Bir ilimizde üvey annelerinin akıl almaz işkencelerine maruz kalan çocukların yürek burkan dramı tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdı, bir kez daha anne baba olmanın nasıl bir olgunluk düzeyi gerektirdiği ile bizi yüz yüze getirdi ve Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği’nin (CİSED) sağlıklı ve mutlu bir aile yaşantısının ancak evlilik okullarıyla kurulabileceğine ve evlilik ehliyeti alınmasının zorunlu kılınmasına dair uyarılarını tekrar gündeme getirdi. Çünkü çocuklukta yaşanan fiziksel ve ruhsal travmaların etkisi genellikle ergenlikte, cinsel etkinliklerde ya da evlilik yaşantısında ortaya çıkar ve bu derin yaralar düşme, burkulma gibi fiziksel yaralar kadar çabuk iyileşmez.
Saldırganlık ve şiddet gibi davranışlar dışarıdan öğrenildiği için, şiddete uğramak veya şiddete tanık olmak çocukları ve çocukların geleceklerini ciddi bir biçimde etkiler. Korku ve kaygı yaşamalarına, öfkeli olmalarına, uyku bozukluklarına, duygusal, davranışsal, düşünsel ve gelişimsel gerilemelere, fiziksel şikayetlere, düşük benlik saygısına, kendine ve başkalarına karşı güven eksikliğine, idrar ve dışkı kaçırmaya, sürekli mastürbasyon yapmaya, uyum sorunlarına, ders başarısızlıklarına, dikkat eksikliğine, iletişim problemlerine, asosyal kişiliğin gelişmesine, kişilik bozukluklarına ve depresyona neden olabilir, gelecekte sadizm ve mazoşizm gibi cinsel sapkınlıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir ve çoğu zaman aynı şiddeti hatta fazlasını gelecekte etrafında olan kişilere uygulamasına yol açabilir.
ZALİM MAĞDUR VE GÖZLEMCİ…
Şiddet, bir insanın bir başka insana, isteği dışında fiziksel, sözel, duygusal ya da cinsel olarak zarar verici güç uygulamasıdır. Çocuklukta travmaya ve şiddete maruz kalan kişiler içlerinde üç parça oluştururlar; travmayı yapan "zalim", travmaya maruz kalan "mağdur" ve travmaya şahit olan veya travmaya uğrarken kendini dışarıdan izleyen "gözlemci"… Çocukluktaki bu roller gelecekte, cinsel yaşamda ve genellikle evlilik yaşantısında kendini tekrar etme zorlantısına yol açar, bu çok güçlü bir arzudur. Kişi (1) ya zalim olacaktır, saldırgan ve öfkeli biri olarak kendisine yapılanı yapacak, fiziksel şiddet uygulamaya ihtiyaç duyacak, partnerine veya çocuklara acı verecek, ruhsal ve bedensel işkenceler uygulayacaktır, (2) ya mağdur olacaktır, aynı travmaları kendisine yaşatacak birini bularak kendini aşağılatacak ve travmasını tekrar edecektir (3) ya da gözlemci olarak travmalara bir terapist gibi şahitlik yapacak veya şiddete çaresizlikle göz yumacaktır.
GÜNAHKAR VE CEZALANDIRICI…
Bir başkasına bedensel ya da ruhsal acı çektirmekten, yineleyici bir biçimde, cinsel olarak çok uyarılma durumu olan "sadizm", partnere acı çektirmekten, partnerine çektirdiği acıyla özdeşim kurmaktan cinsel zevk alınması demektir. Aşağılanmaktan, dövülmekten, bağlanmaktan ya da başka bir biçimde acı çekmekten, yineleyici bir biçimde cinsel olarak çok uyarılma durumu olan "mazoşizm" ise acı çekmekten, acı verenle özdeşim kurmaktan cinsel tatmin duymaktır. Bu sapkınlıklar bir paranın iki yüzü gibidir, yakından ilişkilidirler ve kaynakları çok benzerdirler. Hem sadizm ve hem de mazoşizm cinsel heyecanın acı ve ıstırap duygusuyla ilişkilendirildiği çocukluk travmalarının bir sonucu olabilirler. Bedensel ve ruhsal şiddet uygulayanın vücut hareketlerinin çocuğun cinsel organlarında bir sürtünmeye yol açması, karşı cinsten birinin kucağına yatırılarak dayak yenilmesi ve cinsel organlara şiddet uygulanması, bir ilimizdeki üvey anne dehşetinde olduğu gibi makata oklava sokulması ve ardından koklatılması, penisin veya vajinanın tokatlanması gibi eylemler sadizm ve mazoşizm gelişmesine neden olabilir. Seksin suçluluk ve günahkarlık yaratan, aşağılayıcı ve utandırıcı, kötü ve pis bir şey olduğu inancı da katkısal bir faktör rolü oynayabilir. "Mağdur" rolündek