Korona Travması Sonrası Normalleşme

Korona virüsün ülkemizde görüldüğü ilk vakadan sonraki iki aylık süreçte yaşananlar hayrete düşürücü ve hızlı tempolu bir bilim kurgu filminin sahneleri gibiydi adeta… Bugünlerde artık filmin sonuna geldiğimizi umarak “normal hayat”a dönmeye hazırlanıyoruz ama hayatın salgın öncesinde normal olarak kabul ettiğimiz şekline hemen geri dönmeyeceğimizi ve “yeni normal”e alışmamız gerekeceğini biliyoruz.

 

NEREDE KALMIŞTIK?

Salgın, karantinaya girerken dışarıda bıraktığımız dünyada ekonomi, eğitim, sağlık, sosyal faaliyetler ve daha pek çok açıdan bugüne kadar hiç tanık olmadığımız ölçekte ciddi değişikliklere neden oldu. Salgın henüz tam olarak sona ermediği için hayatımıza kaldığımız yerden, eskisi gibi devam edemeyeceğiz. Salgın önlemlerinin devam edeceği bu süreçte karantinadan çıkıp iş arkadaşlarımız, dostlarımız ve sevdiklerimizle yeniden bağlantı kurarken sadece virüs bulaşma endişesinin değil, birçoğumuz belirsizlik, finansal güvensizlik, iş kaybının yarattığı kaygıların ve bazılarımız da karantina sürecinde yaşadığımız stres, anksiyete, öfke, sinirlilik, duygusal tükenme, depresyon gibi ruhsal sorunların etkisinden kurtulmaya çalışacağız. Tüm bu zorluklardan geçerken en büyük gücü kendimizde bulacağız.

 

BENİ ÖLDÜRMEYEN ACI, GÜÇLENDİRİR!

Tüm dünyanın yaşadığı bu salgın travmasını kayıplarla değil, kazançlarla atlatarak, diğer bir ifadeyle “travma sonrası psikolojik büyüme” süreci olarak yaşamamız mümkün…  Zorlu yaşam koşullarıyla mücadelenin bir sonucu olarak ortaya çıkan olumlu psikolojik değişim süreci olan travma sonrası psikolojik büyümeyi, Nietzsche’nin ünlü deyişi en iyi şekilde anlatır: “Beni öldürmeyen acı, güçlendirir.” Bu güçlenme, yaşamın değerini anlama ve takdir etme, yaşamda neyin önemli olduğuna ilişkin öncelikleri değiştirme, kişiler arası ilişkilerde olgunlaşma ve empati yapma, kendi gücünün daha çok farkına varma, kişinin hayatı ve ruhsal gelişimi için yeni olasılıkları ve yolları keşfederek hayatı daha anlamlı veya olumlu bir yönde değiştirme sürecidir. Bu süreçte, kişi önceden fark etmediği şeylerden daha fazla keyif almaya, yaşamına değer katacak yeni hedefler belirlemeye, önceliklerini değiştirerek yaşamını kendisi için daha anlamlı ve doyumlu hale getirmeye, yakın ilişkilerine daha çok değer vermeye başlar. Kendi gücünün ve kaynaklarının farkına varır, özgüveni artar ve yaşamının kontrolünü eline alarak kendine yeni yollar çizebilir. Ancak travma sonrası psikolojik büyüme, kişinin travmatik süreçten sonra içinde bulunduğu gerçekliği nasıl değerlendirdiğiyle ilişkilidir ve yaşadıklarından bilinçli ve sistemli bir biçimde anlam çıkarması ve kazanım elde etmeye çalışmasıyla mümkündür.

 

PSİKOLOJİK BÜYÜMEYİ TEŞVİK ETMEK…

Geleneksel Japon kintsugi sanatında, kırık çanak çömleklerdeki çatlaklar toz altın, gümüş veya platin ile doldurularak hasarlı parçalar eskiden olduklarından daha güzel bir şeye dönüştürürler. Travma sonrası büyüme de insan zihni için kintsugi gibidir. Zor yaşam koşullarında kendi içsel gücünüzü kullanarak, düşündüğünüzden daha güçlü olduğunuzu keşfederek, yeni bir anlam ve amaç hissi ve daha derin bir farkındalık seviyesi ile yaşama karşı daha pozitif bir tutum geliştirebilirsiniz. Amaç duygusu olan insanlar daha az endişe ve stres hissederler. Yine Nietzsche’den bir alıntı yapacak olursak, “Yaşamak için bir nedeni olan kişi neredeyse her şeye katlanabilir.” Yaşamınız ve sahip olduklarınız için daha yüksek bir takdir duygusu ve daha otantik ilişkiler geliştirebilirsiniz. Ne kadar zor ve acı verici olsa da içinde bulunduğunuz durumun gerçekliğini kabul etmek, yaşadığınız stresle başa çıkma becerilerinizi arttırır. Yaşamınızı aralıksız faaliyetlerle doldurmak ve sürekli geleceğe koşmak yerine biraz yavaşlayabilir ve yaşadığınız anın değerini fark etmeyi öğrenebilirsiniz. Kendiniz ve yaşamınız hakkındaki düşüncelerinizde değişiklerin olduğu bu psikolojik büyüme sürecinden geçerken gelecekte karşılaşabileceğiniz zorluklarla kolayca baş edebileceğiniz bir psikolojik dayanıklılık kazanmış olursunuz.

 

BAZEN DESTEK GEREKEBİLİR…

Birer kar tanesi gibi hepimiz birbirimizden farklıyız. Aynı travmayı yaşamış olsak bile her birimiz farklı şekillerde ve farklı derecelerde etkilendik. Bu nedenle de yaşadıklarımızın üstesinden gelmek için bazılarımız kendi başına mücadele etmeyi tercih ederken, bazılarımız da ailemizin, çevremizin ya da bir uzmanın desteğine ihtiyaç duyabiliriz.

Cem KEÇE

Yeni İçerikler

VAJİNİSMUS: “BİR KAÇINMA VE ERTLEME BOZUKLUĞU”

“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…

6 ay ago

GEÇ BOŞALMA

Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…

6 ay ago

CİNSEL FANTEZİLER VE CİNSEL AŞK OYUNLARI

“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…

6 ay ago

PENİSİ TAKINTI YAPMA BOZUKLUĞU

Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…

6 ay ago

SERTLEŞME BOZUKLUĞU

Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…

7 ay ago

ERKEN BOŞALMA KADER DEĞİLDİR

En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…

7 ay ago