmuş. Sonuç olarak, bir aile kurmayı hevesle bekleyen ve hamileliklerini huzurlu bir şekilde geçiren anneler, bebeklerini benimsemeyen annelere göre doğumda ve sonrasında fiziksel ve duygusal olarak çok daha sağlıklı olmuşlar. Tabi bu durum çocuklarının daha huzurlu ve mutlu olmalarına da yol açmış.
DOĞUM ÖNCESİ PSİKOLOJİSİNE DİKKAT!
Anne adaylarının kaygılarını paylaşmaları ve çözüm aramaları gerekiyor. Fiziksel olarak yaşanılan rahatsızlıklar ve problemler anneyi hamilelikten soğutmamalı, doğacak bebeğin mutluluğu ve bu problemlerin kısa süre sonra biteceği düşünülmelidir. Bebeğe iyi bir anne olup olamama kaygısı, iyi bir gelecek verememe korkusu, sağlıklı bir doğum gerçekleştirememe endişesi annenin aklını sürekli meşgul edebilir. Oysa bu düşünceleri uykularını kaçıracak kadar büyütmek yersizdir. Çünkü doğum sonrasında bebeğini kucağına alan annenin düşünceleri tamamen değişecek, ona dokunmanın verdiği heyecanla bu endişeler silinecektir.
ERKEĞİN HAMİLE EŞİNE DESTEĞİ ŞART!
Hamilelik boyunca anne, bebeğin dış dünyaya açılan penceresidir. Anneyi etkileyen her şey, bebeği de etkiler. Ayrıca, anne adayının eşi ve ailesi ile olan ilişkisi, bu dönemin sağlıklı bir şekilde geçirilmesinde önemli bir yer tutar. Dolayısıyla anne adayı, korkularını, kaygılarını ve mevcut sorunlarını özellikle eşi ile paylaşmalıdır. Anne ve baba, ebeveyn olma sorumluluklarını birlikte üstlenmelidir. Bir annenin, eşi tarafından yaratılan mutsuzluğu ve endişelerinin derinliği, karnındaki bebeği etkileyen önemli faktörlerden biridir. Bu yüzden, doğmamış bir çocuğa, hamile eşine kötü davranan ya da ihmal eden bir baba kadar zarar veren çok az şey vardır. Bu nedenle babanın rolü de, anne için ve dolayısıyla bebek için oldukça önemlidir. Eşin, anne adayına olan duygusal desteği, onun kendine güven duymasını sağlar. Böylece, anne adayının sağlıklı psikolojik durumu, bebeği de olumlu yönde etkiler. Eş desteğinin yanında aile ve arkadaş desteği de önemlidir. Bazı problemleri eş yerine, tecrübeli bir anne ya da hamilelik konusunda deneyimli bir arkadaş yardımı ile çözmek daha kolay olabilmektedir.
BEBEKTİR ANLAMAZ DEMEYİN!
Annenin düşünceleri, sevgisi, reddedişi veya ikilemleri bebeğinin duygusal yaşamının şekillenmesinde önemli bir yer tutar. Bebekte gelişen güven ya da güvensizlik onun iç dünyasına yerleşir ve bu dönemde sahip olduğu duygular gelecekteki karakterine yansır. “Bebektir anlamaz!” demeyin. Bu nedenle, anne adayının psikolojisi ve ruhsal durumunun normal ve normalin üstüne seyir etmesi, hem onun rahat bir hamilelik geçirmesini hem de doğum sonrası bebeğinin ruhsal durumunu olumlu derecede etkilemektedir.