Kadınlara uygulanan şiddet cinsel sorunlara yol açabiliyor ve toplum ruh sağlığını tehdit ediyor

Kadına yönelik fiziksel şiddet, kadının sadece bedenine değil ruhuna da zarar vermektedir. Bugünlerde yüzlerce, binlerce kadın aynı gün içinde şiddetin çeşitli şekillerine maruz kalıyor ve sadece ülkemizde değil bütün dünyada pek çok kadına fiziksel şiddet uygulanıyor. Türkiye’de kadınlara yönelik fiziksel şiddet sadece beden ve ruh sağlığına değil aynı zamanda kadınların cinsel yaşamlarında da derin yaralar açıyor.

Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam kadınların da hakkıdır

Ülkemizde kadınlarımızın çoğu çocukluk yaşlarından itibaren, cinselliğin çok büyük bir ayıp, yasak ve günah kabul edildiği bir aile ve toplumsal ortamda büyüyor ve yaşıyor. Bu nedenle kızlık zarı ve bekârete aşırı bir önem veriliyor, kadın bedeninin ve bekâretinin korunması gereken en önemli husus olduğu vurgulanıyor, aşırı toplumsal ve ahlaki baskılar nedeniyle cinsel dürtüler konusunda aşırı koruyucu ve kollayıcı olunması gerektiği savunuluyor, küçük yaşta evlilikler yapılıyor, ilk gece ile ilgili abartılı ve yanlış inanışlar bir gerçekmiş gibi algılanıyor ve çevreden anlatılan yanlış bilgiler nedeniyle kadınlarımız çoğu kez cinsel yaşamdan uzak yetiştiriliyor. Ayrıca cinsel eğitimin verilmediği bir ortamda kadınlara yüklenen cinsel obje imajı, hali hazırda cinsel konularda kapalı birer kutu olan kadınlarımızı cinselliği doğal akışı içinde keşfetme şansından da mahrum ediyor. Tüm bu olumsuz koşullara bir de son dönemlerde medyada sıkça rastladığımız fiziksel şiddete maruz kalınması eklendiğinde, kadınlarımızda cinsel işlev bozukluklarının sıkça görülmesine hiç de şaşırtıcı olmamaktadır. Ülkemizde kadınlarımızın yaklaşık %80’ninde cinsel işlev bozukluğu görülmektedir. Eşinden veya partnerinden kötü muamele, fiziksel şiddet gören, ilişkisinin cinsellik dışındaki alanlarında paylaşım hissetmeyen, cinsel ve duygusal ilişki ile ilgili beklentileri karşılanmayan kadınlarda cinsel isteksizliğe, cinsel tiksinti bozukluğuna, ağrılı cinsel ilişki olarak tanımlanan disparoniye, sekonder vajinismusa, orgazm olamamaya ve cinsel uyarılma bozukluklarına sıkça rastlanmaktadır. Şiddet uygulanan kadın, psikolojik olarak hasar görür, kendine olan güveni sarsılır ve özgüvenini kaybeder. Bu nedenle cinsel uyarılma yaşayamayan kadın cinselliği haz almadan yaşar, ağrı duyar, yeterince uyarılamaz ve orgazm olamaz. Cinselliği istedikleri bir şey olarak değil, “kadınlık görevi” olarak algılayan ve fiziksel şiddet gördükleri halde evliliklerini devam ettirmek için kendilerini eşleriyle cinsel ilişki kurmak zorunda hisseden kadınların mutlu ve sağlıklı bir cinsellik yaşamaları mümkün değildir.

Kadınların canı ve yüreği acıyor

Son 3 yıldır yaptığımız saha araştırmaları ve anket çalışmaları sonucunda kadınlarımızın yarısının fiziksel şiddete maruz kaldığını tespit ettik. Kadınlarımızın birçoğunun tokatlama, yumruk atma, tekmeleme ve itip kakmayı fiziksel şiddet olarak sınıflandırmadığını fark ettik. En üzücü olanı da “dayak cennetten çıkmadır, dayağı yiyen, dayağı hak eder” mantığının genel bir kabul olarak zihinlere yerleşmiş olmasıdır. Sebebi her ne olursa olsun kadına şiddet son bulmalı, anaokulundan itibaren cinsel eğitim verilmeli, evlenmeden önce anne-baba ve eş eğitimleri zorunlu hale getirilmeli, kadına yönelik şiddet konusundaki cezai yaptırımlar artırılmalı ve sosyo-kültürel çalışmalara ağırlık verilmelidir. Çünkü kadınlar sevilmek ister, dövülmeyi ve aşağılanmayı değil. Ancak bu şekilde bir kadınlar, kendilerini tekrar cazip, değerli ve beğenilir olarak görebilirler. Son olarak insanlar öfkelenebilir fakat önemli olan öfkenin şiddete dönüşmeden ifade edilebilmesidir. Şiddet yalnızca şiddet gören kişiyi değil, tanık olan kişilerin psikolojik durumlarını, özellikle çocukların psikososyal gelişimini de çok olumsuz etkilemektedir. Fiziksel şiddete maruz kalan kadınlarda pek çok ruhsal ve bedensel hastalık zamanla ortaya çıkmakta ve aile hayatımızın temel direği olan kadınlarımız mutsuz bir nesil yetiştirmek zorunda bırakılmaktadır. Bu nedenle kadınlara uygulanan şiddet sadece cinsel sorunlara yol açmıyor, toplum ruh sağlığını da tehdit ediyor.

eă͕�$0"

Cem KEÇE

Yeni İçerikler

BİLİMSEL YÖNTEMLER IŞIĞINDA CİNSEL YAŞLANMAYI YAVAŞLATMAK MÜMKÜN MÜ?

Yaşlanma, yaşamın kaçınılmaz bir sürecidir ve vücudun çeşitli fonksiyonlarını etkiler. Bu süreç, cinsel işlevler üzerinde…

1 hafta ago

BEŞ BEDEN TEORİSİ VE SEKSOKORPOREL YAKLAŞIM

MetaSeks Cinsel Terapi Kuramı'nda yer alan "beş beden teorisi" ve "seksokorporel yaklaşım", cinselliği, mars ve…

1 hafta ago

BEDEN TERAPİLERİ VE CİNSEL YAŞAM

Beden terapileri, bireylerin fiziksel bedenlerini kullanarak duygusal ve zihinsel sağlıklarını iyileştirmeyi amaçlayan tedavi yöntemleridir. Bu…

1 hafta ago

BASİTLEŞTİRİLMİŞ LONGEVİTY SEKS

Uzun ömürlü seks hedefleri, cinsel yaşam süresini uzatmanın yanı sıra, cinsel yaşam kalitesini artırmayı da…

1 hafta ago

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZİN GÜCÜ VE ZİHİN-BEDEN BAĞLANTISI

Bağışıklık sistemi, vücudumuzu hastalıklara karşı koruyan karmaşık bir savunma mekanizmasıdır. Bu sistem, enfeksiyonlarla mücadele ederken…

1 hafta ago

BAĞIRSAK SAĞLIĞI VE MİKROBİYOM DENGESİNİN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINA ETKİSİ

Bağırsak sağlığı, genel sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahiptir ve mikrobiyom dengesi bu sağlığın önemli…

3 ay ago