Sevilmek kadını mutlu, özel, değerli ve biricik kılar. Çünkü kadının en temel duygusal ve zihinsel gereksinimi “sevilmek”tir. Kadın çoğu zaman ilgilenilmek, beğenilmek, anlaşılmak ve saygı görmek ister ve sevildiğini ancak bunları içeren davranışlar gördüğünde hisseder. Onun için önemli olan, sevgiyi doğuran “davranışlar”dır. Çoğu insan sevginin yalnızca bir duygu olduğunu sanır, oysa sevgi bir duygudan ibaret değildir; dikkat, kabul, takdir, şehvet, merhamet sunulması ve kendin olmakta özgürlük tanıması üzerine yükselen ve davranışlarla anlam bulan bir mevcudiyet biçimidir. Bu anlamda “aşk” ile “sevgi” de birbirinden farklıdır. Aşk kişinin kendisiyle, sevgi bir başka kişiyle ilgilidir. Çünkü aşk kişinin kendisini mutlu etme gereksinimi, sevgiyse karşısındakini mutlu etme isteği ile şekillenir. Bu nedenle de aşk çoğu zaman acı verir, yaralar; sevgi iyileştirir, huzur verir.
İSTEK VE GEREKSİNİM AYNI ŞEY DEĞİL…
“İstek” ve “gereksinim” aynı şey değildir. Örneğin, trileçe tatlısı yemek bir isteğin sonucudur; kişi bu isteği karşılanırsa mutlu olur, haz duyar ama isteğinin karşılanmaması dünyanın sonu olmaz. Gereksinim ise nefes alıp vermek gibidir; bir gereksinimin karşılanmaması tıpkı nefes almanın durması gibi ölümcül bir şeymiş gibi yaşanır. Kadın için de sevilmek böylesi bir gereksinimdir, hayatta kalmak için sevgiye gereksinim duyar. Bu nedenle de kadın sık sık sevilmediğinden şikâyet eder ama eşi “Seni sevmediğimi de nereden çıkarttın, nasıl böyle düşünebilirsin? Senin için yaptıklarıma bir baksana” diyerek kadının neden söz ettiğini anlamakta zorluk çeker ve eşinin niçin sevilmediği duygusuna kapıldığını gerçekten anlamadığından “Evimizin ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyorum, eve geç gelmiyorum, aldatmıyorum, sana şiddet uygulamıyorum, ailene iyi davranıyorum” diyerek eşi için yaptıklarını sıralar.
PERFORMANS VE DUYGU ODAKLI ALGILAMA…
İnsanlarda “performans” odaklı ve “duygu” odaklı olmak üzere iki tür algılama vardır. Erkeklerde “dar açılı” olan performans odaklı algılama iktidardayken, kadınlarda“geniş açılı” olan duygu odaklı algılama iktidardadır. Algılama açısı dar olan erkeğin, kendine, sevdiklerine ve hayata verdiği değer, performansına bağlı olarak belirlenir. Erkek “BENcildir”, detaylar önemli değildir, öncelikle hedefine ulaşmayı düşünür ve kendini performansa yönelik davranışlarıyla özdeşleştirir. Ancak bu algılama şekli resmin tümünü görmesini engeller. Kadının ise algılama açısı geniştir; kendine, sevdiklerine ve hayata verdiği değer, duygularına bağlı olarak belirlenir. Kadın “SENcildir”,detaylar çok önemlidir, hedefe ulaşma çabalarının yaratacağı olası sonuçları önceden görür ve kendini duygularıyla özdeşleştirir. Böylece resmin tümünü görebilir.
LEYLA VE KAMİL ÇİFTİ…
Kamil ve Leyla adını verdiğim danışanlarımın öyküsü, kadınların sevilme gereksinimini tüm ayrıntılarıyla ortaya koyuyor: Özel bir bankada çalışan Kamil, maaşına ek olarak ne kadar çok satış yaparsa o kadar çok prim alıyordu. Bu nedenle bütün hayatı işi ve işteki performansı olmuştu. Ev hanımı olan Leyla ise evin sorumluluklarını üstlenmişti. Çocuklarını büyütüyor, eşinin hayatını kolaylaştıracak her şeyi yapıyor ve kendini onu işine göre planlıyor ve ona hep destek olmaya çalışıyordu. Ama Kamil işindeki başarıdan başka bir şey düşünmediği için eşini ve çocuklarını ihmal ediyordu. Leyla sevilmediğini ve değerli olmadığını düşünmeye başladığı için kırgın ve öfkeliydi. Kamil ise neler olup bittiğinin farkında bile değildi. Sonunda Leyla, Kamil’i “suçladı”, Kamil “savunmaya geçti”, “olumsuz duyguları sevgi dolu bir tavırla paylaşma”yı bilmeyen bu çiftin arasında çatışma çıktı. Çünkü Leyla olumsuz duyguları birikmeden önce paylaşmayı seçmiyordu. Kamil de eşi biriken olumsuz duygularından söz açtığı zaman onu dinlemeyi başaramıyordu. Bu tür bir kısırdöngüye girmiş olan çiftin izleyebileceği en iyi yollardan biri “WhatsApp tekniği”ni uygulamaktı. Oldukça kolay ve etkili olan bu teknik, çiftin olumsuz duygularını yazıya dökmesi ve yazdıklarını WhatsApp üzerinden birbirleriyle paylaşmaları şeklinde uygulanır. Eğer WhatsApp tekniği de sonuç vermezse, artık bir evlilik terapistinden yardım almanın zamanı gelmiş demektir. Tıpkı Kamil ve Leyla çiftinin yaptığı gibi… Evlilik terapisi sürecinde Leyla, kadın ve erkek farklılıkları konusunda bilgilendikten sonra, duygularını, isteklerini ve gereksinimlerini aktarmanın sorumluluğunu alabildi. Leyla, kadınsı açık ve duygusal algılama açısının Kamil’de olmadığını, onun bir kadın gibi değil, bir erkek olarak düşündüğünü ve davrandığını kabul etti. Kamil'in onu sevdiği halde performans odaklı algılaması nedeniyle onu ihmal ediyormuş gibi yanlış bir algıya kapıldığının farkına vardı. Leyla'nın duygusal algılamasına göre birini sevmek, o kişiyle kendini ona adayarak ilgilenmek demekti. Kamil'den beklediği karşılığı göremeyince, hatalı bir düşünceyle kendisini sevmediğine inanmaya başlamıştı ama bu doğru değildi. Leyla almadan vermeyi sürdürdükçe ve duygularını baskı altında tuttukça sertleşmeye başlamış ve olumlu duygularıyla arasındaki bağlantı neredeyse kopma noktasına gelmişti. Kamil ise bu sürecin farkına bile varmıyordu, çünkü performansına odaklanmıştı.
SANDVİÇ TEKNİĞİ…
Kadın mutlu olmak için, kadın-erkek farklılıklarının doğası gereği eşinin olaylara farklı açıdan bakan bir erkek olduğunu, bir kadın gibi düşünüp algılayamayacağını kabul etmelidir ve eşine ihtiyacı olduğunu ifade etmeyi ve ondan destek istemeyi öğrenmelidir. Sinirlendiği zaman duygularını paylaşmalı ama olumsuz duygularını “sandviç tekniği” ile olumlu duygularının arasına sıkıştırmalıdır. Bunun için, öncelikle, kendini rahatsız eden olumsuz duygusunu söylemeden önce eşinin olumlu bir yönüyle söze başlamalıdır. Bu, sandviç ekmeğinin üsteki kısmıdır. Olumlu girişten sonra “ve” bağlacını ekleyerek, kendini rahatsız eden duygusunu, sandviçin içi olarak hazırlamalıdır. Olumlu girişin ardından kesinlikle “evet ama” bağlacını kullanmamalıdır. Bunun kullanılması durumunda, bu bağlaçtan önce söylediği her şey, eşi tarafından “yalan” ya da “geçersiz” olarak kabul edilebilir ve hemen savunma mekanizmaları devreye girer. Sandviç ekmeğinin alttaki kısmı içinse, mesaja yine olumlu bir duygu eklemesi gerekir. Böylece olumsuz duygu, iki olumlu duyguyla sandviç haline getirip sunulur. Böylece duygularını paylaşırken eşini suçlamadığı, anlaşılmanın ve dinlenmenin kendisi için ne kadar önemli olduğu mesajını verir. Bir kadının anlaşılma ve dinlenilme ihtiyacını eşi tek başına karşılayamaz. Bu nedenle kadın kırgınlık hissettiğinde ya kadın arkadaşlarıyla konuşmalı ya bağışlayıcı olmayı öğrenmek için duygularını WhatsApp tekniği ile boşaltmalı ya da bir terapiste başvurmalıdır. Erkek ise kadının gereksinimlerini anladığını ve kendisine ihtiyaç duyulduğunu hissettiği anda davranışlarını, seçimlerini ve konuşma şeklini değiştirmeli ve eşine zaman ayırmalıdır. Önceden tasarlanan zaman ayırma işlemine “kendini mutlu etme oyunu” adını veriyorum. Çünkü erkeğin mutluluğu eşinin mutluluğundan geçer. Kadın mutlu olursa erkek de mutlu olabilir. Bunun için erkeğin eşini “göz teması, gönül teması ve ten teması” kurarak dinlemesi, duygularına odaklanması ve gereksinimlerini anlaması gerekir.