Kutsal kitaplarda, Tanrı’nın kendi suretinden önce erkeği, Âdem’i yarattığı, hemen sonrasında ise, erkeğin kaburga kemiğinden birbirini tamamlasınlar diye kadını, Havva’yı yarattığı ve onlara “Verimli olun, çoğalın…” emrini verdiği anlatılıyor.
Dolayısıyla tarih boyunca kadın ve erkek birbirine ihtiyaç duyan ve birbirini tamamlayan iki varlık olarak ele alınıyor. Bu nedenle, erkek tek başına erkek olamadığı gibi, kadın da, tek başına asla kadın olamıyor. Kadın olmanın aşamaları, (1) bedenle barışma, (2) mastürbasyon ile klitoral boşalma (OLGUN DEĞİL), (3) partnerin dokunuşlarıyla klitoral boşalma (YARI OLGUN), (4) penis-vajina birlikteliğini içeren cinsel birleşmeyle vajinal boşalma (OLGUN), (5) penis-vajina birlikteliğini içeren cinsel birleşmeyle bütünleşme duygusunu hissetme ve vajinal orgazm olma (TAM OLMUŞ) ve son olarak (6) varsa fantezik penisten kurtulma şeklinde sıralanabiliyor. Buradan anlaşılacağı üzere, kadın tek başına kadın olamıyor, bir erkeğe ihtiyaç duyuyor. Ayrıca olgun bir kadın olunduktan sonra “anne olmak” gerekiyor, bu en az üç yıllık bir zamanı alıyor. Bu nedenle yeni evlenen çiftlerin en az 3 yıl çocuk yapmaması tavsiye ediliyor.
BEDENLE BARIŞMAK GEREKİYOR…
Fikret Turhan’ın dediği gibi “Kadın ses’tir duyulmayı, kadın göz'dür bakılmayı, kadın el'dir tutulmayı, kadın saç'tır okşanmayı, kadın giz'dir saklanmayı, kadın su'dur yudum yudumtadılmayı bekler!” Her kadın güzeldir, çünkü kadınların bedenleri onlara özel… Kendini seven, kendini olduğu gibi kabul eden, kendine bakan, kendi bedeniyle barışık olan bir kadın çoğu erkek için çekici ve baştan çıkartıcı olabiliyor. Sevilmeyen bir bedenden saklanabiliyor, saklandıkça beden, saklanması gereken bir hale dönüşebiliyor ve sonunda kadının kendi bedeninden ve cinsellikten uzaklaşmasına neden olabiliyor.
OLGUN OLMAYAN SEKS VE OLGUN SEKS…
İnsanoğlu çocukluğunda bedenini ve zevk noktalarını keşfetmeye başlıyor. Kız çocuklarının ilk keşfettiği zevk noktası klitorisleri oluyor. Vajina iç dudaklarının üst kesişim noktasında bulunan ve sürtünmeye bağlı olarak tepki gösteren klitoris kadınların en önemli zevk alma noktası… Bu nedenle pek çok kadın “çok doğal ve olağan bir şekilde” önce sürtünerek, daha sonra elleriyle oynayarak klitorisleriyle mastürbasyon yapmaya başlıyor ve boşalıyor. Bu “OLGUN OLMAYAN” bir durum… Penetrasyonun yani penis-vajina ilişkisinin henüz yaşanmadığı kadın ve erkek cinsel ilişkilerinde, bir erkeğin oral yoldan ya da dokunarak ortaya çıkardığı boşalmalar ise “YARI OLGUN” bir durum… Kadının erkek partneriyle birlikte yaşadığı penis-vajina birlikteliğini içeren cinsel birleşmeyle vajinal boşalması ise olgun bir durum… Ancak bir kadın penis-vajina birlikteliğini içeren cinsel birleşmeyle bütünleşme duygusunu hissetmeden ve vajinal orgazm olmadan “TAM OLMUŞ” sayılmıyor. Yunan mitolojisine göre insanlar dört kol, dört bacak ve iki yüzü olan bir kafa ile yaratılmış… Güçlerinden korkan Zeus onları ikiye ayırmış ve onları hayatları boyunca diğer yarılarını aramaya mahkûm etmiş… İşte insanlar kayıp diğer yarılarını bulma ve yeniden “BÜTÜNLEŞME” duygusunu yaşamalarına “OLGUN SEKS” adını veriyoruz. Bu aşk duygusuyla yapılan seks çifti bir arada tutuyor ve birbirlerini tamamlamalarına yol açıyor. Tam olan bir kadın sadece erkeği bedeniyle değil ruhuyla da hissetmeye başlıyor ve başka bir âlemin kapılarını aralayabiliyor. Çoğu insan seksin sadece bir duygu olduğunu sanıyor. Oysa seks duygudan ziyade bir mevcudiyet biçimi… Olgun seks eşlerin birbirine dikkat, kabul, takdir, şefkat sunması ve kendileri olmakta özgürlük tanıması üzerinde yükseliyor. Bu nedenle cinselliği, “rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı” olarak tarif ediyoruz.
FANTEZİK PENİSTEN KURTULMAK GEREKİYOR…
Erkek olması beklenen, “Oğlum!” diye sevilen veya erkek çocuklara abartılı önem verilip, kız çocukların aşağılandığı ve kadının yok sayıldığı ailelerde yetişen kızlarda zamanla “Erkek olursam daha çok sevilirim!”, “Ailemi mutlu etmek için erkek gibi davranmalıyım!”, “Erkekler gibi kendimi ezdirmemeliyim!” “Kadın olmak aşağılık bir şey!”, “Kadın olursam annem gibi aşağılanacağım!” gibi düşünceler bilinçdışına yerleşebiliyor. Bu düşünceler zamanla kadında fantezik bir penisin zihninde oluşmasına yol açabiliyor. Bunun sonucunda isepartner ilişkilerinde güç ve otorite savaşları, erkeksi davranan kadınlar, uyarılma, boşalma, orgazm ve cinsel doyum bozuklukları, vajinismus (seks yapma korkusu), disparoni (ağrılı cinsel ilişki), cinsel isteksizlik, cinsel tiksinti bozukluğu gibi kadın cinsel işlev bozuklukları ortaya çıkabiliyor.
KADIN DOĞULMAZ KADIN OLUNUR!
Kadınların çoğu için cinsellik evlilikle birlikte başlıyor. Toplumumuzda, evlenecek kadının toplum içindeki değeri cinsel deneyimsizliğiyle belirleniyor ve “bakirelik” kutsanıyor. Kız çocukları yetiştirilirken, cinselliğin erkeklere özgü olduğu, sadece erkeğin zevk aldığı, kadın için çoğu zaman mide bulandırıcı, acı veren ama evliliğin devam etmesi ve anne olmak için yerine getirilmesi gereken bir “kadınlık görevi” olduğu öğretiliyor. Aile ve toplum baskısı, cinsellikle ilgili yanlış inanışlar, cinsel eğitimin yetersizliği, cinselliğin ayıp, günah veya yasak olarak kabul edilmesi nedeniyle, kadınlarımız cinsellik hakkında yeterince bilgi sahibi olamıyor, bilgi sahibi olmak bir yana cinselliği kelime hazinelerine dahi ekleyemiyor. Evleninceye kadar cinselliği hiç bilmeyen veya çoğu zaman yaşamayan kızlarımız, evlilikle birlikte cinsel hayata başlıyor. Ancak hayatı boyunca cinsel fantezi kurmamış, birini arzuladığında kendinden utanmış, suç işlediğini ya da günaha girdiğini düşünmüş, kızlık zarını korunması gereken en önemli yapı olarak görmüş, hiç mastürbasyon yapmamış, kendi bedenine yabancılaşmış, cinselliği eşine karşı yerine getirilmesi gereken bir görev ya da onu sevdiğini gösterebilmesinin bir yolu olarak algılayan bir kadın için cinsellik; haz alınacak güzel bir yaşantı olmaktan çok istenmeyen bir durum haline dönüşebiliyor. Çoğu zaman yatakta aktif olan erkek oluyor, ilişkinin uzunluğunu, kısalığını, tarzını erkek belirliyor, erkek isterse sevişiliyor istemezse sevişilmiyor, kadın da erkeğin isteklerine uyum gösterebilmeyi mutlu bir cinsellik göstergesi olarak algılamaya başlıyor. Bu da bir kadın olarak cinselliği bir hak ve haz kaynağı olarak görme sürecini sekteye uğratıyor ve“Kadın doğulmaz kadın olunur!” sözünün içini boşaltıyor. Cinselliği hak ettiğine inanan ve rahat bir şekilde yaşayan olgun bir kadın olmadan, anne olmak yani erkenden çocuk sahibi olmak kadınlarımızın en dayanılmaz ve acı veren açmazlarından biri… Bir kadın gerçekten kendi bedenini ve eşinin bedenini tanıyıp, keşfedip, rahat ve gevşemiş bir halde, cinsel haz alıp haz verebilecek bir seviyeye gelmek için en az 3 yıla ihtiyaç duyuyor. Çünkü “seks yapmak, boşalmak ve orgazm olmak” öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir davranış… 3 yıldan önce, erken bir hamilelik yaşayan her kadın daha tam anlamıyla olgun bir kadın olmadan anne olmak zorunda kalıyor, bu da mutsuz ve tatmin olamayan kadın sayısının hızla artmasına yol açıyor, mutsuz aileler kurulmasına neden oluyor, geleceğimizi karartıyor. Ayrıca evliliklerde ilk 3 yıl çok önemli… Bu süre çiftin cinsellik dışında diğer konularda da bir uyuma gelebilmesi için genellikle yeterli oluyor. Bu nedenle yeni evlenen çiftlere “Tam olarak olgun bir kadın olmadan anne olmamak için en az 3 yıl çocuk yapmayın!” önerisinde bulunuluyor. Dolayısıyla kadın olmak ayrıcalık ama anne olmak kadın olmanın bir başka ayrıcalığı…
CİNSEL EĞİTİM ŞART!
Cinsellik erkeğin olduğu kadar kadının da hakkı… Kadının biyolojik olarak cinsel haz alma, boşalma veya orgazm olma kapasitesi erkeğe göre daha fazla… Ancak bu kapasitenin kullanabilmesi için kadının öncelikle bu kapasitesinin farkında olması gerekiyor. Kadınlara yaşamlarının ilk yıllarından itibaren cinsel sağlık bilgisinin verilmesi, cinselliği yaşamanın bir günah ve yasak, konuşmanın ise ayıp olmadığının öğretilmesi gelecekte ortaya çıkabilecek sorunları en baştan ortadan kaldırabiliyor. Yani “çocuklara cinsel eğitim ve gençlere evlilik öncesi seks eğitimi” şart… Çünkü cinselliğin tam olarak gelişimi, temas, mahremiyet, duygusal ifade, zevk, şefkat gibi temel ihtiyaçların doyumuna bağlı… Cinsel isteğin nerede ne zaman kimle yaşayıp yaşanamayacağı, içinde doğulan aile, toplum, ahlaki değerler ve sosyal yapılar tarafından belirleniyor. Cinsel arzularını bastırmayan, gerektiğinde erteleyebilen ve istediğinde doyuran bir kadın, cinselliği haz alınan bir etkinlik olarak algılayabiliyor. Bir kadın cinselliği, aşkı yaşamanın veya sevgiyi paylaşmanın bir parçası olarak görürse boşalma, orgazm ve cinsel doyum yaşama ve haz alma kapasitesini arttırabiliyor. Bütün bunların sonucunda, cinsellikle ilgili yanlış inanışlardan uzak duran, cinsellikten korkmayan, cinsel arzularını, düşüncelerini eşiyle paylaşan daha sağlıklı ve daha mutlu kadınlar ortaya çıkabiliyor.