“Yaşamak için yemek mi, yemek için yaşamak mı?” sorusu hayatın paradokslarından biridir. Dünyaya gözlerini yeni açan annesinin memesini emmeye başlayan bebeğin hayatla kurduğu ilk ilişki yemektir ve o andan itibaren hayatta kalabilmek için yemek yemeye devam etmek zorundadır. Ancak insan için yemek hiçbir zaman “sadece yemek” anlamına gelmez. Üzüntüyle, sevinçle, kederle, mutlulukla el ele, kol koladır yemek. İnsan üzüldüğünde yemeden içmeden kesilir, mutlu olduğunda ziyafet sofraları kurar ya da sıkıldığında, bunaldığında en iyi dostu olur yemek. Yemek toplumların, kültürlerini, inanışlarını, yani yaşayışlarını yansıtır. “Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” şeklinde uyarlanan sözün hakkı vardır; çünkü yemek duyguların, düşüncelerin ifadesi, hayatın ta kendisidir…
ÖNCE CAN SONRA CANAN
Hayatımızın her alanında mutlu olabilmek için önce sağlıklı olmamız gerekir. Bu alanların en başında aşk ve cinsellik gelir. “Önce can sonra canan” sözüyle de vurgulandığı gibi mutlu bir aşk ve cinsellik ancak sağlıklı bir bedenle mümkündür. Sağlık beden ise sağlıklı ve dengeli beslenme gereklidir. Sağlık sorunlarıyla boğuşurken aşkı ve cinselliği de mutlu bir şekilde yaşayamayız. Çünkü fiziksel sağlıkla psikolojik sağlık birbirini etkileyen bir döngü oluşturur. Fiziksel bir sorunumuz varsa duygu durumumuz bundan olumsuz etkilenir ya da tam tersine ruhsal bir sorunumuz varsa bunun fiziksel sağlığımıza olumsuz etkileri olabilir. Cinsel sağlık, yani cinsel istek ve cinsel aktivite, genel sağlık durumunun bir göstergesidir. Cinsel isteksizlik, sertleşmeme, erken boşalma, orgazm olamama gibi cinsel sorunlar, fiziksel ya da psikolojik bir sorunun bulunduğuna işarettir. Ayrıca vücuttaki mineral ve vitamin eksikliği cinsel sorunlara yol açabilir. Dengesiz beslenme nedeniyle kilo alımı, karın ve bel çevresindeki yağlanma, kalp-damar hastalıkları ve diyabet gibi önemli hastalıklara neden olarak cinsel sağlığı da olumsuz etkiler. Dolayısıyla yeterli ve dengeli beslenerek vücudun ihtiyacı olan tüm vitamin ve minerallerin alınması hayati öneme sahiptir. Vücut sağlığımızın yerinde olması, cinsel sağlık için tek başına yeterli değildir. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için psikolojik olarak da sağlıklı olmak gerekir.
AŞK, CİNSELLİK VE YEMEK ÜÇLÜSÜ
Canlılar için hayati önem taşıyan yemek, insan için sadece karın doyurmaktan ibaret değildir. Yemek duyular ve duygularla yakından ilişkilidir; bazılarımız için karşı konulamaz bir istek, müthiş bir haz, bazılarımız için sıcak bir huzur ya da kışkırtıcı bir arzudur. Âşık olduğumuz zaman yemeden içmeden kesiliriz, erkeğin kalbine giden yolun midesinden geçtiği düşünürüz… Yemek ile duygularımız arasındaki bu ilişki, yemek ile aşk ve cinsellik arasındaki gizemli ilişkiye de kaynak oluşturur. Aşk, cinsellik ve yemek yaşamın vazgeçilmezlerindendir ve aralarında çok sıkı bir ilişki vardır. Her üçü de duygusal beyin olarak bilinen, duygularımızı ve davranışlarımızı belirleyen limbik sistemin kontrolündedirler. Serotonin, oksitosin ve dopamin hormonlarının salgılanmasını sağlayarak beyinde benzer kimyasal süreçleri başlatır ve benzer duygusal tepkiler ortaya çıkarırlar. Diğer bir ifadeyle mutluluğumuzun en önemli belirleyicileri olan duygu ve davranışlarımızı yönlendirirler.
MUTLULUK BİR ADIM ÖTEDE
Hepimiz aşk dolu ve uzun süreli ilişkiler istiyoruz, ancak her zaman bu isteğimize ulaşamıyoruz. Mutlu bir aşk yaşamının sihirli formülü karşılıklı sevgi, saygı, güven, yakınlık, tutku, bağlılık, destek ve doğru iletişimin karışımından ve uyumlu bir cinsel yaşamdan oluşur. Cinsellik, ilk önce kendini ve partnerini iyi tanımakla başlar. Kendisi hakkında olumsuz düşüncelere sahip olmayan, kendini seven, sayan ve kendine güvenen bir kişi partnerine de bu olumlu duygularını yansıtabilir. Bu nedenle karşılıklı güven, dürüstlük, açıklık, sevgi ve saygı çerçevesinde yaşanması gereken ve mutluluk veren cinsellikte önemli noktalardan biri de kişilerin birbirlerine karşı iradeli ve sorumlu davranmaları, herkesin birbirinin mahremiyetine saygı göstermesidir. Uzun süreli birlikteliklerde, aşkı ve tutkuyu öldüren, ilişkiyi monotonlaştıran şey kadın ve erkeğin cinsel hayata bakış açılarıdır. Yani mutluluk bir adım ötededir. Kadın ve erkek çift olmaya başladığı andan itibaren büyük tutkular ve cinsel tatminler yaşamaya başlar ve bu şehvet duygusuyla doyumsuz seksin kapıları ardına kadar açılır. Her şey güzel ve anlamlı giderken, ilerleyen zamanla birlikte çift kendi bedenlerini ve dolayısıyla istek ve arzularını da keşfetmeye başlar.