Özgecan Aslan ve diğer tüm kadın kurbanlar için çok geç kaldık! Hastalıklı aileler hastalıklı ruhlar yetiştirip şu an bilinçsizce gelecekteki “kadına şiddet” vakalarının ön hazırlığını yaparken biz başka “Özgecan”lar için gecikmeye devam ediyoruz. Bu nedenle yaşanan vahşete farklı açılardan yaklaşmaya ve çözüm önerileri sunmaya çalışacağım.
SUÇUN NEDENİ CİNSEL SADİZM…
Bir psikoterapist olarak Özgecan Aslan ve şiddete uğrayan diğer tüm kadın kurbanların acısını derinden hissediyorum. Bu tür vahşet olaylarını kınamaya ve kadına şiddet uygulayan canileri lanetlemeye yönelik tüm açıklamaları doğru buluyorum. Kamuoyunun, yetkililerimizin, sivil toplum kuruluşlarının ve ruh sağlığı profesyonellerinin verdiği tepkiyi haklı buluyorum, yapılan tüm tespitlere katılıyorum ve onları destekliyorum. Faillerin cezalandırılma yöntemlerine adalet karar verecektir, fakat ne idam ne de hadım Özgecan’ı geri getirmeyecek ve yeni Özgecanlar için acı çekmemizi engellemeyecek. Hislerimi dile getirmek ve cezaya dair konuşmak yerine bu tür cinsel sadizm suçlarının nedenini ve önlemlerini açıklamamız gerektiğini düşünüyorum. Yetkililerin “kadına şiddet” olaylarını azaltmak ve engellemek için acil eylem planlarını bu doğrultuda hazırlaması gerektiğini düşünüyorum.
ERK'İN VE ERKEKLERİN ZİHNİYETLERİNİ TARTIŞMAK GEREKİYOR…
Her şeyin ailede başladığını özellikle vurgulamak istiyorum. Hastalıklı kişiler bir araya gelip hastalıklı bir aile ortamında çocuk yetiştiriyor. Böyle bir aile ortamında çocuğun; fiziksel ve duygusal şiddet görmesi, taciz ve tecavüze uğraması kaçınılmaz oluyor. Sonrasındadeğersizlik, aşağılık ve sevilmeme duyguları nedeniyle kendi de hastalıklı bir ürün haline gelebiliyor. Bu hastalıklı ürünler sadistik eylemlerde bulunmaya yani bir başkasına fiziksel ve psikolojik acı çektirmeye yönelik özlem duyabiliyor. Cinsel sadistler bir tecavüz girişiminde bulunduğunda kendini suçlu hissedebiliyor. Bu suçluluk duygusundan kurtulamazsa depresyona girebileceği için suçluluk hissini kurbanına yüklüyor ve kurbanını öldürerek kendi suçluluk hissini de yok etmiş oluyor. Kurbanına eziyet ederken kurbanında gördüğü acıdan, korkudan ve dehşet duygusundan zevk alıyor. Kurbanının üzerindeki hâkimiyeti ve ona egemen olması sebebiyle kendini bir nevi o kurbanın tanrısı gibi görüyor. Yakarak, yaşama hakkını elinden alarak kurbanını bir tanrı gibi cezalandırdığını düşünüyor. Tanrıya atfedilen “tüm güçlü duygular”ı yaşayarak kendi değersizlik ve aşağılık duygusundan kurtulmaya çalışıyor. Tüm bunları açıklamamın nedeni “ne giyiyordu, o saatte neden dışarıdaydı, tahrik edici bir yanı var mıydı” gibi soruların ne kadar yersiz olduğunu göstermektir. Kadınların cinsel sadistler tarafından kurban edilmelerinin güzellikleri, açık kıyafetleri, kahkaha atmaları, tahrik edici olmaları ile hiçbir ilgisi yok. Cinsel kökenli aşağılık ve suçluluk duygusu içinde olan bu hastalıklı caniler kurbanlarını belli bir mantığa ve kriterlere göre seçmezler. Eğer böyle olmuş olsaydı kadına yönelik şiddet suçları Amerika’da Türkiye’ye oranla on kat fazla işleniyor olurdu ve İran gibi kadına kapalı olmayı emreden toplumlarda ise bu gibi suçlar hiç işlenmezdi. Bu nedenleartık kadınların kıyafetlerini ve davranışlarını sorgulamak yerine “erk”in ve erkeklerin zihniyetlerini kurcalama vakti geldi de geçiyor.
RUH SAĞLIĞI PROFESYONELLERİNİN GÖREVLENDİRMESİ GEREKİYOR…
Hastalıklı ruhlar tarafından canice işlenen bu suçlar; fail yerine kurbanı suçlayan söylemlerde bulunarak, suça bahaneler üreterek, kadının özgürlüklerini kısıtlayarak asla engellenemez. Bu tür yaklaşımlarla ancak kadına yönelik nefret körüklenmiş olur ve hastalıklı yapıların suç işlemek için daha da cesaret bulması sağlanır. Her şey ailede başladığına göre önlem ve çözümlerin de aileden başlaması gerekiyor. Evlenmek, aile kurmak, çocuk sahibi olmak gibi toplumun temelini oluşturan eylemler bir ehliyete bağlanmalı. Evlenmeden önce evliliğe ve cinselliğe dair kişilere eğitim verilmesi büyük önem taşıyor. Bunun için yetkililerin ülkemizde var olan ve atıl bir vaziyette görev bekleyen ruh sağlığı profesyonellerini görevlendirmesi gerekiyor. Eğitim sonrasında evlilik ehliyeti alabilenlerin bile evliliklerinin belli sürelerde yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Kişilerin sosyal adalet duygusunun geliştirilmesi, hak ve özgürlüklere dair toplumun bilinçlendirilmesi, ekonomik refahın artırılması gibi konularda yetkililerin atılımlar yapması gerekiyor. Özellikle çocukların şiddet içerikli oyunlar oynaması, ergenlerin sado-mazoşizm içerikli görüntülere erişmesinin kısıtlanması büyük önem taşıyor.
EVLİLİK EHLİYETİ ŞART…
Kadına yönelik şiddetin engellenebilmesi için öncelikle şiddet uygulayabilecek bireyler yetiştirilmemesi gerektiğinin altını çiziyorum. Bunun için Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği'nin kamuoyuna yaptığı deklarasyonu hatırlamak gerekiyor:
1-Anaokulundan itibaren çocuklara cinsel eğitim verilmesi,
2-Ergenlik öncesi cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri verilmesi,
3-Evlilik öncesi cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri verilmesi,
4-Evlilik öncesi anne, baba ve eş eğitimleriyle birlikte "Evlilik Ehliyeti" verilmesi ve bu ehliyetin düzenli olarak gözden geçirilmesi,
5-Ailelere yönelik psikolojik destek, eğitim, seminer gibi bilgilendirici faaliyetlerin uygulanması yasalaştırılmalıdır.