Kadın cinselliği

CİNSELLİK NEDİR?
Çoğu kadın, kendi bedenini özellikle cinsel bölgesini tanımak için zaman ve emek harcamaz. Cinsel problemler açığa çıktığında ise, bu bölgelerle ilgili tam bir farkındalık sahibi olmanın değeri çok büyüktür. Erkeklerin cinsel anatomisi kolaylıkla görülebilir, cinsel uyarılma sırasında görsel ve dokunsal geribildirim verebilir. Kadının genital anatomisi ise (klitoris, vajina vb) genellikle gizli ve anlaşılması güçtür. Bir kadın, hayatı boyunca, bacakları arasında nasıl bir organının olduğunu bilmeden yaşayabilir veya cinsel kısımlarının nasıl işlev gördüğünü bilmeyebilir.
Televizyon programları, filmler, romantik kitaplar, erotik hikâyeler ve magazin haberleri cinsellikle ilgili bilindik yanlış bilgi kaynaklarıdır. Bir uçta, keyifli bir cinsel birleşmenin ilk girişimde, hiç iletişim ve uyuma gerek olmadan gerçekleşebileceği şeklinde bir portre çizilmekteyken; diğer uçta ise, cinsellik saldırgan, acı veren, yaralayan, iğrenç ve hoş olmayan bir durum olarak yansıtılmaktadır. Ara sıra da rahat ve gevşemiş olmanın her şeyin doğal bir şekilde tatmin edici, sevgi dolu bir cinsel deneyim yaşamayı sağlayacağını da söylerler.
Cinsel deneyim hemen kazanılan bir süreç değil, ama üzerinde çalışılarak ve karşılıklı anlayışla yeteneklerin birikerek ilerlemesidir. Yani sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşama sahip olmak isteyen bir çift, önyargıların üstesinden gelebilir ve tatmin edici bir cinsel yaşama sahip olabilir. Çünkü cinsel uyarıcı alanlar, eşle eğlenceli zaman geçirebilecek çok özel bölgelerdir. Cinsel bölgeleri anlamak ve incelemek hastaları rahatlatacak ve dokunma ile ilgili önyargılarından kurtulmalarına da yardımcı olacaktır.
Beden ve ruh sağlığımızın en temel olgusu cinsellik; Türkiye’de gerek toplumsal gerekse dini açıdan tabu olarak kabul edildiği için, çözümlenmesi zor toplumsal sorunlara neden olabilen çok hassas bir dürtüdür. Bu dürtü ikincil öneme sahip bir dürtüdür, amacı neslin devamını sağlamaktır. Ayrıca zevk verdiği için, iletişim, paylaşım olduğu için ve yapılması gerekli olduğuna inanılan bir şey olduğu için cinsellik yaşanır.
Cinsellik; çoğu zaman yasaklanır, kontrol edilmeye çalışılır, dogmalar ve katı bir kurallar yığınının içine hapsedilir, kimi zaman ise alaya alınır, ısrar edilir, teşvik edilir, hatta paranoyak ve düşmanca bir tavırla yaklaşılır. Anlaşılacağı üzere; içi boşaltılmış ve çelişkilerle doldurulup ağırlaştırılmıştır. Korku, endişe, güvensizlik, kaygı, önyargı ve bilgisizlikle kuşatılmıştır. Dayanılması zordur. Bu nedenle ikinci kitabımın adı “Cinselliğin Dayanılmaz Ağırlığı” olmuştur.
Doğal olarak insanoğlu cinseldir. Yaşamı renklendiren, daha keyifli ve eğlenceli hale getiren cinsellik hayatımızın çok önemli yaşamsal, sağlıklı ve ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü cinselliğin toplumsal, ahlaki, bedensel, duygusal ve dini boyutları vardır. Ayrıca kişiler cinselliği tüm hayatları boyunca sürdürürler. Beden ve ruh olarak genel iyilik halinin vazgeçilmez bir parçası olan cinsel duygular, fanteziler ve arzular; doğaldır ve bütün yaşam boyunca da var olacaktır.
Cinsellik, ilk önce kendini ve partnerini iyi tanımakla başlar. Kendisi hakkında olumsuz düşüncelere sahip olmayan ve kendisini seven, sayan ve güvenen bir insan partnerine de bu olumlu duygularını yansıtabilir. Bu nedenle karşılıklı güven, dürüstlük, açıklık, sevgi ve saygı çerçevesinde yaşanılması gereken ve mutluluk veren cinsellikte önemli noktalardan biri de, kişilerin birbirlerine karşı iradeli ve sorumlu davranmaları, herkesin birbirinin mahremiyetine saygı göstermesidir. Çünkü cinsellik asla sömürücü ve zorlayıcı olmamalıdır, tüm cinsel davranışların bir sonucu vardır ve kişiler bu sonuçlara razı, bedensel, toplumdaki konum ve duygusal açıdan hazır olduklarında cinsellik yaşanmalıdır. Aksi durumlarda kişiler ve partnerleri zarar görebilirler. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam başıboş ve kuralsız değildir.
Kendi haline bırakılsa, doğal bir şekilde yaşanan cinsellik; ruhsal ve bedensel bir rahatlama sağlayarak, dünyayla aramızdaki bağı pekiştirir. Bu bağ kişiden kişiye değişiklik gösterdiğinden, cinselliğin tanımı ve anlamı da değişkendir. Kısaca cinsellik; kadın ya da erkek olmak, üremek yani hayatın ve de neslin devamını sağlamak için var olan bir dürtü ve daha çok beden teması sonucu hissedilen bir mutluluk hissi ve haz duymaktır. “Neden cinsellik hayatımızın en önemli parçasıdır?” sorusunun yanıtı da cinselliğin tanımında yatmaktadır. Çünkü insanoğlu cinselliği üremek için, zevk duyduğu için, iletişim, paylaşım olduğu için ve yapılması gerekli olduğuna inandığı bir eylem olduğu için yaşar ve yaşatır. Yıllardır insanlara ne kadar çok sıklıkta yapılırsa o kadar iyi olduğu öğretildi veya öğrenildi. Ama buna rağmen büyükler genellikle çocuklarına cinsel yaşam hakkında bilgi vermekten kaçınırlar. Bugün, istenmeyen gebeliklerden korunmak kalabalık dünya nüfusunun en başta gelen sorunlarından biridir. Bu nedenle insanlar, üreme yaşına gelmeden önce cinsellikle ilgili bilgi edinmeli ve kendi kontrollerinde mutlu bir yaşam sürmelidirler. Çünkü doğurganlık cinselliğin bir parçasıdır.
Kromozomlar, cinsel salgı bezleri, hormonsal içerik, dış ve iç cinsel organlar ve ikincil cinsiyet özellikleri kişinin cinselliğinin biyolojik özelliklerini yansıtır ve “cinsel kimlik” yani sexual identy oluşmasına katkıda bulunur.
Cinsiyet kimliği yani gender identy ise; kişinin kendi kadınlığı ya da erkekliği hakkındaki duyumsamasıdır ve sosyal bir olgudur. Çünkü 2-3 yaşlarından itibaren herkesin kendi hakkında “kadınım” ya da “erkeğim” şeklinde sağlam bir kanaati vardır. Cinsiyet kimliğin kazanılmasında kişinin hayatında belirgin rolü olan anne, baba gibi kişilerin ve yaşanan sosyal çevrenin etkisi büyük önem taşır. Erkeklik veya dişilik normal olarak gelişse bile kişinin hala erkeklik veya kadınlık hissini geliştirmesiyle ilgili uyumsal bir işi vardır. Cinsiyet kimliği, davranışın erkeklik veya dişilik ile ilgili psikolojik yönlerini yansıtır. Yani cinsiyet kimliği sosyal, cinsel kimlik ise biyolojiktir. Bu ikisi çoğu zaman iç içe girmiştir. Fakat bazen cinsel kimlik ve cinsiyet çatışmalı ya da zıt yönlerde gelişebilir. Cinsiyet kimliği aile üyeleri, öğretmenler ve çalışma arkadaşlarıyla yaşanan sonsuz deneyimden köken alır. Kişinin biyolojik cinsiyeti ile ilgili fiziksel özellikleri genel fizik görünümü, beden şekli ve ölçüleri ödüller ve cezalar, ailenin cinsiyet etiketlerini de içeren bir uyaran sistemi ile ilişkilidir. Bu uyaran sistemi de cinsiyet kimliğini kurar.
Cinsel rol ve davranış yani gender role ise; doğumdan itibaren sosyalleşen ve sosyal çevre tarafından sürekli olarak pekiştirilen cinsiyet üzerinde şekillenmiş stereotipik (bazı davranışların anlamsız bir biçimde tekrarlanması hali, yineleyici kalıplaşmış devinimlerdir) norm ve beklentilerdir. Cinsel rol davranışı cinsiyet kimliği ile ilişkilidir ve bir anlamda ondan kaynaklanır. Cinsel rol davranışı, kişinin bir oğlan veya erkek, kız veya kadın statüsüne sahip olmak üzere söylediği veya yaptığı bütün her şeydir ve toplumsal cinsiyet olarak da tanımlanır. Cinsel rol doğumda kurulmamıştır, rastlantısal ve planlanmamış, öğrenmeyle yaşanılan deneyimlerle kazanılır. Standart ve sağlıklı sonuç cinsiyet kimliği ve cinsel rolün uyumlu olmasıdır. Biyolojik faktörler belirli olmasına rağmen kişinin biyolojik cinsiyetine uygun rolü kazanmasındaki temel etmen öğrenmedir.
Çiftlerin hoş duygular içinde birbirlerine yakın olmak, sarılmak, öpüşmek, masaj yapmak, birlikte banyo yapmak, sohbet etmek, dokunmak, birlikte mastürbasyon yapmak ya da cinsel birleşme yollarıyla birlikte haz duyarak cinselliklerini paylaşmak istemeleri olarak adlandıracağımız “cinsel yakınlık” ise, cinselliğin karşı cins, aynı cins ya da her iki cinsle yakın beden teması olarak cinsel haz duyacak şekilde yaşanmasıdır.
CİNSEL İŞLEV
Cinsellik, bilişsel ve davranışsal bileşenler içeren, kültürel etkiler, değer yargıları ve cinsel mitlerle biçimlenen, biyolojik, psikolojik ve sosyal yönleri olan özel ve karmaşık bir yaşantı olarak tanımlanabilir. Biyolojik boyut, esas olarak üremeyi içermektedir. Değer yargıları, inançlar ve geleneklerle biçimlenen sosyal boyut iki insanın birlikte oluşunu tarifler. Duygusal paylaşım yoğunluğunun belirleyici olduğu psikolojik boyut ise kişilerin yakınlaşma, bütünleşme, bir olma gereksinim ve isteklerinin belirginleşmesine ışık tutar. Çünkü kişilerin duygusal paylaşımları doğrultusunda cinsel davranış biçimleri de değişebilmektedir. Bu bağlamda çok özel bir yaşantı modeli olan cinselliğin normalite sınırlarının çizilmesi çok zordur. Ama sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam içinde sıkıntı, korku, endişe ve suçluluk barındırmaz denilebilir. Ruhen ve bedenen sağlam ve sağlıklı bir beden,uygun fiziksel ve duygusal cinsel uyaranlar,cinsel uyaranların iyi algılanmasını engelleyen etkenlerin olmaması,aksine tatlı konuşmalar vb cinselliği olumlu yönde etkileyen etkenlerin varlığı; sağlıklı ve mutlu bir cinsel işlev için gerekli en temel öğelerdir.
CİNSEL İLİŞKİNİN SAFHALARI
Psikolojik durumun esas olduğu, endokrin, nörolojik ve vasküler sistemler ile de yoğun bir etkileşim içinde olan cinsel yanıt; periferik ya da santral uyarımla başlar ve kendini bir takım vasküler değişiklerle gösterir.Masters WH ve Johnson VE. Human Sexual Inadequacy ve Human Sexual Response adlı eserlerinde, insan cinsel yanıt sürecini fizyolojik olarak birbirini izleyen 4 aşamaya ayırmıştır. Bunlar:
1-Uyarılma (Excitement)
2-Plato (Plateau)
3-Orgazm (Orgazm)
4-Çözülme (Resolution)
Helen Singer KAPLAN, The Illustrated Manual of SEX THERAPPY ve New Sex Therapy: Active Treatment of Sexual Dysfunctions adlı eserlerinde, bunlara daha psikolojik bir boyut olan istek aşamasını ekledi. Diğer aşamaları birleştirilerek tek başlık altında topladı ve trifazik yani üç fazlı modeli geliştirdi. Bunlar ise:
1-Cinsel istek (Sexual desire)
2-Cinsel uyarılma (Sexual arousal)
3-Doyum (Orgazm)
KADINDA ORGAZM
Sağlıklı bir birliktelik için önemli unsurlardan biri her iki tarafı da mutlu kılan ve her yönden tatmin eden bir cinsel ilişkidir. Mutluluk veren bir sevişme eşleri daha huzurlu, daha sağlıklı ve çevrelerine karşı daha sevecen yaparken, birbirlerine daha çok bağlar, yakınlaştırır ve onları bütünleştirir.
Sevişme öncesi partneri çıplak olarak görme, tatma, dokunma, işitme yani partnerin sesini duyma, koku gibi seksüel uyarı veya düşünceler ile başlayıp beyin ve vücudun ortak hareket etmesi sonucu yaşanan zevk anına “orgazm” denir. Orgazm, çeşitli cinsel uyaranlarla beynin uyarılması ile başlayan ve uyaranların etkisiyle kişide hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan cinsel yanıtın son aşamasındaki hoş bir histir. Orgazm normal bir vücut fonksiyonu ve öğrenilebilir istemli bir reflekstir. Ancak orgazm ilişkinin amacı değildir ve olmamalıdır.
Orgazmın Faydaları
-Bedensel ve ruhsal olarak bir rahatlama sağlar,
-Daha kolay hamile kalınır vb.
Orgazmın Fazları
Masters ve Johnson adlı bilim adamları yaptıkları çalışmalarda orgazmı dört fazda ele almışlardır:
1-Uyarılma Fazı: Kadında cinselliği yaşama ihtiyacının ortaya çıkmasıyla başlayan bu fazda memelere ve genital organlara giden kan miktarında artma olur. Bu sayede vajina girişindeki Bartholin salgı bezleri faaliyete geçerek vajinal kaygan sıvı salgılanmasında artış ve 10-30 saniye içinde ıslanma meydana gelir. Meme uçları belirginleşir ve memeler büyür. Daha sonra rahim ağzı ve rahim yukarıya doğru çekilir, dudaklar şişip düzleşip ve araları açılarak vajinanın alt kısmı genişler, klitoris kabarır. Bu sayede tüm bedende cinselliğe hazırlık için yukarıdaki değişiklikler meydana gelir. Ayrıca bu evrede kalp atışları hızlanır ve solunum sayısı artar, kan basıncı yükselir, boyunda ve göğüste kızarmalar meydana gelir.
2-Plato yani Gerilim Fazı: Bu fazda cinsel gerginlik ve erotik duygular yoğunlaşır, cinsel arzularda artış iyice belirginleşir. Vajinanın dış 1/3 kısmındaki kan miktarında artma nedeniyle şekli değişir, iyice şişer ve üst kısmı balonlaşır ve bu esnada vajinada hafif bir ağrı olabilir. Rahim uyarılma fazındakinden daha yukarıya doğru çekilir, klitoris daha da belirginleşir ve dudakların rengi koyulaşır ve normalin 2-3 katı büyür. Klitoris iyice şişer. Memelerin uç kısmındaki koyu renkli alan belirginleşir. Kalp hızı artar ve ateş basması olur. Bacaklarda ve kalçalarda kasılmalar olur. Eğer uzun sürerse vajinal ıslaklık azalabileceğinden bu fazın sonlarına doğru kadının vücudu tam bir cinsel birleşmeye hazır hale gelir. Bu fazda bir önceki evrede büyümüş olan klitorisin küçülme eğilimi göstermesi ve orijinal boyutunun yarısına kadar küçülmesi orgazmın yaklaştığını gösteren önemli bulgulardan biridir. Bu fazın süresi kadından kadına hatta bazen aynı kadında bir cinsel eylemden diğerine belirgin değişiklikler gösterebilir.
3-Orgazmik yani Doyum Fazı: Daha önceki evrelerde artmış olan gerginliğin boşaltılması olarak algılanabilecek bu fazda ateş basması tüm vücuda yayılır. Vücutta bulunan kasların çoğu kasılır ve tam zirve noktasında vücut kaskatı kesilir. Bu durum kadının yüzünde sanki acı duyarmış gibi bir görüntü yaratabilir. Mesanenin dışa açıldığı yerden sıvı salgısı olur ve bu durum “kadının boşalması” olarak tanımlanabilir. Rahim, vajina ve anüsde eş zamanlı, ritmik düzenli kasılmaların olduğu en kısa süren fazdır. 0.8-1 saniye aralıklarla gerçekleşen bu kasılmalardan kadında bir orgazm esnasında 3-15 kasılma olur. Kadının burnu hafiften sulanmaya başlar, başparmağı dik duruma geçer, göz bebekleri büyür, boğazı kurur ve yutkunma gereksinimi duyar, göğüsleri arasındaki deri hafifçe kızarır, ayakları da oynar.
4-Çözülme yani Gevşeme Fazı: Daha önceki fazlarda gerçekleşen değişimlerin normale dönme sürecidir. Tüm bu geri dönüş süreci 5-10 dakika sürer. Klitoris ve meme uçları hassaslaşır ve ağrıya duyarlı bir hal alır. Ateş basması kaybolur. Hızlı soluk alıp verme ve terleme görülür. Eğer bu fazda seksüel uyarı devam ederse kadın daha fazla sayıda orgazm yaşayabilir. Kadınlar beyinden orgazm esnasında salgılanan endorfin adı verilen mutluluk hormonlarının etkisiyle gevşer ve kendilerini iyi hissederler. Kadınların çoğunda orgazm sonrası klitoris ve meme uçları hassaslaşır ve ağrıya duyarlı hale gelir.