Ülkemiz genelinde yapılan her dört evlilikten birinin çok küçük yaşlarda yapıldığı bilinmektedir. Küçüklere büyük gelen bu evliliklerin ortadan kalkması için toplumun bilinçlendirilmesi, toplumda farkındalık yaratılması, normalleşen ve meşrulaşan bu evliliklerin sağlıksız yapısının kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor.
Erken evlilikler çiftin çocukluğundan, gençliğinden ve yaşamından çalınan bir takım özgürlükleri akla getirir
Toplum tarafından genellikle bir sorun olarak değerlendirilmeyen erken yaş evlilikleri sorunlu ailelerin artmasına neden oluyor. Ataerkil ve geleneksel toplum yapısı, erken yaşta evlilikleri normalleştirmiş ve meşrulaştırmıştır. Oysa erken yaşta yapılan evlilikler özellikle kız çocuklarının toplumdaki eşitsiz konumunu pekiştirmekte ve hayat tercihlerini azaltmaktadır. Ruhsal ve bedensel gelişimini henüz tamamlamamış, kendi yaşamının iplerini eline henüz alamamış, haklarını bilmeyen yüzlerce genç kız ya kendi istekleri ile ya da ailelerinin zorlaması ile evlenmektedir. Her ne kadar erken yaş evlilikler doğunun adetleri arasında yer alan bir husus ise de, bazen batı toplumunda da kişilerin kendi tercihleri doğrultusunda yapılmaktadır. Toplumun erken evlilik için nedenleri mevcuttur. Bazen yoksulluktan kurtulma isteği, bazen yalnızca bir aidiyet arayışı, bazen mevcut durumda kurtulup daha iyi görülene koşma, bazen köle gibi satılma, bazen “evde kalırsın, yaşın geçerse kimse seni almaz” gibi yüz yıl öncesinden getirilip halen terk edilemeyen baskılar, bazen bir aşk, bazen de kendini ifade etme isteği küçük yaşta evliliklerin nedenleri arasındadır. Batı bölgelerinde ise sıklıkla evliliği bir maharet, bir başarı veya bir yetişkinlik hareketi gibi algılayan ve birbirine âşık sevgililer sevgilerini yasaklar doğrultusunda yaşarken bunu meşrulaştırma isteği ile aynı doğu toplumundaki yaşıtları gibi ani ve özenti sahibi bir karar alabilmektedirler. Hatta bu doğrultuda batıda yaşayan birçok aile özellikle 13–15 yaş arasındaki kızlarının evliliklerine onay verilmediği için, baskıya maruz kalan genç kızların evden kaçma girişimleri söz konusu olabilmektedir. Bu durum genç yaşta yapılan evliliklerden bile daha kötü sonuçlara sebep olmaktadır. Özellikle kız çocuklarının biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimini tamamlamamış olmaları ve bununla birlikte erken evliliğin sonucu olarak meydana gelen bebek doğumları, bireyin yaşam evrelerini sağlıklı geçirip, sağlıklı bir kişilik yapısı geliştirmesini ve çözümleyici yaklaşımlar göstermesini engeller niteliktedir. Kendi ergenlik sorunlarını halletmeden önce ebeveyn olan bu tip ailelerin çocukları sorunlu kişilik yapısına sahip olabilmektedir. Toplum olarak ilerlemiş bir ülke, iyi koşullarda yaşamını sürdüren insanlar ve mutlu çocuklar beklentimiz iken, yaşanılan bu evliliklerle birlikte toplumun çekirdeğini oluşturan aile ve bireyleri sağlıksız kılınmaktadır. Bu noktada hem devletimize hem ruh sağlığı profesyonellere hem de ailelere çok fazla iş düşmektedir. Evliliğin nasıl bir düzen olduğuna, aile ortamının ne tür şartlara sahip olması gerektiğine ve diğer benzer durumlara açıklık getirilmesi gerekmektedir. Ebeveynlerin çeşitli eğitimlerle görsel ve işitsel medya kullanılarak erken yaşta evlilik, kadın hakları, çocuk hakları, aile içi şiddet gibi önemli konularda bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Aile planlaması hizmetlerinin yaygınlaştırılması, aile planlaması olgusunun topluma daha açıklayıcı bir şekilde yansıtılması, din görevlilerinin, günümüz koşullarında erken evliliğin sakıncalarını gerekli yerlerde gündeme getirerek vurgulaması önemli hususlardandır. 18 yaş altındaki evliliklerin yasalarla kesin bir şekilde engellenmesi, özellikle kız çocuklarının eğitime dâhil edilmesi, kadınların ekonomik anlamda özgürlüğünün sağlanması, kadınların iş kurma ve meslek edinmelerinin sağlanması, cinsel istismar, cinsiyet ayrımcılığı ve toplumsal halk sağlığı konularında toplumun bilinçlendirilmesi, ekonomik koşulların iyileştirilmesi gerekmektedir. Tüm bunlarla birlikte ayrıca evlenmeyi düşünen bireylerin de kendilerine şans vermesi ve ani kararlar almadan önce uzun bir süre birbirlerini tanımamaları gerekir. Unutulmamalıdır ki erken evlilikler o kişilerin çocukluğundan, gençliğinden ve yaşamından çalınan bir takım özgürlükleri akla getirir. Evlilik öncesi fiziksel tahlilleri zorunlu tutan devlet evlilik öncesi eğitimi şart koşmalıdır. Çünkü evlilik ile oluşturulan aileler ülke gelişimini sağlamaktadır. Aslında ne koşulda olursa olsun erken yaşta yapılan evliliklerin sonucu baştan bellidir. Bu evlilikler yeni neslin sağlıksız ve yetersiz bir şekilde gelişmesine neden olmaktadır.
Küçük yaşta yapılan evlilikler çift için bir travmadır
Zorla da olsa rızayla da olsa küçük yaşta evlilikler hem erkek hem kadın için bir travmadır. Henüz gelişimini tamamlamamış gençlerin evliliğin getirdiği ağır sorumlulukları yüklenmesi psikolojik travmaların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Hem erkek çocuk için hem de kız çocuğu için evlilikten önce yaşanması ve deneyimler kazanılması gereken birçok olgu mevcuttur. Bu süreç tamamlanmadan yapılan erken evliliklerde pişmanlık, öfke, özlem, hayal kırıklığı gibi duygular yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Erken evliliklerde ortaya çıkan sorunlar arasında en çok depresyon, kaygı bozuklukları, fobik problemler, güven problemleri, sağlık ile ilgili problemler ve intihar girişimleri bulunmaktadır. Erken yaş evlilikler erken gebelik ve doğumlara yol açabilmektedir. Fiziksel gelişimini tamamlayamamış, ruhsal olgunlaşmasını tamamlayamamış gençler erkenden evlendiklerinde, gebelik ve doğumlarda anne veya çocuğun ölümüne, çocukların sağlıklı bir şekilde gelişimlerini tamamlayamamalarına neden olabilmektedirler. Ayrıca, erken yaş evliliklerinde aile içi sorunlar daha fazla görülmekte, çocuk bakımı ve çocuğu büyütme noktasında çift yeterli bir olgunlukta olamadığından ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Aile içi şiddet ve evlilikten mutlu olamamaları, kadında ve erkekte psikolojik sorunların görülmesine yol açabilmektedir. Bu tür evlilikler kadın için katlanılması gereken bir durum, erkek içinse mutluluğu dışarıda aramak için bir bahane olabilmektedir. Genç karı koca arasındaki sorunlar ailelerini de etkilemekte, aile ve eşler arasında kavgalara, kıskançlıklara, şiddete neden olmaktadır. Bu durum yıpranmış ailelere, mutsuz çiftlere, ortada kalmış ve psikolojik sorunlarla büyüyen çocuklara yol açmaktadır.