Sadakatsizlik ve aldatma aynı şey değildir. Sözlük anlamlarına bakacak olursak; Türkçe sözlükte sadakatsizlik “dostluğu ve bağlılığı içten olmamak, doğru ve gerçek olmamak”; aldatma “birine verilen sözü tutmamak” ifadeleriyle açıklanıyor. Kadın-erkek ilişkilerinde ise bu iki sözcük daha derin ve daha belirgin iki kavramı ifade eder. “Bir gizli eylem ve seçim” olan sadakatsizlik, duygusal ve cinsel olarak sadece birbirine özel olma sözünün ihlal edilmesi, bilinçli bir şekilde eşi kandırmaya yönelik eylemlerin gizlice ve partnerin bilgisi dışında sürdürülmesidir, “kişisel” bir durumdur. Ortaya çıkan bir eylem ve bir sonuç olan aldatma ise; sadakatsizliğin partner tarafından öğrenilmesi, bilinmesi durumudur, “ilişkisel” bir meseledir.
SADAKATSİZLİK BİR SEÇİMDİR…
Sadakatsizlik, tıpkı yalan söylemek gibi gayri ahlaki bir seçimdir. Bu seçim kişiden kişiye değişir. Bazıları ne koşulda olursa olsun yalan söylemez, bazıları ihtiyaç duyduğu koşullarda yalan söyleyebilir, bazıları da her koşulda yalan söyler. Sadakatsizlik de böyledir… Bazıları eşine verdiği söze sonuna kadar sadık kalır, ahde vefalıdır, bazıları koşullar elverdiğinde sözünden dönebilir, bazıları da sözü verirken bile samimi olmadığı için, verdiği sözün hükmü yoktur. Sadakatsizliğin zehirli oku şehvetin yayından fırlar ama okun eşin kalbine saplanıp saplanmaması yayı tutanın elindedir, sorumluluğundadır. Oscar Wilde’ın dizelerindeki gibi: “Herkes öldürür sevdiğini… Bu böylece biline… Kimi bunu yüklü bakışlarıyla yapar… Kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür… Korkak, bir öpücükle… Yüreklisi kılıçla, bir kılıçla öldürür…"
SADAKATSİZLİK SORUMLULUK İSTER…
Kimse mükemmel değildir. Hiç kimse için “şunu” asla yapmaz diyemeyiz. Belirli koşullar altında herkesten her şeyi yapmasını bekleyebiliriz, çünkü insan zaafları olan bir varlıktır. Sadakatsizlik de insani zaaflardan kaynaklı tehlikeli bir seçimdir. İnsanın zaaflarını, istekleri, beklentileri ve ihtiyaçları ortaya çıkarır. Örneğin, kişinin kendini fark ettirme beklentisi, beğenilme, takdir görme, onaylanma ihtiyacı ya da yeni bir heyecan isteği, zaaf doğurarak sadakatsizliği yaratan koşulları hazırlayabilir. Sadakatsizlik kişinin ahlakı ve vicdanı ile ilgili bir meseledir ve sorumluluk gerektirir. Sadakatsizlik birliktelik akdinin, ahde vefanın ihlal edilip edilmemesi konusunda yapılan bir seçimdir. Sadakatsizliğinin sorumluluğunu alan kişi bu ihlali gizlemeli ve aldatmaya dönüştürmeden yaşamalıdır. Sadakatsizliğinin sorumluluğunu almayan kişi ise, yakalanır, sadakatsizliğini aldatmaya dönüştürür ve aldatmanın ağır bedelini hem kendine hem partnerine hem de çevresine ödemek zorunda kalır. Bu nedenle evlilik ve ilişki terapistleri olarak hem sadakatsizliği hem de aldatmayı çiftlere tavsiye etmiyoruz ve her iki durumun da evlilik birliğini derinden sarsacağını söylüyoruz.
SADAKATSİZLİK "SORUMLULUK" ALDATMA "SABIR" GEREKTİRİR…
Aldatma, geçtiği yeri mahveden bir kasırga gibidir. Bu kasırgada sadece iki kişinin ilişkisi ve çocuklarda dahil olmak üzere yakın çevresi etkilenmiş olmaz; en büyük hasarı aldatılan kişi alır. Güven ve değer kaybı kişiliğinde onarılması zor yaralar açarak psikolojik sorunlar yaşamasına neden olabilir. Aldatma sadece kişinin kendisinin ve eşinin hayatında değil, aynı zamanda çocuklarının, ebeveynlerinin hayatlarında, sosyal ve ekonomik ilişkilerinde de yıkıcı bir etki yaratır. Tüm ilişkilerin temel direği güvendir. Aldatma bu direği yıkar. Güvenin tamir edilmesi imkânsız değil ama çok zordur ve sabır ister. Sadakatsizlik "sorumluluk", aldatma "sabır" gerektirir… Sadakatsizliği seçen kişi, aldatma riskini de göze almış olur. Aldatma, sadakatsizlik seçiminin bir sonucudur, ağır bedellerin ödendiği bir süreçtir ama bir son değildir. Aldatmanın yaraları sarılarak yeni bir başlangıç yapmak her zaman mümkündür. Bunun için birlikte yeni bir gelecek kurmak ve ileriye doğru adım atabilmek için ortak kararlar almak, sadakatsizliği oluşturan zaafları ve nedenleri ortadan kaldırmaya istekli olmak ve yaşanan bu zor süreçte acı veren duyguları azaltmak için "şu an ve şimdi" çaba göstermek gerekir. Çünkü her birey kendini ancak içinde bulunduğu an’da yaşayabilir. Geçmiş ve gelecek de, yalnızca şu an ve şimdi’de yaşanabilir. Geçmiş şu an’da hatırlanarak, gelecek ise şu an’da sonra olacaklar tahmin edilerek yine şu an’da yaşanır ve evlilik ve ilişkilerdeki düğüm de şu anda çözümlenebilir.