Kadının tecavüzcüsü ile evlendirilmesi veya evlendirilmeye teşvik edilmesi çok yanlış bir uygulamadır. Kadının tecavüzcüsü ile evlendirilmesi fikri, hem evlilik kurumunun hem tecavüzün hem de tecavüz sonrası kadın psikolojisinin bilinmemesinden ve hafife indirgenmesinden kaynaklanmaktadır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca organize edilen, yargının hızlandırılması ve sorunların tespit edilmesi amacıyla yapılan toplantılarda hâkim ve savcılar ilginç ve tartışmalı önerilerde bulundu. Öneriler arasında tecavüze uğrayan kadının tecavüzcüsüyle evlenmesi halinde davanın düşürülüp işgücünün azaltılması da yer aldı. Tecavüze uğrayan kadınların sahipsiz kalmamaları için yapılan bu öneriye CİSED olarak şiddetle karşı çıkıyoruz ve kadın hakları konusunda yargı camiasında gelinen noktanın dehşet verici olduğunu düşünüyoruz. Bu tür düşüncelerin dile getirilmesi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Bu öneriler ancak ve ancak kadına yönelik işlenen suçları özendirir. Çünkü bu bakış açısı tecavüzü cinsellik olarak görmekte ve tecavüzleri normalleştirmektedir. Oysaki tecavüz bir cinsellik değildir, temel insan haklarına yapılmış alçakça bir saldırıdır. Cinsel tacize veya tecavüze uğrayan kişilerde; utanma, aşağılanma, korku, inkâr etme, reddetme, içe kapanma, güvensizlik, inançsızlık, umutsuzluk, çaresiz hissetme, bunalma, daralma, sıkılma ve kontrolü kaybetme korkusunun yanında, eve kapanma, küskünlük, bıkkınlık, iğrenme ve tiksinme şeklinde travma belirtilerine de rastlanmaktadır. Ayrıca tecavüze uğrayan kadınlarda sadece tecavüzcüsüne yönelik değil tüm erkelere yönelik olumsuz duygular gelişir ve bu duygu durumu kadının tüm hayatını altüst edecek düzeydedir. Bu nedenle tecavüze uğrayan kadınlarda yaşları ne olursa olsun erkeklerden kaçınma, erkekler karşısında her zaman tetikte olma, korku içinde yaşama, tüm erkeklere güvensizlik duyma, tecavüz edene ve tecavüz edilen mekâna yönelik kaçınma davranımı görülür. Bu nedenle kadının tecavüzcüsü ile evlendirilmesi fikri bu kadınların bir hayat boyu tetikte durmalarına ve ruhsal anlamda çöküntü içine girmelerine yol açar. Ayrıca birbirine zıt iki kavram olan evlilik ve tecavüz olayının birleştirilmeye çalışılması tatlının üstüne sirke döküp yemeye benzemektedir. Çünkü kimse mutsuz olmak, hayatını travmaları hatırlatıcı biriyle ve güvensizliklerle dolu bir ortamda geçirmek istemeyecektir. Oysaki sağlıklı cinsellik iki insanın haz dolu, güven içinde ve sevgisi ile yaşanılmaktadır ve bu yaşantının ardından da bu olumlu duygular devam etmektedir. Evlilik gerçeğine gelince, sağlıklı evlilikler sevgi, saygı ve güven üzerine kurulabilir. Tecavüz travması ve psikolojisi içerisinde olan kadınların evleneceği tecavüzcü erkeğe sevgi, saygı ve güven duyması imkânsızdır. Ayrıca bu şekilde kurulan evliliklerde doğacak çocuklar sağlıklı da yetişmeyecektir. Bir devletin amaçlarından biri ruhen ve bedenen sağlıklı bireyler ve sağlıklı aileler oluşturmaktır.
Tecavüz olaylarında devletin bakış açısı sadece bedensel zararlara değil ruhsal zararlara da yönelik olmalıdır
Bedensel travma kolay atlatılabilir ama ruhsal travmaların atlatılması bir ömür boyu sürebilir. Tecavüze veya şiddete uğrayan kadının sadece beden sağlığının bozulup bozulmadığının soruşturulması, deve kuşunun başını toprağa gömerek kendini tehlikelere karşı korumasına benzemektedir. Çünkü cinsel taciz ve tecavüzlerde meydana gelen fiziksel travmalar iyi yürütülen tedaviler ile her zaman halledilebilir ve kişiler herhangi bir iz kalmadan hayatlarına devam edebilir. Ancak cinsel taciz ve tecavüzlerde meydana gelen ruhsal travmalar tedavilere kolay kolay yanıt vermez ve ruhsal travma bazen bir ömür boyu devam edebilir. Bu nedenle bir ömür boyu güven duygularından yoksun, çaresiz güvensiz, huzursuz olan tecavüz mağdurları mutsuz olacak ve mutsuz edeceklerdir. Anlaşılacağı gibi bedenlerden izleri silip hayata devam edebilmek ve travmanın üstesinden gelmek düşünüldüğü kadar kolay değildir. Bundan dolayıdır ki CİSED olarak her zaman savunduğumuz, huzurlu insan, sağlıklı cinsellik, mutlu bir evlilik ve aile yaşantısı için devletimizin başını kuma gömmemesi ve var olan gerçekler doğrultusunda şu anı kurtarmaya çalışmaması gerekmektedir. Devletin bakış açısı bedensel zarara değil ruhsal zarara da yönelik olmalıdır.
“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…
Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…
“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…
Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…
Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…
En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…