Sosyal uzaklaşma, kendi kendine tecrit ve evden çalışma, küresel bir pandemi zamanlarında bazı zorluklar ve evde hayata yeni bir bakış açısı getirdi ve hepimiz bu değişikliklerle başa çıkmayı öğreniyoruz. Hem hastalıkla ilgili korku, kaygı ve stres hem de normal rutinin dışında dört duvar arasında yaşamın çift ilişkilerini zorlayacağı kaçınılmaz gibi görünüyor. Ne kadar süreceğini bilmediğimiz kapalı bir alanda tecrit halinde olduğumuz bu süreçte taşıdığınız tüm duygusal yükleri ortaya dökmenin ve ilişki sorunlarınızı tartışmanın zamanı olmadığını bilmek son derece önemlidir.
ÖLDÜRMEYEN ACI, GÜÇLENDİRİR
Tüm dünyanın yaşadığı bu salgın travmasını kayıplarla değil, kazançlarla atlatarak, diğer bir ifadeyle “travma sonrası psikolojik büyüme” süreci olarak yaşamamız mümkün. Zorlu yaşam koşullarıyla mücadelenin bir sonucu olarak ortaya çıkan olumlu psikolojik değişim süreci olan travma sonrası psikolojik büyümeyi, Nietzsche’nin ünlü deyişi en iyi şekilde anlatır: “Beni öldürmeyen acı, güçlendirir.” Bu güçlenme, yaşamın değerini anlama ve takdir etme, yaşamda neyin önemli olduğuna ilişkin öncelikleri değiştirme, kişiler arası ilişkilerde olgunlaşma ve empati yapma, kendi gücünün daha çok farkına varma, kişinin hayatı ve ruhsal gelişimi için yeni olasılıkları ve yolları keşfederek hayatı daha anlamlı veya olumlu bir yönde değiştirme sürecidir. Bu süreçte, kişi önceden fark etmediği şeylerden daha fazla keyif almaya, yaşamına değer katacak yeni hedefler belirlemeye, önceliklerini değiştirerek yaşamını kendisi için daha anlamlı ve doyumlu hale getirmeye, yakın ilişkilerine daha çok değer vermeye başlar. Kendi gücünün ve kaynaklarının farkına varır, özgüveni artar ve yaşamının kontrolünü eline alarak kendine yeni yollar çizebilir. Ancak travma sonrası psikolojik büyüme, kişinin travmatik süreçten sonra içinde bulunduğu gerçekliği nasıl değerlendirdiğiyle ilişkilidir ve yaşadıklarından bilinçli ve sistemli bir biçimde anlam çıkarması ve kazanım elde etmeye çalışmasıyla mümkündür.
PSİKOLOJİK BÜYÜMEYİ TEŞVİK ETMEK
Geleneksel Japon kintsugi sanatında, kırık çanak çömleklerdeki çatlaklar toz altın, gümüş veya platin ile doldurularak hasarlı parçalar eskiden olduklarından daha güzel bir şeye dönüştürürler. Travma sonrası büyüme de insan zihni için kintsugi gibidir. Zor yaşam koşullarında kendi içsel gücünüzü kullanarak, düşündüğünüzden daha güçlü olduğunuzu keşfederek, yeni bir anlam ve amaç hissi ve daha derin bir farkındalık seviyesi ile yaşama karşı daha pozitif bir tutum geliştirebilirsiniz. Amaç duygusu olan insanlar daha az endişe ve stres hissederler. Yine Nietzsche’den bir alıntı yapacak olursak, “Yaşamak için bir nedeni olan kişi neredeyse her şeye katlanabilir.” Yaşamınız ve sahip olduklarınız için daha yüksek bir takdir duygusu ve daha otantik ilişkiler geliştirebilirsiniz. Ne kadar zor ve acı verici olsa da içinde bulunduğunuz durumun gerçekliğini kabul etmek, yaşadığınız stresle başa çıkma becerilerinizi arttırır. Yaşamınızı aralıksız faaliyetlerle doldurmak ve sürekli geleceğe koşmak yerine biraz yavaşlayabilir ve yaşadığınız anın değerini fark etmeyi öğrenebilirsiniz. Kendiniz ve yaşamınız hakkındaki düşüncelerinizde değişiklerin olduğu bu psikolojik büyüme sürecinden geçerken gelecekte karşılaşabileceğiniz zorluklarla kolayca baş edebileceğiniz bir psikolojik dayanıklılık kazanmış olursunuz.
PANDEMİ DÖNEMİNDE İLİŞKİLER
Krizler, doğaları gereği kontrolümüz dışındadır. Koronavirüs salgını yaşamımıza zorunlu değişiklikler getirdi, fiziksel ve finansal olarak güvende hissetme gibi temel insan ihtiyaçlarımızı baltaladı ve bizi savunmasız bıraktı. Hastalanma korkusu, can sıkıntısı, gelecek kaygısı karantina sürecini başlı başına bir stres faktörü haline getirdi. Tüm bu nedenlerle çiftlerin stres seviyeleri normalden daha yüksek olduğu için sabırlı olmaları giderek zorlaşmış olabilir. Bazı durumlarda, tartışmalar can sıkıntısından doğabilir. Bu nedenle çiftler seslerini yükseltmek, şikâyet etmek, eleştirmek, suçlamak, dinlememek, tartışmalara yol açabilecek hassas konuları konuşmak gibi yaygın iletişim tuzaklarından kaçınmalıdırlar. Bu olağanüstü durumun farkında olarak birbirlerine her zamankinden daha fazla anlayış, ilgi, sevgi ve takdir göstermek için fırsatlar aramalı ve birbirlerinin duygularına saygı göstererek destekleyici olmalıdırlar. Bu süreci, umutlarını ve hayallerini geliştirmek ve ilişkilerini derinleştirmek için iyi bir fırsat olarak değerlendirme şansını kaçırmayan çiftlerin ilişkileri bu krizden güçlenerek çıkacaktır.
ÇİFTLERE ÖNERİLER
Zoraki yakınlık ve özgürlük eksikliğinin olduğu bir ortama koronavirüs salgınıyla ilgili tüm belirsizlik ve korkuların yol açtığı stres de eklenince yay gibi gerilen sinirlerle çiftler patlamaya hazır birer bomba haline dönüşebilir ve minicik bir kıvılcım büyük bir patlamayla sonuçlanabilir. Bunun olmasını engellemek sizin elinizde… Aşağıdaki öneriler bu süreçte günlerinizi huzurlu bir şekilde geçirmenize yardımcı olacak:
NORMAL YEME ALIŞKANLIKLARINA DÖNME ZAMANI
Karantina günlerini yalnız geçirmek zorunda olanlardan isek yoğun stres ve kaygıdan kurtulmak için bize ilk yardım elini uzatan yiyecekler oldu. Hamur işleri ve tatlılar gibi yoğun kalorili yiyeceklerle rahatlayıp ve teselli olmak istedik. Çünkü duygusal yeme olarak adlandırılan bu durum, strese ve kaygıya tamamen normal bir yanıttır ve duygularımızı yatıştırmanın veya bastırmanın yaygın bir yoludur. Yemek, öfke, korku, üzüntü, kaygı, yalnızlık, kızgınlık ve utanç gibi rahatsız edici duyguları geçici olarak susturmanın ve doyum yaşamanın en kolay ve keyifli yoludur. Dünyanın en iyi diyetini de uygulasanız, kaygılı ve stresli bir ruh haliyle kilo vermeniz oldukça zor olacaktır. Bir de buna uygulanması zor diyetler, tatsız tuzsuz yiyecekler ve yoğun egzersiz programları eklenirse kaygı düzeyiniz artacak ve iş daha içinden çıkılmaz bir hâl alacaktır. İnsanın metabolik enerjisi vücudu hayatta tutmaya programlanmıştır. Dolayısıyla dünyanın en güzel, en sağlıklı yiyeceklerini yediğinizde bile eğer ruh haliniz iyi değilse, zihniniz kalori yakımını durdurarak vücudunuzu korumaya alacaktır. İnsanın doğasında temel bir paradoks vardır: Bir parçamız içimizde huzur isterken, diğer parçamız buna karşı savaşır: Yemek konusunda da durum böyledir. Bir yandan sağlıklı ve düzenli beslenmek isterken, diğer yandan tüm kuralları yıkmak, neyi ne kadar yiyebilirsek yemek isteriz. Bunu da genellikle içimizdeki duygusal açlığı, yani sevgi, ilgi ve beğenilmeye duyduğunuz ihtiyacı bastırıp iç huzura kavuşmak için yaparız. İşte bu süreçte kilomuzda ve yeme alışkanlıklarımızda değişiklikler oldu ve artık normale dönmenin zamanı geldi. Dengeli ve düzenli yemek fiziksel sağlığımızla birlikte ruh sağlığımız için de gereklidir.
“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…
Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…
“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…
Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…
Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…
En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…