Erkekler, çoğu zaman kadın cinselliğine karşı çelişik duygular taşıdıklarının bilincinde değildir ve birçok kadın da erkeklerde gördükleri karmaşayı göz ardı eder. “Aşık olmak” ve “seks yapmak” karmaşasının arkasında bazen madonna-fahişe sendromu vardır. Yani bazı erkekler için “aşk” ve “seks” farklı şeylerdir. “İyi ve masum” kadınlar sevilmek için “kötü ve seksi” kadınlar da yatılmak içindir. İşte bazı erkekler bütün hayatlarını bu ayrım üzerine kurarlar. Bu nedenle aşk ve seksi asla bir araya getiremezler, aynı kadına karşı bu iki güçlü duyguyu beraber hissedemezler; “masumiyet” ve “dişilik” arasında arafta kalırlar.
"Erkekler kadınların mutfakta iyi bir aşçı, salonda iyi bir hanımefendi, yatakta ise iyi bir fahişe olmasını ister" deyişini hemen herkes duymuştur. "Madonna", tapar derecesinde değer verilen, sevilen, aşık olunan, seksin yakışık almayacağı, seks düşünülmeyecek ve seks arzularıyla yaklaşılmayacak "kutsal kadın" demektir. "Fahişe" ise adeta seksin diğer adıdır; seks düşünülecek ve seks arzularıyla yaklaşılacak "kutsal olmayan kadın" anlamına gelir. Madonna-fahişe sendromu, erkeğin bilinçdışının derinliklerinde yatan ve madonna figürü olan annesine ilişkin yasak cinsel arzuları ve fahişe figürü olan, kutsal olmayan kadına karşı duyduğu onaylanır cinsel arzularından doğmaktadır. "Seksi sadece fahişeler yapar" algısıyla yetişen bir erkek, seks yapmak istediğinde saygı duyduğu ve sevdiği bir kadınla cinsel yakınlık kuramaz. Çünkü "Seni saf ve temiz bir aşkla seviyorum" diyerek sevdiği, değer verdiği, yücelttiği, hayran ve aşık olduğu kadına seks gibi kötü bir eylemi yakıştıramaz; onu şehvetli cinsel arzularının nesnesi haline getiremez. Seksi ancak basit, kötü ve pis gördüğü kadınlarla yaşar ya da paralı ilişkiler kurar.
NE ZAMAN ORTAYA ÇIKAR?
Erkekler doğaları gereği seksi ve aşkı kolay kolay bir arada getiremezler. Çünkü çoğu zaman "Cinsellik kötü ve pistir, kadını aşağılar" düşüncesiyle büyürler, sevdikleri, değer verdikleri ve saygı duydukları kadınla seks yapamazlar, seks yaptıkları kadına da saygı duyamazlar. Çocuklularında annesiyle babasının seks yapmadığını düşünürler. Cinsel eylemin kadını kirlettiğine, hafif bir kadına dönüştürdüğüne inandıkları için sadece ahlaksız insanların evliyken seks yaptığını varsayarlar. Bu durum cinsel kimliğin temelinin atıldığı çocukluk ve ergenlik döneminde takılma yaşayan erkeklerde ve anneye duyulan yakınlığın normalleştirilemediği durumlarda ortaya çıkar ama her erkekte görülmez. Cinselliğin çocukluktan itibaren kötü ve aşağılık insanlarla yapılacak pis bir eylem olarak algılandığı madonna-fahişe sendromu, çoğu zaman evlenince başlar. Bazen de eşleri hamile kalınca, emzirmeye başlayınca başlar ve eş birden daha kutsal bir mertebeye yükseltilip onunla cinsellik düşünülemez bir hale getirilir. Sevilen ve değer verilen kadınla seks yapılamayacağı düşünülür. "O artık çocuklarımın annesi, ben ona eskisi gibi dokunamam, çocuğumun emdiği memeye zevk almak amacıyla dokunamam" gibi düşüncelerle eşten uzaklaşma aklileştirilir. Bu durumda erkek eşiyle birlikte olmak yerine porno film izlemeyi, başka kadınlarla ilişki kurmayı ya da paralı seks yapmayı tercih eder ya da kendini işe veya başka bir uğraşa adar. Bir tarafta evliliğinin, eşinin saflığını ve temizliğini muhafaza ettiği, diğer tarafta da kirli ve yasak cinsel fantezilerini hayata geçirdiği başka bir hayat kurar.
PORNO FİLMLERİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI…
Madonna-fahişe sendromu yaşayan erkeklerde genellikle seksin yerini porno ve porno eşliğinde yapılan mastürbasyon alır. Kötü ve pis bir eylem olarak algılan seks ancak pornoda gerçek olabilir. Eşine dokunmak istemeyen erkek, kendini porno filmlerdeki erkeklerle özdeşleştirir, porno filmlerdeki kötü kadınları arzular, o kadınlarla hayali olarak birlikte olur ama o porno filmlerdeki "yasak" olan şeylere karısını bulaştırmaz, karısını saf ve temiz olarak bu kirli dünyanın dışında tutar. Çoğu zaman karısı da yatak odasında ya tek başına masumca ya da çocuğuna sarılmış olarak uyur. Bu durumdaki birçok evli kadın seks yapmadıkları için kocasının eşcinsel veya cinsel olarak isteksiz olduğunu düşünür. Oysa erkeğin cinsel isteği sadece eşine karşı yoktur, başka kadınları, porno filmlerdeki kadınları, yani "yasak" kadınları arzulamaktadır ve"gizlice" "yasak" kadınlarla aşk yaşamaktadır, sabaha kadar porno izleyerek mastürbasyon yapmaktadır ama asla gidip "yasak olmayan" karısıyla seks yapmak istememektedir.
ANNELERİYLE SORUNLAR VAR…
Madonna-fahişe sendromu yaşayan bir erkek ya annesine çok düşkündür, onun sözünden hiç çıkmaz, ona derinden bağlıdır ya da tam tersine annesinden uzaktır, onun sözüne itibar etmez ama her iki durumda da eşiyle annesini kıyaslar. "Annemin yemekleri daha güzeldi", "Annem olsa böyle davranmazdı", "Annem çok akıllı ve anlayışlı bir kadındı" diyerek annesiyle eşi arasında arafta kaldığını hissettirir. Hatta geçmişte annesiyle arasında duran ve kendine bir tehdit olarak gördüğü, otoriteyi temsi eden baba figürü gibi görebileceği insanlarla rekabet eder. Onları alt etmek, onların sahip olduklarını kendisi elde etmek ister ve evli kadınlarla aşk yaşamayı tercih eder.
NEDEN OLUR?
Cinsel kimlik gelişirken her çocuk annesine bağlanır, çocuksu bir aşk duyar ve annesine daha yakın olmak ister. Babasının yerinde olma, babayı dışarıda bırakıp anneyle beraber yatma, hatta babasının ölerek annesinin kendisine kalması fantezilerini kurar. Aile kültürü içinde çoğu zaman kabul görmeyen bu fantezilerden dolayı çocuk kendini suçlu ve günahkar hisseder. Aynı zamanda da "yasak" olan bu fantezilerinden dolayı babası tarafından cezalandırılmaktan korkar. Bu korku zamanla fantezisini sonlandırır. Ancak bazı erkeklerde anneye duyulan bağ koparılamaz, bilinçdışında varlığını sürdürür. Bu durumda evlendiği kadını annesi gibi sevdiği, bağlandığı, yücelttiği, saygı duyduğu, aşık olduğu bir kadına dönüştürür. Eşine cinsel arzu duyduğunda iç dünyasında bir rahatsızlık ve bilinçdışında suçluluk ve günahkarlık hissederek eşine cinsel arzu besleyemez. Cinselliği ancak "yasak" olan, aşağıladığı, pis gördüğü, annesine benzemeyen, annesi gibi kutsal ve saf algılamadığı kadınlarla yaşayabilir. Babanın sert ve otoriter oluşu, anneye ruhsal ve bedensel şiddet uygulaması, anne babayı seks yaparken görmek de erkek çocuğu korkutur ve annesinin ihtiyacı olan sevgiyi, yumuşaklığı, saflığı ve duygusallığı içgüdüsel olarak fark etmesine, kendisini annesinin ihtiyacını giderecek role sokmasına yol açar ve zamanla "Ben eşime karşı babam gibi sert ve otoriter olmayacağım, babam gibi eşime kötü davranmayacağım, eşime kötü ve pis şeyler yapmayacağım" diye düşünmeye başlar. Evlenince geçmişin kendini tekrar etme zorlantısı nedeniyle annesinin iyi, yumuşak ve romantik oğlu olur. Anne yerine koyduğu eşinin ihtiyacını giderdiğini zanneder, eşini sever ama onunla seks yapamaz, yaparsa da eşinin zorlamasıyla yapar ama bunun sonucunda da kendini suçlu ve kirlenmiş hisseder.
SEVGİNİN ELLİ TONU…
Grinin elli tonu olduğu gibi sevginin de elli tonu vardır. Madonna-fahişe sendromunda sevgi şefkate bulanmıştır. Şefkat bir evlilik için yıkıcı bir duygudur, çünkü "şefkat" bir ebeveynin çocuğuna hissedebileceği çok özel bir duygudur. Şefkat varsa seks yoktur. Şehvet çifti bir arada tutan bir tutkal gibidir. Evlilikleri bir arada tutan sevgi değil, şehvettir. Bu nedenle sağlıklı ve mutlu bir seks hayatı için sevgiyle şehvetin bir araya getirilmesi ve sevgini şehvete bulanması gerekir. Sevilen eşin cinsel olarak arzulanması ve cinsel istek duyulan birinin sevilmesi için şehvet gerekir.
CİNSEL TERAPİSTE BAŞVURMAK GEREKİR…
Bir kadın danışanımın "Kocam evlenmeden önce seks yapmamızın doğru olmadığını, bana bunu yapamayacak kadar beni sevdiğini söyledi, çok mutlu oldum, kendimi değerli hissettim. İlk başlarda evliliğimin iyi gittiğini sanıyordum. Çok az seks yapıyorduk ve çoğu zaman seksi ben başlatıyordum. Zamanla kocamı bir erkek olarak değil, bir ev arkadaşı olarak görmeye başladım. Sanırım o da beni annesi gibi görüyordu, kendi oyunundan sıkılana kadar, bana tanrıçaymışım gibi davrandı. Ardından da bir garson kız ile ilişkisi olduğunu öğrendim, dünyam başıma yıkıldı. Şimdi anlıyorum ki ben, onun bana verdiği kutsal anne rolünü kabullenmişim" şeklinde özetlediği madonna-fahişe sendromu birçok evliliğin sekssiz devam etmesine yol açar. Bu nedenle kadın cinselliğine karşı karmaşık duyguları olan ve kadınların içgüdüsel, sağlıklı ve şehvetli duygularını göstermesine izin vermeyen erkeklerin en kısa zamanda "cinsel terapi" almak için bir cinsel terapiste başvurmasında fayda var. Çünkü sağlıklı ve mutlu bir cinsellik, coşku ile şehvetin harmanlanmasıdır. Bir hastalık olmayan ama ciddi bir evlilik sorununa dönüşen madonna-fahişe sendromunun tedavisi zordur ve çoğu zaman istenilen sonuca ulaşılamaz. Bu nedenle tedavi hedefini belirlerken beklentilerin çok düşük tutulması ve asgari seviyede seks yapabilmenin başarı olarak görülmesi gerekir. Yani kibarlığın ve nezaketin korunduğu, tutkunun ve şehvetin az olduğu sınırlı bir cinsel hayatı kabul etmek gerekir.