Kadın ve erkek eşit değildir, eştir; aynı değildir, çok farklıdır. Birbirlerinin yerine geçmek için değil, birbirlerinin yanında durmak, eşit haklarla hayatı paylaşmak için vardırlar. Kadınlar ve erkekler “Kadınca” ve “Erkekçe” adında birbirine çok benzeyen ama birbirinden bir o kadar da farklı olan iki ayrı dil kullanırlar. Bu dillerin sözcükleri ve ifadeleri aynı olmasına rağmen kullanılış biçimleri ve yüklenilen anlamları, duygusal vurguları çok farklıdır. Ancak genellikle farklılıklarının farkında olmazlar ve aynı dili kullandıklarını düşünürler. Tartışmaların, anlaşmazlıkların ve çatışmaların asıl nedeni budur. Diğer yandan da farklılıkları nedeniyle birbirlerine çekici gelirler.
SOL BEYİN – SAĞ BEYİN KULLANIMI…
Beynin sol ve sağ yarıküresi farklı becerileri kontrol eder. Bilimsel araştırmalar, her geçen gün insan beyniyle ilgili yeni keşiflerin yapılmasını, “ama” ve “fakat” diyen sol beyin ile “anlık hareket eden” sağ beyin arasındaki farkların ortaya çıkmasını sağlıyor. Soğuk, keskin, köşeli, mesafeli, sert ve katı kuralları olan “sol beyin” işitseldir; söz, sözcük, sembol ve sayılara odaklıdır; analitiktir ve mantıkla yönetilir; fikirleri sırayla ve adım adım algılar; hatırlamak için sözcük kodlarını kullanır; yüzleri değil isimleri hatırlar; detaylara odaklanarak bütüne adım adım yürür; listeler yapmayı ve planlamayı sever; zaman kullanımı çok gelişkindir, önceden planlar; bir şeyi anlamaya çalışırken aynı zamanda ertelemeye de yatkındır; benmerkezci olma eğilimindedir; tekil ve eril özellikleri baskındır; kendisini mutlu edecek şeyleri önemser; karar verirken kâr-zarar analizi yapar ve kararları inanarak vermek ister; anlamaya çalışır; sürece bakar; performansa yönelik fanteziler kurar; gerçekleri irdeler ve iradeyi mantıksal olarak kullanır. “Sağ beyin” ise görsel, imgelere ve desenlere odaklıdır; sezgiseldir, duygularla yönetilir, duygusaldır; birçok fikri aynı anda algılar; hatırlamak için zihinsel resimler kullanır, yazı ya da illüstrasyonlar sayesinde hatırlar; önce bütünü sonra detayı görür; serbest çağrışım kullanır, zaman kavramı yoktur, öncelik sıralaması yapmakta zorlanır; genelde geç kalır; dürtüleriyle hareket eder; farklılıklara gebedir; deneme yanılmayla karar verir; senmerkezci olma eğilimindedir; hissetmek için uğraşır; çoğulcudur ve dişil özellikleri ağırlıklıdır; karar verirken sevip sevmemeyi ölçü alır ve inanmasa da karar vermekten yanadır; niyete bakar; sezgisel düşünmeye yatkındır ve sezgilere çok değer verir; duygusal fanteziler kurar; duyguları analiz eder ve iradeye duyguları katar. Genellikle sol beyin Erkekçe dilini, sağ beyinKadınca dilini kullanır. Kadıncada sıfatlar, benzetmeler ve genellemelerle süslenen ve yoğunlaştırılan duygular, Erkekçede ise sade ve net bilgiler ön plandadır. Bu nedenle ağırlıklı olarak sol beynini kullanan, konuşmayı sadece olayların ve bilgilerin aktarım aracı olarak kullanmaya alışmış erkek, duyduklarını yeniden düşünüp yorumlamak yerine kadının söylemek istediğini yanlış anlar, suçlandığını hisseder ve genelde ters tepki gösterir. Ağırlıklı olarak sağ beynini kullanan kadın ise bu durumda anlaşılmadığı için kırılır, kendisiyle ilgilenilmediğini düşünür.
KIZILDERİLİ ANNESİNDEN ÖĞÜTLER…
“Yollarında kaybolmuş olanlara karşı anlayışlı ol. Cehalet, kibir, öfke, kıskançlık ve açgözlülük, kayıp bir ruhtan kaynaklanır. Rehberlik bulmaları için dua et. Kendini, kendi kendine araştır, keşfet. Başkalarının senin yolunu senin için belirlemelerine izin verme. O senin, sadece senin yolundur. Diğerleri o yolu seninle birlikte yürüyebilirler, fakat hiç kimse o yolu senin için yürüyemez. Başkalarının mahremiyetine ve kişisel yerlerine saygılı ol. Başkalarının kişisel eşyalarına dokunma, özellikle kutsal ve dini eşyalarına, bu yasaktır” diyen Kızılderili kabilesi anneleri, evlenecek genç kızlara bir erkeğin üzüntülü ya da sıkıntılı zamanlarında mağarasına çekileceğini, zaman zaman bu durumun kaçınılmaz olduğunu, bunun erkeğin onu sevmediği anlamına gelmediğini, kendini hazır hissettikten sonra mutlaka geri döneceğini anlatırlar. Genç kızlara bunu üzerlerine almamaları gerektiği konusunda tavsiyesinde bulunur, asla erkeğin peşinden mağarasına gitmemesi konusunda da uyarırlar. Aksi halde mağarayı koruyan ejderhanın onlar yakacağını söylerler.
KADIN KONUŞUR ERKEK SUSAR…
Kadın çözemediği bir derdi olduğunda, yakınlık yaratmayı, bilgi toplamayı ya da bilgi aktarmayı istediğinde, iyi hissetmeyi ve ne söylemek istediğini araştırıp bulmayı arzuladığında hemen yakınlaşmak ister; daha çok konuşur; sevdiklerinden ve dostlarından yanında olmalarını bekler; kendisine duyguları hakkında bir sürü soru sorulmasını, dinlenilmeyi ve anlaşılmayı ister. Ama Erkekçe konuşan bir erkek, üzüntülü ve sıkıntılı olduğunda, çok fazla yakınlaşıp kendini unutmaya ve kaybetmeye başladığında, kendi erkeksi doğasına dönme ihtiyacı hissettiğinde, bir sorun hakkında düşünüp pratik bir çözüm bulmaya ihtiyacı olduğunda, bir çözüm üretemediğinde, sonradan pişman olacağı bir şey söylemek ya da yapmak istemediğinde, yalnız kalmak ister ve susar, sessizleşir; kendini hazır hissedene kadar yalnız kalmak ister; yanında hiç kimseyi hatta en yakın dostunu bile görmek istemez. Bu nedenle kadın içgüdüsel olarak, erkeği kendisinin arzu ettiği biçimde desteklemeye çalışırsa çoğu zaman çatışma çıkar, erkek bunaldığını, daraldığını hisseder ve kadını kendinden uzaklaştırmak için kabalaşır ve öfkeli davranır. Kadın erkeğin yalnız kalma ihtiyacına saygı duymadığında ve onu rahat bırakmadığında, erkeğin uzaklaşma ihtiyacı da o kadar artar, yalnız kalma süresi uzar. Bu nedenle kadın erkeğin yalnız kalma ihtiyacını asla eleştirmemelidir. Onun için kaygılanıp üzülmemelidir. Duyguları hakkında sorular sorarak onu konuşturmaya çalışmamalıdır. Onun yanında oturup beklememelidir. Tavsiyelerde bulunarak sorunlarını çözmesine yardımcı olmaya çalışmamalıdır. Tüm bunlar yerine, kitap okumak, bir dostunu arayıp sohbet etmek, günlük tutmak, alışverişe çıkmak, yoga veya meditasyon yapmak, yürüyüşe çıkmak, müzik dinlemek, spor yapmak, masaj yaptırmak, duş almak, TV izlemek gibi kendi kendini mutlu edecek bir şeyler yapmalıdır. Hem kadının hem de erkeğin birbirlerinin dillerini öğrenmeleri, kendi istedikleri yöntemleri birbirlerine dayatmamaları, eşlerinin farklı düşünce, duygu, duyum ve davranışlarını öğrenmeye başlamaları gerekir. Çünkü kadın yüksek sesle, yani konuşarak düşünür, düşüncelerini serbest bırakır, ne söylemek istediğini sadece konuşma süreciyle keşfeder, duyguları hakkında konuşurlarken göz teması, gönül teması ve ten teması kurularak dinlenmek, anlaşılmak, “Ya, öyle mi? Ya sonra?”gibi karşılık duyarak rahatlamak, doğru biçimde yorumlamak ve desteklemek ister. Erkek ise içinden konuşarak düşünür, yaşadıklarını sessizce gözden geçirir, iç dünyasında en doğru yanıtı kararlaştırır, sonra ifade eder, yanıtı bulmak için yeterince bilgi sahibi değilse hiçbir karşılık vermez, çoğu zaman suskunluğu bundadır, susarken yalnız kalma ve susma özgürlüğüne saygı duyulmasını ve desteklenmeyi ister. Ama kadın erkeğin susmasını yanlış anlarlar; sevilmediğini, özel, biricik ve değerli olmadığını, önemsenmediğini düşünür, terk edilmekten korkar. Çünkü kadın ancak söyleyeceği bir şey yoksa, artık o kişiyi sevmiyorsa, önemsemiyorsa, ilişkisini bitirmek istiyorsa susar.
SUÇLAMA VE GENELLEME YAPMADAN KONUŞMAYI ÖĞRENMEK…
Kendini kanıtlama ihtiyacında olan, takdir edilmeyi ve onaylanmayı bekleyen ve başkalarının yardımı olmadan bir şeyleri başarmayı seven erkek, talep etmediği halde ona yapılan önerilerden ve duygusal yakınlıktan hoşlanmaz, kendisine acınmasından nefret eder, aşırı ilgiden boğulur. Yakınlık ve duygusallık arayan kadın, erkek yanında olmadığında kaygılanır, buna bir anlam vermez ve sorular sorarak durumu netleştirmeye çalışır. Çoğu erkek kadının dertlerini ve duygularını, hayatı ve anı sevdiği erkekle paylaşma ihtiyacını anlamakta zorlanır. Bu nedenle kadının “Beni 10 dakika dinlemene ihtiyacım” diyerek konuşmaya başlaması, suçlamadan ve genelleme yapmadan duygularını ifade etmesi, “Senin hatan değil!” diyerek erkeğe yardımcı olması, kısa ve net konuşması, tek bir konu hakkında konuşması ve konuşmasını şu şekilde bitirmeyi öğrenmesi gerekir: “İyi ki varsın, sen olmasan ne yapardım, seninle konuşabildiğim için çok mutluyum, sana içimi dökmek bana çok iyi geliyor, çok rahatladım ve kendimi senin yanında güvende hissediyorum, teşekkür ederim…” Erkeğin de kadının sorunlarından bahsetmesinin onu suçlamak, yetersiz bulmak veya başarısız görmek anlamına gelmediğini ve sadece içini dökme amacını taşıdığını bilmesi önem taşır.
BEN DİLİ – SEN DİLİ…
“Ben dili”, insanın karşılaştığı davranış ve durum karşısında bireysel tepkisini, kendi duygu ve düşüncelerini açıklayan ifade şeklidir. Kişi “ben”li cümlelerle duygularını ve düşüncelerini anlattığı zaman karşısındakini incitmemiş, fakat kendi mesajını da vermiş olur. Ben dili kullanıldığında; karşıdaki kişi suçlanmadığı için savunmaya geçmez, suçluluk duygusu hissetmez, yaşanan duygunun nedeni net bir şekilde ortaya konduğundan sağlıklı iletişim oluşur, eleştiriler kişiye, kişin karakterine değil, yapılan davranışa yöneliktir. Karşıdaki kişi düşünmeye yönelir. İletişim sorunu yaşanmadığı için anlaşmazlık olmaz, yakınlık olur ve iletişim kuvvetlenir. “Sen dili” ise, suçlama içerir ve karşıdaki kişiyi doğal olarak savunmaya yönlendirir. Dolayısıyla sonuç anlaşılamama, tartışma ve kavgaya kadar gidebilir. Sen dili kullanılarak yapılan eleştiriler davranışa değil kişiye, kişinin karakterine yöneliktir, genellemeler içerir, karşıdaki kişinin kalbini kırar ve tekrar iletişim kurma isteğini ortadan kaldırır, problemin neden kaynaklandığının anlaşılmamasına sebep olur. Ancak erkeğin gerçekten suçlu olduğu ve kadın kendini onu suçlamaktan alıkoyamadığı durumda, ilk önce başka bir kadınla veya terapistle konuşması, öfkesini ve kırgınlığını paylaşması,ve erkekle konuşmak için daha sevecen ve sevgi dolu olduğu bir zamanı beklemesi yerinde olur. Sonra erkeğe ben diliyle duygularını ve düşüncelerini aktarabilir. Erkeğin de kendini suçlanmış gibi hissetmeden dinlemesi ve kadının duygularını doğru yorumlamayı öğrenmesi gerekir. İnsanın doğasında bulunan farklılıklara saygı göstermeyi ve onları kabullenmeyi içeren “dinleme” eylemi zaman ayırarak alıştırma yapılması gereken önemli bir beceridir. Yanlış anlaşılmalar olduğunda ise, birbirinden çok farklı iki dil olan Kadınca ve Erkekçe dillerinin konuşulduğu hatırlanmalıdır.