Tüm yaşamı boyunca, sanatçı olmanın, dünyaya güzellikler katmak olduğunu gösteren, değerli sanatçı, efsane filmlerin unutulmaz aktörü, halkının ve ülkesinin barış ve demokrasi mücadelesinin en büyük destekçisi TARIK AKAN’ı kaybettik. Değerli anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Halkımızın başı sağ olsun…
ADAM GİBİ ADAM…
Gerçek adı Tarık Tahsin Üregül olan TARIK AKAN’ı pek çoklarımız sadece sanatçı olarak tanıdı. Cankurtaranlık ve işportacılık yaparak harçlığını çıkarırken makine mühendisliği ve gazetecilik eğitimi alan TARIK AKAN, ekonomi yüksek lisansına başlamış ama yarım bırakmıştı. İyi bir aktör olmasının yanı sıra, yapımcı ve yazardı. Aziz Nesin Vakfı’nın başkanı, Nazım Hikmet Vakfı’nın kurucu üyesi ve birçok sivil toplum derneğinin üyesiydi. Tiyatrolara, huzurevlerine verdiği desteklerle tam bir yardımseverdi. Başta Taş Mektep olmak üzere pek çok okulun kurulmasına ya da düzenlenmesine yardımcı olmuş ve 200’den fazla öğrenciye burs vermiş bir eğitim gönüllüsüydü. Haksızın karşısında, haklının yanında duran, cezaevleri önünde nöbet tutmuş, demokrasi sevdalısı bir vatanseverdi. Kısaca, TARIK AKAN, sadece beyaz perdenin yakışıklı jönü değildi; o yetenekli, başarılı, gerçek bir SANATÇI, dürüst, onurlu, iyi bir İNSAN, vicdanlı, adil bir YARDIMSEVER, aydın, duyarlı bir EĞİTİM GÖNÜLLÜSÜ, barış ve özgürlük yolunda yürekli bir AKTİVİST, halktan ve haktan yana örnek bir VATANDAŞ, kısacası ADAM GİBİ ADAM’dı.
ACILAR BİRLEŞTİREBİLİR…
İşte böylesi adam gibi bir adam, daha cenazesi defnedilmeden vatan haini ilan edildi, en çirkin ve acımasız sözlerle eleştirildi. TARIK AKAN gibi iyi ve sevgi dolu insanlar teker teker aramızdan ayrılırken, kötülük ve nefretle beslenen insanların sayısının her geçen gün artıyor olduğunu görmek çok acı verici… Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların, sorgulamadan her söyleneni doğru kabul edenlerin, yüreğine sevgi yerine nefret ekenlerin, yalnızca kendini düşünen insanların güzel ülkemizi doldurmaya başladığı gerçeğini en ağır bedelleri ödeyerek, yaşayarak öğrenmek zorunda kaldık. Türlü sahteliklerin, samimiyetsizliklerin ve oyunların sahipleri, insanlıklarını, iyileri ve dürüstleri aptal sandıkları yerde yitirmiş durumdalar… Oysa, aynı vatanın insanları olarak beraberce öğrenmemiş miydik, iyi ve dürüst olmanın güçlü ve zengin olmaktan daha önemli olduğunu; yalan dünyanın tıpkı sevgiyle ekip biçtikten sonra geride bırakıp gideceğimiz bir tarlaya benzediğini?… Her şeye rağmen yüreğinde Mevlana’nın hoşgörüsünü, Yunus Emre’nin insan sevgisini taşıyanların hâlâ çoğunlukta olduğuna inancımız, geleceğe dair umudumuzu güçlü tutuyor… Yaşar Kemal’in dediği gibi;“Güzel insanlar güzel atlara binip gittiler…” Biz geride kalanlar, kötü insanlarla yaşama imtihanına devam ediyoruz. Sabırla, umutla, sevgiyle, doğrudan ve iyiden yana olmaya çalışıyoruz… Güzel yurdumuzda gerçek anlamda barışı ve huzuru yaşamak istiyorsak, önyargılı ve inkârcı bakış açısından vazgeçmek, hoşgörülü ve affedici olmak, olumsuza değil olumluya odaklanmak zorundayız. Kin, nefret ve ayrılık tohumlarının yeşermeye başladığı bu zor günlerde, acıların ve ölümlerin bizi birleştirmesine müsaade etmeliyiz ve çok geç olmadan, tek yumruk ve tek yürek olmalıyız. Edip Cansever’in dediği gibi “Bir yerimiz varsa bu dünyada, her şey insanca olmalı; sevmek de, yaşamak da, ölmek de…
HEP YÜREĞİMİZİN BAŞROLÜNDE OLACAK…
Hitler’in ölüm kampı Auschwitz’den kurtulup bir hayat boyu barış, adalet ve insanlık için kötülüğe karşı mücadele eden, 1986’da Nobel Barış Ödülü’nü alan Elie Wiesel’in“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı!” sözleri adeta 12 Eylül askeri darbesinde sorgu odalarında haksız yere işkence gören TARIK AKAN’ı anlatır nitelikte… İnsan üretmediğinde, mücadele etmediğinde, hayatı yaşamaya değer kılmayı beceremediğinde ve haksızlık karşısında susan dilsiz şeytana döndüğünde gerçekten ölür, her gün ölür, bin kere ölür. TARIK AKAN eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin kol gezdiği, barış özleminin hiç dinmediği, insanlığı hiçe sayan suçların gitgide kanıksandığı ülkemizde, hiç bitmeyen haksızlıklara karşı mücadeleci ruhuyla hep bizimle yaşamaya ve bize umut vermeye devam edecek, her daim yüreğimizin başrolünde olacak. Virginia Woolf’un “Ne hoş bir güzelliği vardır, hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin…” sözü ne de güzel anlatıyor, güzel yüzlü, güzel gülüşlü, güzel insan TARIK AKAN’ın vedasını… Güle güle yakışıklı… Gülüşünü unutmamız imkânsız… Biz seni gerçekten sevdik…