Sağlıklı ve erdemli bir insan davranışı olan hoşgörü; tahammül etme, katlanma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, farklılıklara saygı duyma, çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla ve anlayışla katlanabilme demektir. Beşeri münasebetlerin temeli olan hoşgörü; kendini ifade etme hakkına saygı duyma, izin verme, aldırmama ve iyi karşılama anlamlarına da gelir. Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, hayatın içinde, kısaca insanın olduğu her yerde hoşgörüye ve koşulsuz sevgiye ihtiyaç var. Çünkü hoşgörünün ve sevginin olmadığı yerde çatışma, bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma ve kavga gibi tüm olumsuzluklar yaşanır.
MEVLANA’YI VE YUNUS EMRE’Yİ HATIRLAMAK GEREKİYOR…
Düşmanını bile dost gözüyle gören ve düşmanlığı içindeki düşmanlık duygusuna karşı kullanmayı öğütleyen Mevlana’nın ve Yunus Emre’nin dünya tarafından takdir edilmelerinin ana nedeni insanları ayırt etmeden sevmeleri ve tüm insanları bir bütün olarak kucaklamalarıdır. Onlar farklı dinlere, farklı milliyetlere, farklı düşüncelere sahip olsalar da, insanların bir bütün olduğunu ve insanın her şeyin üstünde değeri olduğunu savunmuşlardır. Sadece sözleriyle değil, hayatlarıyla da bunu göstermişlerdir. İnsanlara her zaman hoşgörü ile yaklaşmışlar, insanları incitmekten ve kalplerini kırmaktan özenle kaçınmışlardır. Çünkü hoşgörünün esası farklı olana farklı bakmamak ve onu ötekileştirmemektir.
ZOR GÜNLERDEN GEÇİYORUZ…
Mevlana’nın “Kim olursan ol gel!”, Yunus Emre’nin “Sevelim, sevilelim, bu dünya kimse kalmaz!” gibi sözleri sevmek ve hoşgörü esasına dayanır. Bu nedenle onların öğretileri, insanları dostluğa ve kardeşliğe, birbirlerini anlamaya, birbirlerine zulmetmemeye, hoşgörüye, barışa ve sükûna çağırır. Hoşgörü ilkesiyle her dilden, her dinden, her renkten insanı kucaklayan, sevginin, barışın, kardeşliğin ve hoşgörünün sembolü olan Mevlana ve Yunus Emre her şeyden önce gönül insanlarıdır ve sevgi âşıklarıdır. Onları zor günlerimizde hatırlayıp, ilkelerini kendimize rehber edinmeliyiz. Çünkü gönül kırmayı büyük günah sayan Mevlana’sı ve Yunus Emre’siyle hoşgörünün başkenti olan güzel yurdumuzda, her şeye rağmen ÖFKEDE ÖLÜ GİBİ OLMAYA, TEVAZUDA TOPRAK GİBİ OLMAYA, SAĞDUYUYA ve HOŞGÖRÜYE, BİRLİK ve BERABERLİĞE, FARKLILIKLARIMIZA ve TERCİHLERİMİZE SAYGI DUYMAYA, İNATLAŞMADAN UZLAŞMAYA, koşulsuz SEVGİYE ve saygıya ihtiyacımız var…
DÜNYA BİR OYUN SAHNESİDİR…
Unutmayın bütün dünya bir sahnedir, bütün insanlar sadece birer oyuncu, girerler ve çıkarlar… Bu oyunda gerçekleri savunup fark yaratmak ve hoşgörülü olmak gerekir. Sonuçta asıl mesele oyuna nasıl başlandığı değil, nasıl bitirildiğidir… Mevlana: “Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim. Sen de onlara benim gibi iyi gözle bak.” diyor ve ekliyor: “Bakın! Toplumsal bunalımların, kavga ve dövüş ortamının tek ve en güçlü doğuş sebebi sevgi eksikliğidir. Bunun en doğru tedavi yolu ise sevgiyi aramak, yaşamak, uygulamaktır. Hoşgörülü olursanız seversiniz. Sevilirsiniz. Karar verirseniz ve de bu yolda çalışırsanız her şeye ulaşırsınız!”
“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…
Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…
“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…
Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…
Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…
En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…