Cinsellik herkes için farklı anlamlar ifade etse de her birey için haz alınan sağlıklı ve doğal bir aktivitedir ve çiftler arasında paylaşım ve yakınlığı sağlayan özel bir deneyimdir. Cinsellik tek taraflı haz alınan bir eyleme dönüştüğünde hem bireysel olarak hem de çift ilişkisi açısından önemli sorunların kaynağı haline gelebilir.
CİNSELLİK BİR GÖREV DEĞİLDİR…
Bir kadın haz almadan sevişebilir, haz alıyormuş gibi numara de yapabilir ve partnerini kaldırabilir. Kadın doğası ve fizyolojisi gereği buna çok müsaittir ama erkek haz almadan sevişmez, çünkü erkek haz almazsa sertleşemez, sertleşemezse de devam edemez. Bu nedenle haz almadan sevişmek kadınlara özgü bir fenomendir. Bunun en önemli nedenlerinden biri cinsel mitlerdir. Kulaktan kulağa yayılan doğru olmayan hurafeler olan cinsel mitler yüzünden kadınların çoğu cinsellikten yalnızca erkeklerin zevk aldığına, cinselliğin erkekler için olduğuna inanırlar. Kadınların cinsellikten zevk almasına gerek olmadığını, erkeği ellerinde tutmak için görev olarak yapmaları gerektiğini düşünürler. Cinsellikle ilgili bu tür yanlış inançların olduğu kültürel yapıda büyüyen pek çok kadın cinsellikten zevk aldığında kendini halk arasındaki tabirle “kötü kadın” olarak görür. Cinselliği ayıp, yasak, günah bir eylem gibi hissederek cinsellikten haz aldığında suçluluk ve utanç duyar. Bu suçluluk ve utanç duygusu o kadar güçlü olabilir ki cinsellikle ilgili haz almayı kendisine yakıştıramaz.
CİNSELLİK EŞLERİN BİRBİRİNİ TAMAMLAMASIDIR…
Cinsellik sevgi demektir, sevginin paylaşılması demektir. Ruhun ve bedenin çok özel bir şekilde bir armağan gibi sunulmasıdır. Cinsellik kadın-erkek ilişkisini diğer ilişkilerden ayıran en mahrem deneyimdir. Kadın ve erkek arasındaki farklılıklar çiftin zenginliğidir, aralarındaki tutku ve çekimi yaratır. Biyopiskososyal farklılıkları nedeniyle kadın ve erkek “eşit” değildir ama “eş”tir. Bu eşlik birbirlerini tamamlamak üstüne kuruludur, elbette yaşam hakları konusunda eşitlik gereklidir ama cinsellik açısından böyle bir eşitlik insanın doğasında yoktur. Doğa kadının lehine pozitif ayrımcılık yaparak ona daha fazla cinsel haz alma olanağı vermiştir. Bu bilgi, bugün bilimsel araştırmalar ışığında elde edilmeden asırlarca önce mitolojiye de konu olmuştur. Efsaneye göre Yunan tanrısı Tiresias’ın uğradığı lanetle, bedeni kadın bedenine dönüşür ve yedi yıl kadın olarak yaşar. Zeus ve Hera, seks sırasında erkeklerin mi, yoksa kadınların mı daha çok zevk aldığı konusunda bir tartışmaya girince her iki cinsiyetti de deneyimlemiş olan Tiresias’ı çağırıp sorarlar. Tiresias, kadınların seksten erkeklere göre on kat daha fazla zevk aldıklarını söyler.
KADIN ERKEĞİN BİR ÜST VERSİYONUDUR…
Cinsel mitlerin aksine, kadının cinsellikten zevk alma kapasitesi erkeklerden üç kat daha fazladır. Yani erkek cinsellikten bir zevk alıyorsa kadın üç zevk alabilir, çünkü kadın erkeğin bir üst versiyonudur. Kadının haz almayı sağlayan fizyolojik yapısı erkekten daha donanımlıdır. Erkeğin penisinde bulunan ve haz duygusunu beyne taşıyan sinir hücrelerinin üç katı kadının klitorisinde vardır. Kadınların cinsel haz donanımının diğer bir önemli özelliği kadının çoklu orgazm olma kapasitesidir. Erkek bir kez orgazm olduktan sonra yeniden sertleşebilmek için belirli bir sürenin geçmesine ihtiyaç duyar. Kadında ise böyle bir süreye ihtiyaç yoktur, bir kadın art arda birden çok kez orgazm olabilir. Muhteşem bir cinsel haz kapasitesine sahip olan kadınların çoğu bu kapasitesini yaşama hakkını kendine layık bulmadan hatta bu kapasitesinin hiç farkında olmadan cinselliği yaşıyor. Bu da çift ilişkilerinde mutsuzluğun nedenlerinden biri oluyor, çünkü erkeğin zevk aldığı, orgazm olduğu, kadının ise kendini erkeğin zevk almasında görevli bir araç gibi hissettiği bu durum er ya da geç kadında hırçınlık, cinsel soğukluk, ağrılı cinsel ilişki gibi pek sorunu ortaya çıkarır. Bu sorunlar da çift ilişkisinde çatışmalara yol açabilir. Daha da kötüsü bu durumdaki bir kadın bu kültürü kendi kızına da aktarabilir, böylece anneden kızına devredilen bir lanet gibi mutsuzluklar artar.
CİNSEL HAZ HER KADININ HAKKIDIR…
Kadınların çoğu için cinsellik evlilikle birlikte başlar. Toplumumuzda evlenecek kadının toplum içindeki değeri cinsel deneyimsizliğiyle belirlenir ve bakirelik kutsanır. Kız çocukları yetiştirilirken, cinselliğin erkeklere özgü olduğu, sadece erkeğin zevk aldığı, kadın için çoğu zaman mide bulandırıcı, acı veren ama evliliğin devam etmesi ve anne olmak için yerine getirilmesi gereken bir “kadınlık görevi” olduğu öğretilir. Aile ve toplum baskısı, cinsellikle ilgili yanlış inanışlar, cinsel eğitimin yetersizliği, cinselliğin ayıp, günah veya yasak olarak kabul edilmesi nedeniyle, kadınlar cinsellik hakkında yeterince bilgi sahibi olamaz, bilgi sahibi olmak bir yana cinselliği kelime hazinelerine dahi ekleyemezler. Evleninceye kadar cinselliği hiç bilmeyen veya çoğu zaman yaşamayan kadınlar, evlilikle birlikte cinsel hayata başlar. Ancak hayatı boyunca cinsel fantezi kurmamış, birini arzuladığında kendinden utanmış, suç işlediğini ya da günaha girdiğini düşünmüş, kızlık zarını (himen) korunması gereken en önemli yapı olarak görmüş, hiç mastürbasyon yapmamış, kendi bedenine yabancılaşmış, cinselliği eşine karşı yerine getirmesi gereken bir görev ya da onu sevdiğini gösterebilmesinin bir yolu olarak algılayan bir kadın için cinsellik, haz alınacak güzel bir yaşantı olmaktan çok istenmeyen bir durum haline dönüşebilir. Çoğu zaman yatakta erkek aktif olur, ilişkinin uzunluğunu, kısalığını, tarzını erkek belirler, erkek isterse sevişilir, istemezse sevişilmez. Kadın, erkeğin isteklerine uyum gösterebilmeyi mutlu bir cinsellik göstergesi olarak algılamaya başlar. Bu da kadın olarak cinselliği bir hak ve haz kaynağı olarak görme sürecini sekteye uğratır.
CİNSELLİK YATAKTAN ÖNCE BAŞLAR…
Kadının kendisinden ya da aile geçmişinden pek çok farklı şeyden kaynaklanan haz almasını engelleyecek nedenlerin yanı sıra, bir de eşinin ona yansıttığı birtakım nedenler vardır. Bir kadını cinselliğe yataktan önce hazırlamak gerekir. Çünkü erkek kadına sadece yatakta dokunduğunda o dokunuşların etkisi azdır. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED)’nin “Yedi kere dokun, bir kere seviş” sloganında da vurgulanmak istendiği gibi, erkeğin yedi kere sevişecekmiş gibi kadına dokunması, öpmesi, okşaması, ona kendini güzel, özel, değerli ve seksi hissettirmesi gerekir. Böylece kadın o erkeği hayal eder, zihinsel olarak kendini sekse hazırlar, yani seks kadın için yataktan önce başlar. Yatakta ise uzun bir önsevişmeye en az on beş dakikalık bir önsevişmeye ihtiyaç duyar. Önsevişmede erkek kadını hem ruhen hem bedenen cinsel birleşmeye hazırlar. Kadının hazır olduğuna dair işaretler vardır. Örneğin, ruhen hazır
olduğunda penisi içine alma arzusu ortaya çıkar; bedenen hazır olduğunda vajinası ıslanır, klitorisi büyür, şişer ve kadın orgazmı olabilecek hale gelir. Erkek kadını hazırlamazsa, bir de erken boşalma, sertleşme problemi gibi bir cinsel işlev bozukluğu yaşıyorsa, bu sevişme kadın için ızdıraba dönüşür ve çiftler arasında bu çok sık rastlanan bir durumdur.
CİNSELLİĞİN YATAK DIŞINDAKİ EVRELERİ…
Çiftler sevişmeyi sevginin bedeni ruhun paylaşılmasına ve birbirlerine bir armağan gibi sunmaya dönüştürdüklerinde her iki tarafın da haz aldığı ve haz almada eşit oldukları bir cinsel yaşama sahip olurlar. Bunun için cinsellik dışı dokunma ve yakınlaşmalar son derece önemlidir ama çiftler genellikle cinselliği sanki sadece yatakta ve o anda bir hedef haline getirerek yaşama alışkanlığına sahiptirler. Oysa cinsel çekim yatak odası dışında da sürdürülmelidir. Sabah uyandığınızda öpüşmek, birbirinizi okşayarak güne başlamak, kahvaltıdan sonra tutkulu ve uzun öpüşmek, eşiniz mutfakta bir şey yaparken gidip arkadan sarılıp vücudunu okşamak, kocanızla beraber dizi izlerken penisine dokunmak, eşinizin göğüsleriyle oynamak, birlikte duş almak, gün içerisinde birbirinize erotik mesajlar göndermek, erotik sohbetler yapmak ve fantezilerinizi paylaşmak cinselliği daha tutkulu hale getirir.
CİNSELLİKTE ZENGİNLİK VE HEYECAN HAZZI ARTTIRIR…
Cinsel iletişim son derece önemlidir çünkü konuştuğunuzu, hayal ettiğimizi gerçekleştirirsiniz. Konuşmadan, hayal etmeden yaşayacağınız cinselliğin hazzı azalır. Düşünün, bir meyveyi sürekli aynı şekilde yerseniz bir süre sonra sıkılır, keyif almamaya başlarsınız. Ama o meyveyi yeme şeklinizi değiştirirseniz, yanına başka garnitürler, soslar eklerseniz, onu keyifle yersiniz. Seks de böyledir, aynı şekilde yapıldığında hazzı azalır. Seks yapılan ortamdan tutun da seks yapma şekline kadar cinsel deneyimlere farklılık, zenginlik ve heyecan katmak şehveti ve hazzı arttırır. Bunlara “cinsel fantezi” ya da “cinsel oyun” adı verilir ve çiftin mahremiyet içerisinde kalan her şey o çiftin özgürlük alanındadır.
CİNSELLİKTEN HAZ ALMAMAK KADER DEĞİL, ÇÖZÜLEBİLİR BİR SORUNDUR…
Çiftin birbirine dokunması, cinselliği konuşması ve hayal etmesi gerekir. Bu üçleme varsa cinsel haz vardır. Ancak bunlara rağmen hazzın olmadığı durumlarda bedende organik bir problemin varlığı söz konusu olabilir. Bunların başında, hormon dengesizlikleri, erkeğin penis damarlarında tıkanıklık, diğer bedensel hastalıklar ya da beyin hastalıkları olabilir. Bunun dışında, aile mirasının ve çocukluk mirasının yarattığı psikolojik sorunlar da olabilir. Bedensel bir problem varsa doktora gidilmesi, psikolojik bir sorun varsa cinsel terapiste gidilmesi gerekir. Yani cinsellikten haz almamak kader değil çözülebilir bir sorundur.