Bir ilişkiye iyi başlamak kadar iyi bitirmek de çok önemlidir. İlişkiler başlar, mutluluk veriyorsa devam eder, vermiyorsa sonlandırılır ama sonlandırmadan önce karşılıklı çaba gösterilmesi gerekir. Başlamak ne kadar doğalsa bitirmek de o kadar doğaldır ama maalesef bitişler her zaman çok iyi olmayabiliyor.
İYİ SONLAR İYİ BAŞLANGIÇLARIN TEMELİNİ ATAR…
İlişkilere iyi başlandığı gibi iyi bitirmek önemlidir çünkü ilişkilerimizi iyi bitiremediğimizde yeni başlangıçları da sağlıklı yapamayız. Gömleğin düğmelerini yanlış iliklemeye başlarsanız, sonu da yanlış biter. Bu nedenle bir ilişkiyi bitirirken her iki tarafından da hem ilişkiyi hem kendilerini gözden geçirerek doğru bir değerlendirme yapmaları gerekir. Böylece bir ilişkiyi sağlıklı bir şekilde bitirirken yeni ilişkilerde çok daha mutlu olabilecek temeller atılmış olur. Diğer bir ifadeyle, noktayı koyarken aslında yeni cümle de başlamış olur. Ama öfkeyle, nefretle, hasetle, kıskançlıkla, kötü duygularla biten bir ilişkide nokta konamadığı, hep virgüllerle devam edildiği için yeni cümleye başlanamaz. İyi bitirilmemiş ilişkiler insanı hasta eder, geleceğini karanlığa doğru sürükler, yanlış insanlara yanlış yatırımlar yapmasına, intikam amacıyla yanlış ilişkiler kurmasına neden olur.
NEFRET ACIYI DOĞURUR…
Bazı kişiler bir ilişkiyi bitirirken karşısındakini de bitirmek ve tüketmek ister. Onun kötü olmasını, mutsuz olmasını arzu eder. Bunun nedeni kırgınlık, öfke ve nefret gibi çok güçlü duygulardır. Nefret ile öfke arasında önemli bir fark vardır. Nefret, kişinin karşıdakinin yok olmasını, acı çekmesini istemesine yol açan kronik ve yıkıcı bir duygudur. Öfke ise anlık yaşanılan bir duygudur. İlişkilerde kırgınlıklar öfke yaratabilir ama bu kırgınlıklara karşı empati yapılmaması, kırgınlıkların artmasına yönelik söylemler ve davranışlar öfkeyi nefrete dönüştürür. Nefret ile öfke arasındaki fark, kıskançlık ile haset arasındaki fark gibidir. Kıskançlık anlık bir duygudur, “Onda olan bende de olsun” diye istemektir ama haset “Bende yoksa onda da olmasın” isteğidir. Nefret de “Ben bittim, o da bitsin” isteğidir, karşısındaki insanın acı çekmesini arzulamaktır.
NEFRETİN NEDENLERİ…
İnsanların ilişkinin sonunda karşı tarafa acı çektirme isteğinin birçok nedeni olabilir. Bunların başında kişilik yapısı, aile kültürü ve ilişkinin bitiş nedeni gelir. Kişilik yapısı açısından bakıldığında, her insanın bir yetişkin, bir çocuk ve bir ebeveyn parçası vardır. İlişkinin başlangıcını da bitişini de yetişkin parçasıyla yapan kişi sorun yaşamaz. Ama çocuk parçası ile başlayıp ebeveyn parçasıyla bitirirse ebeveyn parçanın korkunç öfkesi, nefreti ve kontrolcülüğü, çocuk parçanın duygularıyla birleşir ve kişi kendini de bitirir karşısındakini de. Narsisistik kişilik örgütlenmesine sahip birey, kendisini yalancı bir tanrı gibi görür ve ona yapılan her türlü eleştiriyi, suçlamayı çok büyük bir olay gibi yaşar. Bu da onun içinde korkunç bir öfke ve nefret yaratır. Bu nefreti yönetmekte çok zorlanır, çünkü narsisistik yapıda kişilik iyi ve kötü olarak bölünmüştür. Bundan dolayı kişinin egosu zayıftır ve duygularının kontrolünde hareket eder. Aile kültüründe ise şiddetin, nefretin, kavganın egemen olduğu bir ailede büyüyen kişi bunu miras olarak alır. Bu mirası kuşaktan kuşağa devam ettirir. Nefretin gelişmesinde ilişkinin bitiş sebebi de çok önemlidir. Kişi gururunu incitecek, ona çok büyük acılar, kırgınlıklar yaşatacak bitişleri hazmedemeyebilir. Bu durumda psikoterapi ya da evlilik ve çift terapisi gibi profesyonel bir yardım alınmazsa duygularını yönetemez, yönetemeyince de o duyguların kontrolüne hareket etmeye başlar.
BİTEN İLİŞKİNİN YASINI TUTMAK
Bir ilişkiyi iyi bitirmek ilişki bittikten sonra da görüşmek, arkadaş olmak anlamına gelmez, duyguyu orada kesebilmek ve geride bırakabilmek demektir, affettiğimiz bir insanın hayatımızda kalması gerekli değildir. Biten bir ilişkinin yas süreci ortalama altı aydır. Bu süre boyunca yeni bir ilişkiye başlanmaması, biten ilişkinin yasının tutulması sağlıklı olan yoldur. Bu süreçte kişi sosyalleşmeye, dostlarıyla güzel vakit geçirmeye, hobilerine ve spor yapmaya zaman ayırmalıdır. İlişki bittikten sonra partnerlerden biri bu yas sürecini tamamlanmadan hayatına birini aldığında yas sürecindeki yalnız partner diğerinin mutlu olduğunu düşünür ve kıskançlık yaşar. Bu kıskançlığı yönetemediğinde de karşısındakini bitirme düşüncesinden kurtulamaz.
DENENMİŞ OLAN TEKRAR DENENEBİLİR…
Kültürümüzde “denenmiş olan bir şeyi tekrar denenmez” şeklinde yanlış bir inanç vardır. İnsanlar ilişkilerinde de çoğunlukla bu nedenden dolayı tekrar denemek istemezler. Düşünün kuşlar bir dala konar, siz o dala taş atarsınız, kuşlar kaçar ama sonra gelip aynı dala tekrar konarlar. İnsanlar da böyledir, çünkü insan özü itibariyle muhafazakâr bir canlıdır. Çocukluğunda annesi onu döver, azarlar, aşağılar ama annesini sevmekten vazgeçmez. İnsan bu muhafazakârlığı ile çoğu kez kendi cehennemini yaratır ve bu cehennem ona güvenli ve bildik gelir. Bu yüzden bilmediği yeni bir cennet yerine bildiği cehennemi tercih eder. Çünkü her zaman bildik cehennem bilinmedik cennetten daha güvenli gelir. Yapılan araştırmalar ayrılan çiftlerin yüzde otuzunun tekrar birlikte olmaya devam ettiklerini gösteriyor. İlişkinin bitmesi her zaman kesin bir son anlamına gelmez. Çiftler hatalarından ders alarak sağlıklı bir bitiş yaptıklarında yeni bir başlangıcı birlikte yapma şansları da vardır. Çünkü bazen ilişkilerde aldatma gibi, aile meseleleri gibi insanın hazmedemeyeceği şeyler olabilir, hazmedemeyince de tepki olarak ilişkiyi sonlandırmak isteyebilir. Ancak her iki taraf da bir süre sonra sakinleşip olumsuz duygulardan uzaklaşınca tekrar deneyerek daha güçlü ve daha keyifli bir ilişkiye başlayabilirler. Ancak ilişkiyi nefretle, düşmanlıkla bitirince bu şansı kaybederler. Öte yandan iyi bitmemiş, muhasebesi yapılmamış, yası tutulmamış bitişlerden sonra tekrar bir araya gelen çiftlerde öfke, nefret ve kırgınlıklar daha da artar ve ilişki daha büyük bir hüsranla sona erer.
EVLİLİK TERAPİSİ HER ÇİFTTİN İHTİYACIDIR…
Evlenmeden önce çiftlerin “Biz birbirimize uygun muyuz?” diye bir evlilik ve çift terapistine gitmeleri gerekir. Çünkü birbirlerini seviyor olmaları devam etmeleri için yeterli olmayabilir. Kişilikleri, aile yapıları, kültürleri, inançları nedeniyle çatışma yaşayabilirler. Sevgi tek başına mutsuzluk kaynağıdır, sevginin yanına güven, huzur, saygı, nezaket gibi diğer duygular eklenince sevgi mutluluk verir. Evlilik öncesi danışmanlık almak bizim kültürümüzde yaygın değildir. Evlendikten sonra da çoğu çift yaşadıkları sorunları çözemeyince hemen boşanma yoluna gider. Oysa sorunlar ortaya çıkmaya başladığında bir evlilik terapistinden alınacak profesyonel yardım, çiftin sorunlarını çözmelerini ve daha mutlu olmalarını ya da iki arkadaş gibi iyi bir şekilde ayrılmalarını sağlar. Yani birbirlerini bitirmeden, tüketmeden, acıtmadan ilişkilerini bitirmelerine yardımcı olur.