Ülkemizde her evli on kadından birinde görülen vajinismus; stres ve korku sonucu oluşan bir korunma refleksidir. Strese yol açan ise penis-vajina ilişkisi veya hayalidir. “Ya acırsa” korkusuyla istemsiz bir şekilde yani kadının kontrolü dışında ortaya çıkan vajinismus kasılmaları, cinsel ilişkinin gerçekleşmesine izin vermemek için bilinçdışından köken alan vajinal bir refleks olduğu kadar ilkel ve bedensel bir korku refleksidir.
Bu refleks bazen bir dokunuşla, bazen birleşme düşüncesinin akla gelmesiyle, bazen geçmişte olan travmatik deneyimlerin akla gelmesiyle, bazen penisin veya tampon, doktor parmağı, hatta hastanın kendi parmağı gibi başka bir cismin vajinaya yaklaşmasıyla veya bazen eşin cinsel ilişki için pozisyon almasıyla bile tetiklenebilir. Böyle bir durum bir kez yerleşti mi artık şartlı refleks haline gelir ve her birleşme denemesi veya düşüncesinde kendiliğinden ortaya çıkar. İnsan, bunun yanlış olduğunu bilse bile artık onu kontrol etmek elinde değildir, ne yapsa engel olamaz. Bu nedenle vajinismuslu bir kadına “gevşe”, “onu düşünme”, “bir şeyler iç”, “sakinleştirici al”, “buhar banyosu yap” gibi öneriler eşyanın tabiatına aykırı önerilerdir. Aynı şekilde bu kadının kendine “neden ben tampon kullanmak isterken ya da cinsel ilişkiye girmek isterken kaslarım kasılıyor?” veya “neden gevşemek istediğim halde bir türlü olmuyor?” demesi de abesle iştigaldir.
Kaç ya da savaş prensibi korku, endişe gibi durumlarda aktive olarak insanın koruyucu bir şekilde hareketini sağlar. Korku ve endişeler tekrarlandıkça bu koruyucu tepki koşullanmış bir hal alabilir. Bu hale geldiğinde ufak bir endişe bile sempatik sinir sistemini aktif hale geçirebilir.
İnsandaki sinir sistemini Merkezi ve Periferik olmak üzere iki kısma ayırmak mümkün. Merkezi kısım, adı üstünde, komuta-kontrol merkezi olarak çalışıyor. Yani periferden yani çevreden gelen verileri topluyor, değerlendiriyor ve perifere emirler veriyor. Bu işi yapan organlarımız beyin ve onun uzantısı olan omurilik. Periferik kısım ise merkezi sinir sisteminden çıkıp vücutta dolaşan sinirlerden oluşuyor. Bu sinirler, merkezden gelen emirleri iletmekle görevli. Eline ne tutuşturulursa götürüyor alıcısına teslim ediyor. Periferde iki tür sistem var. Birinci tür, deri, iskelet kasları, eklemler ve bağ dokularına emir iletmekten ve tatma, görme, duyma ve koklama gibi işleri takip etmekten sorumlu. Bunlara somatikler deniyor. Diğer tür ise iç organlardan ve başta stres anında verilen cevaplar olmak üzere istemsiz hareketlerden sorumlu; otomatik çalışan işlere baktıkları için bunlara da otonom sinir sistemi deniyor. Otonomik sinir sistemi de iki gruba ayrılıyor: Sempatikler ve parasempatikler.
Hayatımızdaki her hareketten ya sempatik ya da parasempatik sinir sistemi sorumludur. Bu sistemler vücudun denge mekanizması olarak çalışırlar. Herhangi bir anda bir insanın vücudu ya pozitif yani sakin, dinlenme halinde ya da negatif yani stresli, üzgün, korku dolu, savunma durumundadır. Parasempatik sistem; vücut dinlenme halindeyken enerjinin korunmasından, cinsel uyarım ve beslenmeden sorumludur; yani biraz keyif alalım sistemidir. Sempatik sistem ise; parasempatik sistem ile zıt etki gösterir, acil durumlarda vücudu uyararak kaçma ya da savaşma cevabının aktivasyonunda rol oynar.
Sempatik sinir sistemi, kısa sinir hücreleri boyunca ilerleyen ve direk olarak salgı bezlerini ve kasları etkileyen hızlı ve etkili bir teşkilâta sahiptir. Anlık tepki gösterebilmek için bu çok önemlidir. Anlık tepki sadece bilinçli olan tepkileri değil refleks şeklindeki istemsiz tepkileri de içerir. İstemsiz tepki aynen bir insanın aniden korkutulduğunda gösterdiği tepkiye benzer. İşin özünde geçmişi insanın yaradılışının ilk çağlarına dayanan kaç ya da savaş durumu vardır. Her iki durumda da aslında vücudun kendini korumaya çalışması söz konusudur. Ya saldırıp tehlikeyi yok edecek ya da tehlikeden hızla uzaklaşacaktır. Saldıracak da olsa kaçacak da olsa tehlike sezildiğinde yapılan ilk iş gardını almaktır, kapana kısıldığını fark eden vücut önce bunu yapar. Bir direğe sımsıkı bağlansa bile vücut bu tepkileri göstermeye devam eder. Ve bu tepkiler dışarıdan gözlenebilen tepkilerdir. Meselâ mücadele sırasında büyük bir efor sarf edilecek ve bu efor vücut sıcaklığının artmasına neden olacaktır. Oysa kısa sürede iflâs etmemek için vücut sıcaklığının hep normal sınırlarda tutulması lâzımdır. Bu nedenle ter bezleri daha çok çalışmaya başlar ve soğuk soğuk terleriz. Kan damarları daralır, betimiz benzimiz atar. İdrar torbasının kasları gevşer, korkudan altımıza kaçırırız. Göz bebeklerimiz genişler, tehlikeyi daha iyi görürüz. İlkel insan için karanlıkta karşılaşacağı yırtıcı bir hayvan ölüm demekti. Karanlıktaysan gözlerini dört açman lâzımdı, hala da öyle ya. Vaktiyle edinilmiş bu refleks, tehlike gün ortasında da belirse bugün aynı şekilde harekete geçiyor. Yerleşmiş bir kere. Ayrıca, kaçma ya da savaşma yani mücadele birkaç dakikadan fazla sürebilir diye sempatik sinir sistemi böbreküstü bezlerini de harekete geçirir ve bu bezler başta adrenalin olmak üzere çeşitli hormonlar salgılarlar. Kaslarımız daha iyi çalışır, daha hızlı kaçarız, kalbimiz daha hızlı kan pompalar, oksijen desteğini kesintiye uğratmamak için ciğerlerimiz daha hızlı çalışır, hava yollarımız genişler, daha hızlı nefes alır veririz. Kısacası vücut, alârm durumuna geçer ve kendini tehlikeden koruyacak tüm sistemlere yüklenmeye başlar; tüm enerjisini en uygun yerde kullanabilmek için de o anda işe yaramayacak sistemleri yavaşlatır ya da devreden çıkarır. Dövüşmüş, korkmuş, tabanları yağlamış ya da sadece heyecanlanmış her insan sempatik sinir sisteminin neler yaptığını, kendisini nasıl başkalaştırdığını zaten bilir.
Panik atak nasıl oluyor da vajinismusla alâkalı olabiliyor?
Cinsellik, birleşme, penis girişi, beden algısı, ilişkiler ve benzeri konularda olumsuz düşüncelere sahip kadınlarda aşk kaslarıyla çevrelenen kasık bölgesi bir mücadele alanı haline gelir. Stres anında sempatikler çalışmaya başlar demiştik ya aşk kasları, sempatik sinir sistemi tarafından uyarılan kaslardır. Sempatikler çalışınca aşk kasları kasılıp vajina, makat ve idrar yapılan deliği sıkıştırarak otomatik bir korunma cevabı verir. Bu tablo vajinismus tablosudur. Kısacası, vücudun genelinde gözlenen panik atak hangi mekanizmalarla ortaya çıkıyorsa, vajinismusu ortaya çıkaran mekanizmalar da benzer mekanizmalardır. Vajinismus hastaları jinekolojik muayene veya cinsel birleşme söz konusu olduğunda gerildiğini, kasıldığını, bu kasılmaların aşk kaslarıyla kalmayıp tüm vücuduna yayıldığını ve vücudunda daha bir sürü tepkinin harekete geçtiğini şimdi daha iyi anlıyoruz. Doğal olanı yapıyor; kendini korumaya çalışıyor.
Vajinismuslu bir kadın vajinasına yönelen bir girişimi neden keyif verici bir şey olarak değil de otomatik olarak tehlikeli bir şey olarak algılar?
Örnek Vaka: Bayan X
Bayan X’in cinsel ilişki hakkında kaygıları ve korkuları vardı, kendine güveni yoktu. Eşiyle birçok defa denemesine karşın cinsel birleşmeyi tamamlayamamıştı. Her seferinde paniğe kapılmış, “acıyacak, ağrıyacak, delinecek, yırtılacak, kanayacak, patlayacak, delinecek” korkularıyla gerginleşmiş, kasılmış, eşini itmiş, bacaklarını kapatarak ağlamış ve vajinasında ağrı hissetmişti.
Bayan X; iki çocuklu muhafazakâr bir ailenin ikinci çocuğuydu. Ailesinden cinselliği ayıp, yasak ve günah sayan şeyler görmüştü. Ergenlik döneminde yüzünde çok sayıda sivilce çıkmış ve aşırıcı derecede utanç duymuştu. Erkeklerden hep uzak durmayı seçmişti. Annesi sık sık “erkekler tehlikelidir, onlardan uzak dur”, “bir erkekle yakınlaşırsan hamile kalırsın, baban seni öldürür” gibi cümlelerle erkekler ve hamile kalmaması konusunda onu uyarmıştı. Ayrıca, çocukken evlerinde cinsel içerikli sahneler çıkabilir diye belli bir saatten sonra TV izlenmesi bile yasaktı.
Bayan X, aynada bedenine bakarken kendi beğenmiyor ve rahatsız hissediyordu. Cinsel terapiye gelmeden önce jinekolojik muayene olmasına karşın, çıplak olduğunda vajinasına bakamamakta ya da dokunamamaktaydı. Eşinin vajinasına dokunmasına ve kendisini çıplak görmesine izin vermiyordu. Ağrıya çok az toleransı varmış gibi görünüyor ve bedeninin olağan dışı bir şekilde hassas olduğuna işaret ediyordu. Ayrıca, jinekoloğu normal olduğuna dair güven vermesine karşın, vajinasının anatomik olarak diğer kadınlarınkinden farklı olduğunu ve bu nedenle de daha fazla ağrı hissettiğini düşünüyordu.
Bayan X’te olumsuz cinsel mesajlar, dinsel çarpıtmalar, hurafeler ve zayıf benlik imgesi vajinismusun ardında yatan önemli faktörler olarak görünüyordu.
Bayan X ve eşi çok iyi iletişim kurduğundan ve olumlu bir ilişkileri olduğundan tedavi plânını, Bayan X’in otomatik olumsuz düşüncelerine yönelik bilişsel yeniden yapılandırmaya ve cinsel korkularına karşı parmak egzersizleriyle sistematik duyarsızlaştırılmaya odaklamıştık. Çünkü Bayan X’in olumsuz otomatik düşünceleri genel olarak özgüvenini düşürmüştü, bu düşüncelerle mücadele etmemiz ve yeniden çerçevelememiz gerekiyordu.
10 Adımda Vajinismus Tedavisi adlı kitabımda ayrıntılarını anlattığım tedavi ile Bayan X, çok kalıcı bir biçimde vajinismusun üstesinden kolayca gelebilmişti. Çünkü cinsel terapilerde başarı için en önemli unsur güvendir. Bayan X, bize ve uyguladığımız tekniğe güvenmişti.
Sonuç olarak, vajinismus tedavisi için bir cinsel terapiste başvurmak tedavinin yarısıdır. Bir “erteleme ve kaçınma hastalığı” olan vajinismusun %100 tedavisi vardır ve cinsel terapidir.
“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…
Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…
“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…
Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…
Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…
En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…