Terapistin danışanına karşı olan tüm tutumları ve duyguları “karşı aktarım” olarak bilinir. Terapistin danışanına karşı mat olmasını ve bir ayna gibi yalnızca ona gösterilenleri göstermesi gerektiğini ifade eden Freud’a göre karşı aktarım, danışanın terapistin bilinçdışı duygularını etkilemesiyle ortaya çıkmaktadır. Terapistin zihnini de terapötik bir alet olarak gören Freud, karşı aktarımı bu aletin işlevselliğini ve terapistin danışanını özgür biçimde anlamasını aksatan bir terapötik fenomen olarak görmüştür. Bu açıdan bakıldığında terapisteki bilinçdışı bir tepkinin karşı aktarım olarak adlandırılabilmesi için terapistte, danışanıyla yürüttüğü terapi çalışmasına karşı bir tür “direnç” oluşturması gerekir. Yani karşı aktarım hem terapötik çalışmaya bir engeldir hem bir dirençtir hem de şifa veren yararlı bir terapötik alettir. Dirence dönüşen karşı aktarım terapistte “kör noktalar” yaratarak terapinin yönetilmesini zora sokabilir.

ABARTILI VE YOĞUN TEPKİLER…

Terapistin danışanına verdiği "bilinçli" tepkilerin karşı aktarım ile ilgisi yoktur. Ancak bilinçli de olsa bu tepkilerde bir yoğunlaşma ve abartı varsa, o zaman terapiste bir karşı aktarımdan bahsedilebilir. Böyle bir durumda danışan, terapistin geçmişine ait bir nesne haline gelmiştir. Yani bir terapist için danışan kendi geçmişindeki önemli bir ötekiyi temsil edebilir. Karşı aktarım ifadesindeki "karşı" kelimesi hem danışanın aktarımına paralel giden ve terapistte buna karşılık gelen bir tepkiyi ima ettiği gibi hem de danışanın aktarımına karşıt bir tepkiyi de belirtir. 

TERAPİ ODASINDA İKİ KİŞİ VAR…

Aktarımın olduğu her yerde karşı aktarımda vardır. Çünkü odada iki insan, iki yaşam öyküsü, iki bilinçdışı vardır. Terapistin bilinçdışı danışanın bilinçdışıyla bir iletişim durumundadır. Çok derinlerde olan bu iletişim yüzeye karşı aktarım olarak çıkabilir. Bu nedenle karşı aktarım kavramını, terapistin danışanına yönelik tüm mesleki tutum ve duruşunu kapsayacak şekilde de değerlendirmek gerekebilir. Hatta karşı aktarım bazen danışanın yansıtmalı özdeşimine bilinçdışı bir tepki veya yanıt olarak da ortaya çıkabilir. Yani karşı aktarım danışanın yansıtmalı özdeşimi kullanarak hayata geçirdiği aktarım fantezisindeki nesne tasarımı ile terapistin bilinçdışı özdeşleşmesi ile ortaya çıkabilir. Danışanın dışsallaştırmalarının veya yansıtmalı özdesimlerinin sonucunda terapist kendisini danışanın kendilik veya nesne tasarımlarının bir yönünün aracısı gibi hissederek tepki vermeye başlayabilir. Bu durumda, daima arka planda ve gölgede kalması gereken karşı aktarım, terapinin ve "normal karşı aktarım" olarak bilinen empatinin temel gereklerinden biri olarak da görülebilir. 

YAZGIYI BİLMEK ÖNEMLİ…

Tıpkı aktarım gibi karşı aktarım da terapistin danışanıyla kişiler arası ilişkisi bağlamı içinde anlaşılmalı ve değerlendirilmelidir. Terapi ilişkisinde danışan terapistten bilinçdışı tarafından belirlenen bir tepkiyi almak için baskı yapar, bu baskı karşı aktarımı tetikler ve terapistin kendine yüklenen rolü oynamasına yol açabilir. Bu nedenle terapistin danışanın yazgısını yani özne ve nesnenin rol ilişkilerini bilmesi gerekir. Danışanına dair derin bilgilere sahip olan bir terapist hem karşı aktarım yaptığını, tabi bilinçdışı olarak yaptıktan sonra, bilinçli olarak fark edebilir hem de kendi karşı aktarımını, entellektüel bilgilerden, danışanına bir insan olarak verdiği yanıtlardan, danışanına yaptığı aktarımdan ve danışanıyla yaptığı empatik özdeşleşmeden ayırabilir. İşte o zaman terapistin karşı aktarım tepkileri, terapistin algılamasını, anlayışını, dürtülerini kontrol etme yeteneğini ve karar verme becerilerini olumlu yönde geliştirmeye hizmet edecektir.

TERAPÖTİK DURUŞ İLE KARIŞTIRMAMAK GEREKİR…

Karşı aktarımından bağımsız olarak, terapistin danışanına aktarımları ve yansıtmaları olabilir. Terapist danışanı, çocukluğundaki önemli bir figürün bugünkü temsilcisi olarak görebilir, bunları karşı aktarım olarak görmemek gerekir. Ayrıca terapistin profesyönel terapötik tutumunu ve terapötik duruşunu da karşı aktarım ile karıştırmamak gerekir. Son olarak empati ile karşı aktarım arasında ince bir çizgi vardır ve birbirlerini hem olumlu yönde hem de olumsuz yönde etkileyebilirler. 

Cem KEÇE

Yeni İçerikler

BAĞIRSAK SAĞLIĞI VE MİKROBİYOM DENGESİNİN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINA ETKİSİ

Bağırsak sağlığı, genel sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahiptir ve mikrobiyom dengesi bu sağlığın önemli…

3 gün ago

AŞKIN DERİN CİNSEL BİLGELİĞİ VE LONGEVİTY SEKS

Aşkın derin cinsel bilgeliği, cinselliğin sadece fiziksel bir eylem olmadığını, duygusal, ruhsal ve enerjisel boyutlarının…

3 gün ago

ANTİ-ENFLAMATUAR DİYET VE CİNSEL YAŞAM

Anti-enflamatuar diyet, vücuttaki kronik enflamasyonu azaltmayı amaçlayan beslenme yaklaşımıdır. Kronik enflamasyon, cinsel işlev bozuklukları, kalp…

3 gün ago

ANTİ-AGİNG ETKİLİ NUTRASÖTİKLERİN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA KULLANILMASI

“Nutrasötikler”, besin ve ilaç karışımı olan, besleyici ve sağlık yararları sağlayan ürünlerdir. Bu ürünler, yaşlanma…

3 gün ago

CİNSEL İŞEV BOZUKLUKLARININ TEDAVİSİNDE ANDULASYON TERAPİSİ

“Andulasyon terapisi”, “biyomekanik vibrasyon” ve “infraruj (kızılötesi) ışınları” birleştirerek vücudun çeşitli sağlık sorunlarını tedavi etmeyi…

3 gün ago

ALKALİ DİYET VE CİNSEL YAŞAM

Alkali diyet, vücudun pH dengesini alkalinize etmeyi amaçlayan bir beslenme tarzıdır. Bu diyet, asidik yiyeceklerin…

4 gün ago