Mektuplar – Bir Gece Ansızın Çıkıver Karşıma

'Günlerdir içeme çöktü ayrılık, böyle boynu bükük duruşum ondan, yağacak bir bulut gibi doluyum, böyle ağlamaklı oluşum ondan…'
Zeki MÜREN

Canım,

Uzaklardan yazıyorum sana, özlemle dolu dolu, her dakikası daha da büyüyen arada kilometrelerce yol olsa da, beni düşlediğin her ana, 'merhaba' diyorum tüm benliğimle eksik kalan yarıma, sana.

Kızılcık şarabı kıvamında başladığım gün, yoğun bir gündü, aynı şehri paylaştığımız dostları geçirdim az önce. İşte yine yalnız başımayım. Daha toparlamadım ortalığı. Ölümlere, yoksulluklara, ilgisizliklere, yaslara, terkedilmişliklere, aldatmalara, karamsarlıklara, hastalıklara, zulümlere, umutsuzluklara, haksızlıklara, savaşlara, ayrılıklara, içtensizliklere kısaca her gün insanı adım adım bunalıma sürükleyen ve adına yaşam kavgası denilen düzene birlikte öfkelendik, sorunlar ortak gibiydi, birlikte güldük de. Sonra söylediğimiz şarkılar aldı götürdü beni. Konu geleceğe yönelik planlara gelince, yüzüme ansızın yerleşen donuk ifadem, binlerce kez tanıdık anlara poz verircesine karıştı; sayısız gözyaşları, sayısız kaygılar, korkular, sevinçler, sayısız elemler vb. yüzlercesi, binlercesinin akıp gitmekte olduğu hayat akıntısında, hiç kaybolmayacak olan özel ayrıntılarımıza. Oysa o güzel şarkılara seninle eşlik etmek isterdim ve biliyorum yakın bir zamanda paylaşamayacağız seninle bu ayrıntıları. İçim hala buruk…

'Ne zaman geleceksin?' diye soruyorsun, sende gelmiyorsun bir süredir ve zaman sanki durdu, geçmiyor. Tüm olumsuz duygularımızı ve düşüncelerimizi, korkularımızı, endişelerimizi, kızgınlıklarımızı ve öfkelerimizi içimize atıp birbirimizi beklemek zorunda kaldık. Ve canım, birgün nasıl olsa dönecek veya döneceğim diyerek kendimizi teselli ettiğimiz ayrılıklarımızı birlikteliklerimizden daha büyük bir olgunlukla ve teslimiyetle karşılamamız ne garip.

'Günlerdir içeme çöktü ayrılık, böyle boynu bükük duruşum ondan, yağacak bir bulut gibi doluyum, böyle ağlamaklı oluşum ondan…' derken Zeki MÜREN, herşeyin bir zamanı olduğu gibi ağlamanın da bir zamanı var ve ben bıraktım tüm sıcaklığıyla göz yaşlarımı, ağlıyorum. Sende dinle sevdiğim, işte bu ayrılık saatidir. Bu saatte mesafeler, gözyaşları, beklentiler, boş bir tesellidir isyan ederek kabullendiğimiz. Yüreğimi çıkarıp gögüs kafesimden, yapraklarını yolmak istiyorum. Tek, tek. Ahhh ahhh.

Erken açmış bir bahar dalının ürkekliği içindeyken, gök gürlemeye, yıldırımlar çakmaya başladı. Ardından sabaha kadar sürecekmiş gibi yağmur geldi. Hüzünlendim. Eski resimleri karıştırmaya başladım. Her resimde yaşadığımız günler sanki bir film gibi canlandı gözümde. Hatıralarımız ayrı bir heyecana sürükledi beni. Yalnızlık duyguma arkadaş oldular. En küçük noktasına kadar birer birer hatırlıyorum: Sobanın başında kestane pişirdiğimiz ve mandalinaları yedikten sonra sobada kabuklarını kuruttuğumuz, yanan odunların çıtırdak seslerine eşlik ederek şarkılar söylediğimiz akşam çekilen ve güzel hatıramıza tanıklık eden fotoğraf, aynı kokuyu hissttiridi bana. Eminim okuyunca bu satırları, canın kestane çekecek seninde.

Özelime yani kimsenin bilmediği ve girmesine izin vermediğim ve içine senden başka kimseyi almadığım gizemli dünyama ve herkesin bildiği bir gölge gibi peşimden sürüklediğime inandığım gündelik rutinlerime ve yaşama, hafta sonları tiyatro ve folklor çalışmaları ekleyerek herşeyin daha güzel ve katlanılası olmasına çalışıyorum. Yakında fotoğrafçılık kursum da başlayacak. Tiyatro da kadınların mücadelesini örgütleyen bir kadını oynuyorum. Rolüm ağır ama seviyorum.

Grup Yorum'un 'Mağden Ocağı' son günlerde hitim oldu. İnanırmısın parçanın girişinde içimden birşeylerin yandığını hisediyorum. Her defasında aynı yoğunluktaki duyguları hissettirmesi bu parçaya olan tutkumu arttırıyor. Çok ağladım. Derin düşünüyorum ve yüreğimde hissediyorum acıları. Seninle de dinlemeyi çok istiyorum.

Şehrin tüm karmaşasına, soğukluğuna, zorluğuna rağmen, parlak güneşli bir yaz gününü hayal ediyorum, içim ısınıyor. Paramızın yeteceği kadar kısa, anlamlı olacak kadar uzun bir zamanda, uzak ve hiç bilmediğimiz bir şehre yolculuk yapmak istiyorum, senle. Ne dersin?

Aklımdayken, biz 6 kasımda okula gitmedik, konuşmalar yaptık, saz çalıp halaylar çektik. Siz ne yaptınız?

'Ve sevmek birtanem herşeye rağmen herşeyi…' demişsin son yazıtında. Yine hem fikir olmanın mutluluğunu duyuyorum.

Umudumu yitirmedim, sende hiç eksiltme yüreğinden. Unutma sevdiceğim, bizi tek başımıza ayakta tutan, yaşamın tüm çağıltılarına ve sevincimizi, mutluluğumuzu, hüznümüzü, acılarımızı paylaştığımız, dertlerine çare olmaya çalıştığımız dostlarımıza kapımızı açık tutmamıza neden olan, yaşamın insana mucizesi umut; bir kuş yüreğimizde ve durmadan şakıyacak.

Hep kendimden söz ettim ve hep hüzünlü, karamsar kareler çizdim. Oysaki seni ve Samsun'u çok merak ediyorum. Orada neler yapıyorsun? Nasıl zaman geçiriyorsun? Nasıl bir duygu içindeydin şu anda? Dersler ve ev dışında üzüntün ve sıkıntın olmadığını biliyorum ama sevinç ve mutluluklarının nedenlerini merak ediyorum. Ayrıca yüreğinin alabildiğince hala beni özlüyor musun?

Gece çoktan gözlerini kapadı. Ağırlaşan kapanan gözlerim, bir tek özgürce 'seni seviyorum' diyeceğim mutluluk anı için açılsın istiyorum. Bir gece ansızın çıkıver karşıma. En kısa zamanda gel.

Son olarak, tek bildiğim, tek gerçek, sana karşı hissettiklerimin yeri asla birbaşkası tarafından doldurulamaz bir boşluk olduğu ve beni dayanmak zorunda kaldığım acımasız bir yalnızlığa sessizce davet ettiği. Kısaca yaşıyorum sadece…

Gözlerinden öperim.

Sevgimle.