Otto Rank ve Yeniden Doğuş Kuramı

Reich’ın kuramı, Otto Rank’ın “Doğum Travması” metaforunu bize hatırlatır. Asıl adı Otto Rosenfeld olan Otto Rank Avusturyalı bir psikologdur. Psikanaliz kuramını efsane, mit, sanat ve yaratıcılığın incelenmesini kapsayacak biçimde genişleten, anksiyete nevrozunun temelinde doğum sırasında yaşanan psikolojik travmanın bulunduğunu ileri süren ve psikanalizin kültürel alanlara açılmasında önemli rol oynayan Rank, psikoterapi tarihinin en kayda değer kitaplarından biri olan “Doğum Travması” kitabının da yazarıdır.

Reich’ın kuramı, Otto Rank’ın “Doğum Travması” metaforunu bize hatırlatır. Asıl adı Otto Rosenfeld olan Otto Rank Avusturyalı bir psikologdur. Psikanaliz kuramını efsane, mit, sanat ve yaratıcılığın incelenmesini kapsayacak biçimde genişleten, anksiyete nevrozunun temelinde doğum sırasında yaşanan psikolojik travmanın bulunduğunu ileri süren ve psikanalizin kültürel alanlara açılmasında önemli rol oynayan Rank, psikoterapi tarihinin en kayda değer kitaplarından biri olan “Doğum Travması” kitabının da yazarıdır. Rank kitabında Freud'un görüşlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu öne sürmekle birlikte, dönemin nevroz kuramında ödipal babanın taşıdığı merkezi önemi, yani Oidipal dramda babanın tuttuğu yeri eleştirmiş ve annenin önemini öne çıkartmıştır. Bu durum Freud’u rahatsız etmiş ve Rank Ortodoks psikanaliz çevresinin baskısıyla aforoz edilmiştir. Rank, Freud'dan koptuktan sonra psikanalizden uzaklaşarak “yeniden doğuş” kuramı adını verdiği bir psikoterapi yöntemi geliştirdi. Temelde kuralsız ve kimilerince bilimsellikten uzak olan bu yöntemde, korku ve suçluluk duyguları azaltılarak yaratıcılığa varan bir varoluşun geliştirilmesi amaçlanır.

Terapide yaşam tartışılmamalı, doğrudan yaşanmalıdır. Bu yaklaşım daha sonra güdümsüz ve varoluşçu psikoterapilerin temel ilkelerinden birini oluşturmuştur. Rank çocuğun anneden kopup, dış dünya ile karşılaşmasının yarattığı ruhsal incinme ve yaralanma kavramıyla psikanaliz geleneğinde yeni bir yaklaşımı başlatmıştır. Bireyin zihinsel gelişiminde en önemli öğenin doğum olayında bebeğin annenin koruyucu rahminden atılması, annenin bedeninden ayrılması olduğunu savunmaktadır. Bu ayrılmanın yol açtığı ve “temel kaygı” olarak adlandırdığı durum tüm nevrozların kaynağıdır. Rank’ın bu yaklaşımı belli ölçüde, psikanalizde önemli bir yer tutan “iyi-kötü anne”, “ilk sevgi”, “ana rahmine geri dönüş fantezileri”, “ayrılık kaygısı” gibi kavramlara öncülük etmiştir. Bu nedenle Rank analiz ve tedavi anlayışını da doğum travması savı üzerine kurmuştur. Ona göre psikanaliz analizanlarca bir doğum gibi simgeleştiriliyordu; psikanalistle konuşurken analizanın üzerine uzandığı kanepe, bir bakıma ana rahmiydi. Bu nedenle her analiz seansının bitimi, analizanın anneden ilk ayrılışının yeniden yaşanması oluyor, dolayısıyla analizan psikanalizin bitmesine direnç gösteriyordu. Rank’a göre babaya düşmanlık, babanın anne ile olan ilişkilerinden değil, babanın, çocuğun anneye geri dönüşünü engellemesinden kaynaklanıyordu ve bu açıdan bakıldığında da cinsellik doğum travmasının acılı anısını bastırma girişimiydi. Rank’a göre bebek annesinin rahminde, acıkmaz, nefes almaz, üşümez ve mutlak denge durumundadır. Doğum, çocuğun cennetten kovulması gibidir. Çocuk karanlık rahimden yüksek ışıklı dünyaya doğduğu anda nefes almaya başlar. Bebeğin akciğerlerindeki alveol kesecikleri henüz birbirine yapışıktır. İlk nefesle birlikte bu keseler açılır ve yüzlerce keseciğin aynı anda açılması bebeğe büyük bir acı verir. Bu çocuğun yaşadığı bir terördür. İnsanoğlu dünyaya terörle gelir. Bu terörün ardından beden tekrar denge durumuna dönmek ister ve bir ömür boyu bu dengeyi yeniden sağlamaya çalışır. Fakat karşılaştığı ilk terör anında yaşadıkları ve çektiği acı korkunç bir travmadır.

Otto Rank buna “Doğum Travması” adını vermiştir. İnsanoğlu yaşadığı en korkunç ve katlanılmaz acı olan doğum travmasını atlattıktan sonra her türlü acıyı atlatabilme yeteneğine kavuşur. Doğum travması terapide bir metafor olarak kullanılarak danışanların katlanamayacaklarını düşündükleri acıların üstesinden gelme yeteneğine sahip olduklarını anlamalarına yardımcı olur. Özellikle panik atakta doğum travmasının su katılmış ve gücü azaltılmış benzeri bir durum yaşanır.

Cem KEÇE

Yeni İçerikler

BAĞIRSAK SAĞLIĞI VE MİKROBİYOM DENGESİNİN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINA ETKİSİ

Bağırsak sağlığı, genel sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahiptir ve mikrobiyom dengesi bu sağlığın önemli…

2 gün ago

AŞKIN DERİN CİNSEL BİLGELİĞİ VE LONGEVİTY SEKS

Aşkın derin cinsel bilgeliği, cinselliğin sadece fiziksel bir eylem olmadığını, duygusal, ruhsal ve enerjisel boyutlarının…

2 gün ago

ANTİ-ENFLAMATUAR DİYET VE CİNSEL YAŞAM

Anti-enflamatuar diyet, vücuttaki kronik enflamasyonu azaltmayı amaçlayan beslenme yaklaşımıdır. Kronik enflamasyon, cinsel işlev bozuklukları, kalp…

2 gün ago

ANTİ-AGİNG ETKİLİ NUTRASÖTİKLERİN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA KULLANILMASI

“Nutrasötikler”, besin ve ilaç karışımı olan, besleyici ve sağlık yararları sağlayan ürünlerdir. Bu ürünler, yaşlanma…

2 gün ago

CİNSEL İŞEV BOZUKLUKLARININ TEDAVİSİNDE ANDULASYON TERAPİSİ

“Andulasyon terapisi”, “biyomekanik vibrasyon” ve “infraruj (kızılötesi) ışınları” birleştirerek vücudun çeşitli sağlık sorunlarını tedavi etmeyi…

2 gün ago

ALKALİ DİYET VE CİNSEL YAŞAM

Alkali diyet, vücudun pH dengesini alkalinize etmeyi amaçlayan bir beslenme tarzıdır. Bu diyet, asidik yiyeceklerin…

3 gün ago