Gerek yakın ilişkilerde olsun gerekse evliliklerde, partnerler arasında yaşanan çatışmaların önemli bir bölümünün “istemek” ve “reddetmek” yüzünden meydana geldiğini hiç düşündünüz mü? İstemek ve reddetmek bireyin öz hakkıdır ancak istemekten vazgeçmek ve reddedilme korkusu yaşamak bir süre sonra ilişkilerin sonunu getirebilir.
İSTEK VE TALEP FARKI
Evlilik terapisi için bize başvuran çiftlerdeki anlaşmazlıkların derinine inildiğinde, taraflardan birinin istemesi ve diğerinin reddetmesi ile başlayan bir ego ve iktidar mücadelesinin karşımıza çıktığını gördük. Çiftlerin süreç içinde birbirleriyle giriştikleri mücadele sonucunda aldıkları hasar yüzünden, çözümü basit olan bu durumdan ötürü ilişkilerinin bitme noktasına geldiklerini de fark edemezler. Oysa çoğu tartışmaların kökeninde ‘istek’ ve ‘talep’ arasındaki terimsel farkın doğru algılanmaması yatmaktadır. Aslında istemek ve talep etmek arasında çok ciddi bir nüans farkı vardır. İstek karşınızdakini özgür bırakır. Yani isteğinizi yerine getirme ya da getirmeme seçimini sunar ve seçme özgürlüğü kişiyi gerilime sürüklemez. Ancak talep, karşı tarafı mecbur bırakır. Gönülsüzce yapar, görev olarak görür, zorunluluk olarak yerine getirir. Bu da kişinin egosunu rahatsız eder ve gerginlik hissetmeye zorlar.
SOMUT KONUŞUN
İstemenin önemli bir özelliği de soyut değil somut şekilde ifade edilme gereğidir. Kadınlar yapıları itibariyle erkeklere göre ima etmeye ve soyut kavramlar üzerinden isteklerini ifade etmeye daha yatkındırlar. Bu durum genelde yanlış anlamalara ve beraberinde de iletişim sorunlarına yol açar. “Bana sevgi göster” ya da “Bana ilgi göster” gibi ifadeler soyut isteklerdir. Karşı tarafın karşılık göstermemesi üzerine bu ifadeleri kullanan taraf derin hayal kırıklığı yaşar. Bu yüzden isterken soyutluk yerine somutluk tercih edilmelidir. Tam olarak ne istediğinizi ‘somut ve yapılabilir bir davranış’ olarak söyleyin. “Bana sevgi göster” demektense “Bu akşam işten eve geldiğinde bana beş dakika sarılmana ihtiyacım var” demeyi tercih edin.
İSTEK YERİNE GELİRSE ARMAĞANDIR
İstemek kadar reddetmek de kutsal bir haktır. Kişilerin istekleri kabul etmesi gibi reddetmeye de hakkı vardır ve reddedilen tarafın bunu anlayışla karşılaması ve küsmemesi gerekir. Taraflardan birinin isteği yerine gelirse bunu bir ‘armağan’ olarak kabul etmelidir. Teşekkür edilmeli ve bu durum bir dahaki isteği için açılan bir kapı gibi görülmelidir. Ama eğer istek yerine gelmezse de bunu bir mesele olarak görülmemeli, küsülmemeli, kırılamamalı, geri çekilmemeli ve asla tartışılmamalıdır. Defalarca reddedilmeyi göze alarak istemekten de asla vazgeçilmemesi gerekir. İstek ilişkilerde çatışmaları azaltır, şehveti ve cinsel arzuyu ateşler. Her suçlamanın, eleştirinin ve olumsuz değerlendirmenin ardında gizli bir istek yatar. Bu isteği kişinin keşfedip, söze koyması, partnerinden istemesi gereklidir. “Sen beni sevmiyorsun, benimle ilgilenmiyorsun” diyen kişinin gizli isteği aslında “Beni sev, benimle ilgilen” şeklinde soyut bir istektir. Bu soyut istek de aslında “Haftada bir gün seninle sinemaya gitmeye ihtiyacım var’ şeklinde somut bir istektir. Ancak bu isteği fark etmek ve dile getirmek yerine suçlamak belki birçok çifte daha kolay gelir. Çünkü çoğu birey, partnerine daha önce bu isteğini ifade etmiş ve reddedilmiş olur veya reddedilmekten çok korkar. Herkesin kendisini sevmesi ve ilgilenmesi gerektiğine inanır. Bu yüzden bilinçdışında istemeden bir ‘korku çemberi’ oluşturur.
İSTEMEKTEN VAZGEÇEN İLİŞKİSİNDEN VAZGEÇER
Oysa kişi korku çemberini kırarak karşısındakini suçlamayı bir kenara bırakmalı ve bu isteğini özgürce fark etmeli, koşulsuzca ve karşılık beklemeden partnerine açık açık ifade etmelidir. Bu isteğini utanmadan, reddedilmeyi göze alarak net bir dille söylemelidir. Eğer talep karşılık görürse ve partneri ona istediğini verirse, bunu bir armağan gibi kabul etmeli ve teşekkür etmelidir. Ama partneri bu talebi yerine getirmiyorsa da kişi bu durumu asla şahsileştirmemelidir. Kimliğine, kişiliğine bir hakaret gibi görmemeli ve ne olursa olsun partnerinin bir seçimi olarak buna olgunca saygı göstermelidir. İstemekten vazgeçen ilişkisinden de, mutluluğundan da, şehvetten de vazgeçer. Oysa şehvet güçlü bir haz ve istek döngüsüdür. Hatta sevgiden çok daha güçlüdür. Ulaşılmazlık, yenilik, gizem ve yasak olmak üzere 4 ilkesi olan şehvet, asla ayıp, yasak veya utanç verici değildir. Yalnızca bizim içimizde değil, bütün dünyanın içinde bulunan can suyudur. İstemekten ve şehvetin can suyundan vazgeçenler bunu egosunun zedelenmesi ve kişiselleştirmesi ile ilişkileri çıkmaza götürür. Bu da aldatmaların önünü açar ve ilişkilerin bitmesine neden olur.
“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…
Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…
“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…
Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…
Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…
En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…