Henüz beden sağlığı kadar olmasa da ruh sağlığı da giderek daha fazla önemsenir oldu. Toplum, ruhun da göğüs kafesi içinde yer alan bir organ gibi önemsenmesi gerektiğini anladı. Ruh sağlığını ciddiye almaya, bu konuda bilgilenmeye ve bilinçlenmeye başladı. Kendinde veya bir yakınında ruhsal bir sorun olduğunda çoğu insan bunu sezebiliyor artık. Bir türlü geçmeyen baş ağrısında “Acaba psikolojik mi?” diye sorabiliyor kendi kendine. Aşırı mutsuz, endişeli, öfkeli, stresli veya korkulu olduğunda; çok uyuduğunda veya uzun süre hiç uyuyamadığında; acısını dindiremediği, öfkesini kontrol edemediği veya ağlamasını durduramadığı zamanlarda ve daha birçok durumda yapılması gerekeni yapmak için adım atıyor, fakat adımını ne yöne atacağını tam olarak bilmeden. Bu bir psikiyatrik vaka mı yoksa psikolojik vaka mı? Ruhsal sorunu sadece terapi ile yani konuşarak hallolacak türden mi yoksa ilaca da gerek duyulacak mı? Psikiyatra mı başvurmalı yoksa psikoterapiste mi?
PSİKOTERAPİST VE PSİKİYATRIN FARKI…
Önce psikoterapist ve psikiyatrı kısaca tanımlamakta yarar var. Psikoloji kısaca “ruh bilimi” anlamına gelir. Psikoterapist bireylerin, grupların, çiftlerin ya da ailelerin ruhsal sıkıntılarına çözüm getirmek için onlarla işbirliği içinde çalışan ve psikoterapi yapan kişidir. Psikiyatri ise kısaca “ruh ve sinir hastalıklarının teşhis ve tedavisi ile uğraşan uzmanlık dalı”dır. Ruhsal-davranışsal değişimler beyindeki kimyaların değişimine bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle beyindeki kimyanın değişimiyle ortaya çıkan ruh hastalıklarının incelenmesi, teşhisi, tedavisi ve önlenmesi konusunda uzmanlaşan tıp alanı psikiyatridir. Üniversitelerin tıp fakültesini bitirip uzmanlığını da psikiyatri dalında yapan doktorlar “psikiyatr” unvanı alır. Psikiyatri uzmanı, psikolojik danışman, psikolog veya sosyal hizmet uzmanı gibi ruh sağlığı profesyonelleri lisans eğitimlerinin üstüne ek olarak belli bir psikoterapi eğitimi ve süpervizyonu aldıktan ve belli sayıda psikoterapi yaptıktan sonra psikoterapist olabilirler. Bu eğitim sürecinin bir süpervizör denetiminde gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca çok sayıda psikoterapi uygulaması izlemiş olması da deneyim kazanması açısından önemlidir. Yani "psikoterapistlik" ayrı bir meslek dalıdır. Psikoterapistler danışanlarına psikoterapi uygularken psikiyatrlar hastalarına genellikle ilaç tedavisi uygularlar. Bu nedenle halk arasında psikoterapiste başvuran kişiye "danışan", psikiyatra gidene ise "hasta" adı verilir. Peki hangi ruhsal sorunlar için psikoterapiste, hangileri için psikiyatra başvurmalı?
RUHSAL SORUNLAR…
Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı “Sağlık, yalnızca hasta veya sakat olmamak değil bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik halidir” şeklinde tanımlar. Yani sağlıklı olmak, ruhsal sorunlardan da arınmış olmayı gerektirir. Ruhsal sorunlar kabaca üçe ayrılır: Nevrozlar, sınır durumlar (borderline ve narsisistik kişilik) ve psikozlar. Nevrozlar daha çok psikolojik vakalar olarak bilinir ve genellikle psikoterapistler tarafından psikoterapi ile tedavi edilir. Psikozlar ise psikiyatrik vakalardır ve psikiyatrlar tarafından ilaç ile veya hastaneye yatırılarak tedavi edilir. Ayrıca beynin yüksek merkezlerinin düşünce, algılama, anlama ve davranışı ile ilgili anormal fonksiyonlarla belirlenen hastalıklara psikiyatrik hastalıklar veya akıl hastalıkları denir.
PSİKOTERAPİ NEDİR?
Bilinçli ve bilinçdışı çatışmalardan dolayı bozulan ruhsal dengeyi sağlamak, psikolojik eğitim vermek, düşünce ve duygu alışverişi kurmak, çiftlerin veya bireylerin kendi bedenlerini ve duygularını tanımalarını sağlamak, çatışmaları çözümlemek, bu çatışmalardan doğan kaygı ve gerginlikleri azaltmak, çiftler arasındaki ilişkileri iyileştirip olgunlaştırmak için kullanılan tüm teknik ve yöntemlere psikoterapi diyebiliriz. Psikoterapi, sözel ve sözel olmayan iletişime dayanan yollarla zihinsel ve duyumsal bozuklukların tedavisidir. Ruhsal gelişim aşamalarındaki duraklamaları çözümlemek, bireyin daha bütünlüklü bir yaratıcılıkla kendini gerçekleştirmesini ve çevresiyle daha doyumlu ilişkiler kurabilmesini sağlamaktır. Zihinsel ve duygusal sorunları olan ve bu sorunlarla baş etme gücü yetersiz kalan kişilere, belli bir amaç ve plan doğrultusunda, belli teknik ve yöntemlerin, uzman kişilerce uygulandığı, profesyonel bir yardım hizmeti sürecidir. Ortak noktaları birleştirerek bir tanım yaparsak psikoterapi; belli bir kurama veya yönteme göre belirlenmiş bir çerçeve içinde, tedavi planı oluşturularak, temel bazı tekniklerin kullanımı yoluyla, danışan ile terapist arasındaki ilişki aracılığıyla, kişinin ve çiftin kendi sorunlarının nedenlerini anlaması ve yaratıcı biçimde değiştirebilmesini amaçlayan ilaçsız bir tedavi şeklidir.
NEVROZLAR VE PSİKOZLAR…
Nevroz, nevrotik, psikoz, psikotik; bunlar hemen herkesin duyduğu kavramlardır, fakat ne anlama geldikleri halk tarafından tam olarak bilinmez. Bu da çok doğaldır. Nevroz ile psikozu birbirinden ayıran en temel nokta, “gerçeği değerlendirme yetisi”dir. Gerçeği değerlendirme yetisi; kişinin kendi dışındaki dünyayı kişisel değil, nesnel olarak değerlendirmesi ve yargılamasıdır. Yani kişinin, dünyayı kendinden bağımsız olarak değerlendirebilmesidir, bir nevi gerçek olanı görebilmesidir. Nevrozlarda kişinin gerçeği değerlendirme yetisi sağlamdır, yani kişi gerçek hayattan kopmamıştır. Nevrotik bir bozukluğu olan kişinin dış dünyaya bazı uyumsuzlukları olsa da davranışları temel toplumsal kurallara uygundur. Ruhsal bir sorununun olduğunu fark eder ve tedavi olmayı kendiliğinden ister. Psikozlarda ise kişinin gerçeği değerlendirme yetisi bozuktur. Bu nedenle psikozlar nevrozlara göre çok daha ciddi ve ağır vakalardır. Psikotik bir bozukluğu olan kişi; gerçekliği fanteziden ayırt edemez, dış dünyanın gerçeğinden ayrı bir gerçeklik yaratmıştır, kısacası gerçeklikten kopmuştur. Duygu ve düşünceleri gerçekliğe uygun olmasa bile gerçekmiş gibi algılar ve kendi gerçekliğine göre hareket eder. Muhakeme yeteneği bozulmuştur, dış dünyaya uyumda zorlanır ve ruhsal bir bozukluğunun olduğunun farkında olmaz. Bu kişilerin kendilerine ve çevrelerine zarar vermeleri de olasıdır.
KİME BAŞVURMALI?
Bu bilgiler doğrultusunda şunu söyleyebiliriz: "Konuşarak tedavi görmek", anksiyete, panik bozukluğu, fobiler, histerik nevroz, ergenlik bunalımı, cinsel işlev bozuklukları, aile içi çatışmalar, eşler arası anlaşmazlıklar gibi sorunlar için daha çok psikoterapistlere başvurulmalı."İlaç tedavisi veya yatırılarak ruhsal tedavi görmek" için, şizofreni, obsesif kompulsif bozukluk, sanrısal bozukluk, halüsinasyon, paranoya, ağır kişilik bozuklukları, majör depresyon ve mani gibi ağır duygudurum bozuklukları, intihar düşüncesi, kişinin kendi bedenine zarar vermesi gibi durumlarda ise psikiyatra başvurulmalı.
“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…
Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…
“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…
Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…
Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…
En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…