İlkbahar, yükselen bir enerji mevsimidir. Soğuk, karanlık ve kasvetli kış günlerini uğurlar, sıcak, canlı ve renkli yaza hoş geldin der… Sadece soğuk günlerin bitişinin, sıcak günlerin başlangıcının habercisi olmaktan fazlasıdır, diriliştir, uyanıştır ilkbahar… Ağaçlar filizlenir, çimenler yeşerir, çiçekler rengârenk açar, gökyüzü masmavi olur. Ilık rüzgârlar kıştan kalanları alıp uzaklara götürürken, yaza ait renkleri, kokuları, tatları getirir. İlkbahar yalnızca doğayı canlandırmakla kalmaz, ruhumuzu da canlandırır, yeniler ve adeta uzun kış günlerinde yattığımız derin uykudan uyandırır. Yaşamın sürekliliğinin sağlanmasında olmazsa olmaz şart olan güneş ışığı, karanlık kış günlerinin karamsarlığıyla bitip tükenmeye yüz tutmuş yaşam enerjisi depomuzu yeniden doldurur.
DOĞAYLA BİRLİKTE RUHUMUZ DA UYANIR…
Baharın gelişiyle dört duvar arasına hapsettiğimiz yaşamlarımız özgürlüğüne kavuşur. Kendimizi kırlarda, bayırlarda, parklarda, bahçelerde uzun kış günlerinde mahrum kaldığımız güneşle hasret giderirken buluruz. Çünkü yaşamın sürekliliğinin sağlanmasında olmazsa olmaz şart olan güneş ışığı, karanlık kış günlerinin karamsarlığıyla bitip tükenmeye yüz tutmuş yaşam enerjisi depomuzu yeniden doldurur. Güneş ışığı “mutluluk hormonu” olarak da bilinen, mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren, eksikliği depresif, yorgun ve sıkkın bir ruh haline yol açan seratonin hormonunun salgılanmasını arttırır. Bu nedenle bahar günlerinde olabildiğinde açık havada zaman geçirilmesi önerilir.
RUHUMUZDA BAHAR TEMİZLİĞİ…
İlkbahar yenilenme zamanıdır. Yenilenmeye “bahar temizliği” yaparak evlerimizden başlarız, kışın izlerini silmek için tepeden tırnağa temizlik yapar, kışlık kıyafetlerimizi kaldırıp yeni kıyafetlere yer açarız. Bahar temizliğini ruhumuzda da yapar ilkbahar enerjisinin verdiği umutla olumsuz düşüncelerimizi bir kenara iterek duygusal temizlenme yaşarız. Mevsimler doğanın ritmidir. Dünyadaki tüm canlılar bu ritme göre sürdürürler yaşamlarını… İlkbahar hayatın başlangıcıdır, umut verir, güç katar. Yaz yaşam enerjisidir, mutlu eder, heyecanlandırır. Sonbahar bir son gibidir, hüzünlendirir. Kış derin bir uykudur, yeni bir başlangıca hazırlar. Mevsimler insan hayatının doğadaki yansıması gibidir. İlkbahar çocukluk, yaz ergenlik, sonbahar yetişkinlik ve kış yaşlılığa benzer. Mevsimler ile insanın yaşam dönemleri arasındaki bu ilişki sadece bir benzetmeden ibaret değildir. Mevsimsel değişiklikler, herkeste farklı etkilere neden olabilir. Ruhsal durum, enerji düzeyi, uyku süresi, iştah, yemek seçimi, sosyal faaliyetleri etkileme derecesi her insanda farklılık gösterebilir.
İLKBAHARLA GELEN SAĞLIK…
Ruhsal olarak sağlıklı olmak için önce fiziksel olarak sağlıklı olmak gerekir. Bunun için de öncelikle doğru beslenmek, spor yapmak, zararlı alışkanlıklardan uzak durmak gibi fiziksel sağlığımızı koruyacak yaşam biçimini benimseyerek bedenimizi sağlıklı tutmamız gerekir. Çünkü zihnin ve ruhun sağlıklı olabilmesi için ilk şart bedenin sağlıklı olmasıdır. Sonra da zihinsel ve ruhsal sağlığınızı iyileştirmek için yaşamınızda aktif bir rol almak üzere davranışlarınızı, tutumlarınızı ve alışkanlıklarınızı değiştirmeniz gerekir. Tüm bunları yapabilmek için ilk değişikliği beslenme biçimimizde yapmamız gerekir. Beslenmek öncelikle fizyolojik bir ihtiyaç olsa da yemek yemenin psikolojik boyutu da oldukça önemlidir, çünkü tükettiğimiz gıdaların beynimizin kimyasal yapısında meydana getirdiği değişiklikler ruh halimizi etkiler. Beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmeye başlamak için en iyi zaman tüm doğanın yenilenmeye başladığı bahar aylarıdır. Soğuk günlerde tercih ettiğimiz etli, salçalı, yağlı ve şekerli yiyecekleri sofralarımızdan bir sonraki kışa kadar kaldırabiliriz.
YİYECEKLER RUHUMUZU DA BESLER…
Baharla birlikte yediklerimize de dikkat etmeye başlarız, çünkü kışın kalın giysiler altında gizleyebildiğimiz kilolarımızdan kurtulma telaşına düşeriz. Doğru beslenme kilo kontrolü kadar ruh halimizin kontrolünde de önemlidir. Yapılan araştırmalar yediklerimizle ruh halimiz arasında yakın bir ilişki olduğunu göstermektedir. Örneğin, işlenmiş karbonhidrat ve şeker içeren gıdalar, hızlı bir şekilde kan dolaşımına emilir, vücuttaki insülin üretimi artar, bu da yorgunluk, bitkinlik, halsizlik ve duygu durumunda dalgalanmalara neden olur. Daha da kötüsü, beyaz şeker, beyaz un ve yüksek fruktozlu mısır şurubundan elde edilen rafine karbonhidratlar ve şekerler beyin sağlığı için gerekli nörotransmiter salınımını engelleyerek bilişsel performansın düşmesine yol açar. Bu yiyeceklerin sağlıklı ve doğal alternatifleri olan kepekli tahıllar, bakliyatlar, meyve ve sebzelerdeki şeker daha yavaş emildiği için insülinin normal düzeyde kalması ve bu besinlerin tiramini (B1), folat, çinko gibi duygudurum kontrolü ile ilişkili vitamin ve mineraller içermeleri nedeniyle ruhsal dalgalanmalara yol açmaz. Ruh sağlığı ile doğrudan ilişkisi olan ve mutluluk hormonları olarak da adlandırılan nörotransmiterler olan serotonin, dopamin ve endorfin eksikliği ya da yetersizliği mutsuzluk, halsizlik, uykusuzluk gibi depresif belirtilere yol açar. Mutluluk hormonlarının üretilebilmesi için başta triptofan olmak üzere, D vitamini, B vitaminleri, folik asit, feniletilamin, omega 3, magnezyum ve çinko gibi vitamin, mineral ve aminoasitlere ihtiyaç vardır. Bu besin öğeleri bakımından zengin gıdaların tüketilmesi mutluluk hormonlarının üretiminin artmasını sağlar. Özellikle balık, bakliyat, yumurta, süt, yeşil yapraklı sebzeler, ceviz, muz, incir ve kakao mutlu ve dengeli bir ruh halini takviye eden gıdalardır.